Fethullah Efendi, Musulî unvanı ile tanınmıştır. Künyesi: Fethullah el-Musulî el-Hanefî el-Kâdirî sümme en-Nakşibendî bin el-Mevlâ Mahmûd bin es-Seyyid Ahmed bin e s-Seyyid Şa’bân.”dır. Başka bir esrinde de künyesini şu şekilde vermiştir: “Fethullah bin eş-Şeyh el Mevla Mahmud el Musulî el Hanifi el Matüridi el Nakşibendî el Kadiri.” Babası Şeyh Molla Mahmud’dur. El Matüridî ibaresi, itikadda mezhebini; El Kadirî, ibaresi ise Nakşibendiye’nin Kadirî kolundan olduğunu göstermektedir. Ailesi, Darende de Fethullahlar lakabıyla tanınmıştır.
Fethullah Musulî, İbrahim bin Haydar ve Ahmed bin Haydar adlı hocalarından da dini ve akli ilimlerle alakalı ve evahir-i Zilkade 1138/31 Temmuz 1726 tarihli bir icazetname almıştır.
Fethullah Musulî, Türkistan tarafından Musul vilayetine gelerek orada tahsilini yapmıştır. Musul’da iken fıkhi konulardaki bazı görüşleri nedeni ile devrin idaresince iyi karşılanmamıştır. O da Musul’da rahat edemeyeceğini anlayarak yakın dostu Hüseyin Paşa’nın teklifi ile Darende’ye gelmiştir.
Hanifi Hoca’ya göre, Musul ulemasından ve sadattan Fethullah Musulî Hicaz’a gitmek isteyince bu zatın ilim ve fazlına tutkun olan Musul valisi Darendeli Hacı Hüseyin Paşa, onu hac dönüşü esnasında Darende’ye uğramaya ikna etmiş; orada kalmasını sağlamak için de oğlu Yusuf Paşa’ya mektup yazmıştır. Yusuf Paşa da onu Darende’de kalmaya razı ederek evlendirmiştir. Hüseyin Paşa’nın 1140/1727 senesinde birinci defa Musul valiliği yapmakta olduğu zamanda, “fezâil-i ber güzide, ve te’lifat-ı adîde ve ahlâk ve şemâil-i hamîde ashabından Fethullah Musulî” ile tanışmış genellikle onunla beraber olduğu gibi, Musul’dan ayrılır iken onu da Darende’ye gelmeye ikna etmiştir. Darende’de onu müftülüğe tayin ettirmiş, onun rahatını sağlayacak diğer imkanları temin etmiştir. Fethullah Musulî, burada evlâd u iyal sahibi ve devlet ricali arasında da makam ve mevki kazanmış, itibar sahibi olmuştur.
1844 senesi temettuat sayımı kayıtlarında Nazmi Özalp’in kaydettiği üzere eski adı Beğ mahallesi olan Beybağı mahallesinde Deli Osman şeklinde kaydedilmiş bir aile bulunmamaktadır. Ancak Veli Osman şeklinde okunabilecek bir aileye rastlanmaktadır. Kayıtlara göre Veli Osman’ın oğulları olan Yusuf, Halil, Fethullah ve Mehmet (Muhammed), sırasıyla mahallenin 6., 8., 9. ve 27. hanelerinde oturmakta idiler. Bu şahıslar orta halli geliri olan kimseler idi. Ancak bu ailenin Fethullah Musulî’nin evlâdından olup olmadığı hakkında kesin bir şey söylenemez.
Darende Tarihi yazarı Hanifi Hoca, Fethullah Musulî’nin dört oğlu olduğunu söyler ve bunları şöyle tanıtır: “Bunların en meşhuru Ahmet (Mehmed) Efendi’dir. Diğer mahdumları İmam Ali Efendi ile Rahim Efendi’dir. Darendeli Sadrazam Mehmed Paşa, hocası dolayısıyla kızını Ahmet (Mehmed) Efendi’ye nikah etmiştir. Fethullah Musulî’nin torunlarından olan Mehmed Emin Bey, Şair Nâfi’ Efendi, Ahmet Efendi, Rüfai Şeyhi Lütfi Efendi meşhur ulemadandır. Diğer torunu Mehmed Namık Efendi, Darende’de 47 sene müftülük etmiştir.” Bu sayılan isimlerin çoğu tabii ki onun 19. yüz yılın sonu ile 20. yüz yılın başlarında yaşayan torunlarıdır. Hanifi Hoca, Fethullah Musulî’nin oğlu Muhammed ve Osman hakkında bir bilgi vermememekle yanılmış olmaktadır. Çünkü hem kaynaklar hem de Musulî ailesi, onun Muhammed ve Osman adında iki oğlu olduğunda müttefiktir.
Fethullah Musulî, yıllarca Maraş ve Darende’de müftü ve müderrislik yapmıştır. Kendi kayıtlarından öğrenildiğine göre 1150-1159/1737-1746 yılları arasında, ilk yıllarda sadece müftü, daha sonra Darende müftüsü ve Hatuniye Medresesi müderrisi idi. Yusuf Paşa, babası Hüseyin Paşa’nın Medresesi’ne vakfetmiş olduğu bir kitabın vekaletini medresede görevli müderrislerden Fethullah Musulî’ye vermiştir. Fethullah Musulî ve oğlu Muhammed Efendi, Darende’de bulundukları sürede genellikle Hüseyin Paşa’nın medreselerinde ders vermişlerdir. Bir başka belgede ise Fethullah Musulî’nin Aşudu Deresi denilen mevkide Şeyh Mescidi adı ile bilinen bir mescitte hatiplik yapmakta olduğu bildirilmektedir.
“Her hayırlı işin bir çok muzır manileri olur” kaidesince Fethullah Musulî gibi “şer’î ilimlerdeki üslûbu ile ayrı bir mertebe sahibi, fevkalade zeki, çalışkan ve Allah vergisi bir ilim ve maarif sahibi” olduğu anlaşılan büyük bir alimin Darende gibi küçük bir şehirde 200’ün üzerinde eser yazmış olması, eserlerine verdiği adlardan anlaşıldığına göre, zekası, çalışkanlığı ile kendine karşı güven duygusu içinde olması, senelerce müftülük ve müderrislik yaparak adeta Darende’nin ilmi ve dini hayatına mührünü vurmuş olması önemli bir hakikattir.
Tespit edilebildiği kadarı ile 1118/1706 ve 1192/1778 ve 1208/1794’ yıllarına ait eserlerinin bulunması, onun 1800’lü yılların başında ve çok yaşlanmış bir halde vefat ettiğini göstermektedir. Mezar taşı bulunmasına karşılık vefat tarihi okunamamıştır. Mezar taşından da anlaşılacağı üzere kendisi seyyiddir. Mezarı, Darende’nin eski çarşı kabristanında yakın dostu Hacı Hüseyin Paşa ve torununun oğlu Ahmet Rifat‘ın kabrinin bulunduğu “İkiz Türbe” doğu tarafındadır. Mezar taşında şu ibareler yazılıdır:
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.