Böbreklerimiz vücudumuzun en hassas ve önemli organlarının başında gelmektedir. Vücudun kimyasal dengesini ayarlayan böbrekler iyi çalıştığında sağlıklı bir yapıya, kötü çalıştığında ise hastalıklara daha yatkın bir yapıya sahip oluruz.
İnsan metabolizması gün içinde inişler çıkışlar yaşamaktadır. Bu iniş ve çıkışların sebeplerinden biri vücumuzdaki su ve toksin oranlarıdır. Yediğimiz yemekler, içtiğimiz ilaçlar, soluduğumuz hava kanımızda kirlilik oluşturur. Eğer bu artıklar düzenli olarak temizlenmesse bağışıklık sistemi yavaşlar, metabolizma hızı azalır ve kan zehirlenmesi yaşanabilir. Bu durum yaşamı oluşturacak hiçbir koşulu desteklemez ve kişiyi ölüme kadar götürür. Bu sebepledir ki; vücudumuzdaki mineraller bir dengede olmalı ne eksik ne de fazla olmalıdır. Vücudumuzdaki fazla su, fazla tuz, karbondioksit , ürik asit dışarı atılarak vücudumuza en dengeli ortam sağlanmaktadır.
Böbreklerin işlevleri, onun en önemli boşaltım organımızın olduğunu gösterir. Çünkü vücudumuzdaki sıvı dengemiz; terleme yapımızla, katı besinlerin sindirilmesi ve boşaltılmasıyla da yakından alakalıdır. Böbreklerin insan hayatındaki önemi öylesine büyüktür ki; sırf bu organ için yolsuzlukların, hırsızlıkların yaşandığı bir dönem dahi olmuştur. Çünkü böbreği çalışmayan bir insan diyaliz makinasına bağlı yaşamak durumundadır. Ve böbreğini kaybeden bir insan tek bir böbrekle bile yaşayabilir.
Böbrekler yapısı itibariyle dış koşullara yeterince korunaklı değildir. Alt sırt bölgesine yakın olan böbrekler dışa darbelere ve soğuğa karşı konunmaz ise böbrek çalışma sistemini bozabilir. Böbrekleri sağlıklı ve çalışır tutan tek yol sağlıklı beslenmektir. Çünkü organik besinler yapısı itibariyle toksin üretmeye yatkın olmadıkları için böbrekleri yormayacaktır. Ayrıca bol sıvı alımı böbreklerdeki sıvı akışını sürekli tutucak; böylece böbrek kanalarına madde çökelmesiyle meydana gelen kum ve taş gibi yapılardan koruyacaktır. Sıvı alımına dikkat etmeyen çoğu kişi böbrek taşı şikayetiyle doktora gitmektedir. Ülkemizde bu oran %10-15 oranında seyretmektedir. Hamile bayanlarda ise durum daha ciddidir. Hemen hemen her hamile bayan gebelik zehirlenmesi denen hastalıktan geçmeye yatkındır. Çünkü bu dönemlerde böbrekler %50 daha fazla çalışmaktadır. Herhangi bir enfeksiyona yol açmaması açısından bu dönemler sağlıklı ve ciddi beslenme ile geçirilmelidir.
Bu verilerden sonra biraz da böbreğin anatomisine bir göz atalım.
Böbrekler, karın boşluğumuzda sırtımıza yakın bir bölgede ve her iki yanımızda bulunan şekli ise büyük bir fasülyeyi andıran organlarımızdır. Boyu yaklaşık 8-10 cm olup, kırmızı ve beyaz dokulara sahiptir. Gözde canlandırmak gerekirse şeklin oyuk tarafları birbine dönüktür ve iki adet kanalla idrar yoluna bağlanır. Böbrek dokusu onu çepeçevre saran bir zar ile korunur. Isı dengesi ise yine etrafını çevreleyen yağ dokusu ile sağlanır. Böbreğin çalışma sistemini düzenleyen böbrek üstü bezleri de diğer bezler gibi horman sağlayan bir yapıdadır. Tüm bu boşaltım sistemi ana kan dolaşımından gelen böbrek atardamarına bağlıdır.
Kandaki toksinler bobreklere gelmeden önce karaciğerde bir takım işlemlerden geçer. Vücudun kimyasal artıkları böbreklerde süzülmeye hazır hale gelmesi için karaciğerde amonyak, ürik asit ve üreye çevrilmelidir. Tekrar kana karışan bu maddeler kanı hala zehirli tutar. Böbrek atardamarı ile böbreklere taşınan bu maddeler böbreğin yapısında bulunan nefronlar tarafından ayrıştırılarak boşaltıma hazır hale getirilir. Ayrıca ayrıştılan maddenin içinde bulunan faydalı minareller toplama kanalları sayesinde vücuda geri kazandırılır. Böylece metabolizma için en faydalı ayrıştırma gerçekleşmiş olur.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.