Doğuda Mersin, batıda Silifke, kuzeyde Ereğli (Konya) ilçeleri ve güneyde Akdeniz'le çevrilidir. Mersin-Silifke karayolu üzerinde ve Mersin'e 35 km. uzaklıktadır. Batısında Sandal Dağı'nın doğuya doğru uzanan ormanlarla kaplı, dik meyilli yamaçları eteğinde Alata Çayı'nın meydana getirdiği alüvyon ovacığın batı kenarındaki bir vadide yer alır. (Özcan, 1991 : 246)
Adı Nereden Geliyor
"Erdemli" adının nereden geldiği kesin olarak belli değildir. 15. Yüzyılda İç Anadolu'dan geldiği sanılan "Erdemoğulları" adındaki bir Türkmen Aşiretinin adından alındığı belirtilmektedir.
TARİHİ - KÜLTÜREL ÇEVRE
Kanlıdivane - Kanytelleis
Mersin - Silifke karayolunun 45. Km.sinde sağa sapan 3 km.lik asfalt bir yolla ulaşılır. Büyük bir obruğun etrafında kurulmuştur. Obruğun güneybatı kenarında bulunan İÖ II. Yüzyılda yapılan Helenistik Kuleden kentin tarihinin çok eskilere dayandığı anlaşılmaktadır.
Kulenin batı tarafındaki kitabede Rahip - Krallardan Olba'lı Tarkyoris oğlu Teukros'un bu kuleyi, Tanrı Zeus Olbios için yaptırmış olduğu belirtilmiştir. Kitabenin başında Triskelis (Üç bacak) Olba'nın simgesidir. Böylece Kanytelleis'in Olba'ya bağlı bir kent olduğu anlaşılmaktadır.
Antik çağda korsan yatağı olan yöreyi daha sonra Teukros veya Aias adlı Rahip-Krallar yönetti.
Helenistik Kule: Obruğun güneybatı kenarındadır. Poligonal dikdörtgen planlı ve üç katlıdır. Köşelerde düz yontulmuş taş kullanılmıştır. Kemerli girişi vardır. Batı köşesindeki yazılar Kanytelleis'in kuruluşu ve tarihi hakkında bilgi vermektedir.
Bazilikalar: Bizans dönemine aittir. (4 - 6 yy).
1 Nolu Bazilika: Obruğun güney batısındadır. Doğu cephesi henüz ayaktadır. Yontma taşlardan yapılmıştır. Giriş iki sütuna ayrılmış üç kemerle sağlanmaktadır. Sütun taşları Korint üslubunda kompozit başlıklardır. Narteks dikdörtgen planlıdır.
II Nolu Bazilika: I nolu Bazilaka'nın kuzeyinde ve harap durumdadır. Yontma taşlardan yapılmıştır. Belirli bir narteks kalıntısı görülmez. Kapının profili söveleri ve lentosu ayaktadır.
III Nolu Bazilika: Obruğun kuzey doğu köşesindedir. Güney duvarları yıkılmıştır. Üç kemerli narteksin önündeki mahzenin kemeri ve ağzı görülmektedir. Batısı, avluya iki sütunlu üç kemerle açılmaktadır. Dikdörtgen planlı narteksin kuzeyden girişi vardır. Narteks üç kapıyla, iki sütun dizisiyle üç nef'e ayrılmış olan mekana açılır. Taban ve duvarlarda mozaik olması muhtemeldir. Etrafında atrium vardır. Narteksin üzerinde ahşap bir kat olduğu, Kilisenin batı duvarında sıralanan bir sıra taş konsoldan anlaşılıyor. Kapının yan söveleri yerinde durmaktadır. Lentonun tam ortasında madalyon halinde sekiz uçlu bir yıldız içinde haç bulunmaktadır Papylas adındaki bir şahsın bu Bazilika'yı, bir adak borcunu ödemek üzere yaptırdığı lentonun üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. (Çıplak, 1993 : 112)
Nekropoller: Üç ayrı yerdedir.
Güneyden çıkan ana yolun iki tarafında kayalara oyulmuş oda mezarlar vardır. Dikdörtgen planlı oda içinde duvara saplanmış taş raflara ölüler yatırılmıştır.
Batı Nekropol'deki mezarlar genellikle kayalara oyulmuştur. Kaya mezarlarının menfezlerinin üzerinde kadın erkek kabartma figürler işlenmiştir. Bu kabartmalarda, asker kıyafetinde iki erkek, kline üzerine uzanmış bir kadın figürü vardır. Ayrıca kaya yüzeyine üç mabet cephesi biçiminde alınlıklı küçük niş oyulmuştur. Soldaki kadın kabartmasının altındaki mezarın Appas adında bir kimseye ait olduğu ve burayı açacak olanın Zeus, Helios, Selene ve Athena mabetlerine para cezası ödemek zorunda olduğu bildirilir.
Kuzeyde Nekropol'ün en yüksek yerinde Aba adlı kadının kocası ve oğulları için yaptırdığı mezar, Kanytelleis7in en görkemli mezarıdır. Kare planlı mezara yuvarlak kemerli bir kapıyla girilir. Beşik tonozla örtülü mezar odası içinde ölü koymak için raflar bulunmaktadır. İS II. Yüzyılın sonlarına aittir.
Anıt mezarın doğusundaki mezarlar lahit şeklindedir. Çoğu kayadan oyulmuştur. Kaya platformu üzerine yapılmış olan Dor nizamında sütunları bulunan mezar ilginçtir. Kitabesi yoktur. (Develi, 1991 : 230)
Presler ve Sarnıçlar: Mezarların yanında kayalara oyulmuş üzüm sıkma presleri ve dikdörtgen planlı, beşik tonozla örtülü sarnıçlar bulunmaktadır.
Ayrıca obruğun kuzeybatı köşesinde kline üzerine oturmuş vaziyette bir kadın ve erkek, bunların solunda ise üç kadınla bir erkek tasvir edilmektedir. Bu kabartmanın karşı tarafında ise bir asker kabartması bulunmaktadır. Ören yeri Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından incelenmiştir. (Taşkıran, 1994 : 200)
Elaiussa - Sebaste
Silifke - Mersin karayolu üzerinde Mersin'e 52 km. uzaklıkta olup Kumkuyu Belediyesi, Ayaş (Merdivenlikuyu) da yer almaktadır. Şehir İÖ II. Yüzyıl sonlarında kurulmuştur. Strabon'a göre, bu şehrin bir bölümü kara parçasında bir bölümü de karşı taraftaki adanın üzerinde yer almakta olup bu antik kent Elaiussa ve Sebaste kentlerinin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Elaiussa daha eskidir. İÖ 41 yılında Antoius tarafından Kapadokya Kralı olarak atanan ve İÖ 20 yılında Elaiusa'nın çevresinde bulunan dağlık Kilikya'yı Augustus'tan almış olan Kral Archelaos, başkentini bu adaya nakletmiştir Elaiussa adası, İS VI. yüzyıldan itibaren bir kara parçası haline gelince kent eski önemini yitirmiştir. (Akbaş, 1995 : 253)
Eski adanın tepesi ile batı yamacı ve adanın birleştiği kara parçası kumla kaplıdır. Kumların altında Kral Archelaos'tan önceki zamanlara ait çeşitli tarihi eserler bulunmaktadır. Bunlar iyi korunmuş 5 nefli Bazilika, tiyatronun caveası (Theatron oyuğu), su kemerleri, kilise kalıntıları, zeytinyağı ve su sarnıçları, iki mermer sütunlu saray kapısı, bu kapının 50 m. kuzeyinde çeşitli hayvan resimlerini içeren döşeme mozaikli Jüpiter tapınağıdır. Jüpiter tapınağı 612 sütunlu bir Roma mabedi olup erken Hıristiyanlık döneminde (5. Yüzyıl) kiliseye çevrilmiştir. Şehrin mezarlığı (Nekropol), doğu ve kuzeydedir. Burada antik bir yolun iki yanında taş lahit ve anıt mezarlar vardır. Bir lahitin üzerindeki yazıt şöyledir: "Hijinos'nun oğlu Plütinos, sağlığında Sebaste mezarlığında kızı için bir lahit yaptırıldı. Öldükten sonra oraya yalnız kızı gömülecektir. Eğer başka biri gömülürse bu kişinin ailesi Maliyeye 600, belediyeye 300 dinar ödeyecektir." İki katlı bir anıt mezarın cephesindeki kabartmada ortada kanatlarını açmış bir kartal, ayaklarının altında bir yılan, kartalın sağ ve solunda zincirle bağlanmış birer çocuk vardır ve çocukların birer kolları zincirlidir. Aynı zincir üzerinde birbirine bakan iki aslan vardır. Bu yapıtların hepsi Roma devrine aittir. (Karakaş, 1992 : 161)
Korykos
Mersin - Silifke karayolu üzerinde Ayaş'ı (Elaiussa-Sebaste) 4 km. geçtikten sonra Kızkalesi'ni tam karşısındaki Korykos'a ulaşır.
Korykos kelimesi Yunancadır. Yunanistan'dan gelen kolonistler tarafından İÖ 4. Yüzyılda kurulmuştur. Herodot bu kenti Gorges adında Kıbrıslı bir prensin kurduğunu yazar. Korykos nekropolünden çıkarılan ve İÖ. 4. Yüzyıla ait yapıtlar kentin Ptelemaios yönetiminden önce kurulduğunu ortaya koymuştur. Korykos bir liman kenti olduğundan, çok el değiştirmiştir. İÖ. 4. Yüzyılın sonunda Selefkos Nikator Silifke'yi kurunca, bu kenti de idaresi altına almıştır. Korykos İS 72 yılında Roma egemenliğine girince bir eyalet haline getirilmiştir. Kroykos'un bağımsız bir eyalet olduğu kendi adına bastırılan paralardan anlaşılmıştır. Kroykos 450 yıl Roma hakimiyetinde kalmış ve sulama tesisleriyle tarım gelişmiştir. Bu nedenle, Kroykos bir zeytinyağı ihraç merkezi olmuştur. Kent, kalenin bulunduğu yerden 15 km. kadar kuzeye uzanarak, doğuda Ayaş kenti ile birleşmiştir. Geniş bir alana yayılmış harabeler kentin önemini belirtmektedir. Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye ayrılınca Kroykos Bizans İmparatorluğunun payına düşmüştür. Bizanslılar zamanında Arapların tehdidine karşı etrafı kuvvetli surlarla çevrilmiştir. Kızkalesinin doğusundaki yarımada üzerinde başlayan Bizans suru, Kızkalesi'ne göre kuzeybatıda kıyıya birleşir ve şehri bir hilal gibi çevreler. Liman 13. Yüzyılda çok önem kazanmış ve Korykos bir ticaret merkezi olmuş, Ceneviz ve Venedik gemilerinin önemli uğrak limanlarından biri haline gelmiştir.
Korykos, 1448 yılında Karaman oğlu İbrahim Bey tarafından ele geçirilerek, yeniden imar edilmiştir. Böylece Kroykos şehri Helenistik, Roma, Bizans, Karaman oğulları ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. (Öz, 1988 : 30)
Kızkalesi
Korykos sahil kalesinin 200 m. açığındaki küçük adacık üzerindeki kaleye "Kızkalesi" denir. Büyük bölümü ayakta olan Kızkalesi'nin kuzey ve güney uçları sekiz kuleyle korunmuştur. Kalenin dış çevre uzunluğu 192 m.dir. Kızkalesi ile sahildeki kale denizden bir yolla bağlanmış, denizden gelecek saldırılara karşı önlem alınmıştı. Karaman oğlu İbrahim Bey tarafından 1448 yılında onarılan Kızkalesi bugün İçel turizminin sembolü haline gelmiştir.
Kızkalesi Efsanesi: Korykos'ta yaşayan Krallardan biri, bir kız çocuğu olsun diye gece gündüz Tanrıya yakarmaktadır. Sonunda dileği yerine gelir. Kızı büyüdükçe güzelliği ve yardım severliği ile herkesin sevgisini kazanır.
Günlerden bir gün kente bir falcı gelir. Kral onu saraya çağırtır, kızının geleceğini öğrenmek ister. Falcı prensesin eline bakınca irkilir ama bir şey söylemez. Kral zorlayınca "Kralım" der, "Kızınızı bir yılan sokacak. Bu yazgıyı hiçbir şey bozamayacak. Siz bile engel olamayacaksınız." Kral, kıza bir şey söylemez ama düşünceler dalar. Sonunda kıyıya yakın küçük bir adacık üzerinde, ak taşlardan bir kale yaptırır, kızını buraya kapatır. Olan biteni bilmediğinden kızı üzülmekte, günden güne eriyip gitmektedir. Günün birinde saraydan gönderilen üzüm sepetinin içinden çıkan bir yılan onu sokar ve öldürür. (Topbaşoğlu, 1990 : 180)
Akkale
Mersin - Silifke karayolu üzerinde Mersin'e 49 km. uzaklıkta olup Geç Roma devrinde kurulmuştur. Tırtar köyünü 2 km. geçtikten sonra deniz ile ana yol arasındaki alanda büyük bir harabe görülür. Akkale olarak bilinen bu yapıtlar topluluğuna ana yoldan girilen 300 m. yolla ulaşılır.
Osmanlı döneminde kullanılmayan bu yapıtlar topluluğu Roma İmparatorluk devri ile Erken Bizans çağı olarak V-VI. yüzyıllara mal edilmektedir.
Klikya bölgesi, İS 72 yılında Roma İmparatorluğu'na bağlanınca, Elaiussa da önem kazanarak Roma egemenliğinde ve erken Hıristiyanlık döneminde büyük bir gelişme göstermiştir.
Deniz kıyısında bir kompleks oluşturan Akkale konusunda değişik görüşler ileri sürülmekte ise de bunların en akılcı olanı, buranın bir saray olmasıdır. Akdeniz'in güzel ve çekici bir köşesinde antik şehirleri birbirine bağlayan, antik yolun kenarında, geniş ufuklara hakim manzaralı bir yerde kurulmuştur. Akkale yapı topluluğu şu yapıtlardan oluşmuştur:
Aslında 2-3 katlı olan yapı ve bunun doğusunda haç biçimi planlı, yine iki katlı küçük bir bina. Güneyinde iki uzun dehliz halinde bir alt ana yapı. Bunun yanında ve sağlam durumda büyük, üstü örtülü bir su sarnıcı. Sarnıcın batısında dar bir yol ve bu yolun kenarında bir çeşme (?) ile bir hamam yıkıntısı. Büyük binanın güney-batısında kısmen kayadan yontularak yapılmış bir zeytin veya üzüm ezme (pres) yeri. Deniz kıyısında küçük bir sarnıç ve küçük bir liman bulunmaktadır. (Yalçın, 1992 : 200)
Paşa Türbesi
Ayaş-Korikos yolu üzerinde olan bir Selçuklu eseridir. Türbenin, 1220 yılında Selçukluların ileri gelenlerinden Aktoşoğlu Sinan Bey'e ait olduğu üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.