Alm. Hunne (m), Hunnin (f), Fr. Les Huns (pl.), İng. The Huns. Orta Asya’da ve Avrupa’da devlet kuran ilk Türk boyu. Hunlara Çin kaynaklarında Hiung-nu adı verilmektedir. “Kun” ismi ile anılan Hunlar, târihte bilinen ilk Türk devletini kurmuşlardır. Hunlarla uzun süren mücâdeler yapan Çinliler, Türk saldırılarına karşı koyabilmek için meşhur Çin Seddini yapmışlardır.
Hunlar hakkında ilk bilgilerin bulunduğu Çin kaynaklarında; kuzeylerinde yaşayan atlı göçebelerin, sınırlarını geçerek ülke içine yaptıkları akınlar ve Çin prensleri veya hükümdârlarının çok defâ birbirlerine karşı giriştikleri saltanat mücâdelelerinde, büyük bir askerî güce sâhip bu göçebelerden yardım aldıkları yazılıdır. Çağımızdan üç bin yıl önceleri Kuzey Çin ülkelerinde görülen, atlı göçebe denen ilk Türkler, daha sonra Hun adı ile târih sahnesine çıkmışlardır.
Mîlattan önce 318 yılında, Kuzey Şansi’deki Çin prensleri, ülke içindeki saltanat kavgalarında “Kuzey Canavarları” dedikleri Hunlardan yardım alıyorlardı. 220 yılında Teoman (Tuman) Yabgu (220-209), Türk boylarını birleştirerek siyâsî birlik kurdu. Çin’deki iç karışıklıklardan faydalanıp, devletin sınırlarını genişletti. Çinlilere çok zor günler yaşattı. Sarı Irmağı geçip, Çinlilerin en büyük dayanağı olan Çin Seddini aştı, Türk atlılarını Çin içlerinde koşturdu.
Oğlu Mete (Motun, Bapatır ve Bahadır da denir), Teoman Yabgu’dan iktidârı, zorla aldı. Mîlâddan önce 209 yılında Hun hakanı olan Mete’nin adı destanlara geçti. Mete (M.Ö. 209-174) Çin Seddini aşıp Çin’e girdi. Asya’nın fethine teşebbüs edip, Büyük Okyanusla, Hazar Denizinin kuzey kıyıları, Sibirya ile Himalayalar arasındaki bölgeyi ele geçirdi. On sekiz milyon kilometre karelik bir alanı hâkimiyeti altına alıp, târihin en büyük imparatorluklarından birini kurdu.
Mete’nin M.Ö. 174 yılında ölümü ile yerine oğlu Gökhan (M.Ö. 174-161) geçti. Gökhan devrinde Hun İmparatorluğunun teşkilâtı daha da kuvvetlendi. Devletin sınırları genişledi. Çin, Hunlara vergi vermek sûretiyle barış politikasını devâm ettirdi. Gökhan, Tanrı Dağlarının doğusunu ellerinde tutan Yüeçileri yenerek batıya sürdü. Hunların doğu komşusu Çinliler, Türkleri askerî güç ile yenemeyeceklerini anlayınca, “Türk’ü Türk’e kırdırmak” politikasını tâkip ettiler. Mîlâddan önce birinci yüzyılda Hunları Doğu ve Batı Hunlar olmak üzere ikiye ayırdılar. Batı Hun Devleti, M.Ö. 48-36, Doğu Hun Devleti ise M.Ö. 48-M.S. 48 yılları arasında hüküm sürdü. Çiçi Hân (M.Ö. 56-36) bölünmeyi önlemek için uğraştıysa da muvaffak olamayıp, Çinliler tarafından öldürüldü. Doğu Hun Devleti, M.S. 48’de Çinlilerin askerî baskı ve siyâsî entrikaları sonucu Güney-Doğu ve Kuzey-Batı Hun İmparatorluğu adıyla ikiye bölündü. Kuzey Hun (38-93), Güney Hun (48-303) devletleri Sienpiler ve Çinliler tarafından yıkıldı. Hunlar batıya ve güneye inerek, târihteki büyük “Kavimler Göçü”nü başlattılar. Batıya gidenlere “Avrupa Hunları”, Hindistan’a gidenlere “Akhunlar” adı verildi.
Avrupa Hunları (M.S. 90-468), Hazar Denizi ile Yayık ve İdil ırmakları arasında kalan geniş bir alana yayıldılar ve bölgede yaşayan kabîleleri de hâkimiyetleri altına aldılar. 375 yılında Balamir komutasındaki Hunlar, akınlarını Avrupa’ya yönelttiler. İdil Irmağını geçen Hun akıncıları, Tuna boylarına kadar gelip, Macaristan’a yerleştiler. Munçuk’un oğlu Attila (445-453) zamânında 447-448 yıllarında Avrupa’da yetmiş kadar şehir ele geçirildi. Hun orduları İstanbul kapılarına dayanıp, Bizans’ı haraca bağladı. 451’de Galya’ya yâni Fransa’ya girdi. Milano ve Parvia’yı da alan Attila, Roma üzerine yürüdü. Papa Üçüncü Leon ve Roma Konsül Heyetinin ricâları ile Batı Roma İmparatorluğu merkezine girmedi (452). Anlaşma yapıp, Roma’dan geriye döndü. Avrupa’da çok kan döktü. “Allah’ın gazabı” da denilen Attila 453 yılında öldü.
Attila’nın ölümünden sonra dört milyon kilometrekarelik geniş bir alana yayılan Avrupa Hunları, taht kavgaları sonucu dağılmaya başladı. Attila’nın büyük oğlu İlek Han (453-454) 454 yılında öldürülüp, yerine diğer oğlu Dengizek (454-496) geçti. Dengizek Han, Hunları birlik içinde toplayarak devleti koruyup, yaşatmak istemesine rağmen muvaffak olamadı. Attila’nın diğer oğlu İrnek, 496 yılında Bizans’a tâbi oldu. Avrupa kavimleri, hunlardan teşkilâtçılığı öğrenip, sosyal ve siyâsî hayatlarına yön verdiler.
Akhunlar (420-567): Büyük göç sırasında Hun Türklerinin bir başka kolu Orta Asya’dan güneye inerek Afganistan, Kuzey Hindistân ve Türkistan’ın bir bölümünü içine alan bölgeye yerleşti. 420 yılında Akhuşunvar’ın kurduğu Akhun Devleti, Kuzey ve Güney Akhunlar olmak üzere ikiye ayrıldı. 496 yılında Güney Akhunlar hükümdârı Toraman zamânında imparatorluk hâline geldiler. Altıncı yüzyılda Göktürk hâkimiyetine giren Akhunlar, 567’de yıkıldı. (Bkz. Akhunlar)
Hunların devlet başkanına “Şan-yü” ve “Tanrıkut” denir ve kutsal kabul edilirdi. Hânedân en soylu ve imtiyâzlı kabîleden gelirdi. Ordu teşkilâtı ikili, dörtlü, altılı ve yirmi dörtlü usûle dayanıp, onluk,yüzlük, binlik ve on binlik düzenleri vardı. Hun ordusu yirmi dört tümenden meydana gelirdi. Hunlar atlı göçebe hayâta alışıp, at eti yiyerek, kısrak sütü içerek, çoluk çocukları ile at sırtında dolaşarak, atlı savaş usûlünü ilk defâ kullanmışlardır. Çok süratli hareket kâbiliyetine sâhib olduklarından, büyük orduları ve vuruş güçleriyle, kendilerinden daha kalabalık yerleşik milletlere üstünlük sağlamışlardır.
Atlı göçebe hayâtın icâbı olarak Hunlar çepken, yelek, şalvar, börk, deri kalpak, tokalı kemer gibi giyim kuşam; sucuk, pastırma, kakaç, kuru kaymak, tarhana, kurut, kavurga, kavut gibi yiyecekler ile kendi buluşları olarak tulum, türgü, deri sofra altı, tuluk, yannık, dağarcık gibi deri eşyâları kulanırlardı. Çok hızlı göç eden Hunlar, çoluk çocukları, davar, sığır ve deve sürüleri ile yedek atları sâyesinde bir iki yıl içinde Çin Seddinden Kafkaslar ve Tuna boylarına ulaşmışlardır.
Hunlar, atlı savaş usûlleri sâyesinde çok kalabalık Çinlileri ve Romalıları yenmişlerdir. Türk savaş usûlü ve giyim kuşamını taklid etmek isteyen Çinliler ve Bizanslılar, koşan at üzerinde geriye ok atma, hünerini bile gösterememişlerdir.
Din adamlarına Şâman derlerdi. Bu bakımdan Hun inancına Şamanizm adı verilmiştir. Şamanların cenâzede, düğünde şiir söyleyen, çişitli konularda fikri sorulan ve aynı zamanda ahâlinin tedâvi işleriyle uğraşan kimseler olduğu sanılmaktadır. Şamanlardan başka olan bilgeler, daha çok tutulurdu. Bunlar, çok bilgili ve tecrübeli kimselerdi. On iki hayvanlı Türk takvimini kullanıp, dört yön ve renk adına göre de teşkilat ve coğrafî tâbirler kullanırlardı.
Hunların hür idâresi altında danışma meclisi mâhiyetinde “Kingeş Meclisi” denilen “Yıllık Dernek, Yığınak” toplanıp, ziyâfetler verilirdi. Bu meclis, hükümdâr seçmek, mevki, damga, ünvân vermek, insan ve hayvan sayımı yapmak için toplanırdı. Bir çeşit devlet meclisi olan topluluk, Türklerin tanışma ve kaynaşmasını da sağlardı.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.