Çok eski çağlardan beri üretildiği bilinen altın, MÖ 100 yılına kadar dere yataklarından ilkel yöntemlerle elde edilmiştir. Amalgamasyon yönteminin bulunmasıyla altın üretiminde önemli bir aşama kaydedilmiş, 1783 yılında İsveç'de Scheele'nin siyanür çözeltisinin altını çözdüğünü keşfetmesinden sonra altın üretiminde çok önemli bir dönem başlamıştır. Altının siyanürle zenginleştirilmesi endüstriyel anlamda ilk kez 1889'da Yeni Zellanda'daki Crown Mine'da gerçekleştirilmiştir. Altın cevherinden altın üretimi için uygulanacak endüstriyel prosesler cevherin mineralojisine bağlıdır. Bu nedenle ayrıntılı mineralojik çalışmalar altın madenciliğinde çok önemli bir yer tutar. Günümüzde Dünya altın üretiminin % 85'i siyanürle yapılmakta iken sadece % 15'lik bölüm diğer fiziksel yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Bugünkü koşullarda, endüstriyel prosesler içinde siyanür yerine kullanılan başka bir kimyasal reaktif yoktur. Alternatif çözücüler ya çok pahalı ya da siyanürden daha toksiktir. Ancak, altın-gümüş madenciliğinde üretim sırasında oluşan siyanür bileşiklerini içeren atık ve atık suların da arıtılması çok önemli ve insani bir zorunluluktur. Gelişmiş ülkeler dahil altın üretimi yapılan pek çok ülkede siyanür arıtma tekniklerinden bir veya birkaçı beraberce kullanılmaktadır. Ülkemizdeki Ovacık-Altın madeninde de benzer uygulama söz konusudur. Üretim prosesinin bir parçası olan kimyasal bozundurma tesisinde, liç prosesinden çıkan atık çözeltideki siyanür parçalanmakta ve ağır metaller ise sabitlenerek çöktürülmekte, böylece atıklar zararsız hale getirilmektedir. Uluslararası bağımsız bir gözetim firması tarafından yürütülen test çalışmaları sırasında, kimyasal bozundurmadan çıkan atık sulardaki siyanür seviyesinin 0,2 mg/lt (ABD içme suyu standardındaki siyanür seviyesi) ve atık göletine vardığı anda 0.1 mg/lt olduğu tesbit edilmiştir. Halen gelişmiş ülkelerdeki uygulamaların çoğunda, atık göletlerine deşarj edilen siyanür seviyesi 50-150 mg/lt arasında değişmektedir. Bu değerler Ovacık altın madeninde siyanür kullanımı sonucu ortaya çıkan riskin ihmal edilebilecek bir düzeyde olduğunu göstermektedir. Ovacık altın madeni tesis atıkları, uluslararası standartlarda kil-jeomembran-kil bileşik sistemiyle astarlanarak sızdırmazlığı sağlanmış olan atık havuzunda depolanmaktadır. Atık havuzu, Afet İşleri Yönetmeliği'nin 1. Derece deprem bölgeleri şartlarına göre projelendirilmiş, projesi DSİ tarafından onaylanmış ve DSİ kontrolünde inşa edilmiş olup, büyük su barajları için öngörülen stabilitenin çok üzerinde güvenlik katsayısına sahip bir kaya dolgu yapıdır. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'ne göre, madencilik de dahil olmak üzere çeşitli sanayi kuruluşları için alıcı ortama siyanür deşarj limitleri verildiği halde, Ovacık Altın Madeni'nde, ne doğrudan ne de dolaylı yoldan, alıcı ortama hiçbir şekilde atık su deşarjı yapılmamaktadır. Bu tedbirler sayesinde, Ovacık Altın Madeni tesisleri, dünyadaki benzerlerinden daha yüksek çevre koruma standartlarına sahiptir. Bu husus, idare tarafından, "olası risk faktörleri" karşısında tesiste alınmış olan çevre tedbirlerinin fiilen yerine getirilip getirilmediğinin somut olarak belirlenmesi amacıyla görevlendirilen TÜBİTAK-YDABÇAG (Yer Deniz Atmosfer Bilimleri ve Çevre Araştırma Grubu) uzmanlar kurulunca da saptanmıştır. TÜBİTAK raporunda, tüm çevre tedbirlerinin yerine getirilmiş olduğu ve dolayısıyla, yatırımın insan ve çevre sağlığını tehdit etme riskinin bulunmadığı, dünya altın madenciliğinde uygulanmakta olan gerek üretim teknolojisi gerekse çevre tedbirleri teknolojilerinden daha iyisine sahip olduğu belirtilmiştir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.