Psikiyatrik hastalıklar iki gruba ayrılır. Birinci gruba nörotik hastalıklar adı verilir. Bunlar diğer bir deyişle hafif ruhsal rahatsızlıklardır. İkinci grup ise psikotik hastalıklar veya ağır ruhsal rahatsızlıklardır. Depresyon hafif psikolojik rahatsızlıklar grubunda yer alır. Her insan hayatının herhangi bir döneminde depresyon geçirebilir. Depresyon tamamıyla iyileşebilen bir hastalıktır. Kişi tedavi olduktan sonra herhangi bir hasar bırakmaz. Bazen kişi depresyon geçirdiğini fark etmeyebilir veya "zamanla geçer" diye düşünerek bekler, zamanında tedaviye gitmez. İnsan, hayatında önemli kayıplar olduğunda yoğun bir üzüntü ve yas dönemi yaşanır. Bunun sonucunda kişi günlerce yemeden içmeden kesilir, ağlar, kendini suçlar, mutsuz olur, hayattan tat alamaz ve daha önce sevdiği şeylerden zevk alamaz hale gelir. Bu durum yakınlarımızın ölümünden sonra veya ayrılık döneminde bir süre daha devam eder. Bu çok normal bir süreçtir. Ama bu üzüntü ve sıkıntılı dönem uzun sürerse kişinin mutlaka profesyonel birinden yardım alması gereklidir. Böyle durumlarda "kendi kendime sıkıntıyı atlatabilirim" diye diretmekte hiçbir yarar yoktur. Depresyon soyaçekimle geçen bir hastalık değildir. Ailesinde depresyon olan bir çocukta da depresyon görülecektir diye bir şey yoktur. Fakat ailede depresyonda olan kişiden ailenin diğer fertleri de etkilenir. Bilinmesi gereken bir başka konu ise depresyonun bulaşıcı bir hastalık olmadığıdır. Depresyonda olan kişiler yoğun acı çektikleri için onlara karşı dikkatli olunmalıdır; 1- Üzgün olduğu ve içine kapandığı için çevresinde olan bitene dikkat edemez. Dalgın ve unutkan olduğu için hem kendisi kaza yapabilir, hem de evde tüp ya da ocağı açık bırakarak tehlikeli kazalara neden olabilir. 2- Depresyon içinde olan kişilerde intiharriski yüksektir. Bu insanlar kendilerini başarısız, umutsuz, suçlu hissettikleri için intihar yolunu seçebilirler. 3- Depresyonda olan kişiler içinde bulundukları mutsuzluğu, umutsuzluğu çevrelerine yansıtarak ilişkilerini de olumsuz yönde etkilerler. Depresyon Nedir? "Depresyon" sonbahar ve kış ayları ile birlikte artış gösterir. Bu durum daha önce depresyon geçirmiş kişileri etkilemez. Kişi sürekli olarak "ne zaman depresyona gireceğim" diye düşünerek kendi mutsuzluğuna yol açar. Bu mutsuzluk hem kişiyi hem de çevresini tedirgin eder. Kişinin eşi, ailesi ve de en çok çocukları bu durumdan olumsuz etkilenir. Çünkü çocuklar mantıklı açıklamaları tam olarak anlayamadıkları için özellikle anne veya babanın depresyona girmesiyle tehlikeli boyutta olumsuz etkilenmektedirler. Kişi depresyona girdiğinde yoğun bir şekilde mutsuzluk, yorgunluk, isteksizlik, halsizlik ve güvensizlik yaşar. Depresyona giren kişi bunu anlayamayabilir. Bir başka durumda depresyonla birlikte ortaya çıkan isteksizlik, güvensizlik, suçluluk, yorgunluk hisleri kişinin bir tedavi kurumuna ulaşmasını engelleyebilmektedir. Depresyon dönemi bazen eğitim çağında, bazen ergenlik döneminde bazen de evlilik sürecinde ortaya çıkabilir. Kişiden kişiye değişen başka şikâyetler de olabilir. Depresyon psikolojik bir rahatsızlıktır. Biz nasıl sarılık ve grip gibi fizyolojik hastalıkları geçirebiliyorsak bazı dönemlerimizde de psikolojik bir rahatsızlık geçirebiliriz. Bu hastalıktan dolayı kendimizi suçlamak veya "niye ben" diye üzülmek, haksızlığa uğradığımızı düşünmek hiçbir yarar sağlamaz. Depresyon döneminde ortaya çıkan bu sıkıntılar hem kişiyi hem de çevresini olumsuz yönde etkiler. Kişi iş yaşantısında ve aile ilişkilerinde olumsuzluklarla karşılaşabilir. Bu gibi durumlar kişinin bir tedavi kurumuna ulaşmasını engelleyebilir. Bilinmesi gereken depresyonun psikolojik bir rahatsızlık olduğu ve tedavi edilebileceğidir. Sanılanın aksine bu hastalığın tedavisi çabuk, ucuz ve kolaydır; ama tedavi sürecinde erken teşhis önemlidir. Kendimizi mutsuz, başarısız, yetersiz, huzursuz, boşlukta, yorgun, özellikle de uykusuz hissettiğimizde mutlaka bir psikolog veya psikiyatra gitmeliyiz. Depresyon bir delilik değildir. Başvuracağımız psikolog bizi aydınlatacak ve bilgilendirecektir. Bu hastalıktan aslında hiç korkulmaması gerektiğini açık olarak belirtecektir. Bu tür sıkıntı, stres, panik ve korku durumlarında bir arkadaş tavsiyesi dinlemek yerine işin uzmanına gitmeniz gerekmektedir. Şeker Hastalarında Depresyon ve Anksiyete Şeker hastasının, hastalığın artık yaşam boyu sürecek olan bir arkadaşı olduğunu anlaması ona çok acı verecektir. Bu hayatındaki birinci zorluktur. İkinci zorluk, bundan da acı verecek güçte hızla hayatına yerleşecek olan yasaklar ve sınırlardır. Yani yaşam biçimini değiştirmesi gerektiğini kabullenmektir. Şeker hastalığından kaynaklı komplikasyonların olması baş edilmesi zor olan bir başka durumu işaret etmektedir. Diğer acı verici gerçek ise yaşam süresinin kısalacağını bilmesidir. Tedavi süresince ruhsal, sosyal, cinsel ve evlilikle ilgili pek çok sorun onu bekleyecektir. Hekimler, şeker hastalığının başlangıcından itibaren hastalan psikolojik destek almaları konusunda desteklemelidirler. Stresli durum hastalığın normal seyrinde görülen bir durumdur. Hastaların stresle baş etmelerinde güçlü olmaları, uyum ve baş etme becerilerini kazanmış olmaları ile orantılıdır. Hastanın hormonsal durumu duygusal durumunu etkilediği gibi, duygusal durumu da hormonsal durumunu etkilemektedir. Kronik şeker hastalarında, kişilik değişiklikleri, depresyon, anksiyete, bilişsel işlevlerde bozulma ve psikoz gibi durumlarla ortaya çıkabilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.