Alm. Geschichte, Fr. Narration, İng. Story, narration. Olmuş veya olabilecek hayat olaylarını anlatan romandan kısa edebî yazılar. Özellikleri romanın özelliklerinin aynı olmasına rağmen, onun kadar uzun olmayıp, kısadır. Bu yüzden hikayelerde olay fazla genişletilmez ve ikinci plândaki kişilere fazla yer verilmez.
Hikâyede tek bir olay işlenir. Olayın öncesi ve sonrasını tasarlamak okuyucuya kalmıştır. Yaşatılan şahısların çoğu uzun uzadıya tanıtılmaz. Etraflı portre çizimlerine ve karakter tahlillerine gidilmez. Çevre tek ve sınırlıdır. Ayrıca olay uzun tasvirlerle anlatılmaz. Hikâyede zaman, çok defâ son derece dar bir dilimdir. Bâzan bu sâdece bir an'dır. Hikâyenin üslûbunda güzellik, hareket ve sür'at aranır. Her cümle ve kelime olayı ilerletmelidir. Hikâyeler çoğunlukla mensurdur. Ancak manzum olanları da vardır.
Eski Yunan'da fabllar, kısa romanlar, binbir gece masalları ilk hikâyemsi örneklerdir. Batıda ilk hikâyeler İtalyan edebiyâtında Boccaccio (1313-1373)nun Dekameron adlı kitabıyla başladı. On sekizinci yüzyılda Voltaire bu türde yazmaya çalıştı. Gerçek hikâyeler ise 19. yüzyılda Fransız edebiyâtında Mauppassant (1850-1893), Rus edebiyâtında Çehov (1860-1904), Amerikan edebiyâtında O'Henry (1862-1910) gibi realistler tarafından yazıldı ve bugüne ulaştı.
Türk edebiyâtında bugünkü mânâda hikâye, 1870'lerde görülmeye başlar. Manzum yazılan "destan"lar, "destansı halk hikâyeleri" (Dede Korkut Kitabı), "halk hikâyeleri" (Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber), Âşık Garip, Köroğlu hep birer "hikâye"dir. Ancak bu hikâyeler Batılı, modern mânâdaki hikâyelerden farklıdır. Uzun zaman romana "hikâye", hikâyeye de "küçük hikâye" denmiştir.
Ahmed Midhat'ın Kıssadan Hisse (1870), Letâif-i Rivâyât (1870-1895) kitaplarında yer alan hikâyelerinin bir kısmı yerli, bir kısmı tercümedir. Aynı yıllarda Emin Nihad, Müsâretnâme (1872-1875) kitabını yazar. Sâmipaşâzâde Sezâi'nin yazdığı Küçük Şeyler (1892) başarılı bir eser sayılır. Dönemin diğer bir hikâye yazarı da Nâbizâde Nâzım'dır.
Türk hikâyesini olgun bir seviyeye çıkaran yazar Halid Ziyâ Uşaklıgil'dir. Fransız edebiyâtından Maupassant ve Daudet'yi örnek alan Hâlid Ziyâ, yalın dili, titiz gözlemciliğiyle realist hikâyenin en güzel örneklerini verir. Edebiyât-i Cedîde'nin diğer önemli hikâyecileri arasında Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmed Rauf, Ahmed Hikmet Müftüoğlu sayılabilir.
Millî edebiyat döneminde Halide Edip Adıvar, Yâkup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Hâlid Karay ve Reşad Nuri Güntekin romancılıkla hikâyeciliği birlikte yürüttüler. Ömer Seyfeddin bu dönem hikâyeciğinin başında yer almış; Memduh Şevket Esendal ise Türk hikâyeciliğine yeni bir hava vermiştir.Cumhûriyet döneminde, hümanist akımın öncülerinden sayılan Said Fâik Abasıyanık, hikâye türünün yayılmasında etkili olmuştur.
Türk hikâyeciliğinde isim yapmış diğer yazarların başındaki; Haldun Taner, Tarık Buğra, Sevinç Çokum, Mustafa Kutlu, Râsim Özdenören gibi isimler gelmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.