Peygamber efendimizin süt annesi. Mekke civârında yaşayan Benî Sâ’d Kabîlesindendir. Aynı kabîleden hâris’in zevcesi (hanımı) idi. Peygamber efendimiz dört yaşına kadar süt annesi Halîme Hâtun’un yanında kalmıştır.
O zamanlar Mekke halkı âdet olarak çocuklarını bir süt anneye verirlerdi. Havası iyi ve suyu tatlı olan civârdaki yaylalara gönderirlerdi. Buna Mekke’nin sıcak havası sebeb oluyordu. Her sene bu maksatla civâr kabîlelerden pekçok hanım gelir, emzirmek için birer çocuk alıp giderlerdi. Çocukları büyütüp teslim edince de pekçok ücret ve hediyeler alırlardı. Âdet olduğu üzere Peygamber efendimiz de Benî Sâ’d kabîlesinden Hâris’in hanımı Halîme Hâtun’a verildi.
Halîme Hâtun Peygamberimize süt annesi oluşunu şöyle anlatmıştır:
Kabîlemizdeki birkaç kadınla süt anneliği yapmak için Mekke’ye geldik. Kocam yanımdaydı. Bir zayıf merkebimiz ve sütü kesilmiş bir devemiz vardı. Benim de sütüm azdı. Süt anneliği için gelenler birer çocuk aldılar. Ben de Âmine Hâtun’un çocuğunu almak için onunla birlikte evine gittim.
Eve varınca, Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem) bir beyaz yünlü örtüye sarılmış, yeşil bir ipek üzerinde uyuyor gördüm. Yüzünden saâdet nûrları saçılıyor, misk kokusu odayı dolduruyordu. Yanına yaklaşınca mübârek gözlerini açtı. İki gözünden semâya kadar çıkan nûrları gördüm. Hemen yüzünü örterek, bu çocuğu bana vermez korkusuyla Âmine Hâtun’dan sakladım. Sağ mememi verdim, emdi. Sol mememden emmedi. Evime götürdüğümde de aynı hâl devâm etti. Diğer mememi kendi çocuğum emerdi. Sütüm çok fazlalaştı. Hiç süt vermeyen devemiz bol bol süt vermeye başladı. Evimiz son derece bereketlendi. Bu hâli gören kocam çok sevinirdi ve süt anneliği yapmaya gidenlerden bizden saâdetlisi yok derdi.
Muhammed aleyhisselâmın güzelliğine, hoş hâllerine ve bereketine o kadar alışmıştık ki, iki yaşına geldiğinde, annesi Âmine’ye teslim etmemiz gerektiği hâlde ona yalvararak; “Mekke’nin havası çok sıcak biraz daha yanımızda kalsın.” dedim. O da kabul edip beni kırmadı. Bir müddet daha yanımızda kaldı. O’nu yanımdan hiç ayırmaz, uzağa gitmesine müsâade etmezdim. Bir gün nasılsa süt kardeşi Şeymâ ile kuzuların arasına gitti. Yanımdan uzaklaştı. O gün hava çok sıcaktı. Sıcaktan rahatsız olacağını düşünerek çok üzüldüm. O’nu aradım buldum. Kızım Şeymâ, üzüntümü görünce; “Anneciğim hiç üzülme Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem), bir bulut gölgeliyor. O nereye giderse bulut da üzerinde berâber gidiyor.” dedi. Daha nice hâdiselere şâhid oldum.
Yine Halîme Hâtun’dan nakledilmiştir:
Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem, süt kardeşini hiç incitmediği gibi onun haklarına hattâ, sütüne bile saygı gösterirdi. Onun emdiği memeden hiç emmezdi. O emerken güzel yüzüne bakmaya dayanamazdım. Konuşmaya başlayınca ilk olarak “Kelime-i tevhîd” söyledi. Her şeyi tutarken “Bismillah” derdi. Çocukların oyunlarına karışmazdı. Hiç ağlamaz, kimseyi incitmezdi. Yanımda bu hâl üzere bir müddet büyüdü. Nihâyet Mekke’ye gidip Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem), annesine teslim ettim. Dedesi Abdülmuttalib’in çeşitli hediyeleriyle kabîleme döndüm.
Halîme Hâtun ve Hâris, Peygamberimizin peygamberliğini duyunca îmân ederek Eshâb-ı kirâmdan oldular. Yanına geldiği zaman Peygamberimiz de ona hürmet eder, iyilik ve ihsânda bulunurdu.
Huneyn Gazvesinden sonra, alınan esirler arasında Resûlullah’ın süt kardeşi Şeymâ da vardı. Resûlullah efendimiz onu tanıdı. Şeymâ Müslüman oldu. Ona çok ihsân ve iyilikte bulundu.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.