Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden. Ferrûh Şâh Kâbilî neslinden.Celâleddîn Süleymân’ın oğludur. Baba ve annesi şerefli asîl âilelerden olup, nesebi hazret-i Ömer’e ulaşır. 1174 (H.569) yılında Hindistan’da Delhi’de dünyâya geldi. 1265 (H.664) senesinde Mültan’da vefât etti.
Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker’in dedesi ve babası Afganistan’daki siyâsî durumlar yüzünden, Hindistan’ın Mültan yakınında bir köye yerleştiler.Genc-i Şeker’in babası Celâleddîn Süleymân burada, hazret-i Abbâs bin Abdülmuttalib’in soyundan, çok bilgili ve mübârek bir zât olan Mevlânâ VecîhüddînHicvandi’nin kızı olan Bibi Gülsüm Hâtun ile evlendi. Bu evlilikten üç oğlu ve bir kızı oldu. Erkek çocuklarından Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker, doğuştan velî idi.
Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker hazretleri, kendisini küçük yaşlardayken ilim ve tasavvufa verip, evliyâlık yolunda ilerlemek için çok gayret sarfetti. Mültan’daki tahsili sırasında Hâce Mu’inüddîn-i Çeştî hazretlerinin halîfesi Kutbüddîn Bahtiyâr Kâkî ile karşılaştı. Onun sohbetinde ve hizmetinde bulundu ve ondan hiç ayrılmadı. Kutbüddîn hazretleri ise ona, dînî ilimleri okumasını, araştırmasını, tahkik etmesini işâret buyurup, aynı zamanda tasavvufla da meşgul olmasını teşvik etti. Böylece, emrine harfi harfine riâyet eden bir talebesinin dînî ilimlerde yükselerek iki kanatlı olmasını sağladı.
Hocasının vefâtından sonra onun vekîli olarak talebe yetiştirdi.Çeştiyye yolunun rehberi oldu. İnsanları irşâda doğru yolu göstermeye başladı. Daha sonra Âcûzan isimli beldeye gidip bir müddet uzlette kaldı. Daha sonra İslâm dîninin emir ve yasaklarını insanlara anlattı. Onun sohbetleri bereketiyle binlerce insan Müslüman oldu. Sâdece civâr kabîlelerden on altısı toptan İslâma girdi. Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker hazretlerinin birçok kerâmetleri görüldü. 1265 (H.664) senesi Muharrem ayının beşinci günü 95 yaşındayken Mültan’da vefât etti. Türbesi bilhassa Pakistan ve Hindistan’ın çeşitli şehirlerinden gelen binlerce ziyâretçi ile dolup taşmakta, onu sevenler feyz ve bereketlerinden istifâde etmektedirler. Yetiştirdiği yüzlerce talebesinin en büyükleri Alâüddîn Ali Sâbir ve Nizâmüddin Evliyâ, Hamîdüddîn Nâgûrî’dir.
Genc-i Şeker herkesi sever ve bağışlardı.Kendisini öldürmeye gelen en azılı düşmanlarını bile affeder ve kimseyi sıkıntı içinde görmeye dayanamadığından derhâl yardım elini uzatırdı.
Her birisi çok kıymetli ve yüksek, bir çok talebe yetiştirdi. İfâde ve mânâ bakımından çok güzel sözler buyururdu:
“Başkalarına iyilik yaptığın zaman kendine iyilik yaptığını bil.”
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.