Kapalı bir yerde yalnız kalma. Tenhâ, tenhâya çekilme, tenhâlık, yalnızlık. Kimsenin bulunmadığı kapalı yer. Hamamda ufak, ayrı yıkanılan küçük oda. Osmanlı Devletinde saray kadınlarının gezip dolaşması için yapılmış bahçeler.
Müsâdeleri olmaksızın başkalarının giremeyecekleri bir yerde, kadın ile kocasının, berâber bulunmalarına da “meşrû halvet” denir. Umûma açık olmayan yerlerde yabancı kadın ve erkeğin beraberce yalnız kalmaları da “haram halvet” olup, İslâm dîninin yasakladığı hususlardandır. Peygamber efendimiz hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki;
Bir erkek, yabancı bir kadın ile halvet ederse, üçüncüleri şeytân olur.
Allah’a ve kıyâmet gününe inanan, yabancı bir kadınla yalnız kalıp halvet etmesin.
Bir erkeğin ebedî mahremi olan, yâni hiçbir zaman evlenemeyeceği 18 kadın vardır. Bunlardan 7’si zîrahm-ı mahrem, yâni kan ile olan nesebden, soydan akrabâdır. Bunlar; annesi, kızı, kızkardeşi, teyzesi, halası, kızkardeşinin kızları ve erkek kardeşinin kızlarıdır. Kadın için ise; babası, oğlu, kardeşi, amcası, dayısı, erkek kardeşinin oğlu ve kız kardeşinin oğludur. Bu yedi kadın veya erkeğin süt sebebiyle olması da aynıdır. Ayrıca nikâh sebebiyle sonradan olan dört kadın veya erkek daha vardır ki, bunlar da erkek için nikâhlandığı kızın annesi, üvey kızı, üvey annesi ve gelinidir. Kadın için ise üvey babası, üvey oğlu, kayınpederi ve dâmâdıdır. Bunların hepsi yedi kandan, yedi sütten, dört sonradan nikâh sebebi ile olmak üzere on sekiz erkek veya kadındır. Bunların dışındaki erkek ve kadınlar o kimse için yabancı sayılırlar. Bir erkeğin, böyle yabancı sayılan bir kadınla halvet etmesi çeşitli içtimâî ve âilevî mahsurları sebebiyle yasak edilmiştir.
Halvet, tasavvuf terminolojisinde, mürşidin emri ve uygun görmesi ile talebenin yalnız olarak karanlık ve dar bir yere çekilip ibâdetle vakit geçirmesi ve Allahü teâlâ ile bir olmasıdır. Halvet, kırk gün sürdüğü için buna “erbâin çıkarmak” da denir. Halvet, tekkelerdeki odalardan birinde olur. Mürşid duâ ederek talebeyi halvete sokar. Yemek ve su, halvette olan talebenin hâline ve tahammülüne göre azaltılır. Zarûret olmadıkça dışarı çıkamaz. Kimse ile görüşemez. Gece ve gündüz zikir ve tefekkür ile meşgul olur. Kırkıncı gün mürşid talebenin bulunduğu odaya gider ve onun bu müddet içinde gördüğü rüyâları dinler. Talebe halvethâneden çıkarılır. Yıkanır ve çamaşırı değiştirilir. Hayvanın baş suyu ile pişmiş olan çorba içirilir. O günün akşamı veya ertesi günü kesilen hayvanın etinden yenir. Ziyâfet verilir. Bu eskiden tarîkatte talebelerin yetiştirilmesi için uygulanan bir usuldü. Ancak uygulanması umûmî olmayıp tarîkatlara göre farklılık gösterirdi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.