Alm. Krankheiten (f.pl.), Leiden (n.pl.), Fr. Maladies, affections (f.pl.), mals, troubles (m.pl.), İng. Diseases. Vücudun yapı, işleyiş veya fonksiyonlarında bozukluk ortaya çıkaran durumlar. Hippokrat, hastalıkların tanrıların bir gazabı olarak ortaya çıktığını ve bu cezanın iklim şartları ve vücûdu işgal eden nesneler vasıtasıyla uygulandığını iddia etmişti. O zamanın hekimleri vücutta dengede bulunan dört sıvının (kan, balgam, safra, sevdâ) olduğunu sanıyorlardı. Bu devirde bütün hastalıkların bu dört sıvının dengesinin bozulmasından ortaya çıktığına inanılmaktaydı.
On dokuzuncu yüzyıla kadar Avrupa’da mikroorganizmaların hastalıklardaki rolü ve bulaşıcılık özellikleri tam olarak açıklanamamıştı. Bundan çok seneler önce, on beşinci asırda Sultan Fâtih’in hocası Akşemseddîn, mikropların özelliklerini ve hastalık yapıcı olduklarını açıklamıştı. Akşemseddîn, “Hastalıkların âmilleri (sebepleri) insandan insana geçebilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük canlı tohumlardır.” diyerek bugünkü mikrop görüşünün esasını ortaya koymuştu. Batı dünyası dört asır sonra bu görüşü açıklayabilmiş ve bunu o zaman benimsemişti. Alman hekimi Robert Koche, insanlar ve hayvanlarda hastalık yapan Anthrax basilinin şarbon hastalığının sebebi olduğunu açıkladı. On dokuzuncu yüzyıldaki bu buluştan sonra hastalık yapan âmillerin tek hücreli ve bulaşma özelliği taşıyan varlıklar olduğu kabul edildi. Daha sonraki yıllarda dikkatler bulaşıcı olmayan diabet (şeker hastalığı), gut, ateroskleroz gibi hastalıklar üzerine çekildi. Fizyoloji ve biyokimya ilimlerinde kaydedilen gelişmeler vücudun yapı veya işleyişini bozan fakat enfeksiyonla ilgili olmayan hastalıkların açıklanmasını sağladı.
Antibiyotiklerin ve çeşitli modern tedâvi usûllerinin kullanılmasıyla günümüzde dünyânın pekçok yerinde felâket olmaktan çıkan bulaşıcı hastalıklar (enfeksiyon hastalıkları) târihte yüz milyonlarca insanın ölümüne, ülkelerin yıkılmasına, savaşların kaybedilmesine yol açmıştır.
Tifüs, veba, sıtma, çiçek ve diğer bulaşıcı hastalıklar öldürücülükleri sebebiyle târihin akışını değiştiren hastalıklar olarak bilinirler. Târihçi Heredot, Teselya’ya (Kuzey Yunanistan) 5. yüzyılda sefer yapan Pers (İran) ordusunun kampında veba salgını başgösterdiğini ve ordunun 800.000 askerinden 200.000’ini kaybederek İran’a döndüğünü anlatır. 425 yılında Hunlar orduda çıkan bir hastalık sebebiyle İstanbul üzerine yapacakları seferden vazgeçmişlerdir. On dördüncü yüzyıldan on yedinci yüzyıl sonlarına kadar Avrupa’da ortaya çıkan veba salgınları Avrupa nüfusunun yarısına yakınını yok etmişti. “Siyah ölüm” diye bilinen veba o devirlerde en korkulan hastalıktı. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde: “Bir yerde tâun (veba) varsa oraya gitmeyiniz ve tâun olan yerden çıkmayınız.” diyerek karantinanın temel prensibini koymuşlardır. Bu sebeple Müslüman topluluklarında bulaşıcı hastalıklar o derece korkutucu olmamıştır.
Zamanımızda hâlen bulaşıcı hastalık problemine sâhib olan ülkeler genellikle beslenme yetersizliği ve açlığın hüküm sürdüğü ülkelerdir. Artan nüfûsun problem olduğu Hindistan gibi ülkelerde yaygın doğum kontrolü uygulanarak açlığın önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
Hastalık “homeostazis” denilen, vücûdun dinamik dengesinde ortaya çıkan bozukluklardan olur. Vücudun içinden veya dışından bu dengeyi bozan bir faktör hastalığa sebeb olacaktır. Kişinin hastalık durumu değişmelere karşı adaptasyon (uyum) gücünün azalmasından da meydana gelebilmektedir. Bir hastalığın ortaya çıkışı sebebe, karşı koyma güçlerine ve çevre faktörlerine göre kişiden kişiye çok değişiklik gösterir. Bu bakımdan hastalık araştırması sırasında yaş, cins, çevre, alışkanlıklar ve âilevî özellikler gözönünde bulundurulmalıdır.
Hastalık çeşitleri:
Hastalıklar, infeksiyöz (bulaşıcı), allerjik, doğumdan olan eksiklikten dolayı, âilevî, metabolik, neoplâstik (ur ve kanserler), zehirlenmelerden olanlar ve ruhî bozukluklar diye çeşitli ana gruplara ayrılmıştır.
İnfeksiyöz hastalıklar: Bunlar hastalıkların sayıca en büyük grubunu teşkil eder. Bulaşıcı hastalıklar, virüsler, riketsiler, bakteriler, mantarlar, protozoonlar ve insan vücûdunda parazitlenen solucanlar tarafından yapılır.
Virüsler bulaşıcı hastalık yapan mikroorganizmaların en küçüğüdür. Bunlar yalnızca yaşayan hücrelerin içinde canlı kalabilirler. Önemli virüs hastalıkları arasında grip, çocuk felci, su çiçeği, kızamık, çiçek sayılabilir.
Riketsiler, virüslerden büyük, bakterilerden küçük organizmalardır. Bunlar her iki gruptan da özellikler taşır ve hemen hepsi pire, bit ve sinek gibi canlılarla nakledilir. Tifüs, Q humması, kayalık dağlar humması, riketsilerin yaptığı hastalıklara örnektir. Riketsilerden dolayı ortaya çıkan hastalıklar da virüs hastalıkları gibi uzun süreli bağışıklık bırakırlar.
Bakteriler, vücûdun bir parçasında çoğalarak, allerjik etkiler yaparak veya zehirlerini salarak hastalık meydana getirirler. Zatürre, had bademcik iltihabı, abseler bakterilerin direk o bölgeye yerleşmesi ile olur. Tetanus, difteri, besin zehirlenmeleri ise bakterilerin zehirlerinin tesiriyle ortaya çıkarlar.
Mantarlar, umumiyetle deri rahatsızlıkları ile kendilerini göstermelerine karşılık bazı tipleri genel infeksiyonlara da sebeb olabilirler.
Protozoonlar tek hücreli ilkel hayvanlardır. Sıtma, amipli dizanteri, şark çıbanı protozoonların yaptığı hastalıklardandır.
Askaris, tenya, oksiyür gibi solucanların vücutta parazit olarak yerleştikleri infeksiyon hastalıkları “infestasyon” adını alırlar.
Allerjik hastalıklar: Vücudun kendisine yabancı maddelere karşı aşırı reaksiyonundan ortaya çıkan bu rahatsızlıklar, savunma maddelerinin yabancılara karşı savaşı sırasında meydana gelirler. Allerjik hastalığın sebebi histamin veya histamin benzeri maddelerin ortaya çıkmasıdır. Bu kimyevî maddeler dokulara damarlardan sıvı çıkışına sebeb olarak allerjik hastalıkların en çok rastlanan belirtisi “kızarıklık” ve “şişme”yi meydana getirirler. Astım, allerjik nezle (saman nezlesi), ilâç allerjisi bu tip hastalıklardandır.
Doğumsal bozukluklar: Kalp bozuklukları, damak ve dudak yarığı (tavşan dudaklılık), altıparmaklılık, Anansefali (beyin yokluğu) gibi bozukluklar doğumsal hastalıklardandır. Doğumdan olan hastalıkların pek çoğunun sebebi bilinmemektedir. Bilinen, hâmileliğin ilk üç ayında geçirilen kızamıkçık hastalığı, bâzı ilâçlar ve röntgen ışınlarının çocukta ârızalara sebeb olduğudur.
Eksiklik hastalıkları: Dışarıdan alınması mutlak gerekli bâzı maddelerin eksikliğinden dolayı ortaya çıkarlar. Vitamin C eksik olursa “skorbüt”, niacin eksikliğinde “pellegra”, B12 vitamini eksikliğinde “öldürücü kansızlık” oluşur.
İrsî hastalıklar: Genler tarafından taşınan hastalıklardır. Kan pıhtılaşmasında bozukluk ile seyreden hemofili hastalığı bu gruba en iyi misaldir. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıklarda irsiyet ve bunun üzerine eklenen kolaylaştırıcı faktörlerle hastalık meydana gelir.
Metabolik hastalıklar: Vücûdun biokimyâsal vazifelerini yapmasında, enerji îmâli veya protein sentezinde ortaya çıkan aksaklıkların hastalık olarak belirmesi durumlarıdır. Gut, vücutta çeşitli bozukluklar yapan ve purin metabolizmasının tam yapılamamasından husûle gelen bir hastalıktır. Keza ateroskleroz metabolik dengesizliklere bağlı olarak atardamarların kireçlenmesi (sertleşmesi)dir.
Neoplastik hastalıklar: Vücutta sonradan meydana gelen oluşumlar (kanserler ve selim urlar) bu grup içerisine girer. Neoplazi yâhut “yeni oluşum” vücut hücrelerinden bir çeşidinin kendi başına buyruk ve diğer hücreler zararına aşırı üremesidir. Bu hastalıkların sebepleri, ortaya çıkmasında etkili yardımcı faktörler ve kesin tedâvileri henüz açıklık kazanmamıştır.
Psikosomatik ve mental hastalıklar:
Psikosomatik hastalıklar: Son yıllardaki gözlemler, mide-oniki parmak barsağı ülserleri, yüksek tansiyon, astım gibi rahatsızlıkların rûhî faktörlerle ortaya çıkabildiği veya arttıklarını ortaya koymuştur. Histeride ortaya çıkan felçler, körlük gibi durumlar da psikosomatik bozukluklar sınıfına girer.
Mental (zihnî) hastalıklar: “Psikozlar” ve “nevrozlar” adı altında iki kısımda toplanan bu hastalıklar çok karmaşıktır ve belirtileri çok değişiklik gösterir. Psikotik kişi, gerçekle ilişkisini tamamen kaybetmiştir. Nörotik kişi ise, çevrede olanların farkındadır ancak kuvvetli şuuraltı tesirler onun hareketlerini etkilemektedir. Mental hastalıkların sebepleri hakkındaki bilgilerimiz çok mahduttur. Ayrıca bir hastalığın zihnî mi yoksa vücutta mevcut olan bir hastalıktan mı olduğunu anlamak da çok güçtür.
Yukarıda yapılan hastalık sınıflaması anlatma kolaylığı sağlamak amacıyla ortaya konmuştur. Bu tabloya tamâmen uymayan karmaşık hastalıklar da vardır. Bâzı metabolik hastalıklar aynı zamanda irsî hastalıklar grubuna girebilir. Birden fazla grubun özelliğini aynı hastalık bulundurabilir. Tıp ilmi ilerledikçe hastalıkların sınıflandırılmaları ve anlaşılarak tedâvi edilmeleri daha kolay bir hâle gelecektir.
İslâmiyette hastalıkların umumî sebepleri ve bâzılarının şifâları hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir. Bunlardan bâzıları şunlardır:
Her hastalığın ilâcı vardır. Yalnız ölüme çâre yoktur.
Allah, hiçbir hastalık indirmemiştir ki, şifâsını indirmemiş olsun.
Şüphesiz ki Allahü teâlâ, her hastalık için bir ilâç yaratmıştır. O halde ilâç kullanın, hastalıklarınızı tedâvi edin! Ancak haram olan bir şey ile tedâvi etmeyin!
Muhakkak ki Allahü teâlâ, haram kıldığı şeylerde sizin için şifâ yaratmamıştır.
Her hastalık için bir ilâç vardır. İlâç o hastalığa yetiştirildiği vakit, Allah’ın izniyle ondan kurtuluş hâsıl olur.
Üç şeyde şifâ vardır: 1) Hacâmat etmekte (kan aldırmakta); 2) Bal şerbetinde; 3) Ateşle dağlamakta. Ben ümmetimi dağlanmaktan men ederim.
Bütün hastalıkların başı çok yemektir.
Eshâbım hasta olmaz. Çünkü acıkmadan bir şey yemezler ve yemekten tam doymadan kalkarlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.