Demografi - Bilgiler
09/12/2013 18:00
dünyâda veya bir ülkede bulunan nüfûsun yapısını, durumunu, dinamik özelliklerini inceleyen bilim dalı. Yunanca demos “halk” ve graphein “yazmak” kelimelerinden meydana gelmiştir. “Nüfûsun coğrafyası” veya “nüfusbilim” olarak da tanımlanır. Mevcut nüfûsun; yaş, cinsiyet, evlilik durumu, geçim durumu, tahsil durumu gibi çeşitli sosyal ve ekonomik yönlerini inceleyen demografi; ülkelere ve bölgelere göre nüfus dağılımını ve doğum, ölüm, göç hareketi gibi gelişmeleri inceler. “Niceliksel” (sayılarla ilgili, kemiyet) ve “Niteliksel” (hal ve durumlarla ilgili, keyfiyet) diye, iki kısma ayrılmıştır.

Eski çağlardan beri gerek doğu İslâm ve Türk dünyâsında, gerekse batı Hıristiyan dünyâsında demografinin ilgi sahasını teşkil eden nüfus sayımları ve çeşitli istatistikler yapıldı. Bu sayım ve istatistiklerin bir kısmının müşahhas (somut) neticeleri elde bulunmamakla birlikte, yapıldığı bilinmektedir. İslâm târihinde ilk nüfus sayımı, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm Mekke’den Medîne’ye hicret ettikten sonra yapıldı. Medîne’de bulunan Müslümanların sayısının 1500 kadar olduğu tesbit edildi. Yine Peygamber efendimiz zamanında İslâm devletinin gelir ve giderlerinin ve askerlerin yazıldığı defterler, İslâm târihindeki ilk istatistik kayıtlarıdır. Hazret-i Ömer devrinde Müslümanlardan ve gayri müslim ahâliden alınan uşr, cizye ve haracla ilgili olarak tutulan defterler, askerlere yapılan maaş ve diğer ödemelerle ilgili dîvânlar birer istatistik özelliği taşımaktadır.

Hazret-i Ömer İslâm ülkesinin her tarafına yaygınlaştırdığı dîvânlarla ilgili olarak çok sayıda memur vazifelendirdi. Dîvânlardan maaş alacak olan memleketin bütün halkı defterlere yazıldığı gibi, vazife alan memurların adları da ayrıca tesbit edildi. Uşurlu ve haraclı arâzilerin ölçülüp devlete ödeyecekleri miktarlar bu ölçümlere göre hesaplanması sağlandı. Emevîler, Abbâsîler, Selçuklular ve diğer İslâm devletlerinde de devletin temel politikasını belirleyecek, bölgeler arası dengeleri muhâfaza edecek çeşitli ölçüm yazım ve sayımlar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar demografi adıyla anılmamasına rağmen demografinin ilgi sahasına girmektedir.

Batı dünyâsında, demografi uzmanlarının temel vasıtasını teşkil den nüfus sayımının Roma İmparatorluğuna kadar uzadığı bilinmektedir. Ortaçağ târihiyle meşgul olan târihçiler, hakikî manâsiyle demografik diyebileceğimiz vesikaların Avrupa’nın güneyindeki memleketler için 13. ve diğer kuzey Avrupa memleketleri için ise 14. yüzyıldan îtibâren mevcut sayılabileceğini ortaya koymuşlardır. Bu sebeple 1086 senesinde İngiltere’nin, 1328’de Fransa’nın umûmî nüfûsunu hesaplamaya yarayan tahrir (istatistik) vesikalarını birer istisna olarak bildirmektedirler. Geniş ülkelere şâmil belli bir metotla yapılmış oldukları için istisnâî bir önem taşıyan bu gibi vesikalar yanında, ortaçağdaki feodal parçalanma ile uygun kısmî ve husûsî daha birçok sayımların neticelerini bildiren vesikalar da pekçoktur. Ortaçağ Avrupa’sının elinde bulunan bu vesikalar hakîkî mânâsıyla nüfus sayımları olmayıp ekseriya husûsî ve fevkalâde bir hal karşısında belli bir vergiyi toplayabilmek için yapılmış sayımların neticelerini bildirmeleri, onların işlenmesini ve değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Bu durumda bâzan bir şehrin bütün nüfûsu değil de, yalnız belli bir varlık derecesinde bulunan mülk sâhipleri veya muayyen bir yaşın üstünde eli silah tutan vatandaşlar kaydedilmiştir. Daha çok Hıristiyan memleketlerinde ve bu arada bilhassa Katoliklerde vaftiz, evlenmek, cenâze merâsimi gibi vesîlelerle Hıristiyanların kiliselerdeki husûsî defterlere kaydedilmiş olması ve bu defterlerden birçoğunun iyi muhafaza edilmiş olması da Avrupa memleketleri için bu devirde nüfus tetkikleri bakımından zengin kaynaklardır.

Ortaçağda kurulan ve yeniçağda dünyâya hâkim olan Osmanlı Devleti zamanında bugünkü demografi çalışmalarına benzer sayım ve istatistikler yapılmıştır. Belli usûllerle ve düzenli aralıklarla tekrarlanan geniş sahalara şâmil, sistematik nüfus sayımlarının neticelerini ihtivâ eden, zaman ve mekan içinde mukâyeseye müsâit olan bu sayımlar yalnız şu veya bu vergiyi toplamak için fevkalâde durumlarda veya tesâdüfen ve husûsî maksatlarla yapılmış sayımlar değildir. Bu sayımlar Osmanlı devletinin idârî, mâlî bütün teşkilâtının esasını teşkil edecek surette tasarlanmış ve yalnız vergi mükelleflerini değil türlü hizmetler ve imtiyazlar sebebiyle vergiden muaf olanları, ümera (idâreciler) ve askerleri, kör, topal, müflis vs. bütün erkekleri ihtivâ eden hakîkî nüfus istatistikleri mâhiyetinde bilgilerdir.

Bugün elde bulunan Türk arşivlerinin en kıymetli hazinesi, eski bir idârî geleneğin otuz-kırk sene gibi aralarla yapılması emredilen büyük nüfus ve vergi tahrirlerinin neticelerini tesbit eden ana defterlerdir. Hâlen çeşitli arşivlerde bin kadarı bulunan bu ana defterler (kütükler) sâyesinde belli bir târihte Osmanlı ülkesi dâhilinde her köy ve kasabada mevcut bulunan yetişkin erkek nüfûsu, ellerindeki toprak miktarını gösteren işâretler ve her birinin tâbi olduğu türlü vergi mükellefiyetlerini tesbit eden rakamlarla birlikte isimleri ve babalarının adlariyle ayrı ayrı kaydedilmiş olduğu görülmektedir. Yine aynı defterler sâyesinde her köyün kimin timarı veya mülk ve vakfı olduğunu, o köylerde yapılan zirâatin ve yetiştirilen hayvanların çeşitleriyle miktarlarını bildiren veya bu bilgileri çıkarmaya yarayan sarih (açık) kayıtlar uşr (öşür) ve rüsûm miktarını tâyin eden rakamlar bulunabilmektedir. Bu rakamlar ve bilgiler Osmanlı devlet çarkının düzenli bir şekilde işlediğini göstermektedir. Bu suretle bundan dört-beş yüz sene önce Osmanlı ülkesinin her köşesinde mevcut sipahi veya mülk ve vakıf sâhibi ile toprağa bağlanmış olan köylüyü, ülkenin bir ucundan diğer ucuna uzanan yollar boyunca derbent bekleyen, yol ve köprü tâmir eden ve kervansaraylara hizmet eden insanları, madenci, şapçı, tuzcu, taşçı ve yağcı gibi türlü vazifeleri olan halkı ve nihâyet her türlü komisyon ve vergi toplanan geçit, pazar, gümrük mahallerini yerli yerinde ve vazife başında görmek, Osmanlı devlet makinesinin çarklarının nasıl işlediğini anlamak ve rakamlarla ölçmenin bu defterler sâyesinde olduğu söylenecek olursa, Osmanlılar zamanında demografik çalışmaların bugünkünden daha değişmez ve gerçekçi usûllerle yapıldığı ortaya çıkar.

Sultan Birinci Selim Han, Sultan İkinci Bâyezîd Han, Fâtih Sultan Mehmed Han ve Sultan İkinci Murad Han devirlerinde yapılan çeşitli tahrirler ve istatistikler ilâve olarak Kanûnî Sultan Süleymân Hanın tahta geçişini tâkip eden ilk on sene içinde bütün Osmanlı memleketlerine şâmil olmak üzere yaptırılmış olan tahrirlerin neticelerini ihtiva eden defterlere dayanarak, o târihlerde Türkiye nüfûsunu (Mısır, Irak ve Tuna ötesi Avrupa bölgeleri hariç) tesbit etmek mümkündür. Daha sonraki Osmanlı asırlarında yapılan çeşitli tahrir ve sayımlar devletin siyâsî, ekonomik ve sosyal nizâmına yönelik düzenlemelere kaynaklık etmiştir.

Osmanlılar zamanında yapılan demografik çalışmalarla ilgili bilgi rakam ve değerlendirmeleri Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan tarafından neşredilen Târihi Demografi Araştırmaları veOsmanlı Târihi adlı makalede açık bir şekilde bulmak mümkündür.

Demografi, Avrupa’da, ilk defa bilim olarak 17. yüzyılda İngiliz istatistikçi John Graunt’un çalışmasıyla ortaya çıktı. Graunt, 1662’de yayımladığı, Natural and Political Observations... Made Upon the Bills of Mortality (Ölüm Kayıtları Üzerine Tabiî ve Siyâsî Gözlemler) de demografların temel vâsıtalarından olan ölüm oranı tablolarının ilkini hazırladı. Ölüm ve vaftiz kayıtları üzerine tedkik ve incelemelerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği çalışmalarla Avrupa’da demografi biliminin kurucusu sayıldı. Demografik araştırma ve incelemelerdeki ilerlemeler 16 ve 17. yüzyıllar boyunca da sürdü. Ölüm oranını tesbit eden tablolar daha gelişkin duruma getirildi. Doğumda erkeklerin ağır bastığı, cinsiyet oranları gibi belli bâzı demografik kânunlar ve eğilimler tesbit edildi. Dünyânın pekçok yerinde bu sahadaki bilgilerden yola çıkılarak, ilk nüfus tahminleri yapıldı. On sekizinci yüzyılda hayat sigortasının ve halk sağlığına verilen önemin artması neticesinde ölüm istatistiklerinin incelenmesine karşı ilgi uyandı. On dokuzuncu yüzyıla kadar demografik istatistikler ve nüfus sayımları hızlı bir gelişme gösterdi. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Batı dünyâsının büyük bölümünde nüfus sayımı ve hayat istatistikleri, doğumların ve ölümlerin sistemli olarak kayda geçirilmesi uygulamaları yerleşti. Bu durum demografik araştırmaların sahasının genişlemesini sağladı.

Demografi kelimesini ilk olarak Fransız bilim adamı Achille Guillard 1855’te yayımladığı, Éléments de Statistique Humaine ou Demographie Comparée (Beşerî İstatistiğin İlkeleri veya Karşılaştırılmalı Demografi) adlı eserinde kullandı. Fransız akademik çevreleri demografi terimini özellikle sağlık ve ölüm oranını etkileyen hayat şartlarıyla alâkalı istatistikler için kullandılar. Terim kısa bir müddet içinde Avrupalı araştırmacılar tarafından yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. ABD’de ise daha geç kabul gördü. Demografi 20. yüzyılda görülmedik biçimde genişleyip çeşitlendi. Nüfus dinamikleri ile demografi dışı değişkenler arasındaki etkileşim daha geniş biçimde kabul gördü.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında meydana gelen harpler, bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle ortaya çıkan yeni sosyal meseleler de demografinin ilgi sahasını etkiledi. Böylece demografi şumullü ve disiplinler arası bir hususiyet kazandı. Gerek gelişmiş ülkelerdeki gerekse gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus meseleleri de demografiye verilen önemin artmasını sağladı. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında görülen nüfus patlaması, nüfus ve kalkınma arasındaki karşılıklı ilişki, doğum kontrolü hareketi, plansız şehirleşme, kent nüfuslarının akıl almaz şekilde artması, kânunsuz göçler ve işgücü istatistikleri demografinin önemini giderek artırdı. Başta Birleşmiş Milletlere bağlı kuruluşlar olmak üzere demografi sahasında daha şumullü ve daha çok sayıda meselelerle ilgilenen birçok araştırma kurumu, çeşitli milletlerarası kuruluş ve konferanslar, yalnızca demografi çalışmalarına ayrılmış olan yayınlar ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler, demografi biliminin olgunlaşmasını, geniş bir ilgi sahasını kuşatan milletlerarası bir disiplin olarak ortaya çıkmasını sağladı. Doğumlar ve ölümler, öğrenim gören nüfus, emekli maaşı alanların sayısı, hâne halkı sayısı, işgücü piyasasının yapısı, sağlık, eğitim ve mesken (konut) ihtiyacıyla ilgili meseleler demografi bilimi tarafından incelenip değerlendirildi. Günümüzde kısımlara ve şûbelere ayrılan demografi bilimi, sayısal bilgilerin yanında sosyal, ekonomik, siyâsî ve kültürel konuları araştırıp değerlendirmektedir.

Önceki
Önceki Konu:
Yarı Ömür
Sonraki
Sonraki Konu:
Sembol

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu