Türklerde iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatı, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. Değişik tekniklerle zenginleşen bu süsleme sanatı, her zaman mimariye bağlı kalmış, onun üstünlüğünü ezmemiş, ama renkli bir atmosfer yaratarak mekân etkisini artırmıştır. Türk mimarisinde çini süslemenin kullanımı çok eski tarihlere kadar gider. Uygurların, Karahanlıların, Gaznelilerin, Harzemşahların ve özellikle İran'da Büyük Selçukuların mimarisinde çini az da olsa kullanılmıştır. Bu sanat dalı, Anadolu Selçukluları ile çok yaygın ve çeşitli tipteki mimari yapıtlar üzerinde büyük bir gelişme göstererek varlığını günümüze değin sürdürmüştür. Her dönemin çini süslemesi, daha önceki dönemin teknik üstünlüğünü sürdürmekle birlikte yeni teknik buluş ve renklerle bu sanatı zenginleştirmiştir.
Anadolu Selçuklu mimarisinde dini yapılar mozaik çini tekniğiyle süslenmiştir. Selçuklu döneminde çini süslemenin merkezi Konya olmuştur. İlk örneklerde tuğla ve sırlı tuğla kullanılmıştır. Ama, kısa bir süre içinde kesme mozaik çininin bütün yüzeyleri kaplamasıyla üstün bir düzeye varılmıştır. Selçuklu dönemi saray ve köşkleri, ne yazık ki, günümüze sağlam olarak gelememiştir. Ama yapılan kazıların sonucunda bu yapıların zengin çini süslemelerle kaplı olduğu anlaşılmıştır.
Beylikler döneminde çininin kullanımı, Selçuklulardaki kadar görkemli değildir. Ama bazı örneklerde, bu sanatın yine de başarısını sürdürdüğü görülür.
Osmanlılarda çini sanatı başlangıcından beri çeşitli tekniklerin uygulanmasıyla büyük bir aşama kaydetmiş ve zenginlik göstermiştir. Bursa Yeşil Camii (1422) ve külliyesinin çini süslemeleri, ilk dönem Osmanlı sanatında çininin ulaştığı düzeyi sergiler.
On beşinci yüzyılın renkli sırla boyama tekniği, 16. yüzyılda, özellikle İstanbul'da sürer. On altıncı yüzyılın ikinci yarısından sonra tüm teknikler terk edilir. Yalnızca "sıraltı" diye adlandırılan teknik kullanılmaya başlanır. Bu teknikte çini levhalara önce bir astar çekilir, sonra istenen örnek dış çizgileriyle çizilir ve içleri arzulanan renklere boyanır.
Çok kaliteli bir teknik ve zarif bir desen anlayışıyla yapılan bu çinilerde, natüralist bir anlayışla çizilmiş lâle, sümbül, karanfil, gül ve gül goncası, süsen ve nergis gibi çeşitli çiçekler, üzüm salkımları, servi hatta elma ağaçları, üstün bir yaratıcı güçle kompozisyonları zenginleştirir.
Topkapı Sarayı'nın çinileri, Osmanlı çini sanatının tüm dönemlerini toplu olarak gözler önüne serer.
Yirminci yüzyılın başında Osmanlı çini sanatının görkemli örnekleri, küçük çapta da olsa, yaşatılmaya çalışılmıştır. Kütahya çiniciliğiyse günümüzde, zaman zaman Türk çini sanatının parlak geçmişini anımsatan örneklerle varlığını sürdürmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.