Enflasyon - Bilgiler
13/12/2013 13:00
Alm. Inflation, Fr. Inflation, İng. Inflation. Cari fiyat seviyesinde toplam talebin toplam arzı aşması. Lâtince şişme anlamına gelen “inflare” kelimesinden türemiştir. “Enflasyon” ilk defa 1835 yılında ABD’li bir devlet adamının vermiş olduğu bir konferansta kullanılmıştır.

Enflasyonu; “ölçülen iki devre arasında reel millî gelir artışından daha fazla para arzı, artışı olması” şeklinde de târif etmek mümkündür. Buna mukâbil enflasyonu toplam arz’daki bağımsız değişmeler ile açıklayan görüşler de vardır. Ne var ki, toplam talep hesaba katılmadıkça, nihâî olarak, enflasyonu açıklamanın imkânı yoktur. Toplam talepteki değişmelerin para arzındaki artışlardan bağımsız olarak meydana gelebileceğini de belirtmek gerekir. Meselâ para arzında hiçbir değişiklik olmamak kaydı ile sadece gelir dağılımının mevcut kompozisyonu değişirse toplam talepte de buna bağlı olarak bir dizi değişiklik olacağı muhakkaktır.

Enflasyonun sebeplerini ekonominin arz yönünde arayan çeşitli açıklamaları, aralarındaki ayrıntı sayılabilecek farklılıklar bir yana, faktör ve mal piyasalarındaki serbest rekabetten uzak ilişkilere indirgemek mümkündür. Ancak bu tür bağımsız mâliyet artışlarına bağlı fiyat yükselişleri, talebi besleyen unsurlarla desteklenmedikçe (meselâ, para arzı artışı doğacak), iktisadî durgunluğa paralel olarak eninde sonunda yavaşlamak, durmak zorundadır. Bu düşünce bâzı iktisatçıları, arz (maliyet) enflasyonu diye birşey olmayacağını, nihâî tahlilde her enflasyonun talep enflasyonundan ibâret sayılması gerektiğini söylemeye götürmüştür.

“Enflasyon” ile “fiyat artışları” her zaman eş anlamlı olmayabilirler. Her enflasyon beraberinde fiyat artışı getirir. Ancak belli bir devrede fiyat artışları olması mutlaka enflasyon var demek değildir. Enflasyon bir vetire (süreç), fiyat artışı ise bir sonuçtur. Bâzı iktisatçılar tarafından, bâzı fiyat artışları ile mücâdelenin enflasyon ile mücâdeleden farklı olduğu veya olması gerektiği savunulmuştur. Bunlara göre fiyat artışlarındaki enflasyon dışı sebepler şunlardır:

1.Reel millî gelirin düşmesi.

2. Ticâret hadlerinin ülke aleyhinde bozulması. Yâni ihraç mallarının fiyatlarının ithal mallarının fiyatlarının nisbî olarak gerisinde kalması.

3. Ekonomisi tarıma dayalı ülkelerde iklim şartlarının elverişsiz gitmesiyle üretimin düşmesi. Kuraklık, sel vs.

4.Sanâyi kesiminde uzun süren ve yaygın grevler olması.

5.Harp, iç harp ve büyük karışıklıklar gibi sebeplerle üretim sisteminden, buralara kaynak transferi olması.

6. Dış ticâret dengesinin bozulması sebebiyle sanayi hizmetleri ve tarım kesimlerinde girdi noksanlarının ortaya çıkması.

7.Nüfus artışı ve iç göçler dolayısıyla köy-kent nüfus dağılımının değişmesi.

Fiyat artışlarında enflasyon dışı sebepler olarak sayılan ve çoğaltılabilecek olan bu faktörler ile enflasyon arasında karşılıklı bir etki-tepki (etkileşim) ilişkisinin olduğu da şüphesizdir.

Enflasyon ile karıştırılmaya müsâit kavramlardan birisi de “pahalılıktır.” Ekonomi lügatında pahalılık diye bir kavram yoktur. Geçim mâliyeti vardır. Fiyat endeksleri vardır, fakat pahalılık endeksi yoktur. Pahalılık izafi bir kavramdır ve şahsın geliri ile fiyatlar arasındaki ilişkiyi verir. Sözgelişi fiyatlar % 20 artarken şahsın geliri % 50 artıyor ise, o şahıs için hayat pahalılaşmamış ucuzlamıştır. Ancak fiyatların % 50 arttığı bir ortamda şahsın geliri % 20 artmış ise, o şahıs için hayat pahalılaşmıştır. Bir başka deyişle sâdece fiyatların artması pahalılık mânâsına gelmediği gibi, fiyatların düşmüş olması da ucuzluk mânâsına gelmez.

Enflasyonun, gelir dağılımını bozmak, ödemeler bilançosunu etkilemek, toplam yatırım-tasarruf hacmiyle bunların iç dağılımını değiştirmek gibi çeşitli iktisadî etkileri yanında kamu maliyesi açısından en göze batan özelliği dolaylı vergilerle taşıdığı benzerliktir. Enflasyon vergisi kavramını bu benzerlik doğurmuştur.

Enflasyon da, tıpkı vergi gibi, bâzı kişilerin elinden bir kısım satın alma gücünün alınıp devlete aktarılması imkânınını vermektedir. Yine tıpkı dolaylı vergiler gibi enflasyon da vergiyi yüklenenlerce az hissedilir bir karakter taşır. Özellikle bu sonuncu husus, bazı vergilerin toplumda ciddi bir tepki uyandıracağından çekindiklerinden siyâsî karar organlarının, niçin bunlar yerine enflasyoncu finansman tercihini kolaylıkla yapabildiklerini açıklayan önemli bir unsurdur. Bütün bu benzerliklere rağmen enflasyonu vergiden ayıran çok önemli bazı özellikler vardır:

1.Herşeyden önce enflasyon diğer vergilerden farklı olarak, yasama organının tasdikiyle yürürlüğe girmez.

2. Enflasyonu vergiden ayıran ikinci temel özellik, elde edilen gelirin sâdece devlete gitmemesi, özel kesim ile devlet arasında bölüşümde elde edilecek pay, çeşitli unsurlara bağlı olarak değişecektir.

Enflasyonu açıklayan diğer görüşler:

Enflasyonlar, genellikle talep şişkinliğinden ve mâliyet masraflarının kabarmasından ileri gelebilir.

1. En çok rastlanan enflasyon tipi, talep şişkinliğidir.

Harcamalar ve ihrâcat toplamının üretim ve ithâlât tutarını aşması, talep enflasyonu belirtisidir.

Talep enflasyonunu bir formülle ifade etmek mümkündür:

Y+ M < C + I+ G + X

Bu formülde Y üretimdir; M ithâlâttır; C tüketimdir; I yatırımlardır; G devlet masraflarıdır; X ihrâcâttır.

Talep enflasyonları parasal karakterli olabilir veya olmayabilir. Para ve kredi hacminin genişlemesi harcamalarda artışa ve fiyatlarda pahalılığa sebep olmuşsa, talep enflasyonu parasal karakterlidir.

Parasal karakterli talep enflasyonunda şu durumla karşılaşılır:

D M D Y
¾¾¾ > ¾¾¾¾
M Y

Bu formülde M satın alma gücü hacmi; Y gelirler; DM satın alma gücü hacmindeki artış; DY gelirlerdeki artıştır.

2. Mâliyet enflasyonları başlıca altı sebebe ilişkin olabilir:

a) Dış ticaretin kısıtlanmış bir rejime bağlı bulunması ve gümrük vergilerinin aşırı derecede yüksek olması,

b) Gider-istihlâk-istihsâl vergilerinin ağırlığı,

c) Malî tekeller ve eksik rekâbet şartları,

d) Fâiz haddinin yüksekliği,

e) Toplu sözleşmelerle ücretlere yapılan zamlar,

f) Devalüasyon.

Enflasyonları, hızlarına göre de sınıflandırmak mümkündür:

1. Aşırı enflasyon, dâimâ parasal karakterli olan bir talep şişkinliğidir. Emisyonun hızla kabarması, paradan kaçış ve tüketim humması, aşırı enflasyonun özellikleridir.

2. Kronik enflasyon, yâhut müzmin enflasyon, parasal karakterli olabilir veya olmayabilir. Bu tip enflasyonların özelliği, hızının mutedil fakat süresinin uzun olmasıdır.

3. Belirsiz enflasyon veya sürünen enflasyon durumunun özelliği, fiyat yükselişlerinin yavaş bir tempo izlemesidir.

Belirsiz enflasyonda, para kıymetinin bir yıldan diğerine kaydettiği düşüklüğü çok defa fâiz haddi telâfi edilebilir.

Enflasyonlar, iktisâdî faaliyetin akışını başlıca üç yönden etkiler:

1. Gelirlerin dağılışı haksız bir değişikliğe uğrar. Halktan bir kısmının geliri, enflasyon hızından fazla ve bir kısmının geliri enflasyon hızından yavaş artar. Zengini daha varlıklı ve fakiri daha yoksul yapan bir durum hasıl olur. Satın alma gücündeki haksız değişiklikler, sosyal huzursuzluklara yol açar.

Spekülasyon kazançlarının alın teri kazancından çok daha verimli gözükmesi, aydınların psikolojisi üzerinde olumsuz etki yapar.

2. Enflasyonun prodüktivite ve kalite üzerinde zararlı tesirleri vardır. İş bulma kolaylığı ve kazançların rahatlığı, işçileri ve satıcıları kayıtsız ve müstağni davranışlara sevk eder. Kolay kazanan ve pervasız harcayan bir zümrenin türemesi, her türlü malı piyasaya sürmek fırsatını temin eder.

3. Enflasyon, dış ödemeler dengesini de sarsar. Sermâyeler para kıymetinin emin ve para kirasının yüksek olduğu bölgelere açık veya gizli yollardan göç eder. Enflasyon hızı diğer ülkelerden fazla ise, ihrâcatın tıkandığı ve ithal mallarına rağbetin arttığı görülür. Turizm gelirinin gelişme temposu yavaşlar ve vatandaların dış seyahatlerdeki harcamaları çoğalır.

4. Enflasyon devrelerinde, sosyal gerginlikler şiddetlenir.

Enflasyon hızını belirten formül şöyle yazılabilir:

Pt b Y0
¾¾¾ = ¾¾¾¾¾¾¾
Pt -1 Y0 - (a+ i0)

Bu formülde Pt cârî fiyat seviyesini; Pt - 1 bir önceki devreye âit fiyat seviyesini; Y0 tam çalışma şartlarında ekonominin istihsâli; b marjinal tüketim eğilimi; i0 devletin ve bankaların meydana getirdikleri ek satınalma gücünü göstermektedir. a tüketime bağlı sâbit bir rakamdır.

Pt
Bu formülde: ¾¾¾¾¾¾
Pt - 1

bir önceki devreden beri fiyatların değişme oranını göstermektedir.

b, yâni marjinal tüketim eğilimi büyük bir rakam olduğu oranda, fiyat artışları hızlı bir seyir izlemektedir.

(a+io) yâni bankalar ile devletin meydana getirdikleri satınalma gücü ve tüketim şartlarına bağlı unsur ne kadar büyük bir rakamla ifade edilirse, enflasyonun şiddeti de aynı yönde artmaktadır.

Enflasyonun sosyal etkileri: Enflasyon, servet ve gelir dağılımını değiştirici bir olaydır. Enflasyonda, haklı sebep olmaksızın refah ve varlık, bir sosyal tabakadan diğerine geçmektedir. Enflasyonun refahtan insanların aldıkları payı değiştirmesi, sosyal bünyede tepkilere yol açmaktadır.

Enflasyon hızı, servet ve gelirlerin kayma yönü üzerinde etkili olmaktadır. Aşırı ve hızlı enflasyonlarda zekâlarını ve pratik bilgilerini borsa taklitlerindeki ustalıklarıyla birleştirebilen spekülatörler, hayret uyandırabilecek büyüklükte menfaatler elde etmektedirler. “Creeping” (sürünen) enflasyonlar, sınâî müteşebbisleri meydana getirmektedir. Emisyonun hissedilir artışlar gösterdiği kronik enflasyonlarda, ticârî aracılar ve müstehlike (tüketiciye) doğrudan doğruya mal ve hizmet arzedenler, avantajlı bir ortamdan faydalanmaktadırlar.

Fâiz hâsılatıyle ve diğer basit karakterli gelirle yaşayanlar enflasyonların dilsiz kurbanlarıdır. Enflasyon şuurunun uyanmadığı ortamlarda, ücretler fiyatlara gecikerek intibak etmektedir. Sendikaların kuvveti ve bunaltıcı baskı yaptıkları devrelerde ise, ücretler fiyatların önüne geçmekte ve enflasyonist baskıya öncülük etmektedir.

Enflasyon temposunun hızlandırılması, spekülatif kazançları hızlandırdığı için sahne sanatkârlarına ve eğlence sanâyiine kazançlı olmaktadır. Enflasyon nakdî sermâyeyi tahrib etmektedir. Ancak bankalar, mevduat hacminin şişmesi dolayısıyla, nominal değer eksilişlerini fazlasıyla telafi edebilmektedir.

Enflasyon devrelerinde, millî karakter temellerinden sarsılmaktadır. Manevî ve ahlakî değerler küçümsenmektedir. Kumar iptilası yayılmaktadır. Keyif verici maddeler tüketimi artmaktadır. Gıda şartları bozulmakta ve genel sağlık durumu sarsılmaktadır. Yolsuzluklar çoğalmaktadır. Memurların rüşvet aldıklarına dâir söylentiler fazlalaşmaktadır. Polis vak’aları, trafik kazaları ve boşanmalar yoğunlaşmaktadır.

Uzun süreli kronik enflasyonlar, öğretmenlerin sosyal statülerini ve geçim şartlarını geriletmektedir. Böylece yeni neslin kültür seviyesi düşmekte ve gençler dejenere akımlara kolaylıkla sürüklenmektedir. Dejenere çocukların oranı, enflasyondan iktisaden yararlanmış âilelerde daha yüksek olmaktadır.

Einaudi ve Spitzmüller gibi iktisatçılar enflasyonun topluma bozgunla sonuçlanmış bir savaştan daha pahalıya mal olduğunu söylemişlerdir.

Aşırı enflasyon (Hyperinflation):

Bu durumda para değeri baş döndürücü hızla düşer. 1920 Almanya, 1921 Avusturya, 1921 Rusya, 1922 Macaristan, 1922 Polonya, 1943 Yunanistan, 1945 Macaristan enflasyonları bu husustaki en aşırı örnekleri teşkil eder. Daha yakın yıllarda çeşitli ülkelerde, özellikle Güney Amerika’da rastlanan enflasyonlar, bu örneklerin boyutlarına ulaşmasalar dahi, enflasyonu ılımlı ölçüde tutabilmenin ne kadar güç olduğunu ve fiyat artışları vetiresinin nasıl kolayca dejenere olacağını göstermek bakımından ibret vericidir.

Büyük Alman enflasyonunda para değerinin düşme hızına tanınmış istatistikçi Ernst Wegemann şu örneği vermiştir:

“Bir milyon markı olan bir şahıs, 1920’de fabrika alabilirdi. 1921’de aynı para bir köşk almaya yetiyordu. Bir milyon, 1922’de bir otomobil fiyatı idi. 1923’ün ilk yarısında bir milyona ancak bir kat elbise diktirebilirdi. 1923’ün ikinci yarısında ise, bir milyon mark sâdece bir tomar basılı kağıt olmaktan başka bir değer taşımıyordu.”

Aşırı enflasyonlar, dâimâ parasal karakterlidir. Para kıymetinin düşmesi banknot ve kredi hacmindeki kontrolsuz ve sınırsız şişmeden ileri gelir. Bu tip enflasyonlar, para değerinin kısa sürede sıfıra yaklaşmasıyla veya inmesiyle sonuçlanabilir.

Para aşırı enflasyonlarda, kıymet ölçüsü ve tasarruf âleti olmak niteliğini kaybeder, banknotların mübâdele aracı olarak gördükleri hizmet de, ciddi suratte aksar. Alış veriş, trampa usûlü ile yapılmaya başlar. Mukâvelelerde altın kayda konulması, yaygın tatbikat hâlini alır. Çeşitli kurumlar yardımcı paralar çıkartmaya koyulurlar. Büyük Alman enflasyonunda çıkartılan yardımcı paraların sayısı iki bini aşmıştır.

Aşırı enflasyonlarda, para önünden kaçış denilen olayla kaşılaşılır. Reel kıymetlere talep hücum derecesini bulur. Fiyat endeksleri, astronomik rakamlara erişir. Nakdi tasarrufun değeri sıfıra inmeye yüz tutar. Marjinal tüketim eğilimi azamî derecesine yaklaşır ve erişir. İhrâcât tıkanır. Servet ve gelirlerin bölünüşü değişir. Süratli servet yapan ve enflasyon zenginleri denilen bir tabaka belirir. Gelirlerin büyük kısmı, sayılı ellerde toplanır.

Müşâhedeler, aşırı enflasyonlarda siyâsî ve sosyal huzursuzlukların arttığını ve ortalıkta bir spekülasyon hummasının hüküm sürdüğünü ortaya koymaktadır. Aşırı enflasyonun sosyal bünyede yaptığı tahribât büyüktür. Ahlâk seviyesi sarsılır. Âile bağları gevşer. Boşanma ve suç istatistikleri yükselir. Sosyal değer yargıları an’anevî ölçülerden ayrılır. Siyâsî huzursuzluklar şiddetlenir. Aşırı cereyanlar kuvvet kazanır.

Büyük Alman enflasyonunu inceleyerek iktisat ilmine önemli katkılarda bulunan ilim adamları arasında bilhassa Constantino, Bresciani, Turroni ve Albert Aftalion zikredilebilir.

Alman enflasyonu:

1919-1923 arasında Almanya’da para değerinin şiddetli iktisadî ve sosyal sarsıntılar doğurarak aklın almayacağı sûrette düşmesi olayıdır.

Almanya Birinci Dünya Savaşı masraflarının bir kısmını, çıkardığı hazine bonolarına karşılık Reichsbank’tan aldığı kredilerle finanse etmişti. Bu finansman usûlü 1914-18 arasında tedâvüldeki banknot miktarının ve fiyatların artmasına yol açmıştı.

Harpten sonra Almanya’nın ödemeye mecbur kaldığı muazzam harp tazminatı ve yenilgiyle ilgili diğer çeşitli masraflar yine kısmen Reichsbank’a başvurulmak suretiyle karşılanmıştı. Dolayısıyla tedavüldeki kâğıt paranın ve fiyatların artışı hızlanarak devam etmişti. Bir müddet sonra da, bu hareket kendiliğinden şiddetlenmeye başlamıştı. Gerçekten bir yandan vergi hâsılatı, fiyat yükselişleri, dolayısıyla kabaran devlet masraflarının gittikçe gerisinde kalmış ve bundan tedavülü yeniden genişletmek lüzumu doğmuştu. Öte yandan fiyatların günden güne (hatta sonraları saatten saate) yükselmesi karşısında mark’a güvenini tamâmıyla kaybeden halk, elindeki parayı derhal mala çevirmeğe bakmış ve böylece paranın tedavül sürati durmadan artmıştır. Ruhr havzasının 1923 başında Fransız ordusu tarafından işgalinden sonra hareket başdöndürücü bir hız kazanmıştı. Harpten evvel 4.2 mark olan dolar, 30 Kasım 1923’de 4.2 trilyona çıkmıştı.

Enflasyon, başlangıçta üretimin artmasına engel olmamıştı. Fakat hızlandırıcı, mütedavil sermâyeleri eritmek, gelecek için herhangi bir hesap yapma imkanını ortadan kaldırmak ve kredi mal teminini güçleştirmek suretiyle istihsali aksatmıştı. Üretim endeksi (1913= 100) 1921’de 77, 1922’de 86’ya çıkmışken, 1923’te 54’te düşmüştür. Ayrıca bütün borçluların (bu arada en büyük borçlu olan devletin) borçları fiilen silinmişti. Buna karşılık alacakların, marka yatırılmış olan paraların, bütün tasarrufların değeri sıfıra inmişti. Bu sonuncu olay da orta sınıfları kökünden sarsmıştı. Tasarruf eğilimini zayıflatmak, israf ve spekülasyon eğilimlerini kuvvetlendirmek suretiyle Alman enflasyonunun pek kötü ahlakî etkileri de olmuştur.

1923 sonunda Rentenbank adlı bir banka kurulmuş ve buna, bütün Alman taşınmaz malları üzerinde tesis edilecek ipotek, ticarî ve sınâî müesseselerin altınla ödenecek tahvilatı karşılığında, Rentenmark adlı değeri 1 trilyon kâğıt mark olarak tesbit edilen yeni bir para çıkarmak yetkisi verilmiştir. Reichsbank’ın hükümete ve iş alemine vereceği krediler sıkı bir surette sınırlandırıldığından, Rentenmark tedricen halkın güvenini kazanmış ve para yeniden istikrara kavuşmuştur. Bir müdet sonra Rentenbank tedâvülden kaldırılmıştır. Banknot ihraç hakkı çeşitli kayıtlar altında, tekrar Reichsbank’a verilmiştir. Rentenmark’ın yerini yine Reichsmark almıştır.

Alman enflasyonunun nasıl bu derece şumûllenebildiği çok münâkaşa edilen bir meseledir. Alman hükümetinin, borçlarından kurtulmak ve harp tazminâtını ödeyemeyeceğini ortaya koymak amacıyla, enflasyonu bilerek frenlemediğini iddia edenler vardır.

Önceki
Önceki Konu:
Kül
Sonraki
Sonraki Konu:
Salim Başol

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu