Türk edebiyatında 11. yüzyılla 19. yüzyıl arasında, konuları işleyiş tarzı, kullandığı ölçüleri ve dil yönünden Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişen bir dönem. Adını divan sözcüğünden almıştır. Divan, eskiden ozanların şiirlerini belli bir düzene göre sıraladıkları şiir kitabıdır. Fuzuli Divanı, Bâki Divanı, Nef'i Divanı gibi.
Divan edebiyatının temel özellikleri şunlardır:
- Aydınlara özgüdür, bu nedenle halktan kopuktur.
- Her açıdan Arap ve İran edebiyatının etkilerini taşır.
- Dili Osmanlıca yani Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımı bir dildir.
- Düz yazı, şiirden daha geri plândadır.
- Anlatım ağdalı, zor anlaşılır ve süslüdür. Öyle ki düz yazılarda tümce ne kadar uzatılırsa sanat değerinin o kadar arttığı varsayılmıştır.
Divan edebiyatı şiirine iki örnek:
Ey vücud-i kâmilin esrar-ı hikmet masdarı
Masdarı zatın olan eşya sıfatın mazharı
Mazharı her hikmetin sensin ki kilk-i kudretin
Safha-i eflâke nekşetmiş hutut-u ahteri
Ahteri mes'ut olan oldur ki tab-i pâk iken
Kaabil-i feyz ola lütfundan safayı cevheri
(Fuzuli)
Saki, zaman-ı ayş ü mey-i hoşgüvardur
Birkaç piyale nuş-edelüm nev-bahardur.
(Bâki)
Divan edebiyatı düz yazısına bir örnek:
"Ve ilm-i zahir ü bâtında âfâk er enfüsi teşbih ve temsil ile hendese ve hey'etden ve ilm-i nücüm ve hikmet'den çok meâni ve maâri ü derc etmişdür..."
(Latifi)
Divan edebiyatı, dili ve anlatım özelliklerindeki yabancı etkiler nedeniyle ancak yaratıldığı dönemde belirli bir kesimin ilgilendiği bir edebiyat olmuştur. Günümüzde divan edebiyatı ürünlerini okumak ve anlamak özel bir eğitim almayı gerektirmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.