Yüzölçümü îtibâriyle dünyânın üçüncü, nüfus îtibâriyle en büyük Güney Doğu Asya ülkesi. Doğusunda Güney Kore, kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında Rusya, kuzeyde Moğolistan, güneybatıda Afganistan ve Pakistan, güneyde Hindistan, Nepal, Butan, Birmanya Laos ve Kuzey Vietnam, doğusunda ise Büyük Okyanus ile çevrilidir.
Târihi
Eski devirlere âit yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni bilgiler vermektedir. Ülkeyi yöneten ilk hânedân olarak Hya ve Şang sülâleleri bilinmektedir. Hya sülâlesi hakkında bilinen tek bilgi hükümdârların isimleridir. Şang sülâlesinin, yapılan araştırmalar netîcesinde yaklaşık olarak M.Ö. 1450-1050 seneleri arasında Çin ovalarına hâkim oldukları bilinmektedir. M.Ö. 1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov Sülâlesi yönetmiştir. Şang Sülâlesini yıkarak başa geçen Çov Sülâlesi, M.Ö. 1050-771 seneleri arasında feodal bir idâre kurdular. Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler hâlinde gelişmeye başladı. Bu durum hükümdârın gücünün azalmasına ve feodal devletler arasında savaşa sebeb oldu. Batıdan gelenTürk ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler. Batı milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı. Böylelikle devleti önemli feodal devletlerden biri oldu.
M.Ö. 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir devirdir. Bu savaşlar netîcesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak Çov Sülâlesinden ayrıldılar. M.Ö. 472-221 iç savaş sonunda M.Ö. 453 senelerinde Tsin’in feodal devleti üç devlete bölündü. M.Ö. 221-206 aralarında Tsin’in Sülâlesi memleketi mutlakiyetle idâre etti. Tekerlek dingillerinin standartlaştırılması ve bâzı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin târihinin bu safhasına âit önemli hâdiselerdir. Kuzeyden gelen saldırılardan (Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar yapıldı. Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara sebebiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülâlesi yönetimi ele geçirdi ise de, bir müddet sonra idâre değişti. M.Ö. 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülâlesini (asiller) kurdu. M.S. 168 senesinde meydana gelen bir hükûmet darbesi üzerine 220 senesine kadar devâm eden iç savaşlar devri başladı. Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı. Bu iç savaş netîcesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu (229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu. Göçlerin arttığı devirde, Tsin Sülâlesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin’i birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi. Daha önceleri ücretle kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu’lar (Hunlar) 303’te yeni bir devlet (Han) kurdular. Bu sülâle Çin İmparatorunu iki defâ esir almış ve 317’den başlayarak bütün Kuzey Çin’de hâkimiyet kurmayı başarmıştır. Bunun üzerine Tsin Âilesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülâlesini (317-419) kurdu.
Güney Çin’de 580 senesine kadar çeşitli sülâlelerin kurduğu muhtelif devletler görülür. Suy Sülâlesi (581-618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu. Bu kısa ömürlü hânedan zamânında Çin, Vietnam’ın kuzey ve güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi. Çin’in nüfûzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi. Bu devrede Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticârî münâsebetleri kolaylaştırmak için kanallar açıldı. Ancak bütün bu işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi Suy Sülâlesinin sonu oldu. T’ang Sülâlesi (618-907) işbaşına geldi. Bu hânedân devrinde (664) toprakların yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır. Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan Çin’in elinden çıktı.
Bundan sonra Türkler devlet idâresinde önemli mevkilere yerleştiler ve sık sık vukû bulan ihtilâllerde önemli rol oynadılar. T’ang Hânedânının düşüşünden sonra 960 târihine kadar 5 küçük hânedân iş başına geçti. Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük eyâletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı. 960 târihinde iş başına geçen Sung Hânedânı zamânında Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır. Bu hânedân devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut kullanılmaya başlandı. Mîmârî, târih, şiir, resim, porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye ulaştılar. Elde bulunan târihî dokümanlar bu medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir.
Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin’i işgâl etti ve Moğollar, 1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hâkimiyeti ele geçirdiler. 1271 târihinde Kubilay Hân, imparatorluğunu îlân etti. Böylece Yüan Hânedânının (1260-1368) ve başşehir Yenching (Pekin)i kurdular. Moğollarla berâber Yüan Hânedânı bütün Çin’i fethederek hâkimiyetleri altına aldılar. Bundan sonra Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve âdetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve âdetlerini benimsediler.
Chu Yüan Chang, Yüan Hânedânı yerine Ming Hânedânını (1368-1644) kurdu. Bu hânedân zamânında Moğollar, Baykal Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar. Portekizliler ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17. yüzyılda buraya geldiler.
Ming Hânedânından sonra işbaşına geçen Ch’ing Hânedânı (1644-1912) zamânında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifâde ettiler.
Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı. Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl ortalarında başladı. Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile ticârî, siyâsî münâsebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst makamları bu ticâreti engellemeye çalıştılar. Bununla ilgili olarak afyon ithâlini yasaklayan kararlar aldılar. Bunun üzerine İngilizlerle anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı. Ancak bu savaşlar İngilizlerin gâlibiyeti ile sona erdi (1842). Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha geniş haklara sâhip oldular. Bunun netîcesi olarak beş Çin limanı İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı. Bu savaşlara “Afyon Savaşı” adı verildi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla ABDve Fransa’ya aynı haklar tanındı.
Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler yabancıları ülkelerinden atmak istiyorlardı. Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular. Böylece, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu. Fakat bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı. 1858 yılında anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar. Bir müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya’ya da tanındı. Bu olaylardan sonra, Çin’de bir sükûnet dönemi başladı.
Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hâkimiyet kurmak istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı. Kore’de çıkan ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore’ye asker gönderdi. Ayaklanma bastırıldı. Fakat daha sonra her iki ülke birbirleriyle savaşa tutuştular. Bu savaşlar sonunda Çin büyük kayıplara uğradı. 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore’nin bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya’ya vermek mecbûriyetinde kaldı.
1911’den sonra başa geçen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idâre kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 ‘da öldü. Bu arada 1917’de sembolik olarak Birinci Dünyâ Savaşına girmiş ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından işgâl edilmiştir.
1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi ele geçirdi. Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri geri aldı. Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi.
Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar toplamaya başladı. Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar çıkardı. Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken, bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu. Nihâyet 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung, Çu Enlay ve Çu Di’ ile komünist partisi güçlenerek ülke çapında teşkilâtlanmaya, hükûmet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı. İkinci Dünyâ Savaşı sona erince, komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar. Mao Çe-Tung yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hâkim oldular. ABDmilliyetçilere yardım eder göründü. ABD’nin Çin’e gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebeb olmuşlardır.
Yönetim tamâmen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi Çin hükûmeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek zorunda kaldı. Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk Cumhûriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhûriyeti.
1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin Halk Cumhûriyeti kurulmuş oldu. Böylece Çin’in Asya kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhûriyeti’nin eline geçti. Milliyetçi Çin Cumhûriyeti de Formoza Adasına çekildi ve orada hükûmet kurdu. Mao, 1976’da öldü. Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan tenkid edilmeye başlandı. Çin idârecileri ABD ve Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı. Mareşal Ye Cienying, Mao’nun yanlışlarını açıkladı. Eski katı durum kaldırılarak ekonomik ve siyâsî yönde yumuşama başladı. Çin kapıları yabancı sermâyeye açıldı. Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı bir şekilde bastırıldı.
Fizikî Yapı
9.572.900 km2lik yüzölçüme sâhip olan Çin, fizikî yapı îtibâriyle genellikle doğu, batı olmak üzere iki bölüme ayrılır. Ülkenin batısı; güneybatı ve kuzeybatıda iki farklı yapıya sâhiptir. Güneybatı Hindistan ve Bagnladeş ile olan sınırlarını, dünyânın en yüksek tepesine sâhip olan Himalaya Sıradağları teşkil eder. Himalayaların kuzeyinde yer alan 1 milyon km2 yüzölçüme ve ortalama 3900 m yüksekliğine sahip olan Tibet Yaylası, kuzeyden Astin Tagh ve Nam Şam sıradağlarıyla çevrilidir. Bu dağlarla Himalayalar ülkenin batısında birleşirler. Ülkenin kuzeybatısını teşkil eden Astin Tagh Dağlarının kuzeyi, Doğu Türkistan’ın tarım havzasıdır. Ülkenin kuzeybatı bölgesinde, Tiemşan Dağları, Moğolistan sınırını meydana getiren Altay Dağları, batıda Torbagatay ve Çungarski Alatau ile çevrili geniş Çungarya düzlüğü yer alır.
Ülkenin kuzeyini Gobi Çölünün güney kısmı kaplar. Doğusunda yüksekliği batıya göre fazla olmayan tepeler bulunur. Bu tepeler ülkenin kuzeydoğusundan, güneybatısına doğru uzanarak dağlık bölgeyle birleşirler. Kıngan, Çangpai ve Çangvansai dağlarıyla çevrili olan kuzey doğu bölgesi Mancurya olarak isimlendirilir.
Doğu Çin’in kuzey kısmı Hai Ho, Hvang Ho ve Kuai Ho nehirlerinin havzalarından meydana gelen düzlüklerden, güney kısmı ise Kuzey Burma ve Çin Hindi yarımadası sınırında yükselen yaylalardan meydana gelir. Bu iki bölge arasında ülkenin en bereketli ovalarının bulunduğu ve nüfûsun en kalabalık olduğu kesimdir. Toplam sınır uzunluğu 42.500 km olan Çin’in bu sınır uzunluklarının 22.500 kilometresi Büyük Okyanus iledir. Kıyıları Liatoung ve Şantung yarımadalarında genellikle yüksek, diğer kesimlerinde alçak ve alüvyonlu ovalar hâlindedir.
Ülke topraklarının üçte biri dağlık, dörtte biri yayla, beşte biri vâdi, onda biri tepeler, yüzde on ikisi ise ovalıktır. Akarsuları doğu ve batıda farklı özelliklere sâhiptir. Çöl ve yüksek yaylaların bulunduğu batı kesimindeki akarsular, daha çok yeraltı veya çorak havzalar hâlindedir. Doğu bölgelerindeki akursular ise genellikle Pasifik Okyanusuna dökülür. Çin’deki zayıf akarsuların suladığı topraklar yüzölçümünün beşte ikisini teşkil eder. En önemli akarsular, Doğu Çin bölgelerinde bulunur. Kuzey doğudaki Mancurya bölgesinde Sungari-Lia Ho ve doğu bölgesinde Sarı Nehir (Huanghı), orta kısımda Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) ve güneyde İnci Irmağı (Şi-kiang) en önemli nehirlerdir. Doğu bölgesindeki ırmaklar yön değiştirebilme özelliğine sâhiptirler. Eriyen kar sularıyla beslenmeler, buharlaşma, kat ettikleri yoldaki çöl şartları bu nehirlerin debileri ve yönlerinin değişmesine etki eden en büyük faktörlerdendir. Mâvi Nehir (Yang-tse kiang) 5552 km uzunluğuna sâhib olup, dünyânın dördüncü uzun nehridir.
Batı Çin’de seyrek rastlanan akarsular göl havzalarında veya kıraç topraklarda yeraltı suları halinde sona erer. Ülkenin iki büyük ırmağı olan Huang-Ho (4845 km) ve Yang-tse kiang, Tibet’te doğar. Kuzeyde Moğolistan kısmında Huang-Ho Nehri ülkenin en önemli nehridir. Batıdaki tarım havzasında birkaç küçük göl vardır. Moğolistan’daki tuz gölleri, doğu bölgelerdeki Tung-Ting, Pu-yang ve Tai gölleri en önemli gölleridir. Ayrıca pekçok küçük göle (daha ziyâde doğuda) sâhip olmasına rağmen, başka önemli gölü yoktur.
İklim
Güney kesimlerinde muson iklimi hâkim olan Çin’de, özellikle kuzeybatı kesimleri sert kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerdir. Kış mevsiminde Orta Asya üzerinde bulunan soğuk, kuru ve yüksek basınçlı hava, karalardan denizlere doğru bir rüzgâra sebep olur. Yazın bu durum tam tersine olarak meydana gelir. Denizlerden karalara doğru esen rüzgârlar hâliyle nemli olurlar. Doğu kesimleri bilhassa yaz aylarında musonlar sebebiyle bol yağış alır. Batı kısımları yağış yönünden son derece fakir bölgelerdir. Kuzeybatıda senelik 50 mm civarında olan yağış ortalaması, güneydoğu kesimlerinde 3000 mm gibi çok yüksek bir rakamı bulur. Mayıs ve ekim ayları arasında yağan yağmur, senelik miktarın yaklaşık % 80’ini teşkil eder. Kuzey bölgelerinde temmuz ve ağustos ayları yağmur mevsimleridir.
Güneyde tropikal iklim sıcaklıklarına karşı kuzeyde kara iklimine uygun sıcaklıklar görülür. Yaz mevsiminde kuzey ve güney bölgeleri hemen hemen aynı sıcaklığa sâhipken, kış aylarında sıcaklık farkı 35°C gibi büyük bir rakama ulaşır. Kuzey bölgesi, kışın sert kara iklimi sebebiyle soğuk bir kış mevsimi yaşarken, güneyde ılıman bir ekvatoral iklim hüküm sürer. Güneydoğuda uzun ve sıcak yazlar, özellikle Tibet ve Tsinghai platolarında ise çok uzun ve sert kışlar hüküm sürer. Burada yazlar aksine kısa ve sıcak geçer.
Tabiî Kaynakları
İklim ve fizikî yapısının tabiî netîcesi olarak doğu bölgeleri ormanlarla kaplı, batısı ise çayırlık, geniş olarak da çöl bitkileri ile kaplıdır. Ormanların kapladığı alan, toplam yüzölçümün yüzde onunu teşkil eder. Güney kesimlerde tropikal ağaçların teşkil ettiği ormanlar kuzeye gidildikçe yaprak döken ağaçlardan meydana gelir. Biraz daha kuzeye gidilince, ülkenin orta kesimlerine gelinir ki, buralarda yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar mevcuttur.
Kuzeyde, step ve çöl bitkileri hâkimdir. Güneybatıdaki Tibet soğuklarının bulundğu bölgede nâdir rastlanan dağınık ve bodur bitkiler yetişir. Dünyâdaki hayvanlardan kuş türlerinin % 12’si, memeli hayvan türlerinin % 10’u, balık türlerinin de % 9’u Çin’de yaşamaktadır. Pandalar ve semenderler Çin’de yaşıyan ve dünyâda nesli tükenmekte olan hayvanlardır.
Mâdenler bakımından pek fazla zengin olduğu söylenemez. Mevcut zengin mâden yataklarının pek çoğu ulaşım ve teknik imkânsızlıklar sebebiyle işletilememektedir. Ülkenin özellikle kuzey ve orta kısımları demir üretiminde dünyâda ilk sıralarda yer almaktadır. Antimon ve tungsten üretiminde de dünyâda ilk sırayı alan Çin, kalay üretiminde ise dünyâda ikinci sırada bulunmaktadır. Molibden, civa ve bizmuttan başka az miktarda bakır, çinko, kurşun ile krom ve nikel vardır. Kalsiyum florür, grafit, mağnezit, talk, tuz mineralleri, asbest ve baryum rezervlerinin yanısıra, kükürt ve fosfat da kayda değer mâdenlerdendir.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Çin nüfus bakımından dünyânın en kalabalık ülkesidir. Nüfûsun çoğu, sâhil bölgelerinde, delta ve nehir vâdilerinde, Szechwan’ın merkez platosundaki münbit arâzilerde ve Kuzey Çin’in Büyük Vâdisindeki ekilebilir arazide yerleşmişlerdir. Bu bölgelerde nüfûsu iki milyonun üzerinde birçok büyük şehir merkezleri bulunmaktadır. Hükûmet nüfus kontrolü ile ilgili tedbirler almasına rağmen, yıllık nüfus artışı 15 milyonun üzerindedir. Ülkenin tabiat şartları, nüfûsun, ülkenin her yanına eşit olarak dağılımını engellemektedir. Nüfus yoğunluğu ortalaması 109’dur. Fakat bu ortalama yoğunluk olup, batıya doğru yoğunluk azalır ve bir kilometre kareye bir kişiden daha az düşer. Çin’in nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölgesi, büyük şehirlerin yığıldığı kuzey doğu bölgesidir. Bu bölge Çin topraklarının % 40’ını teşkil ettiği halde, nüfûsun % 90’ını barındırmaktadır. Burada nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 450 kişidir. Nüfûsun geri kalanı arâzinin % 60’lık bir bölümünde yaşarlar. Bu bölgelerin başında Çinlilerin “Yeni Arâzi” (Sömürge) dedikleri Doğu Türkistan ile Tibet gelmektedir. Komünist idâre başa geçtikten sona doğudan birçok Çinli bu bölgelere yerleştirilmiştir. Bilhassa çok kalabalık olan şehirlerde geçim sıkıntısı sebebiyle kırsal bölgelere göçler yapılmaktadır. Komünist idâre 1960 yılından beri doğum kontrolü, âile planlaması, kırsal bölgelere teşvik vb. tedbirler alınmasına rağmen nüfus hızla artmakta ve nüfus problemi çözülemeyecek hâle gelmektedir.
Çin’in büyük nüfus artışı yeni bir mesele değildir. M.Ö birinci asırda Çin’in nüfûsu 50 milyon civârındaydı. M.S. 1200 yıllarında 100 milyona çıkmıştı. 1368’de 65 milyona düşen nüfus, 1600 yıllarında 150 milyona, 1800 yıllarında 430 milyona fırlıyordu. Bugün 1 milyarın üzerine çıkmış durumdadır. Dünyâ nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir. Ülkede senede 10 milyondan fazla evlilik olmaktadır. Bu kadar büyük nüfûsu olan Çin’de 56 etnik grup vardır. Bu etnik grupların % 94’ünü Hanlılar teşkil etmektedir. Hanlılar asıl Çinliler demektir. Türkçedeki Han Kağan ile alâkası yoktur. M.Ö. 202-220 yılları arasındaki Hun Hânedânından adını almaktadır. Diğer 55 etnik grup da azınlıkları teşkil etmektedir. Başlıcaları:
Türkler: Çinlilerin işgâl ederek buradaki Türk devletinin varlığına son verdikleri Doğu Türkistan’da oturmaktadırlar. Çoğunluğu Uygur Türkleri olup, Kazak, Özbek, Kırgız Türkleri burada bulunmakdadır. Nüfûsu yaklaşık 19-20 milyondur. Bu bölge 1867 yılında kesin olarak Çin’in sömürgesi olmuştur. İslâm dîni ve Türk gelenekleri yasaklanmış, câmiler ve medreseler kapatılmıştır. (Bkz. Türkistan)
Türklerden sonra gelen başlıca azınlıklar: Şuanglar, Hueiler, Tibetliler ve Moğollardır. Şuangların nüfûsu 10 milyon kadar olup, Orta Çin’in güney kesimlerinde, Kuang-si Şuang eyâletinde yaşamaktadırlar.
Tibetliler: Nüfûsü 4 milyon kadar olup, Yüksek Tibet yaylalarında dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.
Huei’ler: Ning-hsia-huei eyâletinde yaşamaktadırlar. 5 milyon civârında nüfusları vardır.
Moğollar: İç Moğolistan’da yaşamakta olup, iki milyon civârında nüfusları vardır.
Çin’de Sina-Tibet dil âilesine bağlı çeşitli lehçeler konuşulur. Ancak resmî dil Kuzey Çin’in konuştuğu Mandarin lehçesidir. Bölgelere göre lehçeler değişmekte ve farklı telaffuzlar ile mânâ bozulmaktadır. Ancak kullanılan yazı dili herkes tarafından anlaşılmaktadır. Çincede harfler heceyi gösterdiğinden dolayı, 4 binden fazla harf vardır. Son zamanlarda bu sayı indirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıklar ise kendi aralarında kendi dillerini kullanmaktadırlar. Çin’in resmî bir dîni yoktur. Ancak halk Taoizm, Konfüçyonizm, Budizm, İslâm, az miktarda Hıristiyan dînine mensupturlar.
Halkın başlıca gıdâları arasında kuzeyde buğday, güneyde pirinç ve çeşitli sebzeler ile balık başta gelir. Halk yakın zamâna kadar geleneksel âile düzenini muhâfaza etmekteydi. Âileler birçok akrâbaları ile berâber yaşamaktadırlar. Komünist idâre bunları komünlere dönüştürmektedir. Halkın eğlencelerinin başında uçurtma uçurtmak, millî geçit törenlerinde yapılan ateş oyunları ve kukla ejderler ile güreş başta gelmektedir. Son senelerde dünyâya yayılan Kung-fu sporu da buradan çıkmıştır. Çin son zamanlarda milletlerarası spor müsâbakalarına katılmaktadır. Haberleşme tamâmen komünist idârenin kontrolü altındadır.
Çin eski târihlerde birçok önemli teknolojiye beşiklik yapmıştır. Bunların başında porselen, kâğıt yapımı, demir dökümü, blok baskı, barut ve mağnetik âletleri sayabiliriz. Günümüzde ise Çin üçüncü süper güç hâline gelmiş bulunmaktadır. Bloksuz ülkeler safında yer alır.
Eğitim, komünist idâre tarafından rejimin maksadına uygun olarak düzenlenmektedir. Diğer komünist ülkelerden farklı olarak iş okulları da kurulmuştur. Önemli şehirleri: Pekin, (başşehir), Şanghay, Tientsin, Kanton, Shenyan, Wu-han, Urumçi’dir.
Siyasî Hayat
20 Eylül 1954 târihli bir anayasa ile komünizm idâresi kurulmuştur. İktidara ülkenin tek siyâsî partisi olan Komünist Parti hâkimdir. Ülkede yaşama ve yönetim 1227 üyeli senede bir defa toplanan Milli Halk Kongresinin elindedir. Seçmen yaşı 18’dir. Senede bir gün toplanan Millî Halk Kongresinin yürütme meclisi olan Dâimî Komisyon veya Devlet Meclisi, Kongre üyeleri tarafından kendi aralarından seçilen bir başkan, 13 temsilci, bir genel sekreter ve 65 milletvekilinden teşekkül eder. Yürütme yetkisi başbakan, 12 temsilci, 32 bakan veya bakan seviyesindeki komisyon başkanları ve genel sekreterden teşekkül eden hükûmete âittir. Yürütmenin bir kolu olan devlet başkanı kongre tarafından dört yıl için seçilir. İdârî bakımdan 28 eyâlete ayrılmış olup, bunların 5’ini muhtar eyâlet, 21’ini eyâlet ve 2’sini de birer şehir olan iller teşkil eder.
Ekonomi
Tarım: Ekonomik bakımdan az gelişmiş, fakir ve dolayısıyla refah seviyesi çok düşük bir ülkedir. Çin için büyük sıfatı, nüfusunun ve topraklarının çokluğu sebebiyle kullanılmaktadır. Ekonomisi esas itbâriyle tarıma dayalı olan ülkede, komünizm idârelerinin her yerde uyguladığı gibi, arâzi, tarım araçları, fabrika, işletmeler tamâmen devlete âittir. Ülke yüzölçümüne nisbeten az olan ekime elverişli topraklarda ürettiği besin miktarı bakımından dünyâda başta gelen ülkelerden olmasına rağmen kendi ihtiyâcını karşılayamaz. Yetişen önemli tarım ürünlerinden pirinç, mısır, arpa, darı, soya fasulyesi, susam, fıstık, ceviz, şekerkamışı, tütün başta gelmektedir. Her çeşit meyvenin yetiştirildiği ülkede pamuk, kenevir, kayda değer tarım ürünlerindendir.
Ormancılık: Orman ürünleri oldukça fazla olup, bu hususta dünyânın önde gelen ülkelerindendir. Dünyâ devletlerine nisbeten üretim çok olmasına rağmen, kendi ihtiyâcını karşılamaya yetmez. Bu sebepten köylerde kereste yerine bambu ağaçları kullanılmaktadır.
Hayvancılık: Kuzey ve kuzeybatıdaki step bölgelerde daha yaygındır. Küçük ve büyükbaş hayvanlardan, at, deve, eşek en çok yetiştirilen hayvanlardandır. Doğu Türkistan, Şing-Hay ve İç Moğolistan’daki halkın geçim kaynağı hayvancılıktır.
Çin denizlerinde 1500’den fazla balık çeşidi bulunur. Senede ortalama 8.5 milyon ton civârındaki balık, ülke hakının en önemli protein kaynağıdır.
Pek fazla zengin olmayan mâden kaynakları çok iptidâî olan teknoloji sebebiyle yeteri kadar işletilememektedir. Ürettiği petrol, ülke ihtiyâcını karşıladığı gibi ihraç da edilir. Halkının refah seviyesi, son derece düşük olmasına rağmen, yapılan yatırımlar, nükleer bomba, sun’î peyk, bilgisayar, askerî araç ve gereç îmâli yönünde yapılmaktadır. Bu yöndeki sanâyi yatırımlarında büyük ölçüde dış yardım kullanılmaktadır. El sanatları dünyâca meşhur olan bir ülkedir. Bilhassa ipekçilik, porselencilik, oymacılık ve benzeri el sanatları son derece ileridedir.
Ticâretinde, ithâlâtı ihrâcatından daha önemlidir. Pamuk, çay, ipek, porselen ihraç ettiği ürünlerin başında gelir. İthal ettiği malların başında ise makina ve sanâyi mâmülleri ile buğday ve diğer gıdâ maddeleri yer alır.
Ulaşım: Çin’de kara ve demiryolu ulaşımına büyük önem verilmiştir. 982.243 km’yi bulan karayolunun % 83’ü asfalttır. Küçük üretim birimlerine bağlanan yerel hatlarla birlikte demiryollarının uzunluğu 64.960 km’yi bulmaktadır. Akarsuların büyük bir kısmında ulaşım yapılabilmektedir. En işlek akarsuları Yongtzo, X’i Huai ve Huang ırmaklarıdır. Uzun bir deniz kıyısı olan Çin’in 20 kadar açık deniz limanı vardır. Engebeli bir arâziye sâhip olan Çin’de en uygun ulaşım hava yoludur. Ülke çapında 80 hava alanı vardır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.