Çerkez Ethem, 1886-1948 yılları arasında yaşamış, Kuva-i Seyyare komutanıdır. Kafkasya'dan göç edip, Marmara yöresine yerleşen Ali Beyin beş oğlundan en küçüğüdür. Ağabeyleri Reşit ve Tevfik Beyler gibi asker olmak istedi. Oldukça düzensiz bir eğitim gördü. Eğitimini tamamlayınca çeşitli cephelerde savaştı. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Rauf Bey, Tevfik ve Reşit Beylerle görüşüp, Çerkez Ethem'in Salihli'de gizli bir direniş örgütü kurmasını istedi. Çerkez Ethem bu görevden sonra çok sayıda çatışmaya katılarak, Yunan askerleri ve Ahmet Anzavur isyanına karşı başarılar elde etti. Ayrıca bu bölgede meydana gelen ayaklanmaları da bastırdı. Tüm bu başarıları halk ve TBMM tarafından takdir edilmekteydi.
Çerkez Ethem, Kurtuluş Savaşı öncesi başarılarıyla dikkat çeken biriydi. Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra Rauf Orbay Ege Bölgesi'ni örgütlemek için Anadolu'ya geçti. Burada bulunan Çerkez Ethem ve kuvvetlerine Salihli'yi koruma görevi verildi. Çerkez Ethem hem bu yöreyi hem de çevresini Yunanlılara karşı savundu. Burada dağınık biçimde bulunan çeteleri de kendi bünyesinde topladı. Batı Anadolu'da önemli bir güç hâline geldi. Düzenli orduların kuruluşuna kadar oldukça önemli başarılarda ve yararlı hizmetlerde bulundu. Başarılarından dolayı kendisine "Umum Kuva-i Seyyare ve Kütahya Havalisi Komutanlığı" unvanı verildi. Ali Fuat (Cebesoy) Beye bağlandı. Oldukça önemli bir konuma getirilince başına buyruk davranmaya başladı. Halktan para toplayıp istediği gibi davranıyordu. Bu dönemde Aznavur ayaklanmasını, Yozgat-Yenihan-Düzce Ayaklanması'nı, İzmit Ayaklanması'nı bastırması ve Yunanlılara Demirci'de ilk büyük darbeyi atması ününü artırmıştı. TBMM tarafından "ulusun kurtarıcısı" ilân edildi ve rütbesiz ilk milli kuvvet kahramanı oldu.
TBMM bu dönemde düzenli orduya geçme kararı aldı. Çerkez Ethem'in ağabeyleri TBMM'den çok daha üst konumlarda unvanlar istemeye başladılar. Ayrıca Meclis içinde bulunan bazı milletvekilleri Çerkez Ethem'i Mustafa Kemal'in yerine yeni bir önder olarak görmeye başlamıştı. Ali Fuat Paşa Batı Cephesi Komutanlığı'ndan ayrılınca, İsmet Beyle karşı karşıya kaldı. İsmet Bey ilk olarak Çerkez Ethem'in yetkilerini kıstı ve yasalara uymaya zorladı. Çerkez Ethem kabul etmedi; ayrıca Gördes'e yollanan kaymakamı da geri çevirdi. Yaptığı hiçbir iş hakkında bilgi verme gereği görmeyerek başına buyruk davrandı. Bunun üzerine TBMM başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal, Çerkez Ethem'i yanına alarak İsmet Beyle görüşmek üzere yola çıktı. Çerkez Ethem, Mustafa Kemal'i yarı yolda bırakıp kaçtı. TBMM son bir girişim olarak Çerkez Ethem'in ağabeyini devreye soktuysa da başarılı olamadı. Bunun üzerine TBMM'inde bir kararname yayınlanarak, Birinci Kuva-i Seyyare ve diğer birliklerin kayıtsız şartsız TBMM kanunlarına uymak zorunda oldukları, en yüksek mercinin başkomutanlık olduğu ilân edildi. Ancak Ankara'nın bu kararını da dinlemeyen Çerkez Ethem Kuvvetleri'nin üzerine İzzettin (Çalışlar) Bey gönderildi. Bozguna uğrayan Çerkez Ethem ve birliği Gediz'e çekilmek zorunda kaldı. Bu arada Sadrazam Damat Ferit Paşaya başvurarak onun adına çalışmak istediğini bildirdi. İstanbul Hükümeti'nin de desteğiyle Birinci İnönü Savaşı sırasında İzzettin Beyin birliklerine saldırdı. Bu yüzden vatan haini ilân edildi. İnönü Savaşları'nın zaferle sonuçlanması üzerine ona bağlı birlikler dağılmaya başladı. Savaşma gücünü böylece yitiren Çerkez Ethem Yunanlılara sığındı. İzmir kurtarılmadan önce de Atina'ya geçti. TBMM kendisi ve ağabeylerini "vatan haini" ilân edip vatandaşlıktan çıkardı.
1938 çıkarılan af sonunda Çerkez Ethem'in ağabeyleri Tevfik ve Reşit beyler Türkiye'ye geri döndüler. Çerkez Ethem dönmeyip, Umman'da (Ürdün) yalnız bir yaşam geçirdi ve orada öldü.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.