Alm. Reitsport (m), Fr. Equitation (f), İng. Riding, equitation. Ata biniş ve çalıştırma kurallarını içine alan bir eğitim sporu. İnsanla at arasındaki yakınlık binlerce yıl önce başlamıştır. Bu yakınlık, bir sanat halini almış, günümüzde teknikleşen zamanımız insanını heyecanla bu asil spora bağlamıştır.
Binicilik en eski ata sporlarımızdan biridir. Türkler atı, yük taşımakta, araba çektirmekte, avda ve savaşta kullanmışlardır. Bilhassa harplerde kullanılan atlar özel bir eğitimle yetiştirilirlerdi. Orta Asya’daki Türklerden Osmanlılara gelinceye kadar bütün devletlerin vaz geçilmez harp vasıtalarından olmuştur. Türklerin terk etmedikleri üç hasletinden biri attır. Darbımesel olarak dillerde dolaşan, “At, avrat, silah bırakılmaz.” sözü hala kullanılmaktadır. Günümüzde Anadolu köy düğünlerinde oynanan cirit, oğlak gibi oyunlar, Türklerin çok eskiden beri yaptıkları atlı sporlardan bazılarıdır.
Osmanlılar at terbiyesine çok önem verirlerdi. Sulh zamanı uzun süren eğitimler, atları, savaş alanlarının korkusuz yiğitlerinin candan arkadaşı yapardı. Zafer nağmelerinin göklere yükseldiği mehteran marşları ile atlar şaha kalkar, düşman üzerine hücumda sabırsızlık gösterirlerdi. Talimlere o kadar dikkat edilirdi ki, kulağı hassas olan bu hayvanlar mehteran susunca tedirgin olurlar, geriye çekilmenin olacağını sezerek huysuzlaşırlardı.
Binicilik, binici ve atının seviyesi ve tekniği bakımından sahib oldukları kabiliyeti ortaya koyan bir spor gösterisidir. Binicilik yarışmaları üçe ayrılır: Engelli yarışma: Gerek yürüyüş, gerek sıçrama yönünden çok dikkat ve kesinlik isteyen bir yarışmadır. Eğitim yarışması: Bu yarışmada atın eğitim durumu ölçülür. Piste giriş, hakemleri selamlama, yan, omuz içeri ve sağrı içeri yürüyüşler, “adeta”, “tırıs”, “dörtnala” stilindeki yürüyüşler, binicinin ayak değiştirmesi, yaslanma, mecburi geçişler ve sonunda bitiş duruşu gibi atın durumunu kontrol eden çalıştırma hareketleridir. Komple yarışma: Bu yarışmalarda, engel aşma, eğitim derecesi, binicinin ustalığı, yokuş tırmanış ve iniş, duvar, ağaç kütüklerini aşmalar yapılır. Yarışmalar komple spor gösterileri halinde olduğundan çok zevklidir. Bu yarışmalar için gerek at, gerekse binici yönünden çok yüksek niteliklere ihtiyaç vardır.
Jokey, jokey yamağı (aprnti), centilmen biniciye verilen isimlerdir. Jokey, para karşılığı ata binen; jokey yamağı, at sahibi veya antrenöre bağlı ve en az üç yıl süre sözleşmeli jokey adayı; centilmen, biniciliği meslek kabul etmemiş amatör kişidir.
Bedenleri küçük olan jokeyler, pantalon, çizme, bluza benzer jokey ceketi ve takviyeli miğfer taşırlar. Bunların rengi at sahibine ait renklere uyar. Eğerlerin ağırlıkları çok azdır (yaklaşık 1/2 kg). Üzengileri çok kısaltılmıştır. Bundaki gaye jokeylerin öne doğru eğilmelerine kolaylık içindir. Tozluk ve bandajlara izin verilir. Yarışta en geç 15 dakika evvel jokey (eğer, üzengi, kayışlar, örtü, kura ile seçilen numara örtüsü ve kurşunla takviye edilmiş ağırlık örtüsü) tartılır. Bundaki maksat, ilan edilen ağırlığa uyup uymadığının tesbiti içindir.
Biniciliğin en önemli kaidesi ata binmesini bilmektir. Binicinin yapması gereken hareketleri kolaylıkla icra edebilmesi için ata çok iyi oturması lazımdır. Göğüs hafifçe öne eğik, baş dik, bel hafif çukur, bacaklar yere dik, dizler eğere yapışık, üzengilere sağlam basması gereken ayaklarının topukları ise atın karnına yapışık olmalıdır. Binici, dizgin, ağırlık ve baldırları sayesinde ata yardımcı olacak bazı hareketler yapar. Mesela sola dönüş yaparken binici ağırlığını sol yana vererek ata yardımcı olur. Kırbaç ve mahmuz yardımıyla da at istenildiği yönde hareket ettirilir. Gereksiz, kırbaç, dizgin ve mahmuz darbeleri atı huysuzlaştırır ki, bu da istenmeyen durumlar meydana getirir.
Engelli atlama (konkurhipik): Binicilik birinciliklerinde güç sınıfa göre belirlenmiş sayıda yüksek ve genişlikte bulunan engellerden sıralanmış zaman içinde atla atlama yapılır. Atlama yarışları açık sahada, kapalı hallerde tek ve ekipler olarak gerek erkek, gerekse bayanlar tarafından (karma olarak da) yapılır.
Burada atlama kabiliyeti, atların dayanma güçleri ve binicilerin bilgileri değerlendirilir. Binicilikte atlamada en az hata yapan ve zamanı aşmayan binici önemli rol oynar. Dört köşe olan çimenli saha dışında seyirciler için tribün, hakemleri için kule, ahırlar ve hoperlörler bulunur. Parkurun uzunluğunca çıkış yerinden hedefe kadar muhtelif şekillerde engeller bulunur. Standartlara göre en az zaman dakikada 350 metredir. Bu zamanın gecikmesinde biniciye zaman kaybı puanı verilir. Belirlenmiş, en az zaman iki katına çıkarsa, binici yarışmadan ihrac edilir. Yarışlara kaydı bulunan atların başları yanında bulunan kayışa, yarış programı numarası bağlanır. 6 yaş sınıfındaki atların ağırlığı en az 75 kg (biner ve eğer takımı ile), bayanlarda ise 70 kg olmalıdır. Erkek binicilerin elbiseleri kırmızı veya siyah renginde olan ceket, beyaz pantolon, siyah çizme, beyaz gömlek, beyaz kravat veya plastran, siyah yarış kasketinden ibarettir. Bayan biniciler ise, yuvarlak siyah şapka, kırmızı veya siyah çeket yerine yeşil, mavi veya kahverengi elbise kullanabilirler.
Türkiye’de konkurhipik: Yurdumuza ilk girişi 1910'dan sonradır. 1913 yılında İstanbul’da kurulan Sipahi Ocağı bu yolda atılan en büyük adımı teşkil eder.
Ocağın faaliyeti ordu tarafından finanse edilmiştir. Biniciliğin gelişmesinde en büyük rolü, Türk ordusu oynamış ve uzun yıllar Türk binicilik sporunu her yönüyle ordumuz destekleyip başarıyla yürütmüştür.
1911’de Süvari Binicilik Okulu, Balkan Harbinde; Karma Okul sonra açılmasına rağmen, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbinden sonra; Konya Ilgın’da açılan okul bir müddet sonra kapanmış, Cumhuriyetin ilanından sonra ise İstanbul’da Orhaniye kışlasından ve Harp Okulu ile Sipahi Ocağının tesislerinden istifade edilmiştir. Sonra bugünkü yeri olan Ayazağa tesislerine taşınmıştır.
Türk binicilerin milletlerarası müsabakalarda kendilerini göstermeleri 1931 yılında başladı. 1-4 Ekim 1931 yılında Sofya’da Bulgaristan binicileri ile karşılaştılar. Bir sene sonra Avrupa’nın en büyük atlı yarışması olan Nis Konkurhipiklerinde ilk büyük başarıyı gösterdiler. Bu müsabakaya Avrupa’nın yedi milletine mensup seçkin biniciler katıldı. Mülazım (Teğmen) Saim Bey, Kısmet isimli atıyla ikincilik kazandığı gibi, “Belçika Mükafatı” yarışmasında aynı atıyla üçüncülüğü kazandı. 1934 yılında Viyana Konkurhipiklerinde Mülazım Cevat Bey, Güdük isimli atıyla iki birincilik kazanarak bayrağımızı ilk defa şeref direğine çektirdi. Bundan sonraki senelerde yapılan konkurhipiklerde Cevat Kula, Cevat Gürkan, Saim Polatkan, Eyüp Öncü kazanılan başarıların en büyük isimleridir.
1 Mayıs 1938 yılında Roma’da yapılan milletlerarası yarışmalarda “Cevat Kula, Cevat Gürkan, Saim Polatkan ve Eyüp Öncü”den kurulu ekibin dünyanın en büyük yarışlarından biri olan Mussolini kupalarını kazanması Türk binicilik tarihinin en büyük zaferlerindendir. İkinci Dünya Harbi ile duraklamaya giren binicilik sporu, 1948’den sonra yeniden başladı. Salih Koç, Ziya Azak, Alpaslan Güneş, Nail Göneli, Kemal Özçelik, Bedrettin Böke ile Fethi Gürcan milletlerarası binicilik alanında yeni başarılar kazandılar.
1960 yılından sonra sivil ve asker binicilerin müşterek çalışmaları yeni şampiyonların çıkmasını sağladı. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki yarışmalarda Türk binicilerinden Fevzi Atabek’in 1973’te Balkan ikinciliği, 1980’de bir birincilik, iki ikincilik gibi yeni başarılar kazandılar. Bunlardan İbrahim Murat, Ateş Dağlı, İsmail Samsa, Levin Okçuoğlu, Ergin Mirel, Kemal Öncü, Atıf Kaçıl, Nurettin Yaran, Tunç Çapa son dönemin büyük isimleridir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.