Alm. Luftfahrtwesen, Flugwesen (n), Fr. Aviation, aeronautique (f), İng. Aviation, aeronautics. Havada uçma tekniği. İnsanların uçma arzusu yüzyıllardan beri süregelmiştir. Masallarda, efsânelerde, hikâyelerde hep uçan insanlardan bahsedilir. Kuşlardan örnek alan insanlar kanat takıp yükseklerden kendilerini bırakarak uçmayı defâlarca denediler. Havada kanat çırpan bu insanlar, çoğunlukla öldüler. Olaylar târih sahifelerinde yer aldı. Bunlar içinde fizîkî kurallara uygun şekilde ilk uçan kimsenin İsmâil Cevherî olduğu bilinir. Nişâbur Câmiinin kubbesinden kendisini boşluğa bırakan İsmâil Cevherî, dengesini bulamadığından hızla düşüp öldü (1010). Başarıyla netîcelenen ilk uçuş denemesi ise Sultan Dördüncü Murâd Han (1623-1640) zamânında Hezarfen Ahmed Çelebi tarafından yapıldı. Vücûduna bağladığı kanatlarla Galata kulesinden Üsküdar Doğancılara uçmayı başardı. (Bkz. Hezarfen Ahmed Çelebi)
Sıcak havanın soğuk havadan hafif olduğu anlaşılınca, 1782 yılında Mont Golfier Kardeşler sıcak havayla doldurulmuş balonu uçurdular. Çalışmalarına devâm ederek 1783 yılında daha büyük balon (750 m3) uçurmayı başardılar. İlk balonlu uçuşlarda sepete konan ağırlıklarla yükseklik ayarlanabildiyse de yön verilemedi. Çalışmalar yeni yeni usûl ve denemelerle birbirini tâkib etti. 7 Ocak 1785’te Blanchard ve Jeffries adındaki iki kardeş Manş Denizini balonla aştılar. 1883 yılında balonda, buharlı motor yerine elektrik motoru kullanıldı. Balonlar üzerindeki çalışmalar ve devamlı uçuşlar sonunda 1900 yılında Almanya’da hava gemisi yapıldı. Kont Zeppelin, 128 m uzunluğundaki, sonradan Zeplin ismiyle anılan hava aracını yaptı. Daha sonra İngilizlerin R-34 adını verdiği güdümlü balon 1919’da İngiltere’den Amerika’ya gitti. Balonlarla okyanus aşılınca muntazam yolcu taşımacılığına geçildi. Ancak 1933 yılında Akron, 1935’te Macon, 1936’da Hindenburg Zeplinleri düşerek pekçok insan öldü. (Bkz. Zeplin)
Balon ve Zeplinlerin yanında 19. asrın sonlarında ve 20. asrın başlarında uçaklar üzerinde çalışmalar hızlandı. 1900 yılında Fransız havacısı Louis Blériat kendi yaptığı tek kanatlı uçağı ile Manş Denizini geçti. Bu yıllarda uçakların modellerinin tekâmülü kadar hızlarının artırılma çalışmaları önem kazanmıştı. Yükseğe çıkma ve hız artırma çalışmaları berâber yürütülüyordu. 1911 yılında hız 117 kilometreye, yükseğe çıkma ise 3910 metreye ulaşmıştı. O yıllarda dünyâ devletlerinin büyük bir harbe hazırlanmaları uçaklar üzerinde çalışmaları hızlandırdı. Almanlar, İngiltere’nin başkenti Londra’yı bombalayacak Gotha uçaklarını yaparken, İngilizler de aynı gâye ile Handley Page tipi uçaklar yaptılar. Birinci Dünyâ Harbi, uçak adedinin korkunç şekilde artmasına sebeb oldu. Savaş başladığında İngiltere’nin 300 olan uçak sayısı 1918’de 20.000’e ulaştı. Adet artarken teknikte önemli bir gelişme olmamıştı. Birinci Dünyâ Savaşından sonra teknik gelişmeler üzerinde duruldu. İkinci Dünyâ savaşı çıkınca bütün devletler hava üstünlüğünü sağlıyabilmek için uçak yapımına önem verdiler. Uzaklara giden ağır bombardıman, nakliye, hareket kâbiliyeti fazla avcı uçakları yapıldı. Çok süratli gelişmeler sonucunda jet uçakları, helikopterler ve füzeler devri başladı. (Bkz. Helikopter-Füze)
Almanlar 1939 yılında Messerschimat tipi avcı uçağı ile saatte 750 km hıza ulaştılar. Bu hız pervâneli uçakların en son varabilecekleri hız olarak kabul edildi.
Jetlerdeki esas gelişmeİkinci Dünyâ savaşı’ndan sonraki yıllarda görüldü. Pervâneli uçakların dayanıp kaldıkları saatteki 750 km hızı çok kolay ve rahatça aştılar. Jetlerden sivil havacılıkta istifâde, çok yolcu ve daha fazla yük taşınabilme imkanını sağladı. Atlas Okyanusu üzerindeki 4800 kilometrelik uçuşu, 8 saatlik bir zamanda, ilk jet uçağı Comet yaptı. Uçuş hızının artması, yüksekte uçabilme imkânlarının fazlalaşması, rahatlığın sağlanabilmesi sivil havacılığın gelişmesine yol açtı. Bunlara bağlı olarak meydanların yapılması, hava trafiğinin modern usûllerle sağlanması dünyâ devletleri arasında hava ağının kurulmasını sağladı. Bugünün en büyük yolcu uçakları saatte yaklaşık bin kilometre hızla gitmektedir. Sesten hızlı yolcu uçakları da yapılarak hizmete konmuştur.
Jet motorlarının tekâmülü uçak sanâyinin gelişmesi avcı ve bombardıman uçaklarının değişik tip ve kâbiliyetlerde yapılmasına sebeb oldu. Ses hızından fazla sürate sâhip, taşıdığı silah yükü fazla, menzilleri değişik, hareket kâbiliyeti yüksek askerî uçaklar her geçen sene yenileri yapılarak gelişmelerine devâm etmektedirler. (Bkz. Uçak)
Moğolların Çin’i istilâsı sırasında (1232) ateşten uçan ok tâbir edilen roketlerin ilk numûneleri kullanıldı. Çinliler bu ilk roket denilebilecek âletin üzerinde önem verip gerektiği gibi durmadılar. Barutun bulunması ve ateşli silahlarda kullanılması roket çalışmaları için düşünüldüyse de roketlerde oksijensiz ortamda yanabilen baruttan daha kuvvetli bir yakıta ihtiyaç duyulduğundan çalışmalar bunun üzerinde yapıldı. Amerikalı Robert Goddard, Alman Hermann Oberth bu husustaki çalışmaları ile roket çağının öncüleri oldular. 1942 senesinde on dört ton ağırlığındaki dev bomba rampadan fırlatıldı. Motorları bir dakika içinde on ton sıvı oksijen ve alkol tüketen roket 200 kilometrelik yol aldı. V-2 adı verilen bu roketlerle Almanya’dan İngiltere’yi bombardıman etmek gâye edinilmişti. Bunların sürati saatte 5950 kilometreyi bulmuştur.
İkinci Dünyâ Savaşından sonra roket yapımında büyük gelişmeler oldu (Bkz. Roket). Bu gelişmeleri uzaydaki roketler, uydular, aya gidiş tâkip etti.
1909-1910 yıllarında Avrupa ordularının kuruluşuna giren havacılığa bizde, Trablusgarp Savaşı başlayınca ihtiyaç duyuldu. O devrin harbiyesi, İstihkâm Tğm. Yusuf Kenan’ı Fransa’daki Biériot Havacılık Okuluna eğitim için gönderdi. Süreyya Bey başkanlığında kurulan Havacılık Komisyonu bugünkü Yeşilköy’e yakın Sefâköy’de uçuş pisti ve iki uçak hangarı yaptırdı. 1912’de alınan iki uçakla, yurda dönen ilk pilotlar, Fezâ ve Kenân beyler, uçmaya başladılar. Uçuş okulu da aynı yıl kuruldu. Uçak alınarak miktârı artırıldı, uçuş eğitimi için Fransa ve İngiltere’ye personel gönderildi.
Rep, Deperdissin, Bristol, Harlan, Bleriot gibi uçaklarla Balkan Savaşına girildi. Donanmanın uçakla desteklenmesi için Deniz Uçak Okulu kuruldu. Birinci Dünyâ Savaşında hava kuruluşlarının yönetimi Almanlara bırakıldı. Savaş sonunda hava gücü hayli zayıfladı.
İstiklâl Harbinde yurdun pekçok bölgesinde hava istasyonları ve hava birlikleri kurularak, savaşa katkıda bulunuldu. Savaşın gelişmesine göre bu istasyonlar birçok yer değiştirdi. Eskişehir, Konya, Elazığ, Erzurum, Erzincan, İzmir ve daha pek çok yerde hava kuruluşları bulunmaktaydı. Ayrıca, Amasra ve Fethiye gibi sâhillerde kurulan hava istasyonları, deniz kuvvetlerini desteklemekteydi. Mevcut hava personel ve techizatını tertiplemek için 1920’de Kuvâ-yı Havâiye Şûbesi, kuruldu. Bu şûbe, personel ve ikmâl yönünden Millî Savunma Bakanlığına, eğitim ve harekât yönünden Genel Kurmay Başkanlığına bağlıydı. Yine 1921’de Eskişehir’de çeşitli hava birliklerini içine alan Kuvâ-yı Havâiye Müdüriyet-i Umûmîsi (Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü) kuruldu. Bu kuruluş da yönetim ve ikmâl yönünden Millî Savunma Bakanlığına, eğitim ve harekât bakımından Genelkurmay Başkanlığına bağlı olup, Tayyare Mektebi ve Tayyare Tâmir Fabrikası bulunmaktaydı. Sonradan bu kuruluş sırasıyla Polatlı, Ankara ve Konya’ya nakledildi ve buradan kaldırılarak yerine Kuvâ-yı Havâiye Müfettişliği kuruldu. Bu kuruluş da Adana’daki Tayyare Mektebiyle birlikte İzmir’e nakledildi. 1928’de de kaldırıldı. 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu)nin kurulması; 1930’da Eskişehir Tayyare Tâmir Fabrikası ve 1942’de ise Eskişehir Hava İkmal Merkezi Genel Müdürlüğü adını alan tayyare tâmirhânesinin 1925’te kurulması; yine 1942’de Kayseri Hava İkmal Merkezi Genel Müdürlüğü adını alan ve önceleri Alman Jankers Firması ile ortak olan Kayseri Tayyare ve Motor Tâmir Fabrikasının 1926’da kurulması Hava Kuvvetlerindeki önemli gelişmelerdir. Kayseri’deki fabrikada uçak montajı da yapılmaktaydı.
İkinci Dünyâ Savaşında Spitfire IX ve XIX. Liberator, Howk, Harward, Oxford, Master, Bizley, Beauford, Baltimar, İnvader, Masgito gibi pervaneli savaş ve C-47 gibi nakliye uçaklarını kullanan hava kuvvetlerinde NATO’ya girildikten sonra jetlere geçilmeye başlandı. Bu sırada üs ve filo kuruluşuna geçildi. T-33, F-84 G, F-86, T-37, T-38, F-5, F-102, F-100, F-104, F-4, F-16 gibi jet uçakları Hava Kuvvetlerinde kullanılan jet savaş uçaklarıdır. C-130, C-160 gibi nakliye uçakları ve modern füzelerle de donatılan Hava kuvvetleri gittikçe gelişerek çağın hava güçlerine ayak uydurmakta ve hattâ NATO çerçevesinde birincilikler elde etmektedir. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı da Hava Kuvvetlerinin gücünü isbatlayan delîllerdendir. 1951’de kurulan HavaHarp Okuluyla Hava Kuvvetlerinin subay ihtiyâcı karşılanmakta, Eskişehir ve Kayseri’deki İkmâl Bakım Merkezinde jet ve nakliye uçaklarının her türlü bakım ve revizyonu yapılmaktadır. 1978’de Kayseri İkmâl Bakım Merkezinde yapılan Mâvi Işık 78 uçağının îmâli gerçekleştirilmiştir.
ABD ile yapılan anlaşmalarla General Dinamik firmasıyla F-16 uçağını, General Elektrik firmasıyla F-16 motorunu ortak îmâl etmek üzere TUSAŞA.Ş. kurulmuş ve ilk ortak üretim F-16 uçağı 1987’de Ankara’daki fabrikada yapılarak Türk Hava Kuvvetlerine dâhil edilmiştir. Yeni katılan modern uçaklarla güçlenen Hava Kuvvetleri, üsler, radarlar, meydanlar, sağlık ve dinlenme kuruluşları, İkmâl Bakım Merkezleri(Eskişehir, Kayseri, Ankara) gibi teşkilât ve kuruluşlarıyla modern bir savunma teşkilâtıdır.
Sivil hava yollarında kullanılan DC ve AIRBUS serisi yolcu ve kargo uçaklarının sadece bakımı imalatçı firmalarla irtibatlı olarak yapılabilmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.