Alm. Kleiner Behalter (Becher, Napf) (m), Fr. Encrier, gobelet (m), İng. Inkstand, inkpot. İçine mürekkep, macun, boya vesâire konan küçük yuvarlak malzeme. Arapça bir kelime olup “küçük kutu” mânâsındadır. İçine konan maddelere göre de ad alır. “Macun hokkası, boya hokkası, mürekkeb hokkası” gibi. Ancak daha çok mürekkeb için kullanılır.
Eskiden okur-yazar ve kültürlü insanlar yazı yazmak için yanlarında devamlı kamış kalem, is mürekkebi ve bunun muhâfazası için mutlaka mürekkep hokkası bulundururlardı. Bunu günlük hayatlarından bir parça sayarlardı. Hokkalar, çok kıymetli Çin gülâbdânları (gülsuyu mahfazası) nın ince olan beyaz kısmı kırılarak alt tarafından yapılırdı. Bu hokkaların, boğaz kısmını, ağzını, dip taraflarını altın, gümüş ve kıymetli porselenlerle süslerlerdi. Bunlar içinde sanat değeri çok yüksek olanları vardı.
Mâdenî hokkalar, içine kamış kalemlerin konulduğu kalemden veya kubur denilen silindir biçimindeki kutuların dibine vida ile bağlanır ve prizmatik biçimde dip tarafı çıkıntılı olarak tutturulurdu. Kalemdanlı olan bu hokkalara “divit” veya “devat” denirdi.
Osmanlılarda hat sanatına ve yazıya çok önem verilmişti. Kânûnî devri hattatlarından Şeyh Hamdullah’ın talebesi Mahmûd-i Defterî, İstanbul’da kendi ismiyle anılan Defterdâr semtinde yazıya olan sevgisinden dolayı yaptırdığı câminin minâresine hokkakalem şeklinde bir alem koydurmuştur (1541).
Hokkalara mürekkep doğrudan doğruya konmaz. Eğer konursa, hokkaya batırılan kamış kalem, mürekkebi olduğu gibi alır. Yazı yazarken de mürekkebi kağıda akıtır. Bunun için hokkanın içine mürekkeb konmadan önce, “lıka” denilen ham ipekten bir tutam alınır, su ile temizlenip suyu sıkıldıktan sonra hokkaya konurdu. Mürekkep bunun üzerine dökülür. Lıka, mürekkebi sünger gibi emer, mürekkebin akmasını önlerdi. Kamış kalem, lıka içine biraz bastırılınca, lüzumu kadar mürekkebi kaleme bulaştırır ve rahat bir şekilde yazmasını sağlardı.
Hokkalar havanın tozunu emmemesi ve yazının bozulmaması için devamlı kapalı bulundurulurdu. Yazı öğrenen talebe, yazıyı öğreten hat üstadına saygı örneği olarak yazı meşki sırasında (yazı yazarken) hocasının rahatça kalemini batırması için hokkayı elinde tutması güzel bir gelenek hâlini almıştır. Hattâ zamânın pâdişâhlarından Sultan İkinci Mustafa Han, hocası Hâfız Osman’ın hat dersinde hokkayı elinde tutmuş, hayranlıkla hocasına; “Artık bir Hâfız Osman Efendi yetişmez!” demesiyle, üstadının; “Hocasının hokkasını tutan böyle pâdişâhlar oldukça daha çok Hâfız Osmanlar yetişir, hünkârım!” cevâbını vermiş olduğu nakledilir.
Batı kültürü bu sâhaya da intikal edince sanat değeri çok yüksek olan hokkalar ve kamış kalemler, yerini mâdenî hokka ve kalemlere terk etmişlerdir.Târihî değeri yüksek sanat eseri hokkalar ancak müzelerde görünür olmuştur. Kültür açısından hokka şiirde de yer almıştır. Bilhassa divan şiirinde sevgilinin ağzı hokkaya benzetilmiştir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.