Defterdar - Bilgiler
27/02/2014 7:30
Alm. 1. Regionalle Schatzführer, Fr. Trésorier-payeur général, İng. District treasurer. “Defter Tutan” mânâsında Osmanlılarda devletin bütün mâlî işlerine nezâret eden ve günümüzde Mâliye Bakanına karşılık olan memur.

İslâm devletlerinde defterdârlık, ilk defâ halîfe hazret-i Ömer devrinde ihdas olunmuştur. Hazret-i Ömer devletin gelirinin artmasıyla gelir ve giderin bir deftere kaydedilmesini istemiş, böylelikle defterdârlık müessesesi doğmuştur. Defterdârlığın ihdâsı bir rivâyete göre 641 (H. 20)de diğer rivâyete göre 636 (H. 15)da olmuştur.

Daha sonraki İslâm devletlerinde de müessese devâm etti.

Selçukîlerde bu memura “Müstevfi” ve mâlî işlerin görüldüğü yere de “Dîvân-ı Müstevfi” denilirdi. İlhanlı Devletinde de mâlî işleri idâre eden memura “Müstevfi-i Memâlik” ismi verilirdi.

Osmanlılarda mâlî teşkîlat ilk defâ Sultan Birinci Murad zamânında kurulmuş ve zaman içinde tekâmül etmiştir. Fâtih Kânunnâmesi, Abdurrahmân Paşa ve Eyyûbî Efendi Kânunnâmelerinde defterdâr, devlet hazînesini pâdişâha vekâleten idâre eden memur olarak görülmektedir. Bu kânunnâmelere göre dış hazîne ve mâliye kayıtlarının açılıp kapanması defterdârın eliyle yapılırdı.

Defterdârın şahsî gelir kaynakları şöyleydi: Dirlik olarak has verilirse bu 600.000 akçelik timar olur veya hazîneden maaş alacaksa 150.000 ilâ 200.000 akçe arasında ödeme yapılırdı. Ayrıca iltizam ve emânet usûluyle idâre ettiği haslardan imzâ hakkı ismiyle 100.000 akçede 1000 akçe alırdı. Bundan başka hazîneye giren paradan binde yirmi ve pâdişâha gelen hediye ve haraç ile ağnam vergisinden de hisse alırdı.

Başdefterdârın derecesi 15. asırda beylerbeyi ile aynı idi ve vezirlerden bir rütbe aşağı idi. Bu dönemde dört vezir olduğu bilindiğine göre defterdârın teşkilât içindeki önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Sultan İkinci Bâyezîd’e kadar bir baş defterdâr ve maiyetinde hazîne ve mal defterdârı vardı. Fakat Osmanlı ülkesinin genişlemesi ile bu memuriyet Anadolu ve Rumeli Defterdârlığı olmak üzere ikiye ayrıldı.

Yavuz Sultan Selim’in, devleti doğuya ve güneye genişletmesi, buradaki mâlî işleri idâre edecek ve merkezi Halep’te olan “Arap-Acem Defterdârlığının tesisini zarûrî kıldı. Böylelikle defterdâr sayısı üçe çıktı. Bunlar rütbelerine göre, senede hazîneden Rumeli Defterdârı (Şıkk-ı Evvel Defterdârı) 160.000 akçe, Anadolu Defterdârı (Şıkk-ı Sâni Defterdârı) 140.000 akçe, Arap-Acem Defterdârı ise 130.000 akçe maaş alırlardı. Eyâletlerde yarı müstakil kenar defterdârlarından gelen ve sorulan meseleler başdefterdâr vâsıtasıyla pâdişâha arz edilirdi.

Sultan Üçüncü Mehmed zamânında Tuna havzası haslarına bakmak üzere Şıkk-ı Sâlis Defterdârlığı kurulmuş fakat kısa süre sonra lâğvedilmiştir. On altıncı asrın ikinci yarısında da Arap-Acem Defterdârlığı kaldırılmış ve bunun yerine geçmek üzere Diyarbakır, Şam, Erzurum, Trablus ve Halep eyâletleri için birer defterdârlık ihdâs edilmiştir. 1584’te ise Anadolu Defterdârlığı; Anadolu, Karaman ve Sivas kenar defterdârlığı olarak üç kaleme ayrıldı.

Nizâm-ı Cedîd’in kurulmasıyla Sultan Üçüncü Selim devrinde Şıkk-ı Sâni Defterdârı, yeni kurulun Nizâm-ı Cedîd Hazînesine memur olmuş ve idâre ettiği İrâd-ı Cedîd Hazînesinden dolayı İrâd-ı Cedîd Defterdârı ismi verilmiştir.

Mâlî muâmeleler ve şikâyetler, “Defterdâr Kapısı” denilen Defterdâr Dîvânında halledilirdi. Bütün mâlî hükümler burada yazılır ve her defterdâr kendi dâiresinden çıkan hükmün arkasına imzâsını atardı. Fakat 17. asrın ortasında mâliyeden çıkan bütün hükümlere yalnız Başdefterdârın kuyruklu imzâsının konulması ve Defterdâr Kapısında sâdece onun mukâtaa tevcih etmesi kânun oldu. Mâliye kalemlerine memur alınması Şıkk-ı Evvel Defterdârının pâdişaha arzı ile yapılırdı. On yedinci asırdan îtibâren diğer iki defterdâr sâdece şekilde kalmıştır.

Fâtih Kânunnâmesi’ne göre, Başdefterdârlığa sâdece mal veya hazine defterdârı, şehremini ve 300 akçe yevmiyeli kâdılardan tâyin yapılırken, sonraki devirlerde ikinci defterdâr, başmuhasip kalemi reisi, hattâ mâliye ile ilgisi olmayan devlet adamlarından tâyinler yapıldığı görülmüştür.

Her üç defterdâr da Dîvân-ı Hümâyûn âzâsıydı ve bütün toplantılara katılırlardı. Dîvânhâne’de kazaskerlerin altında ve sadrâzamın solunda otururlardı. Arz günlerinde vezirlerle berâber, tek olarak pâdişahın yanına girer ve mâlî konularla ilgili mâruzâtta bulunurdu. Mâlî konularda Başdefterdâr pâdişahla görüşmeden önce sadrâzamın görüşünü almak zorundaydı. Başdefterdâr her akşam aldığı hazîne muâmelelerine dâir icmallere dayanarak, haftada 2-3 gün sadrâzama mâlumat verirdi.

Pâdişah veya sadrâzam sefere gittiğinde mâliye ve hazîne defterdârı ile birlikte Başdefterdâr da gider, yerine merkezdeki işleri yürütmek üzere ikinci defterdâr veya münâsip bir başkası vekil olarak kalır ve bu vekile Rikâb-ı Hümâyun Defterdârı adı verilirdi.

Defterdârlık 1838’de kaldırılmış ve bu memûriyetin vazîfesini görmek üzere Mâliye Nezâreti tesis edilmiş ilk Mâliye Nâzırı olarak da Nâfiz Paşa tâyin edilmiştir. Defterdârlıklar, günümüzde Mâliye ve Gümrük Bakanlığının illerdeki temsilciliği olarak görev yapmaktadırlar (1993).

Önceki
Önceki Konu:
Boya Bitkileri

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu