1909'da Konya'da doğan Kutay, orta öğrenimini Kadıköy Lisesi'nde tamamladı. Anadolu Ajansı'nda 1924-1928 yılları arasında muhabirlik, Hakimiyet-i Milliye'de İstihbarat Şefliği ve fıkra yazarlığı yapan Kutay, Konya'da Yeni Anadolu Gazetesi'ni ve Zaman Dergisi'ni, İstanbul'da Halk Gazetesi'ni, Millet Dergisi'ni çıkardı. Kutay, Pek çok gazete ve dergide özellikle tarihi konularda yazılar yazdı.
4 Şubat 2006 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
HABER
Tarihçi-yazar Cemal Kutay öldü
Hürriyet 5 Şubat 2006
Tarihçi-yazar Cemal Kutay, dün İstanbul'da vefat etti. Marmara Üniversitesi Vakfı Academic Hospital'den yapılan yazılı açıklamada, bir süredir yaşlılığa bağlı çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görmekte olan Cemal Kutay'ın, fenalaşarak gözetim altına alındığı hastanede bu akşam saat 21.17'de hayata gözlerini yumduğu bildirildi.
Cemal Kutay'ın bir süredir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Aktan gözetiminde tedavi gördüğü belirtilen açıklamada, Kutay'ın, sağlık durumu ağırlaştığı için dün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital'e kaldırıldığı kaydedildi.Academic Hospital Sorumlu Hekimi İç Hastalıkları Uzmanı Türkan Özer, Kutay'ın vefatına ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Hastamız, bir süredir evinde yatarak pnömoni (zatürree) tedavisi görmekteydi. Artan şikayetleri ve böbrek yetmezliği nedeniyle dün (Cumartesi) saat 15.00 sıraları hastanemize yatırılarak 114 numaralı odamızda bakım altına alındı. Tıbbi müdahaleler sonuç vermedi. Başımız sağ olsun.”
HAKKINDA YAZILANLAR
KU(Ü)RT TARİHÇİ
Cemal. A. Kalyoncu
Aksiyon 8 Eylül 2001 s.353
Paşalar, valiler, bakanlar, büyükelçiler çıkarmış Fatin Rüştü Zorlu, Eşref Kuşçubaşı, Vasıf Çınar gibi birçok kişinin mensup olduğu Bedirhani aşiretinden olan 'ku(ü)rt' tarihçi Cemal Kutay, 183 kitap yazarak önemli bir rekora da imza atar
Cemal Kutay, tarihin, eğitimini almamasına rağmen tarihçi diye anlatacağı birisi. O, tarihin içinden bulup çıkardığı veya ortaya attığı iddialarla da (Türkçe ibadet, Atatürk şamandı gibi) gündeme gelen bir kişilik. 2001 itibariyle yazdığı 183 kitapla belki bir dünya rekorunun da sahibi. Bazı kitaplarda doğum tarihi hicri takvimden miladi takvime dönüştürmedeki yanlışlıklardan dolayı 1906, 1907, 1912 yazsa da esasında 1909 yılında doğmuş olan 'ku(ü)rt' tarihçi Cemal Kutay, 90'ı aşmış yaşına rağmen gündemde yer edinecek konu bulmakta zorluk çekmeyen ve hayatını halen kalemle kazanan bir kişidir de.
Dede Bedirhan Bey: asi mi vatansever mi ?
Cemal Kutay, bir taraftan Kürt aşiret reisi Bedirhan Bey'in (bazı kitaplarda paşa olarak adlandırılmasına rağmen aslı beydir) üçüncü kuşaktan torunudur. Bir Kürt hanedanı olan Azizan hanedanından Abdullah Han'ın oğlu olan Bedirhan Bey, Cemal Kutay'ın anlattıklarına göre, 1827 Osmanlı—Rus harbine 20 bin atlı ile katılarak, Rus tarihlerinde bile o zaman Osmanlı'nın kazanılan tek zaferinin sahibi olarak gösterilmiş birisidir.
Hıristiyan bir topluluk olan Nasruriler'i kılıçtan geçiren Bedirhan Bey, Osmanlı—Rus Harbinde gösterdiği başarıdan sonra Sultan Abdülmecit tarafından İstanbul'a davet edilir ve bugünkü Darüşşafaka binası oturmasına tahsis edilir, ardından Girit'e vali atanır. Sonrasında tekrar İstanbul'a gelir, hacca gittiğinde de vefat eder ve orada gömülür.
Kutay, Bedirhan Bey'in dini konulardaki danışmanı Molla Abdülkavs'ın bugünkü İran'daki idareye benzer bir çizgide olduğunu belirterek Bedirhan Bey'in de buna yakın bir hayat sürdüğünü ifade ediyor.
Tarih kitaplarına göre ise Tanzimat Fermanı'nın getirdiği yeniliklere karşı gelen, kendi adına para bastırarak hutbe okutan Bedirhan Bey, Babıali'nin Topal Osman Paşa kumandasında büyük bir ordu göndererek uzun bir çatışmadan sonra teslim aldığı, 1847'de ailesi ve yakınları ile birlikte İstanbul'a gönderilen birisidir. Ardından 20 yıla yakın Girit'in Kandiye kasabasında zorunlu ikamete tabi tutulur. Sonra affedilip İstanbul'a yerleşir. Oradan Şam'a gider ve ömrünü burada nihayetlendirir. (Osmanlılar Ansiklopedisi. YKY) Ancak Kutay, bunların gerçek olmadığını söylemektedir.
Adıvar'dan Eşref Kuşçubaşı'na
Bedirhan Bey, yaptığı evliliklerden 42 çocuk sahibi olduğundan, aşiret daha sonraki yıllarda bir çok valiler, paşalar çıkarır. Bedirhan Bey'in çocuklarından Şurayı Devlet Reisliği yapan Murat Bey, Galatasaray'da başkanlık yapan Tevfik Ali Çınar, Ali Şamil Paşa (İlk eşi Mahmure Hanım, Halide Edip Adıvar'ın üvey annesidir), Şam Valisi Salip Bey, Bedirhan Bey'in kardeşi Abdullah Bey'in oğlu, Atatürk'ün yakınında yer alarak Maarif Bakanlığı yapan ve eğitim alanında köklü ve sarsıcı değişikliklere imza atan Vasıf Çınar ailenin diğer fertleridir.
Bedri Paşa ve Eşref Sencer Kuşçubaşı
Yine aileden olan Bedri Paşa (Paşanın hanımı Teşkilat—ı Mahsusa'nın ilk lideri Eşref Kuşçubaşı'nın teyzesinin kızıdır) ise Suriye ve civarlarında ayaklanmalar olduğunda merkezi idarenin, ayaklanmaların bastırılması için aklına gelen ilk isimdir. Başbakan Adnan Menderes'le birlikte asılan Hasan Polatkan'ın dışındaki Fatin Rüştü Zorlu da aşiretin bir diğer üyesidir.
Tahir Kutay
Vasıf Bey, Atatürk'ün çok yakınında olduğundan Çınar soyadını ona Atatürk verir. Bedirhan Bey'in Hüseyin Kenan adlı oğlundan dünyaya gelen ve Cemal Kutay'ın da babası olan Tahir Bey ise, Kutay soyadını alır. Tahir Kutay birçok yerde görev yaptıktan sonra Konya'da, bugünkü Yargıtay'la askeri mahkeme arası bir derece olan İstinaf Ceza Mahkemeleri Reisliği görevi görür. Milli Mücadele'nin hemen başında da o zaman merkezi Sivas'ta olan Yargıtay (Mahkeme—i Temyiz) başkanlığı yapar. Konya'daki hukuk mektebinde ders verdiğinden, daha sonraki yıllarda Meclis İkinci Başkanlığı yapacak Tevfik Fikret Sılay, DP'nin kurucularından Refik Koraltan onun talebeleri arasında yer alacaktır.
Tahir Kutay’ın Eşi
Tahir Kutay, bugün Batı Trakya'da kalan Dimetokalı Miralay Mustafa Nuri Bey ile Fahrünisa Hanım'ın Nazire dışındaki kızı Süreyya Hanım'la evlenir.
Tahir Kutay’ın Çocukları
Tahir Kutay ile Süreyya Hanım’la evliliğinden yedi çocuk sahibi olur:
1.Faika
(Mehmet Şevki Yazman'la evlenir. DP döneminde Elazığ Milletveki ve Milli Müdafaa Encümeni Başkanlığı yapan Yazman'ın çocuklarından Tuncer Yazman, Türkiye'nin ilk petrol mühendislerinden biridir),
2.Fahrünisa (O da Albay Suphi Akgün'le evlenir. Haşim İşcan'la dünür olan çiftin tek çocukları Ege Üniversitesi kurucularından ve Türkiye'nin ilk kalp cerrahlarından Prof. Dr. Sermet Akgün'dür),
3.Fitnat (Atatürk'ün şahsi muhafızlarından ve Birinci dönem Van Milletvekili Hasan Sıddık Haydari ile birleştirir hayatını),
4.Hayrünnisa (Konyalı tüccar Mustafa Öztermiyeci ile evlenir).
Ailenin erkek çocukları ise
5.Cemal,
6.Kenan ve
7.Abdi Kutay
Aile o kadar geniştir ki, Galatasaray Başkanlığı da yapan Tevfik Ali Çınar, ailenin sicilini çıkarmak ister ama üstesinden gelemeyeceğini anlayınca vazgeçer. Cemal Kutay da denemek ister ama başaramayacağını farkedip konunun üzerine düşmez.
Mevlevi Cemal Kutay
İşte bu yedi çocuklu aşiret mensubu bir ailenin ferdi olan Cemal Kutay, 1909'ların Osmanlısında gözlerini dünyaya açar. Henüz on yaşlarında iken Mevlevi dergahında bulur kendini: "Velet Çelebi'den icazet aldım. Elini öptüm."
Çocukluk Dönemi
13 yaşında iken babasını kaybeden Cemal Kutay, eve destek olmak için tatillerinde Konya'da çıkmakta olan Babalık gazetesinde müsahhihlik yapar. Henüz 15 yaşlarındadır. 18'inde ise idadiyi (lise) bitirir: "Ben hiç akademik tahsil yapmadım. Zaten üniversiteye gitme imkanına sahip değildim. Çok çalışkan bir çocuktum. Gençlerin bir çok iptilaları bende yoktu. Sigara içmedim. Asla alkol tatmadım. Mümkün olduğu kadar kitap okudum. Şimdi ise gözlerim göremiyor."
Hakimiyet-i Milliye Yılları
1928 yılında iş aramak için, cebinde üç—dört gün yetecek para ile Ankara'ya doğru yola çıkan Kutay, Konya Milletvekilleri Naim Hazım Hoca ile Refik Koraltan'dan kendisine iş bulmalarını rica edecektir. Kahvehanede oturup çayını yudumlarken Atatürk'ün gazetesi (1934'te Ulus adını alacaktır) Hakimiyet—i Milliye'de bir ilan görür: "Musahhih aranıyor." Ve Stefan Zweig'ın Yıldızların Parladığı Anlar kitabındaki gibi, Kutay'ın yıldızı bu olayla parlamaya başlar: "Orada ve daha sonra büyük kıymetler tanıdım. Orada babama her Fatiha okuduğumda, bana gösterdiği alicenap alâka hâlâ gözlerimi yaşartan Falih Rıfkı Atay vardı.
Ben hiç bir zaman kendime yetim bir çocuk diyemiyorum, çünkü Hakimiyet—i Milliye'de, ismi sade Beyefendi olarak geçen ve hakikaten beyefendi olan o devrin o büyük kalem sahibi Falih Rıfkı ile birlikte Ahmed Emin'inden (Yalman), Hüseyin Cahiti'nden (Yalçın) diyebilirim ki, Ankara Müftüsü olan ve Milli Mücadele'de Atatürk'ün çok istifade ettiği, —Atatürk'ün de cenaze namazını o kıldırdı— Şerafettin Yatkaya, Esat Sezai Sümbüllük, Mehmet Akif'in damadı Kur'an—ı Kerim'in en mükemmel tercümesini yapan Ömer Rıza Doğrul, Ahmet Hamdi Akseki, bu çok muhterem ve mübeccel insanların hemen hemen hepsini tanıdım, hepsinin ellerini öptüm, hepsinden feyiz aldım. O zamanın insanları büyük bir azim ve hoşgörüyle insan yetiştirmeye çalışıyorlardı. Sizin daha sonra sadece isimlerini hatırladığınız Abidin Daverler, Refik Halitler, Burhan Felekler benim ismini saydığım o büyük insanların ışıklarında yetiştiler. Ben o devri yaşadım.
Türkiye’nin İtibarı
İnanılmaz bir haysiyeti vardı Türkiye'nin. Batı Almanya İktisat Bakanı 1935'te Türkiye'ye geldiği zaman, lütfen inanın, bu reddedilmez belgede, devrin iktisat bakanına 'Dilediğiniz krediyi dilediğiniz şartlarda vermeye hazırız, çünkü sizin derlenip toparlanmanızda biz Birinci Dünya Harbi'nin kapattığı bir Avrupa Birliği'nin yeniden kuruluşunun ışığını görüyoruz' demişti."
Mehtaplı gecelerde namaz
— İslamiyeti yaşayabildiniz mi?
"Tabii. Size söyleyeyim. Beş vakit falan değil fakat, —hâlâ sağlığım yerindedir, çok şükür, hâlâ rükü ve sücuda çok rahat intıbah edebilirim— çok ciddi söylüyorum 40—50 rekat namaz kıldığım olmuştur. Yani içimden gelirdi. Özellikle mehtaplı gecelerde."
— Peki Arapça mı Türkçe mi?
"Türkçesini de Arapçasını da rahat okurum. İkisinde de hiç sıkıntı çekmem."
Bana şaman dediler
Kutay'ın son zamanlarda ortaya sürdüğü bir konu daha vardır: "Bana şaman da dediler. Şamanlık bir kere din değil. Şamanlık doğrudan doğruya insanın doğasından kopup gelen bir histir. İnsan elleri ile yapılmış olan putlara tapması yerine tabiatın hakikaten insanı da düşünmeye sevkeden tek ve büyük yaradanın mevcudiyetine inandıran tecellilerine bağlı kalmayı aklın ve vicdanın gereği sayıyorum."
Gazeteciliğin İlk Yılları
Kutay, 1928'de girdiği Hakimiyet—i Milliye'de 1939'a kadar çalışır: "Sonra beni ayırdılar oradan. Bir sebebi yoktu." Daha önce Konya'da Yeni Anadolu isimli Anadolu'da ilk defa 8 sayfa, renkli başlıklı bir gazetenin kuruluşuna imza atan Kutay, İstanbul'a gelip Celal Bayar'ın büyük oğlu Refi Bayar'la Güneş isimli bir matbaa kurup Halk isimli bir gazete çıkarır iki yıl boyunca. Gündelik gazete tatmin etmeyince de Millet ve Hakka Doğru mecmualarını çıkarmaya başlar (1944—51).
Cemal Kutay’ın Eşi
Kutay o kadar yoğun çalışmaktadır ki, bu tempoda çalışırken evlenmeyi bile düşünmemektedir. Ancak ailesi, onu, 1944'te yine Rumelili, Yugoslavya göçmenlerinden olan ve Niğde'ye yerleşmiş Kamil—Nezahat çiftinin kızları Melahat (Günan) Hanım'la evlendirir. Beş çocuğu gelir dünyaya.
Cemal Kutay’ın Çocukları
1.Zeynep Sırma, yüksek maden mühendisi Erol Kuyaş'la,
2.Ayşe Mine, Adnan Koca ile,
3.Ömer Faruk, Prof. Dr. Sevil Kutay'la,
4.Gazale Nilgün, yüksek inşaat mühendisi Mehmet Ciğeroğlu ile,
5.Kardeşlerin en küçüğü İnci Kübra, tanınmış fotoğraf sanatçısı Muhlis Maçero ile evlenmiştir.
Kutay’ın İlk Kitabı
Bu arada ilk kitabı olan Selçuklu'dan Osmanlı'ya adında bir biyografi kitabını da 1935'te yayınlayan Cemal Kutay, Naşit Hakkı Uluğ'un idare müdürü olduğu zamanda, Ulus'ta çalışan herkesin CHP'ye girmesini zorunlu kılmasına rağmen bu dönemde bile siyasete bulaşmaz. Kutay, daha sonraki dönemde de siyasetten uzak duracaktır. 1952'de ise yeni bir yayın macerasına atılır: "Ne Ebüzziyazade Velid, ne Hüseyin Cahit, ne Ahmet Emin, hiç kimse böyle bir şeye girmemi istemediler. 'Sen deli misin?' dediler. Bin 800 abone temin edersem çıkaracağım. Bunun için 80 bin adrese bir açık mektup yazdım."
Kutay, 1952'den 57 yılına kadar, tamamlandığında 12 bin sayfa ve 20 cilt olacak kronolojik değerler içerisinde fasikül fasikül bir tarih kitabı yayınlar (Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi).
Kutay, Konya'daki Babalık'ta başlayan ve Hakimiyet—i Milliye ile devam eden basın hayatını Tan, Tanin, Son Telgraf gazetelerinde devam ettirir.
İttihat ve Terakki Uzmanı
Kutay, Son Posta'da 'İttihat ve Terakki nasıl çıktı, nasıl kuruldu, nasıl ayrıldı' adıyla 807 gün yayınladığı tefrika ile de bu alanda bir rekorun sahibi olur.
Gazetecilik Yılları
Hür Anadolu, Sedat Simavi'nin sahibi olduğu Yedigün de onun kalem oynattığı diğer basın kuruluşlarıdır: "Sedat Simavi, Hüseyin Cahit Yalçın'ın yazılarına, Faruk Nafiz Çamlıbel'in şiirlerine, Refik Halit Karay'ın hikayelerine 250 kuruş verirken bana 375 kuruş veriyordu.
Biliyordu, iki kardeşimi İstanbul'da yüksek tahsil yaptırdığımı. O zamanki insanlar başkaydı. Türkiya'da (Kutay, özellikle Türkiya diyor) inanılmaz bir insan kıymeti enflasyonu var."
Aktif gazeteciliği en son Tercüman'da yaptığı çalışmalarla noktalayan Cemal Kutay, 2001 tarihi itibariyle 183 kitap yayınlar.
Önemli Bir Arşive Sahip
Bugün Kadıköy'deki evinde, 1987'de kasıtlı olduğuna inandığı bir yangın geçirmesine rağmen Teşkilat—ı Mahsusa üzerine Mısır ve Türkiye'de araştırmalarını kitaplaştıran 'esrarengiz Amerikalı' Philip Stoddard'ı bile ziyaretine geldiğinde hayrete düşürecek arşive sahip (Eşref Kuşçubaşı'nın aşirete yakın olması arşivin elde edilmesinde etkili olmuş mudur bilinmez ama) olan Kutay, iki genç bayan yardımcısı sayesinde hayatını halen kaleminden kazanmaya devam ediyor: "Bütün hayatımı buna verdim. İsteseydim tasavvur edemeyeceğiniz kadar zengin olurdum. Benimkilerle kabil olmayacak kadar birikimler astronomik paralarla satıldı Amerikalılara. Bu Philip Stoddard da bunun için gelmişti."
Fenerbahçeli
Fenerbahçeli olan, fakat işin bu kadar materyalist boyut kazanmasından sonra üyelikten ayrılan, 'Hiç garipsemeyin bahçe işleriyle meşgul olmayı çok severdim' diyor.
Fransızca, Arapça, Farsça bilir.
Mason Değil
Kutay, 'gizli—açık' hiç bir cemiyete de üye olmadığını söylemektedir: "Bir çokları bana mason derler. Büyük mason üstadları en büyük dostumdu, Mim Kemal Öke, İbrahim Necmi Dilmen, Besim Ömer Paşa. Bana teklif yaptıklarında durumu izah ettim, hepsi de bana hak verdiler ve üye olmadım o kuruluşlara."
ESERLERİ
· TÜRKİYE İSTİKLAL VE HÜRRİYET MÜCADELELERİ TARİHİ
· TÜRK NEDİR, NE DEĞİLDİR? OSMANLI NEDİR, NE DEĞİLDİR?
· ÜÇ DEVİRDE, İrfan ve Vicdanının Hasreti Millet ve Devletini arayan Adam : MEHMET ŞEREF AYKUT (1874-1939)
· OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E SON YÜZYILIMIZDA BİR İNSANIMIZ : Hamidiye Kahramanı Milli Mücadele Zafer Devri Başbakanı HÜSEYİN RAUF ORBAY (1881-1964) Hayat Hatıraları
· Etniki Eterya'dan Günümüze EGE'NİN TÜRK KALMA SAVAŞI
· "Etniki Eterya'dan Günümüze EGE'NİN TÜRK KALMA SAVAŞI" kitabının ikinci ve sonuncu cildi : EGE'NİN KURTULUŞU
· TÜRK-ALMAN TARİHİ KADER BAĞI TURKISCH DEUTSCHE GESCHICHTE Das Geminsame Srhirksal
· KURTULUŞUN VE CUMHURİYET'İN MANEVİ MİMARLARI
· YÜZ KIRK ÜÇ YILIN PERDE ARKASI ANAYASA KAVGASI VE NASIL BİR ANAYASA
· ÜÇ DEVİRDEN HAKİKATLER
· ÜÇ DEVİRDE BİR ADAM ( ALİ FETHİ OKYAR'IN HAYAT VE HATIRALARI 1880-1943)
20 ciltte büyük boy 12.840 sayfadır. Öncesi üzerinde bir özetten sonra, çağa ulaşma hareketinin başlangıcı 1839 TANZİMAT FERMANI'ndan, ATATÜRK'ün aramızdan ayrılmasına kadar devrenin olayları, aynı tarih kesitleri içinde dünya hadiseleri, olaylara etken anılar, yaşamı kucaklayan temel mevzular üzerine çerçeveli müstakil bölümler kişi ve olay resimleri, gravürler.... İlk cildin çıkış yılı 1957 mart ayı. Yirminci cildin çıkış yılı Ocak 1962. Kronolojik akış içinde belgesel bir tarih olma yapısı yanında sosyo ekonomik yaşantıyı da tespitlemiş kişi ve toplum hayatını sergilemiş orijinal bir emektir.
TÜRK NEDİR, NE DEĞİLDİR? OSMANLI NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Ne nedir, ne ne değildir sorusunun 100 kitap olarak tasarlanmış serisinin ilk kitabı, 1986'da 231 sayfa olarak yayımlandı.İlk bölümle ilgili temel olaylar, Türk dünyası ve Osmanlı'ya devlet adını vermiş olaylar, oluşlar, sonuçlar, zaman kesitleri içinde şahıslar ve hadiselerle ilgili resimler, gravürler.
ÜÇ DEVİRDE, İrfan ve Vicdanının Hasreti Millet ve Devletini arayan Adam : MEHMET ŞEREF AYKUT (1874-1939)
Sultan Hamit, Meşrutiyet, Milli Mücadele ve Cumhuriyet'in ilk yılları devirlerinin, çok temel olayda doğrudan/dolaylı etkisi olmuş, fikir ve siyaset sahasında tanınmış bir şahsiyetin hayat ve anıları...Cesur, kanaat sahibi, düşünceleri yolunda ödün vermez, zamanımızda benzerlerine rastlanmayan kişilik sahibinin meraklı, ibretli, bugünlere/yarınlara uzanan macerası. Belgeler-resimleriyle. 390 sayfa.
OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E SON YÜZYILIMIZDA BİR İNSANIMIZ : Hamidiye Kahramanı Milli Mücadele Zafer Devri Başbakanı HÜSEYİN RAUF ORBAY (1881-1964) Hayat Hatıraları
618+683+828+799+691 sayfalık ayrı kapaklar içinde 5 cilt olarak yekun 3579 sayfadır. Osmanlı'nın son yüzyılında, Milli mücadele ve Cumhuriyet'in ilk senelerinin, oradan Rauf Orbay'ın II.Dünya Harbi Londra Büyükelçiliği yıllarında sisler içindeki çok temel mevzuyu aydınlığa çıkartan açıklamalardır. Belge yapısında yüzlerce fotoğraf, ayrıca kişisel anekdotlar, o tarih kesitindeki dünya durumu beraber anlatılıyor.
Etniki Eterya'dan Günümüze EGE'NİN TÜRK KALMA SAVAŞI
Etniki Eterya/Efsane adam : Tepedelenli Ali Paşa/Fenerli Rum Beylerinin ihaneti/Fener Patrikhanesi Rus Çarlığı'nın himayesinde/Yunan ayaklanması/Farklı iki kavim : Rumlar ve Yunanlılar/Rumların saraydaki müttefiki/Yunan istiklali/Kırım savaşında yenilgiyi hazmedemeyen Rus çarlığı'nın intiharı/ Megola Idea'nın ikinci safhası : Girit isyanı /Etniki Eterya "Enosis" yolunda/ Rum Yunan lobisinin Amerika'daki ilk günleri/Türk ordusu Atina yolunda/Girit'e muhtariyet/Girit Yunanistan'la birleşiyor/Balkan savaşı/Gizli rapor/Osmanlı meclisindeki Rum mebuslar ayrı grup kuruyor/Ege'de Rumlar'dan boşalan yerlere "Evlad-ı fatihan" yerleştiriliyor./15 mayıs 1919'dan 23 Nisan 1920'ye kadar on bir ay sekiz günlük yokluklarla örülü sahipsiz günlerde EGE, varını yoğunu seferber etmiş, sadece kendisini değil,ardındaki vatan topraklarını da zalim ve insafsız istilacıya karşı savunmuştu. Bu günler ve yarınlarda Türk Yunan ilişkilerini karşımızdakilerce malum ; bizce mechul iç yapısını sergileyen araştırma. İlk baskı 1980 yılında, 447 sayfa. resimlerle-belgelerle.
"Etniki Eterya'dan Günümüze EGE'NİN TÜRK KALMA SAVAŞI" kitabının ikinci ve sonuncu cildi : EGE'NİN KURTULUŞU
Milli Mücadele'nin ilk günlerinden başlayarak 18 eylül 1922'de, başkumandan Gazi Mustafa Kemal'in, "Vatanın aziz toprakları şu anda istilacı düşmandan temizlenmiştir" müjdesine kadar geçmiş buhran günlerinin kronolojisi, olayları, sonuçları. İlk baskı 1981 yılı 201 sayfa.
TÜRK-ALMAN TARİHİ KADER BAĞI TURKISCH DEUTSCHE GESCHICHTE Das Geminsame Srhirksal
Uzun bir geçmişi olan Türk-Alman ilişkilerini tarih aynasında ilkinden günümüze temel olaylar/kişiler/sonuçlarıyla sergileyen emek. Bir özellik olarak sayfalarda bir sütun Türkçe; karşı sütun Almanca veriliyor. Büyük bölümü ilk defa yayımlanan gravür ve belgelerle büyük boy 88 sayfa. İlk yayın tarihi 1986.
KURTULUŞUN VE CUMHURİYET'İN MANEVİ MİMARLARI
Türk Milli mücadelesinin görünürde zafer ümidinin zafer ümidi olmayan ağır şartları altında, Türk insanında İstiklal haysiyeti azminin alevlendirmiş himmeti tarihi... İşgal altındaki İstanbul'da padişah ve Babıali'nin Anadolu'da uyanmaya başlamış karşı koyma hareketini bastırmak için yayınladıkları FETVA (DİN BUYRUĞU)'ya karşı, Anadolu ulemasının karşı çıkışını olaylarıyla birlikte sergileyen emek. Milli mücadele zaferinin fikir/maneviyat yapısı. Cumhuriyet'in 50. yılı 1973'de Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayını olarak 552 sayfada yayınlanmıştır.
YÜZ KIRK ÜÇ YILIN PERDE ARKASI ANAYASA KAVGASI VE NASIL BİR ANAYASA
Yürürlükteki 1982 Anayasası'nın hazırlığı günlerinde, Osmanlı'nın ilk kanunu esasisi 1876'dan başlayarak, II.Meşrutiyet Milli Mücadele, 1924 ve daha sonraki anayasaların fikir yapıları, getirdikleri çok partili siyasi hayata girişten sonra vukua gelmiş üç askeri müdahalenin kendi felsefeleri içindeki Anayasa değişikliklerinin karşılaştırılması. Günümüzdeki Anayasa'dan beklenen sonuçların iç yapısı ve de ülkenin 1998-1876= 122 yıllık ANAYASALI YAŞAM tecrübesinin ortaya koyduğu gerçekler. 1982 yıl, 368 sayfa.
ÜÇ DEVİRDEN HAKİKATLER
Cumhuriyetimizin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın yaşamının 100. yılı dolayısıyla hayat ve hatıraları yanında bu uzun sürenin temel olaylarını derleyen araştırma. "Dünyada en uzun süre yaşamış" devlet reisi olma rekoruna sahip Celal Bayar'ın şahidi olduğu Sultan Hamit'in son devri II.Meşrutiyet'in ilan eden mücadeleler, II.Meşrutiyet'in ilanı, 1908-1918 II.Meşrutiyet'in olayları, rejim değişikliğine imkan vermiş İttihat ve Terakki'nin iç yapısı, odevrin ÜÇ PAŞASI'nın tek sivil şahsiyeti MEHMET TALAT PAŞA'nın memleketi terketmeye mecbur kalıp son günlerini geçirdiği Berlin gurbetindeki hatıraları içindedir. Üç ciltlik kitap, bu arada, o devrin şahsiyetlerini, perde arkası olayları sergilemektedir. Bunlar kavrandıktan sonra, günümüz hadiselerine bir başka ölçü içinde bakmaya mecbur olduğunuzu düşüneceksiniz.
ÜÇ DEVİRDE BİR ADAM ( ALİ FETHİ OKYAR'IN HAYAT VE HATIRALARI 1880-1943)
Ülkemiz, 1900-1923 arasına Osmanlı monarşisi'nin son sekiz yılını, II:Meşrutiyet'in 10 yılını ve de Milli Mücadele'yle Cumhuriyet'in ilanı gibi üç ayrı rejimi sığdırmıştır. Üç ayrı zihniyet ve benimseyişi bir yüzyılın dörtte birinde toplayabilmiş olaylar içinde çok nadir şahsiyet üç ayrı sistemde söz ve emek sahibi olabilmişlerdir. Asker kökenli Ali Fethi Okyar bunlardan biridir. Meşrutiyet'in ilan ve ve beyannamesini o yazmış, tahtından indirilen Sultan Hamit'i Selanik'e o götürmüş, mütareke kabinesinde dahiliye nazırı Milli Mücadele'de meclis reisi ve başvekil Cumhuriyet'te başbakan ve serbest "Laik Cumhuriyet" fırkasının kurucusu olmuştur. Bu sebeple ÜÇ DEVİRDE BİR ADAM başlığı altında toplanmış hayat ve hatıraları 1980 senesinde 606 sayfalık bir cilt halinde yayınlanmıştır.
TÜRK MİLLİ MÜCADELESİ'NDE AMERİKA
"Denilebilir ki , yüzyılımızda hiç bir gizli konuşma, 20-22 Eylül 1919 arasında Sivas'ta bir tarafta Mustafa Kemal ATATÜRK ve Hüseyin Rauf ORBAY ile öte tarafta Amerikan generali James G. HARBORD arasındaki gizli görüşme kadar olayların akışını değiştirmemiştir." Bu açıklama ile yapılan ve açıklama ile başlayan 211 sayfalık kitapta BÜYÜK ERMENİSTAN girişiminin sonu, Amerika'nın Milli Mücadele ve sonrasındaki tutumu belge ve fotoğraflarıyla açıklanmaktadır. 1979 senesinde yayınlanmıştır.
SAM AMCA'YA MEKTUP VAR
KORE savaşından sonra Amerika, Türkiye üzerindeki siyasetinde temelden değişiklikler yapmayı tercih etti. Günümüzde de bu yol üzerinde gözükmektedir. MARŞAL PLANI adı altında II.Dünya Harbi'nden dertli çıkmış ülkelere ekonomik kalkınmaları için yapılan yardımdan Türkiye de faydalandırıldı : haksızlıklar ve çelişkiler içinde... Bu kitapçıkta rakamlar ve gerçekler sıralanarak SAM AMCA'dan hakikatleri görmesi isteniyor. Yıl 1955 , 48 sayfa.
ÇERKEZ ETEM DOSYASI
Milli Mücadele'de öncekiler ve sonrakiler çekişmesinin tipik örneği... Önceleri kahraman, daha sonra hain sayılan aynı kişinin, sislere itilmiş olayların aydınlığında gerçek yüzü...Aradan uzun zaman geçmiş ve görünürdeki sonucun ardındaki hakikatleri açıklayan belgeler ve kronolojiye dayalı araştırma. İki cilt bir arada 400+392= 792 sayfa 9. baskı 1995.
ATATÜRK DEVRİ EKONOMİSİ : CELAL BAYAR
Memleket adına bugün konuştuğumuz ne varsa hepsinin temeli Cumhuriyet'le atılmış ve ATATÜRK'ün 15 Çankaya yılında şekillenmiştir. Bu emekte bazı vatandaşlarımızın adı ÖNDE dir. ATATÜRK'ün aramızdan ayrılmasından sonra hükümet değişikliği olmuş, Celal Bayar başbakanlıktan ayrılmıştır. Bu ayrılış 14 Mayıs 1950 seçimlerine kadar sürmüş ve bu seçimler sonunda Celal Bayar'ın 10 yıl sürecek cumhurbaşkanlığı günleri gelmiştir. ATATÜRK devrinin millet ve ülke hayatındaki derin ve devamlı izlerinin SANAYİLEŞME olduğu kesindir. Dah sonra takip edilen siyasetler içinde o günlere ait gerçekler ya saptırılmış ya da unutulmuştur. Sanayileşme hareketinin başladığı 1932 Eylül'ünden başlayarak son emeklerinin sonuçlarının alındığı 1939'a kadar zaman kesiti içinde , ne o gün ne bugün hiç bir kaynakta bulunmayan belgeler ve açıklamaları 4 ciltte 1808 sayfada topladım.
BİR TÜRK'ÜN BİYOGRAFİSİ : CELAL BAYAR
Cumhuriyet devrinde İLK sivil başbakan ve yine, İLK sivil cumhurbaşkanı olarak, bu arada Milli Mücadele'de Akhisar cephesini kurmuş ve kumandanlığını yapmış özelliğiyle de cephe kumandanlarına tanınmış hakların sahibi bulunması, çok genç yaşında tecrübelilerin yerlerinde başarı göstermesi hususiyetleri içinde Türkiye'nin 3. cumhurbaşkanının Çankaya'ya çıkışına kadar yaşantısı bu kitabın içindedir. O güne kadarki hayatının "Sade bir Türk insanı" olabilmesinin dikkate değer tekdüzeliği içinde ilk baskısı 1949 yılı, 121 sayfa.
BİLİNMEYEN TARİHİMİZ
Osmanlı'da tarih yazmak "VAK-A NÜVİS= OLAYLARI SIRALAYAN" adı verilmiş kişilerin ödeviydi. Bu uğraşıyı meslek olarak benimseyenler daha çok sonradır Bu sebeple de devlet ve ülkenin yapısı çok zaman yabancı kaynaklardan derlendi. Bu şartlar içinde de Tanzimat öncesi 1839'a kadar olan yaşam çok tarafıyla sisler içinde kaldı. Belki de bu nedenle "BİLİNMEYEN TARİHİMİZ" olarak I.'si 512, II.'si 480, III.'sü 480, IV:'sü 480 sayfa olarak ve de gerçekten BİLİNMEYEN tarih olaylarını 1952 sayfada verdim. Her cilt tamamen müstakil, ayrı bölümleri resimler, gravürler, belgeleri ile birlikte sergilemektedir. Olaylarla ilgili ve her biri ele alınmış konulara başka ufuktan bakan fıkralar ve hatıralarla geçmişi mümkün olduğunca asıl yapısıyla yaşıyoruz. İlk cildin çıkışı 1974 Mart ayında, 4. cildin çıkışı 1975 Mart ayındadır.
ÖRTÜLÜ TARİHİMİZ
Zaman geçtikçe ve de daha çok değişen zamanın getirdikleri bilmeceleştikçe tarihin sislenmesi veya unutulmuş olaylarının boşluğu daha derinden hissediliyor. Bunlar birbirini kovaladığı müddetçe , belli bir noktada durmak, onları ele almak ihtiyacını duyuyorsunuz. Bu duyguyla ve de BİLİNMEYEN TARİHİMİZ'in gördüğü alakaya yeni bir hizmet eklemek arzusuyla ilk cildi 1975 Eylülünde 616, ikinci cildi 1975 Ekim ayında 640 sayfa olarak 1256 sayfada iki cilt olarak yayınlanmıştır. Başka kaynaklarda mümkün olduğu kadar yer almamış bakir konuları kucaklamış olarak...
SİSLİ TARİHİMİZ
Siyasi rejimlerin özgürlük üzerinde, özellikle fikir hürriyeti konusunda hoşgörülerinin temel mikyası tarih sahasında toleranslarıdır. Ben bu gerçeği, uzun meslek hayatımda yaşadım. BİLİNMEYEN TARİHİMİZ VE ÖRTÜLÜ TARİHİMİZ'den sonra iki cilt olarak SİSLİ TARİHİMİZ'i yayınladım. Ele aldığım her mevzuun o günlere kadar değinilmemiş olmasının dikkati içinde yine iki cilt olarak yayınlanmış SİSLİ TARİHİMİZ'in ilk sayısını 336 sayfa, ikinci cilt 1977 Şubat ayında 303 sayfa olarak 1976 Aralık ayında çıktı. Kitapçı vitrinlerine koyulmayan, bayilere verilmeyen böylelikle klasik ve bilinen anlamda yayınlanmış sayılmayan bu kitaplar da sadece abonelere gönderildi ve kısa zamanda tükendi.
TARİH KONUŞUYOR : ( 1-8 CİLT )
TARİHİ KONUŞTURMA'nın ne ölçüde zor, külfetli, sorumlu, çetin bir emek olduğu gerçeğinin içinde yoğruldum : yirmisinden doksanına kadar!...Yani yetmiş yıl...Bu gerçek içinde her biri büyük boy 502 sayfalık SEKİZ cilt verebilmiş olmamın TARİHİ KONUŞTURMAK'tan çekinmemiş ve irkilmemiş olmanın kanıtı sayacağınızı ümit ediyorum. Bugün çok ailenin kitaplıklarında ayrıcalık yeri olmasının huzuru içindeyim. İlk cildi Şubat 1964'te, Ercan Matbaası'nda ilk baskı 15000 ikinci baskı 2500 olarak basılmış, abonelerine gönderilmiş 8. cilt, 1968 Şubat'ında yayınlandı ve toplam 4072 sayfaya ulaşmış olmanın hizmet zirvesine erişmenin huzuru ile veda etti.
TARİH KONUŞUYOR II. (1-12 CİLT)
Taşıdığı ismin cazibesiyle ve ona layık olabilmiş olmanın huzuru içinde YİNE TARİH KONUŞUYOR adı altında 12 kitap yayınladım : ciltli, aynı boy ve her biri 320 sayfa olarak... Bu 12 kitabın her biri, bir vicdan rahatlığıyla söylüyorum, o zamana kadar ele alınmamış bakir hakikatleri kucaklıyordu. Taşıdıkları adlar ve kısa konuları şöyle:
1-ANAVATANDA SON BEŞ OSMANLI TÜRKÜ : I.Dünya Harbi'nde Teşkilatı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın yönetiminde konusunda deneyimli 5 gerillanın Hindistan'da gizlice PAMİR yaylasını aşıp doğu Türkistan üzerinden TÜRK ANAVATANINA girerek Ruslara karşı (istilacı Ruslara karşı) YEDİSU ayaklandırma girişimleri. 1962 yılı 320 sayfa.
2-I.DÜNYA HARBİ'NDE TEŞKİLATI MAHSUSA VE HAYBER'DE BİR TÜRK GENCİ : I.Dünya Harbi'nde Arap Yarımadası'ndaki ayaklanma hareketleri ve İslam Peygamberi'nin HAYBER'deki müşriklere karşı savaşından 1299 sene sonra aynı yerde asi ve düşmanla birlik Araplara karşı savaşın ibretli hikayesi. 1962 senesi Eylül ayı, 320 sayfa.
3-VİYANA KAPILARINDAN DÖNÜŞ VE OSMAN AĞA'NIN ÇİLESİ : 1683 II.Viyana Kuşatması bozgunundan sonra esir bir Yeniçeri leventinin ilgiyle okunmaya değer günlüğü. 1962 Ekim ayı, 320 sayfa.
4- 1913'TE GARBI TRAKYA'DA İLK TÜRK CUMHURİYETİ : Balkan Harbi'nin facialı günlerinde Çatalca önlerine gelmiş Bulgar ordusuna karşı, esas kuvvetini Harbiyelilerin teşkil ettiği savunma önünde bozguna uğrayan düşmanı kovalayarak Edirne'yi kurtaranların Garbi Trakya'ya geçip, orada kuruluş tamlığı içinde "Garbi Trakya Hükümeti Muvakkatesi" (geçici hükümetini) kurmaları ve müstakil bir devlet haline getirmiş olmaları. 1962/Aralık, 320 sayfa.
5- II.DÜNYA HARBİ'NDE BELGRAD'I KURTARAN TÜRK : Ancak II.Dünya Harbi'nin tamamlanmasından sonra İngiltere Hükümeti tarafından vatandaşımız Saffet Lütfi Tozan'a harp içinde Almanlar'ın Belgrad'ı havadan yerle bir etme planlarını öğrenerek İngiliz-Amerikan makamlarını haberdar etmesiyle önlenebilmiş hadisenin şükranı olarak kendisine verilen O.B.E. nişanı töreni dolayısıyla öğrenilen olayın baştan sona meraklı, ibretli, filmlere mevzu hikayesi. 1963 Şubat, 320 sayfa.
6- TRABLUSGARP'TA BİR AVUÇ KAHRAMAN : İtalyanlar 1911 Eylül'ünde yirmi dört saatlik bir ültimatomla Trablusgarp (Libya) kıyılarına kuvvetli donanmalarının yardımıyla asker çıkardılar. Donanmamız Marmara'yı dahi aşacak kudrette değildi. Bir avuç kurmay Mısır üzerinden Libya'ya girdiler Şeyh SÜNNUSİ'nin yardımıyla İtalyanları donanmaların ateş sahası bitiminde durdurdular. Balkan Savaşı'na kadar başarıyla bu toprakları korudular. Öyle ki iki yıl sonra Alman denizaltılarıyla bu kıyıya çıkan yine bir avuç subay kendilerinden öncekilerin başarılarını savaş sonuna kadar sürdürdüler. Enver, Mustafa Kemal, Fuat, Nuri, Ali Fethi, Eşref ve diğer öncülerin başarılarını devam ettirdiler. Bu günlere ibret belgeler, fotoğraflar ve olaylarla. 1963 / Mayıs, 320 sayfa.
7-NECİD ÇÖLLERİNDE MEHMET AKİF : İttihat ve Terakki'nin kendisinden öncekilerin yoluna devam ederek yeni bir deneme yaptığı İttihatı islam girişiminin 1916'daki denemesi...Aralarında İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif'in de bulunduğu, her meslekten seçkin insanların Arap yarımadası'ndaki maceralı yolculuğu. Yine bugünlerimizde yarınlarımız için ışık saymamız gereken sisler içine itilmiş maceralardan bir demet. 1963 / Temmuz, 320 sayfa.
8- MİLLİ MÜCADELE'DE ÖNCEKİLER VE SONRAKİLER : Birinci Dünya Harbi'nin sonlarına doğru yenilgi kesinleşince hükümet Anadolu'nun bağrında gerilla savaşları için bazı planlar hazırlamıştı.MONDROS'tan sonra işgaller başlayınca bazı noktalarda yerel karşı koymalar başladı.ATATÜRK'ün Samsun'a çıkmasından sonra bu karşı koymalar belli gayeler çerçevesinde düzenlendi. İstanbul'un resmi işgali 16 Mart 1920'den sonra Ankara'ya akın oldu. ÖNCEKİLER'le SONRAKİLER arasında bir hiyerarşi çekişmesi başladı. Üç kitap olarak tasarladığım açıklamaları ilk kitapta derlemeyi tercih ettim. İlgiyle okunmaya değer sanıyorum. 1963 / Eylül, 320 sayfa.
9- SİYASİ MAHKUMLAR ADASI MALTA : İstanbul'un işgalinden sonra İngilizler'in asker/sivil, Ankara'yı yetişmiş insandan yoksun bırakmak için mahkeme kararı olmadan köhne yük gemilerine doldurarak bir sürgünler adası haline getirdikleri MALTA'da Rodos şövalyelerinden kalan kışlalara doldurdukları insanlarımızın Sakarya zaferi sonuna kadar sürmüş çileli macerası...1963/ Kasım, 320 sayfa.
10- PRENS SABAHATTİN BEY, SULTAN II. ABDÜLHAMİT, İTTİHAT VE TERAKKİ: O kargaşa devrinin, siyahla/beyaz, yaşla/kuru, sıcakla/soğuk, çelişkileri içindeki fikir/olay odaklarının karşılaştığı o kargaşa ve yol arayış günlerinden bir kesitin kendi aralarında, birbirlerine karşı çekişmesi. 1964/ Ocak, 320 sayfa.
ÜÇ PAŞALAR KAVGASI
İttihat ve Terakki'nin ünlü ÜÇ PAŞA'sının ikisi asker biri sivildi. Askerler Meşrutiyet'in ilanından önce kaymakam (yarbay) rütbesinde olan Ahmet Cemal Paşa ve binbaşı rütbesindeki Enver Paşa, sivil de o zamanki BEY olan Talat Paşa...Görünürde ancak kişisel tutumları dolayısıyla kulaklara fısıldanan farklılıkların yanında kafa ve gaye terkipleri arasında da ayrılıklar vardı. Kitap bunları inceliyor. 1964/ Mart, 320 sayfa.
LAWRENS'A KARŞI KUŞÇUBAŞI
Elinizdeki kitabın son bölümünde çekişmelerinin bir safhasını gördüğünüz Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı ile ünlü İngiliz casusu Lawrens ile arasındaki kovalamacanın meraklı öyküsü...İki tarafın kuvvet ve zayıflıklarını gizli didişmeler arasında düşündürücü ibret tabloları halinde sergileyen olaylar. 1965 / Temmuz, 320 sayfa.
TARİH SOHBETLERİ 9 MÜSTAKİL KİTAP
İlki 1966 yılının Nisan ayında 9.'su Ağustos 1968'de yayınlandı. Her biri 320 sayfa olarak toplam 2880 sayfaya ulaştı. Bu arada bir yabancı araştırmanın sonucunu hatırlatmak istiyorum : Komşu ülkelerin birinde hükümet reisliği yapmış, İstanbul Mülkiye Mektebi ( Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezunu bir zat, dokuz kitap üstünde dikkatli bir tetkikten sonra : "Ele alınacak ne kadar bakir bilgi varmış ki iki yıl belli aralıklarla yayınlanmış bu dokuz kita adı altında yayınladılar. Bu 12 kitap da 280'er sayfa olarak yayınlandı. İsimleri şunlardı :pta bir mevzu tekrarına şahit olmadım. Bildiğimizi zannettiğimiz bahisler üzerinde bu kadar otantik belgeyi nereden buldunuz?" sorusunu yöneltmişti. Bu kitaplarım da öncekiler gibi bayilere ve kitapçılara verilmemişti.
CEMAL KUTAY KİTAPLIĞI VE TARİHSEVENLER KLUBÜ:
Bu arada 1977'de iki yakın dost ısrarla aranan kitaplarımdan bir böümünü "CEMAL KUTAY KİTAPLIĞI VE TARİHSEVENLER KLUBÜ" adı altında yayınlandılar. Bu 12 kitap da 280'er sayfa olarak yayınlandı. İsimleri şunlardı ve aldıkları adlar konularını açıklıyordu:
· 31 MART İHTİLALİNDE SULTAN HAMİT
· MÜSLÜMAN KARDEŞLER HAREKETİ
· ŞEHİT TACİDARLAR
· İSTİKLAL SAVAŞI'NIN MANEVİYAT ORDUSU (2 cilt)
· AVRUPA'DA SULTAN AZİZ
· ÜÇ PAŞALAR KAVGASI
· NECİD ÇÖLLERİNDE MEHMET AKİF
· SİYASAL SÜRGÜNLER ADASI MALTA
· BELGRAD'I KURTARAN TÜRK
· TRABLUSGARP'TA BİR AVUÇ KAHRAMAN
· LAWRENS'A KARŞI KUŞÇUBAŞI
SOHBETLER (16 KİTAP)
!.'si Aralık 1968'de 16.'sı Mart 1970'te çıkmış olan sohbetler'in 3328 sayfalık kalın hacmiyle tarih edebiyatımıza yeni bir yol olduğu söylenebilir. Batı'da çok yaygın ve tercih edilmiş "CEP KİTAPLARI" tarzını her ay ayrı ve müstakil mevzularda birer kitap vermek suretiyle başarıyla tamamlamış SOHBETLER'in kapak altında şu soru yer almıştır: "TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?" Bu soruyla ben , kıdemli tarihçi, tarihi kucaklamada ve onun "İHTİYAR BİR GEVEZE" değil; geleceklerin gerçek aydınlığı saymadan doğru yollara girilemeyeceğini anlatmaya çalışmıştım. Bugün de sağlığım elverseydi aynı emeğe devam ederdim.
Farklı hacimli 6 ciltte tekmillenmiş olan serinin ilki Mart 1971'de sonuncusu Mart 1972'de tamamlandı. Yine bir sohbet havası içinde bu bölümde, daha çok geçmiş olayların yaşanan devirlerin etkisi üzerinde durmaya çalıştım. Cumhuriyetimiz 50. yılına yaklaşırken , görülüyordu ki, kapandığı zannedilen geçmiş, kılık kıyafet değiştirerek yeni bir makyajla hayat sahnesine çıkıyor. SOHBETLER'in bu ikinci bölümünde tarih verasetini ispatlayan olaylara daha çok yer verdim. Sonuncu cilt kapaktaki, Osmanlı'nın son yıllarında bir yabancı kişinin kendi ülkesi adına HASTA ADAM'ı dört yıl sürmüş Birinci Dünya Harbi'ne kendi yanında sürüklemiş olan Alman İmparatoru II.Will Helm'in resminin altında şu açıklamalar var: baki hatıralar, belgeler, ibretler,kubbede hoş seda sedalar...
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK KİTAPLIĞI : 6 KİTAP
Fikir hayatı 1970'lere doğru ülkeme, tarihe adanmış yıllarımın bir muhasebesini yapmak ihtiyacını duydum ve uzun süredir hazırlığını yaptığım, "GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK KİTAPLIĞI" genel başlığı altında müstakil eserler vermeye başladım. Altı kitapta ilk bölümünü tamamladığım emeğimin birincisi:
II.RIFAT PAŞA'NIN AHLAK DÜNYASI : Beş ruh yapısını inşa eden 115 senelik ölümsüz eserin bugünkü dilimize metni. İkinci kitap aramızdan ayrılmasından sonra temel eseri LAİK Türkiye Cumhuriyet'i olan ATATÜRK'ün şahsiyet ve gayeleri üzerinde çeşitli yorumları ele alarak GERÇEK MUSTAFA KEMAL'İ hatırlatan :
BEKLENEN ADAM : ATATÜRK'ün yarıda bıraktıklarını tamamlayacak olanın not defteri idi ve kapağın üzerinde boş bir madalyon vardı. Bugün 1998 madalyon hala boş...Diyeceğim ki 320 sayfalık araştırmanın sergilediği hakikatler bugünkü ve yarınki çözüm isteyen meselelerimiz. Üçüncü kitap :
AVRUPA'DA SULTAN AZİZ adını taşıyor. Sultan ABDÜLAZİZ'in , 1868 milletlerarası Paris dergisinin şeref misafiri olarak, Osmanlı hakanları içinde Avrupa'yı ilk defa ziyaret eden Osmanlı hakanı olması hususiyetinin dünyada yarattığı büyük ilginin izlerini yüzyıl geçmiş bir zaman sonra hatırlatıyordu. Görünürlerdekinden çok farklı olarak 1839 Tanzimat Fermanı'na rağmen Batı ile aramızdaki yapı ve kültür farklılığının sergilendiği kitap bugün de ibretle okunmaya değer diyebiliyorum.
Dördüncü kitap :
SAHTE DERVİŞ adını taşıyor. Tanınmış Macar Türkoloğu Prof. Herman Arminus Vambery'nin REŞİT EFENDİ takma adı ile 1862*1865 yılları arasında Orta Asya'daki maceralı yolculuğunun ibret sayfalarını veriyordu. Günümüzde Türk anavatanındaki olup bitenler önünde bu anlatılmış olanlar bizim için hala bilinmesi şart hakikatler. Beşinci kitap:
NELERE GÜLERLERDİ adını taşıyordu. Konusu Türk mizahının basılı devreye geçişinin 100. yıl dönümü için hazırlanmıştı. Bu kitabımda cedlerimizin, biz torunlarının sandığı gibi asık suratlı, yapmacık bir ciddiyet içinde, gülmeyi red eden insanlar olmadığını anlatmaya çalıştım. DİYOJEN ve HAYAL'le başlayıp ÇAYLAK'la devam etmiş ve Sultan Aziz'in saltanatının ilk yarısını kucaklayan özgürlük havası içinde, kısmen de olsa espri/nükte/şaka yapabilmede çok mesafe aldığımızı gösteren ferahlatıcı olayları kovalamış Sultan Abdülhamit'in 33 yıllık katı baskısından sonra II.Meşrutiyet'in çığrından çıkmış avareliği düşündürücü çelişki tablosuydu. 1970 Aralık ayında 224 sayfa yayınlanmış kitap kendi alanında tek kaldı. Altıncı kitap :
TARİHTE TÜRKLER ARAPLAR HİLAFET MESELESİ adını taşıyor. Benimsediği ad 1998 Türkiye'sinde bir kısım insanlarımız için yine gündemde görünüyor. 1970 yılı Aralık ayında 320 sayfa yayınlanmış eserdeki gerçekler bilinmediği için hala aktüalite içinde sayılan mevzunun KAPANMIŞ VE AÇILMAMASI akıl ve mantığın olduğukadar tarihin gereği olayları inceleyememişlere okumalarını tavsiyeye değer buluyorum.
Osmanlı'nın çöküş sebeplerinden birinin özellikle devlet varlığında rüşvetler, suiistimaller-kayırmalar-kişisel yakınlıkların devlet yapısına menfi etkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. 1950'de çok partili devre geçişte oldukça uzun sürmüş tek parti yönetiminin gözlerden sakladığı , kulaklara fısıldanan olaylardan bir bölümünü 1956'da yukarıdaki başlık altında kitaplaştırdım. İçindekiler arasında şunlar vardı. "Vekiller heyeti tazminata mahkum ediliyor-Firari Rum ve Ermeni zenginlerini yurda nasıl soktular- Yavuz ve havuz meselesi - Mahkumiyet kararları- Gizli dosyalar..." Aradan seneler geçti, liberal sisteme girişte yine kişisel çıkarlar nüfuz suiistimalleri, özellikle siyasi iktidarların el değiştirmelerinde iktidara gelmiş parti yanlılarının çabaları, ekonomik sistemlerin değişmelerinde piyasa çalkantıları "KÖŞEYİ DÖNME" tabiri kullanılmadan kanun dışı kazanç yollarının denenmesi olaylarının gündemde olduğu devrede milli birliğimizi sarsan aşırılıklar demokratik rejime dönük hareketler birbirini kovalamaya başladı. Bugünlerde ATATÜRK devrinin Şükrü Kaya'sından sonra en uzun süre içişleri bakanı olan ve hizmet yıllarında benimsediği kendisine özgü metotla "ZEHİR HAFİYE" adı verilen Dr.Faruk Sükan'ın dosya ve anılarından faydalanarak 1984'te, 528 sayfa. İÇERİDE DIŞARIDA FIRSAT KOLLAYAN PUSUDAKİ İHANET kitabını yayınladım. Sayın Dr.Faruk Sükan kitabın ikinci baskısına EK olarak YARINLARIN İHANETİ/ İHANETİN MİRASI/ İHANETTEN KURTULUŞ adlarını verdiği üç cildi ekleyerek, bugün de yurdumuzun karşısında olduğu ŞER kaynaklarına dayanak olmuş ve olmakta olan kanun dışı kaynak ve hareketlerin panoramasını çizdi. Bu kitaplarda tarihin hükmü olarak yaptığım açıklamalarda dünyanın her yerinde önlenememiş olan benzer kanun ve ahlak dışı hareketin anatomisini vermeye çalıştım.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (1872-1960)
İkinci Meşrutiyet'teki "İSLAMCILIK CEREYANI" , mevzuu üzerinde düşünceyi çeşitli yönlerden ele almış şahsiyetlerin belirlenmesine yol açtı. Bunlardan birisi, günümüzde genel olarak NURCULUK olarak adlandırılan hareketin öncüsü BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ'dir. BEDİÜZZAMAN tabiri geçmişte de yaşadığı devir içinde, ayrıcalıklar görülmüş kişilere "Varlığında yaşanılan zaman için güzel sonuçlar beklenen kişilere " verilen addı. NURSİ ise bu zatın doğduğu köyün NURS ismini taşımasından ileri gelen benzetiştir. Kendisine "BEDİÜZZAMAN" ayrıcalıklı adını kimin veya kimlerin verdiğini bilmiyorum. Benim, adına 1980 yılında 510 sayfalık müstakil kitap yazmamın nedeni, zamanın yargıtay başkanı rahmetli İMRAN ÖKTEM Beyefendinin 31 Mart hadisesinde bu zatın mahkum olduğunu açıklaması dolayısıyla idi. Araştırmalarımın bir başka özelliği de, kendisinin belli tarikat ekollerinin dışında, belki de yaşantısının etkisiyle din duygusunu tabiat varlığı "Doğa düzeni"nde aramış olmak gibi natüralist felsefesinin etkisi olmuştur. Onun Tanrı'yı doğada ve evren düzeninde aramayı telkin eden görüşü, şekli yapısı içinde tetkike değer.
BİR GERİ DÖNÜŞÜN MİRASI
Yaşanılan hadiseler içinde normal varlıklara karşı gelmiş aşırılıkların çok tarih gerçeklerini sislediği bir bakıma da unutulmaya mahkum ettiği olay dikkatimi çekmiştir. Bu oluşlarda, çok temel hadise de unutulmuş veya aslından saptırılmıştır. II.Meşrutiyet'in 8 ay yirmibirinci gününde patlak veren ve ardında kanlı/kinli bir iz bırakmış olan 31 MART İRTİCA (gericilik) ayaklanması da bunlardan biridir. Uzun aramalarıma rağmen isyanın bastırılmasından sonra kurulan DİVAN-I HARBİ ÖRFİ (sıkı yönetim mahkemelerinin) tutanaklarını bulamamıştım. Aradan çok zaman geçtikten sonra isyanı bastıran hareket ordusu kurmay başkanı PERTEV (DEMİRHAN) Paşa'nın "JAPONYA ANILARI" nı alırken ayrı bir tomar içinde görünce, bu bekletişin hareket ordusu kumandanı Mahmut Şevket Paşa'nın isyanının halkın üzerinde , çeşitli yorumlara yok açmaması için bir tedbir olarak tavsiye edildiğini ve böylelikle gerçeklerin olduğu yerde kaldığını kavradım. İzni ile, aldığım metinleri, aradan yıllar geçmesinden sonra isyanın 85. yıldönümünde 1994 yılında "BİR GERİ DÖNÜŞÜN MİRASI" adı altında 515 sayfalık bir cilt olarak yayınladım.
İNSANI İNSAN YAPMIŞ BİR İNSAN (570-632) VE GÜNÜMÜZE MİRASI
Diyeceğim ki son yıllardaki emeklerimin içinde apayrı yeri olan bir kitabıma gelmiş bulunuyoruz: İNSANI İNSAN YAPAN BİR İNSAN (570-632) VE GÜNÜMÜZE MİRASI . Kitabın asıl konusu son yüzyılımızın müstesna fikir/hukuk şahsiyeti rahmetli Celal Nuri İleri Beyefendi'nin 1913'te yayınlanan "HATEMÜL EMBİYA" (SON PEYGAMBER) " kitabının günümüz Türkçesine aktarılması ve o gün bugün mevzu üzerindeki yeni oluşlarla tamamlanmış olmasıydı. İslamiyet ve islam dini üzerinde, birbirinden çok farklı yorumlar yapılırken çıktığı gün toplatılarak ortadan kaldırılan kitap ; İslam Peygamberi'ni HURAFELER'e kadar uzanmış ihtimallerden arındırıp tarihin önüne gerçek yapısıyla çıkarıyordu. Özellikle, evrensel yapısını aradan geçen zaman içinde korumuş olmasının kıyaslamalı açıklamasını yapmaya çalışmış emek, ümit ediyorum ki vazifesini yerine getirmiş olacaktır.
CEP KİTAPLARI :
· ATATÜRK ENVER PAŞA HADİSELERİ
· TALAT PAŞA'YI NASIL VURDULAR
· SİVAS KONGRESİ'NDE ATATÜRK'ÜN İSTANBUL HÜKÜMETİNCE TEVKİFİ GİRİŞİMİ
· KARABEKİR ERMENİSTAN'I NASIL YOK ETTİ
· MİLLİ MÜCADELE'DE YEŞİL ORDU EFSANESİ
· TÜRKİYE'DE İLK KOMÜNİSTLER
· LOZAN'DA İSMAT PAŞA'YI KİM ÖLDÜRECEKTİ
· MÜTAREKE'DE PONTUS SUİKASTİ
· PEMBE MENDİL
· HALİT PAŞA ALİ ÇETİNKAYA VURUŞMASI
· 150'LİKLER FACİASI
· LENİN'E KARŞI ENVER PAŞA
· ŞEHİTLİKLERİMİZ
· TARİH VE ZAMAN İBRETTİR
· TÜRK EMEK NURU
· BEŞ KITADA BİR TÜRK PAŞASI DANİŞ KARA BELEN
· TÜRK KANADI
· SELÇUKLU'DAN OSMANLIYA
ATATÜRK YOLUNDA
Doksanının merdivenlerindeki hayatımın, mesleğim sahasında çetin sınavını bu son emeğimin değer ölçüsüyle noktalama gayretime lütfen inanınız. Bu özlem, gazetesi Hakimiyeti Milliye'sinde geçmiş yıllarımın kutsal emanetiydi. Aramızdan ayrılışının ilk yıldönümü 10 Kasım 1939'da aziz hatırasına sunulan özel sayı benim naciz emeğimdi. Daha sonraki yıllarda vazifemi yerine getirmeye devam ettim. Diğer yayınlarımda ayrılmış yerinin dışındaki ona ait kitaplarım şunlar:
1907 II. MEŞRUTİYET ÖNCESİ MUSTAFA KEMAL'İN ÖNERDİĞİ MİSAK-I MİLLİ
(ALİ FUAT CEBESOY'UN ELYAZISIYLA : "ATATÜRK" devrimlerinin temeli olan Misak-ı Milli ATATÜRK tarafından ne zaman düşünülmüş ve nasıl tekamül ettirilmiş ve nasıl son şeklini almıştı?)
ATATÜRK'ÜN SON GÜNLERİ
Doğumunun 100. yılı 1981'de 228 sayfa halinde yayınlanan kitapta hastalığının teşhisinden SON'a kadar günlerin getirdikleri sıralanıyor. Şifası olmadığı bilinen bir illetin önünde de dimdik kalmış bir başka insanın varlığını ileten anekdotlar, kitabın özelliği...
ARDINDA KALANLAR
Aramızdan ayrılışının 50.yılı 1988'de diğerinde olduğu gibi Cem Ofset'in yayınladığı bırakabildiklerimizin muhasebesini yapmaya çalışan 496 sayfalık bu kitabımda onun günleriyle 50 yıl sonrasının mukayesesi yapılıyor. Hayatımda hiç bir kitabıma böylesine bir ad koyabilmenin acısını duymadım. Onun, "Hakikatleri konuşmaktan korkmayınız" emanetine sadık kalarak...
ATATÜRK OLMASAYDI
İnanılması güç , vefa ve kadirbilirlik duygularının iflası önünde onsuz müstakil, hür, şerefli, bir vatanın nasıl düşünülebilmesinin mümkün olabileceğini hadiselerin aydınlığı içinde araştırmış olan bu kitabım 1993 yılında yayınlandı. Uzun süre ilgi odağı oldu.
ATATÜRK BUGÜN OLSAYDI
Aziz hatırasına son emeğim onun günümüzde yaşamakta olduğu hayalidir. 1996'da 548 sayfalık hacim içinde satırlaştırdığım kitap doğa kanunlarının reddinde olmasına rağmen onun, günümüzde de aramızda olabilmesi hayalinin neler getireceği sualini soruyor.
ATATÜRK'ÜN BERABERİNDE GÖTÜRDÜĞÜ HASRET : TÜRKÇE İBADET
Elli yedi yıllık kısacık ömründe vatan ve milleti için hayırlı ve faydalı ne görmüşse şartları düşünmeden ve zerre ödün vermeden onları kucakladı. tarihte görülmemiş bir cesaret ve azimle hepsini zaferle mühürledi. Tek bir istisnasıyla. Milletine anadiliyle kulluk hakkını sağlamak son yılların zamanını doldurmuş idealiydi. Kucakladığı bütün mevzularda olduğu gibi aklın, mantığın, bilimin terkibi görüş içinde hazırlığını tamamlamış, kameti, hutbeyi, ezanı Türkçeleştirmiş, sıra namaz surelerine gelmişti. Nefes nasibi daha bir kaç yıl daha devam etseydi bu son himmetini de, kendisine özgü tamlık içersinde noktalayacaktı. 400 sayfalık kitap, bu hakikati sergiliyor.
- - - - - - - -
Farklı bir kaynaktan derlenen biyografisi:
1909'da Konya'da doğan Kutay, orta öğrenimini Kadıköy Lisesi'nde tamamladı. Anadolu Ajansı'nda 1924-1928 yılları arasında muhabirlik, Hakimiyet-i Milliye'de İstihbarat Şefliği ve fıkra yazarlığı yapan Kutay, Konya'da Yeni Anadolu Gazetesi'ni ve Zaman Dergisi'ni, İstanbul'da Halk Gazetesi'ni, Millet Dergisi'ni çıkardı. Kutay, Pek çok gazete ve dergide özellikle tarihi konularda yazılar yazdı.
Cemal Kutay'ın kitap halinde basılan 187 eserinden bazıları ise şöyle:
Tarihçi-yazar Cemal Kutay, İstanbul'da vefat etti. Marmara Üniversitesi Vakfı Academic Hospital'den yapılan yazılı açıklamada, bir süredir yaşlılığa bağlı çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görmekte olan Cemal Kutay'ın, fenalaşarak gözetim altına alındığı hastanede dün akşam saat 21.17'de hayata gözlerini yumduğu bildirildi.
Cemal Kutay'ın bir süredir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Aktan gözetiminde tedavi gördüğü belirtilen açıklamada, Kutay'ın, sağlık durumu ağırlaştığı için dün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital'e kaldırıldığı kaydedildi.
Academic Hospital Sorumlu Hekimi İç Hastalıkları Uzmanı Türkan Özer, Kutay'ın vefatına ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Hastamız, bir süredir evinde yatarak pnömoni (zatürree) tedavisi görmekteydi. Artan şikayetleri ve böbrek yetmezliği nedeniyle dün (Cumartesi) saat 15.00 sıraları hastanemize yatırılarak 114 numaralı odamızda bakım altına alındı. Tıbbi müdahaleler sonuç vermedi. Başımız sağ olsun.”
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.