1971 yılında Diyarbakır’da doğdu. Hukuk Fakültesi mezunu. Avukat Fırat Anlı, yıllarca HADEP ve DEHAP’ta Diyarbakır İl Başkanlığı yaptı. 2004 yerel seçimlerinde Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı seçildi. Avrupa Parlamentosu ve Sosyalist Enternasyonal toplantılarına katıldı.
Xxxxxxxxxxxxx
HAKKINDA YAZILANLAR
Askeri çözüm dışında alternatif istenmiyor
Mehmet Aslanoğlu - Derya Karaçoban
Evrensel 23 Ocak 2006
Yıllarca HADEP ve DEHAP’ta Diyarbakır İl Başkanlığı yapan ve son yerel seçimlerde Yenişehir Belediye Başkanı seçilen Avukat Fırat Anlı, son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
“Şemdinli olayının halen devlet içinde derin odaklı organizasyonların mevcut olduğunu, lağvedilmediğini, dağıtılmadığını ve bundan sonrası açısından da belli bir işlev göreceğinin işareti” olduğunu belirten Anlı, Kürt sorununun çözümü konusunda çaba gösteren belediye başkanlarının yaptırıma uğradıklarını ifade etti. Anlı, “İnsanlar yeniden askeri yöntemler dışında yöntemler olmadığına ikna edilmeye çalışılıyor” dedi.
Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı sorularımızı yanıtladı.
- Şemdinli olaylarından bu yana geçen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Süreç aslında yaz aylarına doğru başladı. Bölgede çatışmalı ortam yeniden ivme kazandı. Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’daki açıklamaları özellikle bölge yurttaşları açısından büyük bir beklentiye yol açtı. Hem çatışmaların sona erdirilebileceğine, hem de Kürt sorununun demokratik barışçıl çözüm arayışlarına işaret edebileceği, Türkiye’deki demokratik standartların geliştirilmesine dönük bir beklenti yarattı. Ancak Başbakan’ın açıklamasından sonra bugüne kadarki tablo gerçekten son derece karamsar, antidemokratik gelişmelerin yoğunlaştığı ve militarizmin çok ciddi bir biçimde büyüdüğünü işaret eden bir dönemdir. Bu kadar kısa bir süre içerisinde bu hareketliliğin yaşanmış olması önceden hazırlandığının da işaretidir bence. Buradaki temel kırılma noktalarından birisi Ortadoğu’daki yeni gelişmelerdir. Demek ki 2006 yılı bu açıdan son derece hareketli bir yıl olacaktır.
Ve Türkiye’yi yönetenlere de böyle bir misyon biçilmiştir. Demokratik bir ortam içerisinde bazı kararların yaşama geçmeyeceği açıktır. Onun için militarizm güçlendirilerek, hatta toplum içinde şovenizm tırmandırılarak sürecin bir parçası haline getirilmek isteniyor. Erken seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden Türkiye’yi yönetenler arasında; devlet ile hükümet ve görünmeyen odaklar arasında büyük bir çatışmanın yaşandığı da ortada. Emekçiler, öğrenciler, köylüler, Kürtler, Aleviler bütün toplumsal dinamiklerin, başta sol olmak üzere ciddi bir hareketlilik içerisine gireceğini düşünüyorum ben. Bu hareketlenmeye önlem almak, belki engellemek açısından ciddi bir projeye dönüştürüleceğini düşünüyorum. Çünkü hükümet ciddi bir şekilde siyasal ömrünü belli bir noktaya kadar getirmiş durumdadır. Bundan sonrası için iyimser bir tablo çizebilecek bir ortamı kaybetmiştir. O iktidar yıpranmışlığının da etkisiyle toplumdaki muhalefetin dozajı yükselecektir. Kendi penceremizden bakacak olursak, Kürtler açısından bakacak olursak Şemdinli olayı halen devlet içinde derin odaklı organizasyonların mevcut olduğunu, lağvedilmediğini, dağıtılmadığını ve bundan sonrası açısından da belli bir işlev göreceğinin maalesef işaretidir. Yine Kürtlere yönelik klasik yaklaşımın ötesinde bir arayışın olmadığının da işaretidir. Şemdinli’deki yurttaşların tepkileri son derece önemli ve anlamlıydı. Yakaladıkları insanları linç etmediler. Götürüp adalete teslim ettiler.
- Çizdiğiniz bu tabloda Öcalan’a verilen hücre cezasının yeri nedir?
- Zaten tek kişilik hücrede kalan bir insana bir de hücre cezasının nasıl verilebileceğini bir hukukçu olarak ben gerçekten idrak etmekte zorlanıyorum. Hiçbir hakkını yeterli derecede kullanamayan bir insana ve Başbakan’ın neredeyse ifade ettiği şeyleri söylediğinden dolayı cezanın verilmiş olması bir tahriktir bir provokasyondur.
- Nasıl bir provokasyon?
- Öcalan konusunda hassas olan kesimler, yurttaşlar, insanlar açısından onları belki belli noktalarda zorlamaya yönelik, onların duygularını rencide etmeye, incitmeye yönelik bu çerçevede de belli provokasyonlar geliştirmeye dönük bir adım olarak algılamak lazım. Çünkü Kürtler barıştan yana olduklarını çok net bir şekilde ifade ettiler. Buna rağmen işte Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştırıldıkça onun ister istemez hareketinin, örgütünün içerisinde yer alanlar, yoldaşları ister istemez belli bir tepkinin içine girmek zorunda hissedecekler kendilerini. Militarizme zemin hazırlayabilecek bir süreç geliştirilmek isteniyor. Gelişebilecek tepki üzerine hazırlık yapılabileceğini düşünüyorum. Birkaç gündür Dersim bölgesinde yoğunlaştırılan operasyonlar, “PKK bahar aylarında büyük bir hareketlilik içerisine girecek. Bunun önlemini alıyoruz” söylemiyle gerçekleştiriliyor. Askeri yöntemlerin iflas ettiğini, çözüm getirmediğini tam tersine çözümü kangrenleştirdiği çok açıktır. Bir kez daha Türkiye toplumu Türkiye halkları, Türkiye insanları yeniden askeri yöntemler dışında yöntemler olmadığına ikna edilmeye çalışılıyor. Sayın Öcalan’ı tecrit altına alarak gelişecek tepkilerden kendi atacakları adımlara meşru bir zemin yaratılmak istendiği kaygısı taşıyoruz. Bu çerçevede sadece Türkiye’nin değil uluslararası gladionun önemli bir aktörü olan Mehmet Ali Ağca’nın serbest bırakılmak istenmesinin son derece kritik bir mesaj olduğunu düşünüyorum.
- DTP eşbaşkanları ve DTP’li 56 belediye başkanı olarak Öcalan’a verilen hücre cezasıyla ilgili bir açıklama yaptınız. Hemen ardından savcılık inceleme başlattı...
- Şimdiye kadar Kürt sorununun çözümü noktasında topluma bir çözüm sunulmadı. Belediye başkanları bu konuda çaba içerisine girdiklerinde yaptırımlara uğradılar. Demokratik kitle örgütlerinde çaba içerisine girenler cezalandırıldılar. Siyasi partilerin neredeyse hareket özgürlükleri kısıtlanıyor. Böyle bir ortamda ne istendiğini biz de anlayamıyoruz açıkçası. Ki Öcalan kendisi ‘Benimle muhatap olmak zorunda değilsiniz. Seçilmiş temsilciler var. Orada siz bu konuda projeler üretebilirsiniz’ diye beyanatları da var. Ama Türkiye toplumuna Öcalan’ın yansıtılış biçimi bile bence bilinçli bir şekilde toplumda tepkiyi örgütlemek, toplumda şovenizmi artırmak için kullanılıyor. Öcalan’ın son 5 yıllık avukat görüşme notları hep açıklandı. Hep birlikten, barıştan, sol değerlerden, ortak bir ülkeyi kurup, ortak mücadele etmekten bahsetmektedir. Türkiye toplumunda herhalde kimse “bağımsız Kürdistan” ya da bağımsızlık isteyenlerin düşüncelerinin devlet nezdinde daha itibarlı olduğunu düşünmüyordur. Çünkü bu yönlü bazı hazırlıklar olduğunu da gördük. Uluslararası hazırlıkların olduğunu da gördük. Güya bu düşünceyi savunanların bir biçimiyle meşrulaştırılmaya ve roller biçilmeye çalışıldığını gördük. Bu bir aldatmacadır.
- Demokrasi ve emek güçleri arasındaki birlik, yerel seçim dönemine göre dağılmış gibi görünüyor...
- Özellikle seçimlerden hemen sonra DEHAP’ın kendini feshetme sürecine girmesi yeni bir legal siyasal partinin oluşumunun son derece uzun ve sancılı olmasından kaynaklı siyasette de bir dağınıklık ve toparlanamamanın en azından Kürtler açısından olduğunu görmek gerekiyor. Bir buçuk yıla yakın bir süredir en azından Kürt dinamiğinin kendi iç tartışmalarına fazlaca enerji harcamasının Türkiye’deki gelişmeleri, Ortadoğu’daki gelişmeleri yorumlamasında ve aktif tavır almasında, tutum almasında engelleyici olduğunu düşünüyorum. Bunun için Kürtler bu tartışmayı tüketip siyasetin aktif bir bileşeni aktif bir aktörü olmak durumundadır.
X
ANLI AP MİLLETVEKİLLERİYLE GÖRÜŞECEK
17 Ekim 2007
http://www.gunradyotv.com
GÜN - Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Başkanı Fırat Anlı, Avrupa Parlamentosu'nun (AP) farklı parti milletvekilleriyle toplantılara katılmak üzere Belçika'nın başkenti Brüksel'e gitti.
Yenişehir Belediyesi Başkanı Fırat Anlı, Avrupa Parlamentosu'nun farklı parti milletvekilleriyle AB-Türkiye ilişkileri ve kalkınma programlarına ilişkin düzenlenen toplantılara katılmak üzere Belçika'nın başkenti Brüksel'e gitti.
Avrupa Parlamentosu Üyesi ve AP İnsan Hakları Komitesi Üyesi Agnoletto Vittorio'nun davetlisi olarak Brüksel’e giden Anlı, 16 ve 17 Ekim’de katılacağı toplantıların ardından Diyarbakır’a dönecek.
Xxxxxxxxxxx
Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenecek olan Sosyalist Enternasyonal Konseyi toplantısına katılıyor. ...
Fırat Anlı: 'Emrivaki'ye karşı çıktı, adaylıktan çekildi
Habib Güler
Zaman 7 Kasım 2007
Son günlerde tartışmaların odağına oturan Demokratik Toplum Partisi (DTP), olağanüstü kurultaya 48 saat kala genel başkan adayını değiştirmek zorunda kaldı.
10 gün önce Diyarbakır'daki kongrede ismi açıklanan Fırat Anlı, yönetime "Kimse bana rol biçmeye çalışmasın. Bu şekilde partinin başına gelmek istemiyorum" mesajı göndererek, teklifi geri çevirdi. Parti yönetimi dün gün boyu yapılan toplantılar sonrasında halen genel başkan vekili görevini sürdüren Nurettin Demirtaş'ın ismi üzerinde karar kıldı.
Kürt sorununu çözme iddiasıyla TBMM'de grup kuran DTP'de sıkıntılar büyüyor. Kaçırılan askerlerin teslim alınması sürecinde terör örgütü PKK ile temas kurduğu için eleştirilerin hedefi olan parti, bir taraftan da yeni genel başkanını belirlemekte sıkıntı yaşıyor. 26 Ekim'de Diyarbakır'da yapılan 3 günlük kongre sonrasında Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, "tek aday" olarak ilan edilmişti. Ancak o günden sonra kayıplara karışan Anlı, 10 gün sonra suskunluğunu bozdu. Anlı, yaptığı yazılı açıklamada, görevi kabul etmediğini duyurdu. Bugüne kadar tüm görevlere halkın kararıyla geldiğine dikkat çeken Anlı, şu gerekçeyi ileri sürdü: "Bizi göreve getiren halkımıza verdiğimiz sözün gereği olarak bu görevi (belediye başkanlığı) zamanında sonlandırmanın doğru olacağı görülmektedir. Kongrede görev alacak tüm arkadaşlarımın yanında ve hizmetinde olacağımı belirtmek isterim. Düşünce, eleştiri ve önerileriyle bu dönem görüşlerini paylaşan, halkın çıkarları adına hareket etme kaygısı taşıdığından bir an bile kuşku duymadığım değerli kanaat önderlerinin yaklaşımlarına ve duydukları güvene layık olmadığıma inanarak ve istemeden de olsa böylesi bir tartışmanın konusu olmanın vicdani rahatsızlığını duyarak, bundan sonra halkımın ve partimin hizmetinde olduğumu, olacağımı tüm yüreğim ve içtenliğimle belirtiyorum."
Alınan bilgilere göre, DTP liderliğine sıcak bakan Anlı, genel başkan adaylığının belirlenme yöntemine itiraz etti. Kendisine hiç danışılmadan 'genel başkan' ilan edilmesine sitem eden Anlı, bu ilanın kurultaya sadece 10 gün kala yapılmasına da tepki gösterdi. Fırat Anlı, ayrıca Ahmet Türk'ün yerine kendisinin partinin başına getirilmesinin 'bazı çevrelerin talimatıyla yapılmış' gibi gösterilmesinden rahatsız oldu. Kendisine kimsenin rol biçmemesi gerektiğini vurguladı. Adaylığa soğuk baktığını yönetime ileten Anlı, ısrarlar üzerine yazılı açıklama yapma gereği duydu. Anlı'nın kararını netleştirmesinin ardından parti yöneticileri yeniden bir araya gelerek yeni isim üzerinde tartıştı. Halen genel başkan vekili görevini sürdüren Nurettin Demirtaş'ın tek aday olarak kurultaya girmesi kararlaştırıldı. Demirtaş'ın kardeşi Selahattin Demirtaş da halen DTP'nin TBMM Grup Başkan vekili olarak görev yapıyor. Genel başkan yardımcısı seçilecek ve fiili olarak 'eşbaşkanlık' yürütecek olan Mardin Milletvekili Emine Ayna'nın durumunda bir değişiklik olmadı.
Bu arada DTP yönetimi, Fırat Anlı'nın aday olmayacağını ilan etmesinin ardından bir açıklama yaptı. Genel başkan adaylığının demokratik bir süreç olduğu belirtilen açıklamada "Sayın Anlı, yürütülen görüşme ve tartışmaların neticesinde mevcut görevini sürdürme yönünde bir karara varmış olup bunu kamuoyuyla da paylaşmıştır." denildi. Demokratik teamüller çerçevesinde işleyen sürecin çarpıtıldığı ileri sürülen açıklamada, "Partimizin kongre süreciyle ilgili herhangi bir sıkıntısının olmadığı, aksine zengin düşünsel yoğunlaşma ve büyük bir moral motivasyon düzeyiyle çalışmaların son aşamasına gelindiği bilgisini kamuoyu ile paylaşırız." ifadeleri kullanıldı.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.