Dil, kalıplaşmış, değişmez, durgun bir yapıya sahip değildir. Aksine, kendi yapıya sahip değildir. Aksine kendi kendi yapı ve işleyişini gerekli kıldığı özelliklere, tarihi, sosyal ve kültürel şekillenmelere bağlı olarak zaman içinde az çok değişip gelişerek yol alan bir yapı halindedir. Dil bir eser değil, bir faaliyettir. Esas olsaydı değişmezdi; oysa sürekli yenilikler doğuran bir kaynaktır. Dilin değişebilen yönü daha çok söz varlığıdır. Sözcüklerde ses yada anlam değişmesi olabilir.
Ses değişmesi: adak / ayak, edgü / eyi / eyi / iyi, gözel / güzel
Anlam değişmesi: başlangıçta "kötü anlamına gelen yavuz sözcüğü gelebilir. Eski Türkçede bediz / bezek sözcüklerinin yerine Batı Türkçesinde süs sözcüğünün gelmesi gibi.
Dilin kendi varlığından doğma yapılış ilkeleri ise değişmez, Türkçedeki kök değişmezliği, bitişkenlik (ve son eklilik), ünlü uyumları, anlatımda temel öğenin sona gelmesi gibi. Dilleri bu gibi temel yapı özellikleri dış etkilerle kolay değişmez. Burada ancak çok uzun oluşum süreci içinde gerçekleşen sınırlı bir değişim görülebilir. Bu da ana yapı doğrultusunda gelime biçiminde kendini gösterir. Türkçedeki ki' li bileşik cümleler örneğindeki gibi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.