İnsanlık için en güç olan şey gerçeği yakalamaktır. Dünya hayatına ayak uydurmamız için gerçeği bulmak zorundayız. Gerçek, gözlem ve tecrübelerle bulunabilir. Akılımız bu konuda biraz tembeldir. Gazete okumak, radyo dinlemek veya sinemaya gitmek daha kolay gelir. İnsanların çoğu kendileri veya herhangi bir çevreyle derin bir ilişki kuramazlar. Bu insanlar gördükleri terbiye veya hayat standartları sebebiyle böyle davranabilirler. Ellerindeki diplomadan başka zihnî bir formasyonları yoktur. İçinde bulundukları çevrenin katı şartları içinde yaşayıp giderler. Ayak değmemiş temiz karların güzelliğini, dağ başlarının ıssızlığını, kuşların sevincini, buğday başaklarının sessizliğinden haberleri yoktur. Kendilerinde ve çevrelerinde olup biteni doğru olarak algılayamazlar. Bizim için önemli olan gerçek, gazete, dergi ve kitaplardan başka gözlem ve tecrübelerden oluşan ayrı bir dünyadır. Basit kavramlar gibi görünse de hayatın devamı, sevk ve idaresi için şarttırlar. Gerçekliğin birçok görüntüsü vardır. Bu görüntüler ya fenomenlerin analizinde kullanılan tekniklerle ya da gözlemlerin derecesine göre meydana gelirler. Hiçbiri ihmal edilmemelidir. Bize zihnî faaliyetleri açıklayan teknikler, daha belirsiz olsalar da kendimiz hakkında bütün bildiklerimizi iki ayrı bilim verir. Birincisi, fizik ve kimyanın belli bir sınır olmadan karşılaştıkları organik âlemle sosyolojiyi, psikolojiyi, anatomiyi, fizyolojiyi ve genetiği içine alan hayat bilimleri. İnsan üzerindeki çalışmalarda anatomi, fizyolojik, psikolojik veya moral faaliyetlerin maddî yapısını keşfederiz. İkincisi, analitik teknikler, doğrudan doğruya yapılan iç gözlemlerdir. İç gözlem, insanın kendi kendini incelemişidir, bulmasıdır. İç gözlemle keşfettiğimiz dünyada tek olan bir varlığın görünüşü, bize realitenin en güvenilir görüntüsünü sunar. Kendi şuurumuzu keşfetmek için ne mikroskop kullanırız, ne de teleskop. İnsanın kendi kendini inceleme alışkanlığı içe bakışta daha büyük bir nüfuz etme imkanı sunar. Böylece eğilimlerimizi daha iyi anlar ve kendimiz hakkında daha olumlu bilgiler ediniriz. Hangi eşyaya ait olursa olsun gerçeğin bütün görünümleri, değişen ve farklı gözlemlerin sonuçlarıdır. Eşyayı yakın veya uzak mesafeden, kendi gözümüzle veya aletler yardımıyla görürüz. Aynı şeyin görünümü, gözlem şekli ve derecesine göre değişiyor. New York Limanı'nın girişinde bulunan ve dünyayı aydınlatan Hürriyet Anıtı, çok yakından ya da çok uzaktan bakıldığında bütün anlamını kaybeder. Bu heykelin ayaklarının dibinde dolaştığınız zaman biçimsiz bir bronz yığınından başka bir şey görünmez. 2000 metre yüksekten bakıldığında ise bir leke gibi görünür. Bir şey hakkındaki fikrimiz, anlayışımız yapılan gözlemlerin sonucuna bağlıdır. Ressamın gördüğü yüzdeki deri, anatomistin gördüğü deriden elbette çok farklıdır. Fizikoşimiye göre bildiğimiz kan, histolojideki kandan farklı değildir. Birincisi, kanı moleküler alanda, ikincisi ise hücre anlamında değerlendirir. Hayat tarzı için bilhassa zaruri olan hangi çeşit realitedir? Bu realite, kendi seviyemizde normal tecrübe sahamızda elde ettiğimiz gerçekliktir. Bizim için bir kavak ağacının gerçek görünümü, yol boyunca gölgesinde gezindiğimiz zaman gözümüze çarpan görünümdür, uçakla geçerken yukarıdan baktığımız zaman gördüğümüz görünüm değildir. Bizim kozmik evrenimiz, Planck'ın, Einstein'ın ya da Broglie'nin kozmik âleminden başka, beyaz gotik katedrallerin dikildiği devirlerde yaşayan insanların dünyasına yakındır. Gerçekte, Güneş, Dünya'nın etrafında Copernic'ten ve Galile'den önceki dönemlerde döndüğü gibi dönüyor. Yeryüzü bizim için Dünya'nın merkezi olmakta devam ediyor. Bizim gerçeğimiz, sokakta, ormanda ve kırlarda gezindiğimiz zaman etrafımızda gördüğümüz şeylerdir. Boyutları vücudumuza göre ölçülen bir dünyadır. Bizim gerçeğimiz saatte yüz kilometre hızla giden veya bin metreden yüksekte uçan bir uçaktan gördüğümüz şeyler değildir. Bir mikroskobun merceğinden veya bir teleskopun aynasından gördüğümüz şeyler de değildir. Bizim gerçeğimiz, günlük hayatın çalışmaları, ızdırapları ve sevinçleridir. Bütün durumları ile bu dünyadan geçmekte olan insanın kendisidir. Mehtapta dolaşan âşıklar, bebeğine gülümseyen anne, öküzlerini çifte koşan köylü, büroda çalışan memur, fabrikadaki işçi, bir zamanlar bizim de olduğumuz gibi yeni doğan bebek, yine bizim de olacağımız gibi cansız bir cesettir. Bizim düzeyimizdeki gerçeklik, fizikî devamlılığın, mekanın dört boyutunun ve zamanın dışına taşan bir görüntü çizer. Bir kahramanın fedakârlığındaki güzellik, karlı dağların üzerine güneşin doğmasından daha az cazip değildir. Gerçekte madde dünyası, ruh dünyasından ayrı değildir. Her ikisini de anlamaya çalışmalıyız. Herşeyden önce bilmek zorunda olduğumuz kanunlar, gezegenler veya atom içi evreninin kanunları değil, eşyanın gözlem ve deneyim ile bize göründükleri şekilde esas eğilimlerini açıklayan kanunlardır. Bunlar gerçekten gerçeğin görünüşleridir ve hayatımızın her döneminde bunları dikkate almak zorundayız.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.