Celal Talabani - Bilgiler
08/12/2009 20:19
1933'te doğan Talabani, siyasi kariyerine 1950'lerde KDP'nin öğrenci kanadının kurucusu ve lideri olarak başladı.

KDP lideri Mustafa Barzani ile görüş ayrılığına düşmesi sonrası KDP'den ayrılarak KYB'yi kurdu. Bir yıl sonra da Bağdat hükümetine karşı silahlı mücadeleye girişti.

KDP - KYB rekabeti, bunu takip eden 30 yıl boyunca bölgedeki siyasi hayatın odağını oluşturuyordu.

Kuzey Irak'ın Körfez Savaşı sonrası uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, KDP ile kısa süren bir bahar havası yaşanmasına yol açtı.

Taraflar 1992'de seçime giderek bölgede bir ortak yönetim kurdular. Ancak bu yönetimin başkanının kim olacağını berlilemek üzere yapılan seçimler yeni bir silahlı çatışma dönemini başlattı.

4 Ekim 2002'de ABD arabulucuğuyla sağlanan anlaşmadan bu yana iki parti ortak hareket etmeye gayret gösteriyor.

Talabani, önce Irak Yönetim Konseyi'ne bilahare de Irak Cumhurbaşkanlığına seçildi.

HAKKINDA YAZILANLAR

[PORTRE - MUZAFFER DELİGÖZ]

Ayrılıkçı liderlikten devlet başkanlığına TALABANİ

Zaman 07.04.2005

KYB lideri Celal Talabani’nin devlet başkanı seçilmesiyle Irak ve Arap ülkeleri tarihinde ilk kez bir Iraklı Kürt, devlet başkanlığına seçilmiş oldu. Öylece; 30 yıllık bir mücadelenin sonunda; Talabani, ABD ile yaptığı işbirliğinin neticesi olarak Irak devlet başkanlığı makamına oturmuş olacak.

Dün Irak Meclis’inin kararı ile Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani yeni dönemin ilk Cumhurbaşkanı olarak devlet başkanlığı koltuğuna oturmayı başardı. Yeni dünya düzeni açısından söz konusu gelişmenin simgesel bir anlamı olduğu açık. Gelişme üzerine Talabani portresinin çıkarılması artık elzem oldu. Bu portre çalışması Talabani’nin yıllardan bu yana verdiği mücadelenin yanı sıra, bir nevi Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunun da bir siluetini vermeyi hedeflemektedir.

Irak’taki Kürt hareketleri 2. Dünya Savaşı öncesi 1938 yılları civarında Molla Mustafa Barzani ile başlar. Bir süre sonra verdiği mücadelenin başarısızlığını fark edecek olan Barzani, bu dönemde aşiretinden 3.000 kişiyi de yanına alarak Rusya’ya sığınmış ve Ruslarla birlikte Almanlara karşı savaşmıştır. Barzani’ye bu dönemde ‘Rus Generali’ rütbesi verilmiştir.

Savaşın bitmesinden kısa bir süre sonra 1946 yılında İran’ın Kürtlerle meskun (Mahabat) bölgesinde Rusların da yardımı ile bir Kürt devleti kurulurken, devlet başkanlığına Kadı Ahmet getirildi. Ne var ki bu devletin ömrü ancak 6 ay devam edebilmiş, Rusların yardımını çekmesi üzerine İran bölgeyi işgal etmiş, Kadı Ahmet ve 12 arkadaşı idam edilmiştir. Böylece ilk Kürt hareketi daha doğmadan ölümle karşı karşıya kalmış ve Barzani de 2. kez Rusya’ya kaçmak zorunda kalmıştı.

1958 yılına kadar Rusya’da kalan Barzani, Irak Devrim Hareketi’nin çıkardığı af üzerine ülkesine döndü. Abdulkerim Kasım, bu af ile hususen Barzani’nin dönmesini istiyordu. İstediği de oldu. Rusya’da bulunan Barzani taraftarı Kürtler geri gelerek Bağdat’ta iskan edilmiş, Barzani de Bağdat’a yerleştirilmişti. Daha önce Rusya’ya gitmeyen Barzani aşiretinin bir kısım mensupları ile yine bir Kürt aşireti olan Zibari’ler arasında zaman zaman çarpışmalar meydana geliyordu. Barzani, Abdulkerim Kasım’dan izin alarak bu anlaşmazlıkları önlemek üzere Kuzey Irak’a gitti, oraya yerleşti. Bu sırada yıl 1959’u bulmuştu. Irak’taki demokratik hareketler de bu sırada oluşmaya başladı. Celal Talabani’nin çıkışı işte bu dönemlere rastlamaktadır.

Avukat Celal’i aşireti desteklemedi

Celal Talabani, Bağdat Hukuk Fakültesi’ni birincilikle bitirmiş, meşhur bir avukattı. Siyasetle yakından ilgilenen, yaptığı çalışmalar sonucunda Demokratik Kürdistan Partisi’ni kuran Talabani zor koşullar altında çeşitli stratejiler izlemiş, başarılı olmanın tüm yollarını denemeye çalışmıştır. Celal Talabani, ‘Talabani’ aşiretindedir. Bu aşiret bölgede Sünni gelenekten gelen, tasavvufi eğilimleri olan bir aşiret olarak bilinmektedir. Talabani’nin sosyalist ve ırkçı görüşleri bu nedenle bu aşiret tarafından hiçbir zaman kabul edilmedi, aşireti Talabani’ye umduğu desteği vermekten imtina edecekti. Esasen Talabani bir süre sonra demokratik yolla muvaffakiyet sağlayamayacağını anladığından, Irak devletine karşı kanun dışı eylemlere başlamıştı. Bu eylemlerinde de Talabani aşireti Avukat Celal’e destek vermedi.

Bu sırada bütün dünyada Molla Barzani Kürtçülük hareketinin lideri olarak tanındığından; Celal Talabani, Molla Mustafa Barzani’ye giderek beraber çalışmayı teklif etti.

Talabani’nin parti kurması ile birlikte Irak’taki bütün Kürt entelektüeller bu partiye girmişlerdi. Bunun sebebi de 1958’e kadar Irak’ta Kürt-Arap ayrımı yoktu. Hatta Irak’ın 14 valisinden 6-7’si Kürt asıllı idi. Ayrıca, ordu içinde her rütbeye ulaşma imkanları da vardı. En yüksek kumandanlar arasında Kürt ve Türkleri görmek mümkündür. 1958’den itibaren devletin Arap ırkçılığını esas alması sonucu devlet dairelerinde görev verilmesi sırasında Arap olup olmadığına bakılmaya başlanıldı. Devlet dairelerinden çıkarılan Kürt münevverleri bu sebeple Talabani’nin partisine girmeye başladılar. Bunların Molla Barzani’nin liderliğinde birleşmeleri ile hareket kuvvetlendi. Irak siyasi yönetiminin kuvvetleri ile giriştikleri çete savaşlarında güçlerini göstermeye de başladılar. Hükümet güçleri, Kürtçülük hareketine yardım etsin-etmesin birçok köyü yakıp yıktı. Birçok masum insan öldü, ki bu haksız ve zalimane tutum durum, bölgede Kürt hareketini desteklemeyenleri de hareketin içine soktu.

Barzani ile sürekli çatıştı; çünkü...

Irak’ın bölgedeki Arapları kışkırtmalarına misilleme olarak İran’ın da etkili bir aktör olarak devreye girmesi Talabani’nin başkaldırı hareketinde öne çıkmasını sağlayan etkenlerden biri oldu. Hitabetinin ve ikna kabiliyetinin iyi olması sebebiyle birçok lideri etrafına topladı. Halk arasında efsane şahıs haline geldi. Hatta, Kürt kadınları en güzel elbiselerine ‘Mam Celal-Celal Amca’ ismini veriyorlardı.

1963’te Baas ihtilali olunca Kürtlerle anlaşma yapıldı. Toplantıların tamamında Kürtleri Celal Talabani temsil ediyordu. Yapılan anlaşma sonucu, Irak bir kanun ile Kürt bölgesine kısmi özerklik veriyordu. Bu, ancak bir yıl devam etmiş, Baas Partisi bu kanunu iptal ederek, bölgedeki hakimiyetini sürdürmeyi esas almıştır. Bu sırada, Kürt hareketinin yönlendirilmesi ve amaçları konusunda Molla Barzani ile Celal Talabani’nin arası açıldı. Talabani, Kürtlerin Irak’tan ayrı müstakil Kürt devleti kurmalarını istiyordu. Tabii bu devletin yapısı sosyalist rejime dayalı olacaktı. Bunu sağlamak için de Irak Komünist Partisi ile işbirliğine gidilmesini istiyordu. Molla Mustafa Barzani’nin fikri ise çevredeki bütün devletlerin müstakil Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceklerini, bu sebeple en iyi yolun Irak Devleti içinde özerk bir Kürt bölgesi olarak kalmak olduğu yolunda idi. Kendisi hafız olan Molla Barzani, komünist ve sosyalist rejim esasını kabul etmiyor; daha önce kendisinin bulunduğu Rusya’dan örnekler vererek müstakil Kürt devleti fikrini reddediyordu. Bu fikir ayrılığı sebebiyle Celal Talabani, İran’a gitmek zorunda kaldı. Bir süre sonra Talabani, Irak Baasçıları ile anlaşarak Bağdat’a dönerken, yanındaki Kürt güçleri, Baasçılarla birlikte Molla Barzani’ye karşı savaşmaya başlayacak, böylece Kürt hareketi ikiye bölünmüş olacaktır. Bu durumdan istifade etmek için pusuda bekleyen Irak Baas Partisi, Talabani’yi yok etmenin yollarını aramış, birkaç adamı bu yolda suikaste uğramış olmasına rağmen Talabani, bu tuzaklardan kurtulmayı başarmıştır. Söz konusu gelişme Talabani’yi tekrar Molla Barzani’nin kucağına itmiş, onunla işbirliğine sevk etmiştir. (1970)

1975’ler civarında Kürt hareketinin tekrar canlılık kazandığını görüyoruz. Bu dönemde Saddam yönetimine karşı sağlanan başarılar Baas iktidarını da zora sokacaktır. Ancak Saddam’ın diğer Arap ülkelerinin de yardımı ile Kürtleri destekleyen İran şahı ile Cezayir’de bir araya gelmesi yine sıkıntılı bir süreci başlatacaktı. (1975)

Kürtlere İran’ın desteğini kesen Saddam kuvvetleri bu dönemde Kürtlere baskılarını artırdı. Molla Mustafa Barzani de etrafı ile birlikte 1981 yılında öldüğü ABD’ye göç etti. Baas Partisi bir kısım Kürtleri affetti, bir kısmını idam etti. Kürt halkının büyük kısmını da Güney Irak’ta mecburi iskana tabi tuttu. Kürtlerden kalan yerlere de Arapları yerleştirdi. Böylece bölgede çok az Kürt kaldı.

İran-Irak harbi sırasında Talabani gizlice Irak’a döndü. Kürt hareketini geliştirmek istedi. Ancak, bölgede kalan Kürtlerden beklediği yardımı göremedi. Yine de faaliyetlerine devam etti. Bu hareketi tamamen silmek isteyen Saddam, İran saldırıyormuş gibi gösterip Irak uçakları ile Kürt köylerini bombalıyordu.

Ve devlet başkanlığına doğru...

1987 yılında Süleymaniye şehrindeki şeker fabrikasını bombalamak isteyen 2 uçaktan biri düşürülünce Saddam’ın oyunu anlaşıldı. 1988’de Türkiye’ye ‘PKK merkezleri’ diye sivil hedefleri göstererek bombalatmak istedi. Ancak Türkiye, bunun farkına vardı. Bir daha Saddam’a inanmadı. Bu hadiseler, Talabani’ye yardımcı olmayan bölgedeki Kürtleri de harekete yaklaştırdı.

Irak’ın Kuveyt’e saldırısı sırasında Talabani ve Kürt hareketi yine ön saflarda görünmeye başladı. Bilhassa İngiltere’nin desteği ile hareket eden Talabani, Irak’ın işgalinin ilk günlerinde Irak’ı içeriden vurabileceklerini iddia ederek siyasi ve maddi büyük yardımlar almayı başarmış, siyasetini ve çizgisini bu strateji üzerinde sürdürmeye devam etmiştir. ‘Müstakil Kürt devleti’ fikrinden vazgeçerek ‘özerk Kürt bölgesi’ fikrini kabul ettiğini belirtmeye başlayan Talabani’nin bu söylemi etkili olmuştur. Bu yolda ABD ve İngiltere tarafından istenilen çalışmaları yaptı. Şam’da ve Paris’te Irak muhalefetini topladı. S. Arabistan’a giderek Suudi yetkililerle görüşmelerde bulundu. Yıllardır sosyalist olmasını istediği Kürtçülük hareketine yeni bir veçhe vermeye çalıştı. “Talabani-Barzani mücadelesi de son 30 yıldır Irak Kürtlerinin siyasi hayatında baskın güç oldu. İki lider, Kuzey Irak’ta söz sahibi olmak için zaman zaman çatıştı. Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan 1991 Körfez Savaşı ve Kuzey Irak’taki Kürtlerin merkeze karşı ayaklanmalarıyla Celal Talabani’nin siyasi hayatında yeni bir dönem başladı. Kuzey Irak’ta Batılı devletlerin müdahalesi ile güvenli bölgelerin kurulmasının ardından Kuzey Irak’ta 1992 yılında yapılan seçimlerle KYB-KDP ortak yönetimi kuruldu. 1994’te iki parti arasındaki görüş ayrılıkları sebebiyle çatışmalar oldu. ABD ve İngiltere’nin girişimiyle iki parti arasında yapılan görüşmeler sonucunda 1998’de Washington’da barış anlaşması imzalandı...” (Hürriyet-06.04.2005)

Irak meclisi “Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği” lideri Celal Talabani’yi, Irak devlet başkanlığına seçti. Talabani’nin yardımcılıklarına ise Sünni Gazi el-Yaver ve Şii Abdül Mehdi getirildi. 275 sandalyeli mecliste milletvekillerinin 227’si Talabani ile 2 yardımcısı lehinde oy kullanırken 30 oy, başka rakibi olmayan bu üç adayı protesto etmek amacıyla boş çıktı.

Talabani’nin devlet başkanı seçilmesiyle Irak ve Arap ülkeleri tarihinde ilk kez bir Iraklı Kürt, devlet başkanlığına seçilmiş oldu. Böylece; 30 yıllık bir mücadelenin sonunda; Talabani, ABD ile yaptığı işbirliğinin neticesi olarak Irak devlet başkanlığı makamına oturacak. Talabani, çete savaşları ile başlayan bu mücadeledeyi taçlandıran bir noktaya getirdi. Bakalım Irak Devlet Başkanı olarak, kendi kabilesinin desteğini alamayan Talabani, bu kez Irak’ı ve Iraklıları kuşatabilecek mi?

Önceki
Önceki Konu:
Burak Turna
Sonraki
Sonraki Konu:
Hasan Sami Bolak

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu