Hindistan'da yetişen fıkıh ve kelam alimi. Babası Şemseddin Muhammed'dir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin sınıf arkadaşı idi. 1657 (H. 1067) senesinde Siyalkut şehrinde vefat etti.
Zamanın alimlerinden akli ve nakli ilimleri öğrendi. Fıkıh ve kelam yanında birçok ilimlerde yüksek dereceye ulaştı. Çok kitap yazdı. Zamanının sultanlarına, devlet ileri gelenlerine, emirlere ve insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını çekinmeden söyledi. İlimdeki ince meseleleri hemen hallederdi. İmam-ı Rabbani hazretlerine çok hürmet ederdi. İmam-ı Rabbani hazretleri de Abdülhakim Siyalkuti için; "Bir çok kıymetli kitaplar yazan, akli ve nakli ilimlerde (din ve fen ilimlerinde) Hindistan'da bir eşi bulunmayan Abdülhakim Siyalkuti" diye medh ederdi. Gençliğinde ve yaşlılığında ilim öğrenmeye, öğretmeye ve fetva vermeye devam eden Abdülhakim Siyalkuti, ilmin her şubesinde derin bilgi sahibiydi. Pekçok alim onun ilmindeki üstünlüğünü medh etmiştir.
Buyurdu ki: "Çok kimse vefat eden alimlerden istifade edildiğine inanmıyor. Kabir ziyareti; ölülerin ruhuna okumak, onlara dua etmek için yapılır diyor. Tasavvuf büyükleri ve fıkıh alimlerinden çoğu, kabir ehlinden yardım görüldüğünü kitaplarında ve sözleri ile haber verdiler. Hatta bunlardan çoğu, vefat etmiş alimin ruhundan istifade ederek yetiştiklerini, olgunlaştıklarını söylediler. Böylece olgunlaşanlara "üveysi" dendi. Dua eden, Allahü tealadan istemektedir. Duasının kabul olması için Allahü tealanın sevdiği bir kulunu vasıta yapmaktadır. Dileği veren, kendisinden istenilen Allahü tealadır. Kabirdeki veli ise, bir sebep bir vasıtadır. Bir cahil, bir ahmak, dileğini Allahü tealanın kudretinden beklemeyip, veli yapar, yaratır derse, bu düşünce ile ondan isterse bunu elbette yasak etmelidir. Peygamberlerin (aleyhimüsselam) kabirlerinde diri olduklarını herkes bilir ve inanır."
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.