Alm. Dynamik (f), Fr. Dynamique (n), İng. Dynamics. Hareketi ve hareket kânunlarını kuvvetle ilgi kurarak inceleyen mekaniğin bir dalı. Kinematik de mekaniğin bir dalıdır, fakat sâdece hareketi inceler, kuvvetle münâsebet kurmaz.
Kuvvetleri; cisimlere tatbik edildiğinde şeklini ve boyutunu veya hareket hâlini değiştiren kuvvetler, sürtünme kuvvetleri, ağırlığı meydana getiren yerçekimi kuvveti, mağnetik kuvvet, elektrikî kuvvet diye sınıflara ayırmak mümkündür. Bir cismin dinamik incelenmesi o cismi meydana getiren noktaların incelenmesi ile mümkündür. Maddesel nokta bütün kütlesi ağırlık merkezinde toplanmış yoğun kütle demektir. Rijit cisimler bu kabul esas alınarak incelenirler. Güneşin etrâfında elipsoit bir yörüngede dönen dünyâ, dünyânın etrâfında dönen ay ve sun’î uydu, birer maddesel noktadır.
Dinamiğin prensipleri:
1. Eylemsizlik prensibi: Bir cismin üzerine hiçbir kuvvet etki etmiyorsa (veya etki eden kuvvetlerin bileşkesi sıfırsa) bu cisim hâlini muhâfaza eder. Yâni cisim duruyorsa, durmaya devâm eder. Şâyet hareket hâlindeyse hızının doğrultusu, yönü ve değeri hiç değişmez. Bir başka ifâdeyle, bir kuvvet etkisi altında olmayan bir cismin ivmesi sıfırdır.
2. Dinamiğin temel prensibi ve kütlenin târifi: Bir cisme sâbit bir kuvvet etki ettirilecek olursa, bu cisim sâbit bir ivme kazanır. Kuvvet ivme arasındaki sâbit orana, hareket eden cismin kütlesi denir. Kuvvet (F), kütle (m) ve ivme (a) ile gösterilirse, m=F/a olur. Bu bağıntı F=m.a veya a=F/m şeklinde de yazılabilir. F=m.a bağıntısı kuvvet birimlerinden Newton (Nt) ve Dyn (Din)i târif etmeye de yarar.
1 Newton; 1 kilogramlık bir kütleye 1m/sn2lik ivme verebilen kuvvettir (Nt = kg.m/sn2).
3. Etkinin tepkiye eşitliği prensibi: Her etkiye karşı dâimâ eşit ve zıt yönde bir tepki vardır. Yâni iki cisimden biri diğerine bir etki yapıyorsa, ikinci cisim de birinciye, aynı büyüklükte ve zıt yönde bir tepki yapar.
Burada mühim bir husûsu belirtmek îcâb etmektedir. Zaman, mekân ve hareket gibi konular, İslâm âlimleri tarafından asırlar önce tedkik edilmiş ve onların eserleri vâsıtasıyle batı bilim dünyâsına geçmiştir. Batıda bu eserlerin ışığında yetişen fen adamları, İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrendikleri pekçok ilmî keşifleri, sanki kendi buluşlarıymış gibi göstermişler ve bu keşiflerin gerçek sâhiplerini gizlemişlerdir. Batının bu tutumu, İslâm düşmanlığından kaynaklanan koyu bir Haçlı taassubunun netîcesidir.
Böylece, İslâmiyetin ilme verdiği önemi çok iyi bildikleri için, geceli gündüzlü çalışıp ömürlerini fedâ ederek pekçok keşifler yapmış olan İslâm âlimlerinin ismi unutulurken, en küçük bir buluş yapan Hıristiyanlar “büyük kâşif”, “ilmin öncüsü” olarak meşhur edilmişlerdir.
Bugün, İngiliz fizikçisi Newton’a (1642-1727) mâl edilen “Dinamiğin Prensipleri”, Newton’dan asırlar önce İslâm âlimleri tarafından incelenmiştir. Meselâ meşhur tefsir ve fen âlimi Fahrüddîn-i Râzî (1149-1209) fizik ve tabiat ilimleri sahasında asrının bir tânesiydi. Fiziğin temel konularından olan hareket, hız, zaman, mekân ve enerji konularını derinlemesine inceledi. Dinamiğin birinci ve üçüncü prensiplerini gâyet açık ve esaslı bir şekilde ortaya koydu. Yine İslâm âlimlerinden İbn-i Mülka (1087-1165) Kitâb-ül Mu’teber isimli eserinde dinamiğin üçüncü prensibini gâyet açık bir şekilde îzâh etmiştir. Dinamiğin birinci prensibi İbn-i Sînâ tarafından da keşfedilmiştir.
İslâm âlimlerinin asırlar önce yazdığı eserler incelendikçe, onların akıllara hayranlık veren çalışmaları ortaya çıkmakta ve İslâmiyetin ilme verdiği değer daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.