Tekneye bindiğinde Ayvalık'ta ve Yunanistan'ın Midilli adasında sirenler çalıyor. Urfalı Bekir kaptanın denize çıkması, acemi sürücünün kamyonla şehir trafiğine çıkıp çılgınca gazlaması gibi oluyor!
Başlığı özellikle böyle koydum çünkü Pako, babası Bekir Coşkun'dan daha ünlüdür. Bekir benim oda komşum, dostum, arkadaşım, sırdaşım. Pako ise gazeteye gelmez. Gazetenin bir katını Bekir'le ikimiz paylaşırız. O, ben ve korumalar. Gelip gelmediğini kapısındaki çöp kutusundan anlarım. Kutu kapının önündeyse, henüz gelmemiştir. Çöp kutusunu akşam çıkarken dışarı bırakır, sabah gelince içeri alır.
Ona ‘‘Sohbetçi Bekir Paşa’’ diye takılırım. Eğer Osmanlı döneminde Paşa olsaydı, odasındaki ünlü sohbetleri nedeniyle mutlaka bu isimle tarihe geçerdi.
Gençlik yıllarında, üniversite okurken Ankara gazinolarında kanun, ud, bağlama, keman çaldı. Zeki Müren'e bile birkaç kez kanunu ile eşlik etti. Sonra gazeteci oldu.
Urfa'dan çıkıp kaptan ehliyeti alan ilk kişi Bekir! Kaptanlığı Ankara'da -karada- öğrendi, Ayvalık'ta tekne alıp kullanmaya başladı. Bekir tekneye bindiğinde Ayvalık'ta ve Yunanistan'ın Midilli adasında sirenler çalıyor. Kurtarma botları denize açılıyor, diğer tekneler sahile dönüyor. Urfalı Bekir kaptanın teknesiyle denize çıkması, acemi sürücünün kamyonla şehir trafiğine çıkıp çılgınca gazlaması gibi oluyor!
Teknesiyle iki kez karaya, birkaç kez başka teknelere çarptı, yaralılar hastanelerde tedavi gördü.
Trap-skit atıcısı, iyi bir silahşör! Atıcılık dalında müsabakalara katıldı. Görenlerin yalancısıyım, bir yarışmada hedef şaşırıp yanlışlıkla hakemleri ve seyircileri vurunca lisansı iptal edildi.
Pako'nun babası aynı zamanda marangoz. Evdeki tezgahında marangozluk yapar. Fakat küçük bir kusuru, kullanacağı tahtaları evin dolaplarından koparır. Geçenlerde kitaplığı söküp Pako'ya yeni bir kulübe yaptı. Resim çerçevesi yaparken iki tahtasının eksik olduğunu gördü, yerdeki parkeleri söktü ve akşam karısından zılgıt yedi.
Okuyucular bunları doğal olarak bilmez ama ben bilirim. Ertesi gün bana anlatır.
Ben Pako ile hiç tanışmadım. Onu hem kendisinin, hem de Bekir'in yazılarından bilirim. Türk basınının ‘‘insan olmayan’’ ilk yazarıdır!
Ben Bekir'in yazılarını okurum, içindeki muhteşem mizahı içime sindire sindire bazen gülerim, bazen düşünürüm. Doğrusunu isterseniz, Bekir, Pako'dan daha iyi bir yazardır. Buna karşın sadece pazar günleri yazan Pako için gelen telefon, faks, mektup sayısı, Bekir'e gelenlerden çok daha fazladır.
Bekir, bu yüzden Pako'yu hafiften kıskanır ama belli etmez.
*
Ona hep ısrar etmişimdir: ‘‘Yaşam öykünü kitap yap. Urfalı Bekir'i, en baştan bu yana yaşadıklarını, nereden nereye nasıl geldiğini anlat.’’ O inanılmaz mizah anlayışıyla ortaya tadına doyulmaz bir kitap çıkacaktır ama gerçek bir tembeldir, yapmaz!
Bizim meslekte kıskançlık, olumsuz rekabet ve hatta düşmanlık yoğundur. Gerçek dostluğu ender yakalarsınız. Bırakın gazeteciliği, yazarlığı falan bir yana, Bekir benim için gerçek bir dosttur...
Ve aynı zamanda doğanın, çevrenin, hayvanların da en büyük dostu, bu kavramları Türk basınına taşıyan ve kamuoyuna tanıtan ilk gazetecidir.
Aramızda kalsın, biraz da yağcılığı vardır! Kendisi hakkında bu yazıyı benim yazacağımı öğrendiği günden beri etrafımda dolaşıyor, çaylar ısmarlıyor, ‘‘En büyük Emin Çölaşan’’ diye notlar gönderiyor ve iyi şeyler yazmam karşılığında muhteşem vaatlerde bulunuyor!
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.