İçel, Akdeniz Bölgesi'nin Çukurova bölümünün batısında ve Doğu Akdeniz havzasının büyük bir bölümünü kaplamaktadır. Yaklaşık 16.000 km2 lik yüzölçümü ile Türkiye topraklarının %2'sini oluşturan çel doğuda Adana, kuzeyde Niğde, Konya, Karaman, batıda Antalya ve güneyde Akdeniz ile kuşatılmış olup bütün coğrafi özellikleri ile tipik Akdeniz ili görünümündedir. 320 56' ve 350 11' doğu boylamları ile 370 26' ve 360 01' kuzey enlemleri arasında bulunan çel topraklarının 3/4'ünün çoğu dağ, yayla (plato) ve dalgalı araziden oluşmuştur. Dağ ve deniz arasında kalan kıyı şeridi batıya gittikçe daralmaktadır. Toroslar bu konumu ile kuzey rüzgarlarına karış bir set oluşturularak tipik Akdeniz ikliminin hüküm sürmesine neden olmaktadır. Yılın yaklaşık 300 günü güneşli geçmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması 18.40'dir. Yaz aylarının ortalama sıcaklığı 25-330, kış aylarının ortalama sıcaklığı 9-150, deniz suyu sıcaklık ortalaması 20.20'dir. Yaz aylarında 280'ye kadar yükselen deniz suyu sıcaklığı uzun süre bu sıcaklığı koruyarak ilde turizm sezonunu uzatan en önemli etken olmaktadır. (Özcan, 1991 : 15)
1.2. YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
Dağlık alanlar kretase, eosen, miosen ve pliosen tortularından ibaret kireç taşı tabaklarından meydana gelmiştir. Ovalar ise IV. zamanda başlamış olanalüvyal birikmeyle oluşmuştur. Sahil boyunca kumullar yer alır.
Toros dağları genç dağlardır. Orta Torosların İçel'de kalan kesimine Bolkar Dağları adı verilir. En yüksek yeri 3524 m. ile Medetsiz Tepesidir. Orta Toros Dağları güç geçit verir. Orta Torosların tek geçidi Gülek Boğazıdır. (1050 m.) ikinci önemli geçit ise Göksu vadisi oluğundaki Sertavul Geçididir. Silifke - Mut karayolu bu geçitten Karaman ve Konya'ya bağlanır.
Taşeli Platosunun Akdeniz ve Göksu vadisine bakan kesimlerinde, yaz aylarında yöre halkanın yaylak olarak kullandığı yaylalar yer almaktadır. Ovalar ise kıyı ile dağlar arasında şerit halinde uzanmaktadır.
Akarsuların rejimleri genellikle düzensizdir. Yüksek oranda mil taşımalarına karşın akarsular, iyi nitelikli sulama suyu özelliğindedir.
Akdeniz kıyısında birkaç set gölünden başka önemli göl yoktur. Silifke ile Taşucu arasındaki Akgöl ve Keklik gölü ile Paradeniz gölünün denizle bağlantılı olduklarından suları tuzludur ve bol balık yaşar. Çamlıyayla'da 10 krater gölünden en büyüğü Çinili Göl'dür. (Aktan, 1989 : 29)
1.3. AKARSULARI
İçel'de bulunan akarsuların su rejimleri dağlar ve platoların bazı bölümlerinin orman örtüsünden yoksun olması nedeniyle genellikle düzensizdir. Yüksek oranda mil taşımalarına karşın akarsular iyi nitelikli sulama suyu özellikleri göstermektedir. (Aktan, 1989 : 31)
1.4. İKLİM
Kıyılarda yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı Akdeniz iklimi, iç kesimlerde ve yükseklerde kara iklimi görülür.
Mersin'de yıllık sıcaklık ortalaması 18.40'dir. 50 yıllık gözlemlerde saptanan en yüksek sıcaklık 400(21.6.1942), en düşük sıcaklık ise -6.60'dir. (6.2.1950). Yaz aylarının ortalama sıcaklığı 25-330 arasında değişmektedir. Sahil kesimi ile sahilden 15-25 km. iç kısımlarda ve yayla eteklerinde 100'ye varan düşük sıcaklıklar görülmektedir.
Kış aylarında sıcaklık ortalaması 9-150 arasında değişir. Bazı yıllar sıcaklık 00'nin altına düşmektedir. Kar yağışı sahil kesimlerde görülmez. 1.1.1950 günü şehir merkezinde 2 cm.lik kar örtüsü ölçülmüştür. Ancak kış aylarında Torosların eteklerinde ve yayla kesimlerinde değişen miktarlarda kar yağışı ve örtüsü olmaktadır.
Deniz suyu sıcaklık ortalaması 20.20'dir. Yaz aylarında 25-280 arasında değişir. Bu mevsimde kuvvetli rüzgarların olmaması nedeniyle dalga yüksekliği çok düşük olmakta, böylece uzun yaz ve sonbahar aylarında denizden istifade edilmesini sağlamaktadır.
İçel'de güney batıdan esen deniz ve kara meltemi, Nisan-Eylül arasındaki altı aylık sürede gündüzleri denizden karaya doğru, geceleri Toroslardan denize doğru esmekte ve sıcak yaz mevsiminde serinletici özellik taşımaktadır. Ortalama rüzgar hızı 2.2. m/sn.'dir. Deniz ulaşımını etkileyen nitelikteki kuvvetli rüzgarlar azda olsa kış aylarında görülür.
Yıllık yağış ortalaması 618.6 kg/ m2'dir. En çok yağış Aralık ayında, en az yağış ise Ağustostadır. Uzun yıllar ölçümlerine göre yıllık kapalı günler ortalama 45.2 gündür. Yılın büyük bölümünde hava açık ve az bulutlu geçmektedir. İçel yurdumuzun güneşlenme süresi en fazla olan illeri arasındadır. Günlük ortalama güneşlenme süresi 7.4 saat olup yaz aylarında bu süre 8-10 saat arasında değişmektedir. Nem ortalaması %72 olup bütün aylarda birbirine çok yakındır. Ortalama nem aylara göre % 65-75 arasında değişmektedir. (Özan, 1991 : 31)
1.5. BİTKİ ÖRTÜSÜ
Kıyı ile 500-600 m. yükseklik arasında görülen maki, Akdeniz bölgesinin yaz-kış yeşil kalan tipik bitki topluluğudur. Defne, yabani zeytin, keçi boynuzu, mersin, zakkum, kocayemiş, böğürtlen, kuşburnu bu kuşakta doğal olarak yetişmektedir.
Makilerden sonra ormanlar başlar. Meşe 100-1000 m., kızılçam 100-1200 m., karaçam 1500 m., sedir ve ardıç ise 2000 m. yüksekliklerde yetişir. 2500 m.den sonra çalılıklara ve otlaklara rastlanır. Göçerlerin yaşam yerleri buralarıdır.
İçel'de 790753 hektar orman alanı vardır. Merkez ilçe Mersin'in Fındıkpınarı, Demirışık, Gözne; Tarsus'un Gülek; Erdemli'nin Şehna, Mühlü ve Kaplankaya; Silifke'nin Çamdüzü, Gelinsuyu, Alibaba ve Göksu vadisi boyları; Mut'un Karanlıkdere, Gülnar'ın Zeyne, Pembecik ve Mollaömerli; Anamur'un Tekedüzü, Göksu ve Pınarlı yöreleri ilin önemli orman alanlarıdır. İlk çağlarda sedir ağaçlarının oluşturduğu zengin ormanları İlk ve Orta Çağ gemicileri, gemi yapımında kullanarak bitirmişlerdir. (Yalçın, 1992 : 45)
II - TARİH
2.1. TARİHÇE
İçel'in Kalkolitik, İlk Tunç ve Orta Tunç çağlarından beri bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmıştır. Yörede Hititler, Asurlar, Fenikeliler, Frikyalılar, Yunanlılar, Selefkoslar, Araplar, Selçuklar, Karaman oğulları ve Osmanlıların kültür birikimi mevcuttur.
I.Ö. 17-22 yy. arasında Hititlerle çağdaş Kizuvatna Krallığı hüküm sürmüş, IÖ 1290-612 yılları arasında Kue Krallığı ve IÖ 546'de Persler yöreye yerleşmişlerdir. IÖ 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender bölgeyi ele geçirmiş, özellikle Silifke ilçesinde etkinliğini sürdürmüştür. Kral Selefkos Nikador, adını bu ilçeye vererek hükümranlığını IÖ 100 yılına kadar devam ettirmiştir. IÖ 66 yılında Roma İmparatorlarından Pompeus, korsanların işgalindeki Mersin ve çevresini zaptederek Soloi şehrini kendi adına izafeten Pompeipolis olarak değiştirmiştir. Böylece Kilikya ve Selefkoslar ülkesi bir Roma eyaleti olmuş, daha sonra doğu bölgesi Antonius'a verilmiş ve onun yönetiminde Tarsus ile çevresi zenginleşerek bir bilim merkezi olmuştur. MS. 330 yılına kadar bir yükselme devri yaşayan bölge imparator Julyanus döneminde (361-363) putperestliğin resmi din olması ve Hıristiyanlara baskı yapılması nedeniyle büyük karışıklıklar yaşamıştır. İlk Kral arcadius zamanında Kilikya eyaleti üçe bölündü: Silifke, Tarsus ve Anavarza şehirleri merkez seçildi. Bu dönemde Neapolis (Kanlıdivane) şehri kuruldu. Bizans döneminde şehirleşme gelişmiş daha sonra İslam orduları Kıbrıs'ı ve Silifke'yi, Muaviye döneminde de Kilikya'yı ele geçirmişler. Ancak bir süre sonra Bizanslılar bölgeyi egemenlikleri altına almıştır.
Bölgenin 705 yılında İslam Orduları tarafından tekrar ele geçirildiği ve 250 yıl süre ile egemenliklerini sürdürdükleri bilinmektedir. Çok kısa bir süre Selçukluların elinde kalan İçel, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak Mısırlı Mehmet Ali Paşa ayaklanması sırasında Mersin ve çevresi İbrahim Paşa tarafından ele geçirilmiş, 1839 Kütahya Anlaşması ile Osmanlılar yeniden egemen olmuşlardır.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında Içel7de müstakil mutasarrıflık ve Sancak kurulmuş, Sancağın Merkezi Silifke ve bir süre de Ermenek olmuştur.
Önceleri Tarsus İlçesi Gökçeli bucağına bağlı olan Mersin 1850 yılında Bucak Merkezi olmuştur.
1864 yılında Mersin'de Kaza Teşkilatı, 1894 yılında da merkezi Mersin olan ve Mersin ile Tarsus'u içine alan Adana vilayetine bağlı Sancak Teşkilatı kurulmuş, 1915 yılında müstakil mutasarrıflık olmuştur.
I.Dünya Savaşı'ndan sonra 1918 yılında tüm Çukurova'yı işgal eden Fransız ve İngilizler, Kurtuluş Savaşı sonunda Ankara anlaşması ile 3 Ocak 1922'de Mersin'i terk etmişlerdir.
1924 yılında Mersin Vilayeti kurulmuştur. 1933 yılında Merkezi Silifke olan İçel Vilayeti lağvedilerek Silifke, Anamur, Gülnar, Mut ilçeleri Mersin'e bağlanmış ve vilayetin adı İçel olarak değiştirilmiştir.
1954 yılında Erdemli, 1989 yılında Aydıncık, Bozyazı ve Çamlıyayla ilçelerinin kurulmasıyla İçel'in merkezi ilçe Mersini ile birlikte 10 ilçesi vardır. (Çıplak, 1993 : 387)
2.3. ADI NEREDEN GELİYOR
Güney Anadolu'da Toros Dağlarıyla Doğu Akdeniz arasında kalan alana İçel denir. Silifke ilçesi, İçel alanının merkezi kabul edilir. İlk kez 12. Yüzyılda Göksu ırmağının iki yanındaki bölgeye Türkler "İçel" demişlerdir. Buranın, dağlar arasında girilmesi ve görülmesi güç bir yer olduğu için Konya Selçukluları tarafından "IÇ-EL" diye isimlendirilmiştir.
III - EKONOMİ
İçel, Antik Çağlardan beri özelliğini koruyan limanı, sanayi tesisleri, dış ticareti geliştirmek için Serbest bölgesi, verimli topraklar ve ılıman iklimi, Ortadoğu ve Akdeniz ülkelerinden kara, hava ve deniz bağlantısı ile dış dünyaya açılan bir kapıdır.
İçel'in ekonomisi, turizm, liman ve transit taşımacılık, Serbest Bölge endüstri, ticaret, tarım(tarla ve bahçe tarımı - seracılık), meyvecilik, su ürünleri ve ormancılık, hizmet sektörlerinden oluşmaktadır.
3.1. TARIM
İçel, 1.585.300 hektar araziye sahiptir. Bunun 406.000 hektarı tarım arazisidir. Tarım arazisinin de 272.500 hektarı da kuru, 133.500 hektarı sulu tarım alanıdır. İçel arazi yapısı ile tarımsal çeşitlilik sunan bir özelliğe sahip olup Narenciye (Turunçgil) üretiminde ülke ekonomisine katkıda önemli rol oynamaktadır. Narenciye tarım nüfusunun %38'inin geçici kaynağı ve yaşam tarzıdır. İlimizde yetiştirilen diğer meyveler ise çilek, üzüm, kayısı, elma, şeftalidir. İçel'in simgesi olan muz 183 hektar gibi küçük bir alanda yetiştirilir. Sebzelerden de domates, biber, kabak, salatalık, taze fasulye ve patlıcan yetiştirilir.
Günümüzde sebze ve meyveciliğe yönelik seracılık önem kazanmış olup 57637 hektar alanında üretim yapılmaktadır.
Tarla ürünlerinden en önemlileri, buğday, mısır, fasulye, mercimek, nohut, pamuk, susam, yer fıstığı.
Tarımsal işletmeler, çoğunlukla küçük ve orta boy işletmelerden oluşmaktadır. İlin tarımsal işletme sayısı 100.000 dir. Özellikle tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı, köyden kente göçü hızlandırmakta, bu oluşumda, kentte açık işsizliğe neden olmaktadır. (Artan, 1995 : 49)
3.2. HAYVANCILIK
İlimiz, hayvancılık konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. Büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan beslenir. Ayrıca ilimizde arıcılık da gelişmiştir.
Son yıllarda uygulanan "teşvikler" ile de ikinci uğraş konusu olan hayvancılıkta ilerlemeler gösterilmiştir. Yerli ırklar yerini verim kalitesi yüksek olan kültür ırklarına bırakmıştır. %20 faizli besicilik kredisi, sun'i tohumlama çalışmaları gelir. Uygulamalar bu sektörün gelişmesi açısından yararlı sonuçlar vermiştir. ( Artan, 1995 : 51)
Anamur/Kızılaliler ve Sarıaliler Kaklık Koruma Alanı.
Mut/Kestel Dağı Yabankeçisi Koruma Alanı.
Göksu Deltası, Akgöl ve Paradeniz Su Kuşları Koruma Alanı
Silifke yöresinin önemli yaban hayatı kaynağı dünyanın en önemli kuş göçü yolu üzerinde bulunan Göksu-Akgöl Paradeniz kuş cennetidir. Türkiye'nin ikinci sulak alanı olan bu bölge, 365 tür kuşun, yerli, mevsimlik kuluçka dönemi veya dinlenme maksadıyla uğrak yaptığı yerdir. Orman Genel Müdürlüğünce Av Koruma Sahası olarak ayrılmış daha sonra Bakanlar Kurulunca "ÖZEL ÇEVRE KORUMA ALANI" ilan edilmiştir.
Taşucu'ndan Deltanın içine kadar araçla girmek mümkündür. Bu kesimden Akgöl ve çevresindeki kuşlar görülmektedir. (Başal, 1993 : 78)
3.3. SANAYİ
İçel, tarım üretiminin kendine yeterli üretim politikası yerine, üretim fazlasını satan bir yol izlemesi sonucunda, tarım-ticaret sektörü birlikte gelişmeye başlamıştır. Tarıma bağlı sermaye birikimi, uzun vadede sanayi sektörünün gelişmesinde etkili olmuş ve bu sektörler sürekli birbirlerine bağımlı ve dayanışma içinde büyümüştür.
8 yıllık süreç içerisinde Mersin'deki sanayi sektörü gelişmesine en ağırlıklı konumu gıda sanayinin oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu sektör içerisinde ihracata yönelik ürünler; hububat, bakliyat ve narenciyedir. Yaş sebze meyve ambalajlaması mevsimlik olmasına rağmen, önemli bir konuma sahiptir.
Son yıllarda bölgede, konfeksiyon alanında büyük gelişim gözlenmektedir. Bölgede ortalama 300-350 konfeksiyon atölyesi faaliyet halindedir. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, bu kuruluşların ihtiyacı olan kalifiye eleman ihtiyacının karşılanması amacıyla, iş garantili konfeksiyon sanayine makinacı yetiştirme kursları düzenleyerek sektörünün gelişimine katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
3.4. ORMANCILIK
İçel ili zengin bitki örtüsünün en önemli göstergelerinden biri de deniz seviyesinden 1700-2000 metre yüksekliklere kadar görülen ormanlık alanlardır. Makiler orman zonu ile karışmış durumdadır ve diğer bitki toplulukları için de yaşama ortamı oluşturmaktadırlar. İl de ormanlık sahanın büyüklüğü konusunda farklı ifadelere rastlanmıştır, ancak Mersin Orman Bölge Müdürlüğü'nden alınan bilgilere göre ilde 803.984 hektar orman alanı olduğu ve il topraklarının %52'ye yakın bir oranda orman rejiminde bulunduğu görülmüştür.
3.5. ENERJİ ÜRETİMİ
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. tarafından hazırlanan raporların ve haritanın incelenmesi sonucu İl'de elektrik üretimi, iletimi ve tüketimi hakkındaki veriler derlenmiştir. Bu çalışma sonucunda ilde bulunan enerji kaynakları:
Anamur, Gezende, Zeyne ve Silifke santrallarının TEAŞ hidrolik santralları.
Lamas-Gökler ve Berdan hidrolik santralları.
3.6. İHRACAT
Karayolu ve deniz yolu ile yapılan ihracatta ağırlık deniz yolundadır. Mersin Limanı ülke genelinde önemli bir yer işgal etmektedir.
İlimizde ihraç edilen ürünler; pamuk, narenciye, domates, kavun, karpuz, bakliyat, sanayi ürünleri, cam ve cam mamulleri, dokuma, giyim sanayi ürünleri.
3.7. İTHALAT
İthal edilen ürünlerin başında akaryakıt gelmektedir. Akaryakıttan başka hayvansal ve bitkisel yağ, kimyevi gübre, hububat, zirai mücadele ilacı, ağaç mamulleri ithal edilmektedir. Mal aksam ve parçaları ile iş makineleri ve mekanik cihazlar ithalatı da önemli bir yer tutmaktadır. Bu dalda en fazla ithalat yapılan ülkeler Almanya, ABD, Japonya ve İngiltere'dir.
3.8. MERSİN LİMANI
Mersin limanında toplam 7 milyon/ton yükün %67'si ihracata yönelik olduğu için yurt ekonomisine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Son yıllarda yüklerin daha fazla başka limanlara kaymasından dolayı 8 nolu rıhtımın -14m draflı 270 m uzunluğunda xxxxxxxx ana gemilerini alabilecek kapasiteye çıkarılması için çalışmalar devam etmektedir.
DENİZCİLİK VE TRANSİT TAŞIMACILIK:
Mersin Limanı Transit Taşımacılık ve Serbest Bölge, İçel'in ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Karayolları, Türkiye'nin her yerine uzanan demiryolları, Mersin, Taşucu, Anamur deniz sınır kapıları ile yurtiçi, yurtdışı ve Ortadoğu ülkelerine ulaşım olanaklarının bulunduğu İçel, Mersin Serbest Bölgesi ile de uluslar arası ticarette geniş boyutlar tanınmıştır. (Mersin Limanı ve Serbest Bölgesi hakkında geniş bilgiler ayrı bölümlerde verilmiştir.)
IV- KÜLTÜR
4.1. YÖRÜKLER VE TÜRKMENLER
Hayvancılıkla geçinen konar göçer Oğuz Türkleri'ne yörümek (yürümek)ten uyarlanan Yörük adı, köyler kurarak yerleşen veya yarı göçebe durumuna gelen Türkmenlerin yanında, göçebe Türkmenleri için ve onların "Göçer" veya "Yörük" olduğunu ifade etmek için kullanıldı. Oruç Bey Tarihinde Yörükler için göçer Yörükler ve Oğuz tayfası, göçebe Yörük tayfası deyimleri geçer. Fatih ve Kanuni devri kanunnamelerinde bu kelimeye rastlanır. Yörük sözünün göçebe Oğuz Türklerine ifade edişi yalnız Anadolu ve Rumeli için söz konusudur. Öteki Türk ülkelerinde bu kelime bilinmez. Nitekim Kaşkarlı Mahmut, Oğuz göçebelerine "Türkmen" diyordu. Osmanlı belgelerinde, Halep ve Şam Türkmenlerine, Halep ve Şam Yörükleri dendiği de bilinir. Ayrıca Türkiye'ye gelen Bulgar Türklerinden göçebe olanlarına da Yörük denmiştir. Toroslarda Akseki ile Hadim arasında, Türkçe konuşan ve Türk töresine sahip bulunan Kürt Yörükleri vardır. Selçuklular ve Osmanlılar Türk göçebelerini sistemli bir şekilde toprağa yerleştiremeye çalıştılar. Bunun için tımar ve zeamet sisteminden yararlandılar. Orhan Gazi ve Yıldırım Beyazıt devrinde, derbentlerin korunması ve ordunun güvenliği bakımından Rumeli'ye birçok Yörük yerleştirdi. Kıbrıs'a da Yörük gönderildi. Anadolu ve Rumeli'deki Oğuz boy ve oymak adları (Avşar, Bayat, Kayı, Kınık, Bayındır, Çepni, Karkın, Beydili, Yiva, Iğdur, Yüreğir, Dodurga, Yabırlı, Akaevli, Karaevli) bu yerleşmeleri gösterir. Bugün yerleşik hayata geçen Yörükler gittikçe artmaktadır.
Yörükler, kışlakları, yaylaları, güzlükleri ve belirli gidiş yoları olan bir düzen içinde yaşıyorlardı. Yörüklerde, yaylaklar oymakların malıdır. Herkesin hayvanı burada serbestçe otlar. Kışlaklardaki ve yaylaklardaki evler ve çevrelerindeki küçük bahçeler ile hayvanlar kişilerin malıdır. Bu çadır ve bahçeye yurt yeri denir. Hayvanların karışmasını önlemek üzere vurulan damgalara döküm, dövme, döğme denir. Göktürk yazıtları arasındaki Tonyukuk kitabesinde bu damgadan Töyün olarak söz edilir. Bir işaret de hayvanın kulağının çentilmesidir. Buna Yörükler "En" derler. Yörüklerde eskiden mirasın örfi hukuka göre paylaşıldığı anlaşılıyor. Koyun, keçi, sığır, deve, at besleyen Yörükler, yaylak ve kışlaklarında buğday, arpa, mısır ve bazı sebzeler yetiştirirler. Süt mamulleri ve et esas gıdalarıdır. Giyim ve ev eşyalarını kendileri dokurlar, fakat kapalı bir ekonomi içinde değildirler. Köy ve kasabalardaki pazara iner, ürünlerini satarak kendi ihtiyaçlarını satın alırlar. Yaylaklara gelen celeplere hayvanlarını satarlar. Bazı oymaklar, yayla yakınında mandıra kuran peynircilere süt satarlar.
Osmanlılar devrinde de aynı şekilde yaşarlar ve develeriyle şehirler arasında yük taşırlardı. İstanbul gibi büyük şehirlere buğday vb. tüketim maddelerini devleriyle Yörükler çekerdi. Yörük kadınları evin bütün işleriyle su getirme, odun bulma, hayvanları sağma; erkekler ise gece yaylıma çıkarılan koyunlar ve develeri gütmekle uğraşırlar. Keçi besleyen Yörükler keçe çadırı bırakarak kıldan yapılmış kara çadıra geçmişlerdir. Köylere geçince mutaflığı, çulculuğa, halıcılığa devam eden Yörükler çoktur. Kubbe şeklindeki çadırın ağaç kısımlarını (derim) yapan oymaklara "Evciler" denirdi. Yörüklerde sınıf ve tabaka ayrımı belli değildir. Eskiden Yörükler arasında torunlar adı verilen soylular olduğu söylenir. Yörüklerde aile, erkek egemenliğine dayanır. Yörüklerde esas evlilik şekli tek evliliktir. Genellikle evlenen çocuklar babalarıyla birlikte yaşar ve bu yüzden büyük aileler meydana getirirler. Yörükler, amca kızı, dayı kızı gibi yakın akrabayla da evlenirler.
Yaylak ve kışlaklarda bir soyun yaşadığı alana Oba denirdi. Bu terim zamanla kaybolmuş ve yerini mahalle kelimesi almıştır. Bir veya iki oba halkına oymak denir. Osmanlı devrinde oymakların başında birer Kethüda vardı. Yörükler buna Kahya derler. Birkaç oymağın birleşmesinden maydana gelen topluluklara Boy adı verilir ve başlarındaki beylere Boybeyi denir. Bunlara ve daha büyüklerine Yörük Başbuğu da denir. Birkaç boyun birleşmesinden Ulus meydana gelir. Osmanlılar devrinde, Boz Ulus ve Kara Ulus vardı. Bunların başlarına Ulus Beyi denirdi.
Yörükler genellikle Sünni Müslümanlardır. Alevi olanları da vardır. Yörükler arı ve duru bir Türkçe konuşurlar. Zengin bir folklörleri vardır.
Eskiden Yörük göçleri baharda yapılırdı. Göçten önce hazırlıklar yapılırdı. Oymak ve boy başkanları ne gün göçüleceğini bildirirdi. Bütün eşyalar devlere yüklenir, üzerlerine kilim atılır, develerin alnına süsler, küçük ve büyük aynalar takılırdı. Kervanın başına en yeni elbiselerini giymiş gelin, elinde kirmanı, yün eğirerek giderdi. Çevrede ata binmiş genç erkekler silah atarak yaylar yollarını geçerdi. Konak yerlerinde kışlak ve yaylaklarda herkesin yeri (Orun) eski Türk töresine göre olurdu. (Öz, 1988 : 32)
Yörük Çadırı (Kara Çadır)
Binlerce yıldan bu yana bölgede üretilen ve antik yazarların "Cillicium" (Kilimin kaynağı olabilir.) olarak adlandırdıkları "Kara Çadırlar" yaşamlarını hayvancılıkla sürdüren, yazın serin yaylalara, kış mevsiminde ise ılık ovalara göç eden eski konar-göçer Türklerin barınağı olmuştur. Keçi kılından kaba olarak dokunulan kara çadırın; sıcağı, soğuğu ve suyu izole edebilmesi, istenilen yere kolayca taşınabilmesi nedeniyle çok kullanışlıdır. 1,2,3,4,5,7 direkle kurulur. Oymak başının, aşiret başkanının çadırı en çok direği bulunan çadırdır. Çadırın içi yatılacak, oturulacak, yemek yenilecek bölümler olarak düzenlenmiştir. Düğünlerde gelin ve güvey için beyaz çadır kurulurdu. Çadır kelimesi, Türkçe "Çat" kökünden gelir.
4.2. İçel Yöresi Halk Oyunları
İçel yöresinde oyunlar, Silifke yöresi ve Çukurova yöresi olarak iki bölümde incelenir.
Silifke Yöresi Oyunları
Silifke, Mut, Anamur ve Gülnar ilçelerinde oynanır ve kendi aralarında ikiye ayrılır.
Silifke Oyunları: Hareketlerindeki kıvraklık, müziğindeki canlılık nedeniyle görsel, işitsel ve duygusal özellik taşır. İlçelere göre oyuncuların giysileri, müziğin sözleri değişiklik gösterir. Çalgı olarak davul, keman, klarnet kullanılmaktadır. Önemli oyunlar; Silifke zeybeği, portakal zeybeği, yayla yolları, keklik, Silifke'nin yoğurdu, Anamur yolları, tanışman, kullar olam, çay zeybeği, tıbıllı, sallamadır. Bu oyunlar genellikle kaşı kullanılarak dört erkek, dört kızla oynanır.
Kırtıl Köyü (Tahtacı Oyunları): Daha çok Silifke'nin Kırtıl köyünde oynandığı için bu ad verilmiştir. Her ilçede Tahtacılar tarafından çalınıp oynanır. Hareketleri ve müziği ilçelere göre değişiklik gösterir. En önemlileri mengi, samalı, keklik mengesidir.
Çukurova Yöresi Oyunları
Bölgesel olmayan bu oyunlar, diğer illerin folkloruyla yakından ilgilidir. Çevrede oynanan halaylar, horlar ve halebi oyunları bu bölümün içine girer. İlde en çok Mersin, Tarsus, Erdemli'de oynanır. Belirgin bir kıyafet düzeni yoktur. Çiçekdağı, şirvani, korki, acem (gelin alma), üçayak, Toros halayı, Tarsus halayı Çukurova yöresi oyunlarının çeşitlerindendir. Bu oyunlar davul zurna eşliğinde oynanır. (Öz, 1988 : 34)
4.3. Giyim Kuşam
Yörenin giyim kuşamında, öteden beri değişik etkiler görülmüştür. Ekonomik durumdan, etnik ayrılıklardan, doğa koşullarından kaynaklananlar bunların başında gelir. Yörüklerin önemli bir bölümü yerleşik yaşama geçmişse de, yaşamın her alanında ve giyim kuşamda geleneksel özelliklerini büyük ölçüde korumaktadırlar.
İçel'in köylerinde kadınlar, özellikle yaz mevsiminde şalvar ve üzerine uzun kollu yakasız renkli bluz giyerler. Başlarına da tülbent denilen beyaz örtü veya renkli boncuklarla işlenmiş yağlık bağlarlar. Erkekler ise ceket ve kasket kullanılır. Kışın yaşlı kadın ve erkekler boyunlarına çalma denilen geniş ve uzun boyunbağı bağlarlar.
Yörük kadınları üç etek adı verilen elbiseler giyerler. Altına da göz alıcı renklerden yapılmış şalvar çekerler, bluz yerine ceket kullanırlar. Başlarına renkli poşu bağlarlar. Yörük giysilerinin hemen tümü dokumalardan yapılmaktadır. Yazlık giysiler, ince ve boyanmamış ipliklerden dokunur. Kışlıklar dokunduktan sonra sıklaşması için suda çiğnenir. Buna depme denir. Sonra karaya boyanır. Giysiler parçalar katlanarak değil de, üst üste getirilerek dikilir. Kadın başlıklarında kalın dokuma poşular egemendir. Kimileri poşunun altına, alnı kapatacak biçimde, kimileri de üstüne yağlık bağlarlar. Ak, mavi ya da sarı, uzunlamasına çizgili gömlek giyilir. Yaz mevsiminde erkekler pantolon veya şalvar üzerine gömlek giyerler. Dağ köylerinde bu gömlekler üzerine yün kazaklar giyilir. Buralarda el dokumacılığı gelişmiştir. Pamuklu düz ve çizgili bezleri dokuyup, kendilerine giysi dikerler. Ayakkabı olarak çarık ve yemeni giyilmez olmuştur. Kentleşme hareketi modern kıyafetin en uzak köylere kadar girmesini kolaylaştırmıştır. Günümüzde erkeklerin pantolon, ceket giymeleri, başı açık bulunmaları bölgenin alışılmış kıyafeti olmuştur. Kadınlar şalvar yerine entari, ceket yerine manto kullanmaya başlamışlardır. (Develi, 1991 : 246)
4.4. El Sanatları
İçel yöresinde iğne oyası ve kilim dokumacılığı yaygındır.
Erdemli'de dağ köylerinde göçebe olan Türkmenlerin (Yörük) yaşama biçimini yansıtan motiflerle dokunan kıl heybe, çuval ve kilimler üretilmektedir.
Silifke'de halk eğitim merkezinin açtığı kurslarda makrome, tül-bez, seramik çiçekler; Say Mahallesi'nde sıcak döğme, demir araç ve gereçler, ayrıca evlerde nakış, piko, trikotaj işleri; Akdere ve Işıklı köylerinde sepet, bıçak, çatak, bıçak ve kavak; Kırobası, Sarıyadın, Karadedeli, Hasanaliler köylerinde çul, çuval vb. dokumalar yapılmaktadır.
Gülnar'da Kazanlı ve Saray Mahalleleri'nde bölgeye özgü halılar kilimler dokunmaktadır.
Mut'da kilim dokumacılığı çok yaygındır. Kıldan dokunan bu kilimler geometrik ve bitki motifli olup, renk uyumları çok güzeldir. Bu kilimler desenlerine göre değişik adlar alırlar: "Mor Ayak", "Yürek sütü" gibi. Dağ köylerinde koyun ve keçisini otlatan çoban boş zamanlarını ya kaval çalarak ya da ağaçtan yaptığı tek mil ile çorap örerek, ip eğirerek geçirir. Özellikle Hacıahmetli köyünde dokunan kıl heybe, kilim ve çullar; renk, desen ve dokunuş bakımından yörenin bütün özelliklerini taşır. Mut'un yakın köylerinde genç kız ve kadınların işledikleri beyaz danteller de çok ünlüdür.
Bozyazı'da boncuktan çanta, kolye, bilezik, su kabağından biblolar, abajurlar yapılmaktadır.
Anamur'da Bozdoğan, Güleç, Karalarbahşiş köylerinde koyun yününden bölgeye özgü desenlerle karakteristik "Ala Kilim" ve seccade dokunmaktadır.
Tarsus'da Halk Eğitim Merkezi ve Kız Meslek Lisesi öncülüğünde kamıştan biblo, buğday sapından tablo ve benzeri eşyalar yapılmaktadır.
Çamlıyayla'da, Sebil'de yapılan iğne oyaları yörenin en özgün etnoğrafik eserleridir. Biçimlerine göre bu iğne oyaları "Kızlar Coşturanı", "Mindilli", "Adalya", "Menekşe", "Sevda Çiçeği", "Kayıklı", "Karpuz Çiçeği", "Berber Aynası", "Elma Çiçeği", "Gül Domuru" gibi adlarla anılmaktadır. (Dulkadir, 1985 : 79)
4.5. Evlenme, Düğün
Düğünler oğlan tarafının ekonomik durumuna göre çoğunlukla gösterişli bir biçimde ve bayram havası içinde yapılmaktadır. Bölgede "Başlık Alma" geleneği yoktur. Köylerde delikanlı, kızı görücü göndererek ister. Kız evi vermezse ve kızın evlenmeye gönlü varsa oğlan tarafından kaçırılır.
Görücüler, oğlanın anası, kız kardeşi ve diğer akrabaları yaşlı, hatırı sayılır kadınlardan seçilir. Kız verildikten sonra akrabalar, komşular çağrılır ve şerbet ikram edilir. Nişanda nişan yüzüğünden başka gelin kıza çeşitli altınlar takılır. Düğünden önce oğlan evi tarafından kızın annesine, babasına, kız kardeşlerine ve diğer akrabalıdan giyecek türünden hediyeler gönderilir. Kız evi de oğlana, annesine, babasına ve akrabalarına yanı tür hediyelerle karşılık verir.
Köy düğünleri genellikle üç gün sürer. Geceli gündüzlü davul zurna eşliğinde şenlikler yapılır. Düğün sevincini bütün köy yaşar. Bu tür düğün törenleri şehir merkezinde tümüyle kalkmıştır. Açık alanlar veya kapalı salonlarda yapılan bir akşamlık eğlenceler ile düğün yapılır. Bölgede resmi nikah olmadan kız verilmemektedir. Dini nikah resmi nikahtan sonra yapılır. (Alptekin, 1989 : 32)
4.6. Yöre Mutfağı
İçel yöresinin kendine özgü, lezzetli yemekleri vardır. Yemeklerde bulgur ayrı bir önem taşır. İçli köfte, çiğ köfte, yeşil mercimekli köfte, topalak, batırık, kısır yemeklerinin temel maddesi bulgurdur. Et ve sebze yemekleri çok çeşitli ve lezzetlidir. Sebze yemeği olarak ekilen sebzelerin yanında kendiliğinden yetişen ebegümeci, kuzukulağı, ısırgan, gövelez, kenger, mantar, gırnaz, sirken, hindiba, semizotu gibi otlardan değişik yemekler yapılır. Ayrıca boş dolması, sürtme makarna, övelemeç, bumbar dolması, soğan bastı, keşkek, kulak çorbası, börülce çorbası, döğme pilavı da önemli yöre yemeklerindendir.
İçel mutfağının temel özelliği bol baharatlı yemekleri ve tatlılarıdır. En önemli tatlıları cezerye, paluza, samsıra, bandırma, tak tak helvası, künefe, kerebiç, pekmez ve yoğurt helvasıdır.
Bölgeye özgü lagos balığı, şiş, tava, ızgara olarak İçel mutfağında ayrı bir önem taşır. Son yıllarda bölgeye özgü tantuni ile ciğer kebabı, şiş kebabı, lahmacun ve Adana kebabı bütün lokantaların vazgeçilmez yemeklerinden olmuştur.
Sac üstünde yapılan börek, sıkma ve mantı, yöre mutfağının vazgeçilmez yemekleridir (Öz, 1988 : 59)
V. TURİZM
Coğrafi konumu ve çok eski dönemlere kadar uzanan geçmişi ile önemli bir yerleşim yeri olması İçel'e turizm açısından çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu coğrafi konumu, tarih ve kültür biriminin sağladığı avantajlar İçel'in turizm potansiyelinin oluşumunda en belirgin etkendir.
32 km.lik kıyı bandında yer alan çok sayıda tarihi, arkeolojik ve doğal sit alanları arasında özellikle Mersin merkezine ilk yerleşim yerlerinden olan Yumuktepe ve Soli harabeleri; Anamur'da Anamuryum harabeleri ve Mamure Kalesi; Aydıncık'ta Dört Ayaklı Anıt Mezar; Bozyazı'da Arsione, Nagidos ve Softa Kalesi; Edemli'de Kanlıdivane harabeleri, Ayaş, Korikos, Adamkaya Kabartmaları; Gülnar'da Meydancık Kale; Mut'ta Alahan Manastırı; Silifke'de Cennet - Cehennem, Silifke Kalesi, Tekir Anbarı, Jüpiter Tapınağı, Aya Tekla, Holmi Öreni, Silifke Afrodisyası, Uzuncaburç, Olba; Tarsusta Kleopatra Kapısı, Gözlükule höyüğü, Aziz St. Paul Kuyusu, Donuktaş, Roma Yolu en önemlileridir.
Bütün bu arkeolojik tarihi serlerin yanında binlerce yıllık bir yerleşim bölgesi olmasının sonucu olarak ortaya çıkan kültürel ve folklor değerler arasında el sanatları, Yörük örf ve adetleri, mutfağı, halkoyunları, türküleri, ezgileri ile İçel'in çok farklı ve renkli bir görünüm vermektedir. Özellikle eski İçel adı verilen Taşeli yöresinde yöreye özgü tipik folklor özellikleri bulmak mümkündür. Halkoyunları, türküleri, mutfağı, gelenek görenekleri, el sanatları ile bu bölge turizm açısından çok önemli konumdadır.
Ayrıca alternatif turizm imkanı sunabilecek diğer doğal kaynaklar ise yaylalar, trekkıng ve kış sporu için Bolkar dağları, yat turizmi için doğal koylar ve sağlık turizmi için şifalı su kaynaklarıdır.
Bütün bu özellikleri ile turizm açısından önemli bir potansiyel oluşturan İçel'de 1988 yılından itibaren Turizm Bakanlığınca planlama çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmaların en önemlisi Erdemli-Limonlu'dan başlayarak Antalya il sınırına kadar uzanan Batı İçel Kıyı Kesimi Nazım mar Planı olup bu planlamada 193.380 hektar alan turizme ayrılmıştır. Bu alan içinde 50.000 yatak oluşturulması plânlanmıştır. Ayrıca Melleç, Ortaburun, Ovacık ve Kargıcak turizm merkezlerinde toplam 29.500 yatak öngörülmüştür. Bu plan çalışmalarının dışında daha önce ilan edilen 1 nolu turizm merkezi ile Erdemli - Mersin turizm alanı 1993 yılında iptal edilmiştir. Mersin - Adana kıyı kesiminde kalan Doğu Akdeniz Bölgesi turizm açısından önemli bir potansiyel olarak görünmektedir. Yeni Köyden başlayarak Adana - Seyhan Nehrine kadar ulaşan yaklaşık yer yer 2-3 km. derinliğinde kumsal ve ormanlık alanın Bakanlar Kurulu Kararı ile Turizm Merkezi olarak 23.9.1997 tarihinde ilan edilmiştir. Bu alanın turizme açılması yöre turizmine büyük canlılık getirecektir.
Ancak kentimizde bir havaalanının olmayışı, yukarıda belirtilen zengin turizm potansiyeline rağmen, bölgemiz henüz kitle turizmine açılamamış ve tarım, sanayi, ticaret sektörlerinde gelişme göstermiştir. Bu sektörlerdeki gelişmeler turizm sektörünü de etkilemiş ve böylece Bölgemiz, "İş Turizmi" yönüyle 1970 yıllarının sonunda önem kazanmıştır. Daha sonra 1980 yılında Mersin Limanı'nın Orta Doğuda taşıdığı fonksiyonun artması, aynı yıllarda Türkiye'deki transit karayolu taşımacılığının Bölgemizde yaygınlaşması 1988 yılında Mersin Serbest Bölgesinin faaliyete başlaması ile de belirgin bir artış göstermiştir.
İçel'de Turizm Yatırım Belgeli ve Turizm işletmesi Belgeli çok sayısal tesis ve işletme bulunmaktadır. Turizm Yatır Belgeli 42 tesiste 4825 yatak vardır. Önümüzdeki yıllarda devreye girecek 24 tesiste 3133 yatak eklenecektir. Özetle 2 yıl içinde İçel yaklaşık 8000 yatağa sahip olacaktır.
İçel'de 9 adet yeme-içme tesisi mevcuttur. İlimizin tanıtımı ve pazarlamasında önemli işlevi olan 21 adet işletme belgele Seyahat Acentası bulunmaktadır.
Turizm Bakanlığı'ndan belge almamış ancak, özellikle iç turizme hizmet veren çok saygıda konaklama ve yeme-içme tesisleri de (otel, motel, pansiyon, kamping, lokanta vb.) mevcut olup bunlar yaklaşık 19.000 yatak kapasitesine sahiptir. Ayrıca 210 km.lik kumsalda 65 adet doğal ve düzenlenmiş plajlar vardır.
1996 yılında Turizm İşletmesi Belgesine sahip tesislerde geceleme sayısı toplam 312.900 olup bunun 67.400 yabancı gecelemedir. Aynı yıl doluluk oranları ortalama %41 olarak gerçekleşmiştir.
1996 yılı içinde İçel'de bulunan ören yerleri ve müzeleri 280.000 kişi ziyaret etmiş ve toplam 7.500.000.000 Tl gelir sağlanmıştır. Ayrıca deniz sınır kapılarında (Mersin, Taşucu, Anamur) aynı yıl içinde yerli-yabancı yaklaşık 200.000 kişi giriş-çıkış yapmıştır. Bölgemizi ziyaret eden yabancı turistler 1997 yılı verilerine göre sırasıyla şöyledir: Almanya, İsrail, Fransa, İngiltere, Bağımsız Devletler Topluluğu, Suriye,Ürdün, Lübnan ve KKTC kökenli olup ortalama kalış süreleri 5 gündür. Ayrıca son 2 yıldan beri Hollanda ve Belçika karavancılar 50'şer gruplar halinde ilimizde 3 gün kaldıktan sonra Doğu Anadolu'ya geçmektedirler. (Anonim, 1994 : 152)
5.1. KÜLTÜR TURİZMİ
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İLİN KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ
Yumuktepe kazılarını başlatan Prof. Garstang Mersin'i dünya tarihi içindeki yerini yeniden yazdı. Yumuktepe ve Gözlükule höyüklerine yapılan kazılarda yöre tarihini aydınlatan pek çok eser ortaya çıkmıştır. Özellikle Yumuktepe'de 1993 yılında yeniden başlayan kazılarda Neolitik çağdan bu yana 8000 yıllık kesintisiz, Osmanlı Dönemine kadar yerleşim olması insanlık tarihi açısından eşsiz bir olgudur.
Bölgemiz coğrafyası bakımından, bir yandan Doğu Uygarlık ile Suriye ve Mezopotamya ile ilişkiler içinde görülür. Batıdan gelen kültürel baskılar deniz yolu ile gelen Girit, Yunan ve Roma Uygarlıklarıdır. Yine deniz yolu ile Kilikya'nın Mısır ve özellikle komşu kapısı sayılan Kıbrıs ile kültürel alış-veriş sürdürülmüştür. Bölgemizin dağlık kısımlarında "kale kentler" yer alır. Planlı ve geniş yerleşimleri ancak M.Ö. 3. Yüzyıldan itibarın görülmeye başlar. Bu kentlerin en tanınmışları Anamurium Kalenderis, Korykos, Elaiuasa Sebaste ve Pompeipolis'tir.
Yapı tarzlarına gelince öncelikle inançların şekillendiği özellikle üstü açık tapınaklar bölgemizde oldukça sık görülür. Meydancıkkale'de basamaklı açıkhava tapınağı tek örnek olarak verilse de, Uzuncaburç, Silifke, Konya ve Ayaştaki Zeus Tapınakları ve açıkhava tapınaklarıdır.
Türkiye genelinde, geçmişten günümüze Anadolu evi tanımı yapılırken Kilikya Bölgesi içinde bulunan Tarih Öncesi'nden, Roma Dönemi'ne uzanan örnekleri kapsaması ile ilgi çekicidir. Toros sıradağlarıyla çevrelenmiş olan Kilikya düzlüğü, Anadolu'ya sırtını dönerek güneydoğu yönünden Kuzey Suriye ve Mezopotamya'ya açılırken, güneybatı yönünden de kıyı boyunca Kıbrıs, Girit ve Ege adalarına ulaşan bağlantılar içindedir. Bir yandan iki büyük kara arasında köprü, öte yandan Akdeniz ortasında ulaşım yolu durumunda da olmak gibi iki öğeye, Filistin ve Suriye'yi içine alan Mısır, Ege ve Girit gibi üç büyük uygarlığın etki alanında Anadolu'nun toplumsal tarihini saptayan üçüncü bir öğe eklenmektedir.
Eski Anadolu mimarlığı, Helenistik ve Roma Dönemi kent ve ev anlayışından pek fazla etkilenmeyerek Bizans'a Anadolu Selçukluların belli ölçülerde Osmanlılara ulaşarak Türklerin mimarcılık ve şehircilik anlayışıyla bütünleşmiştir. Likya'da moloz taştan iki katlı evler gözlenirken, Kilikya'da Silifke çevresinde ve dağlarda Bizans Dönemi'ne ait pek çok ev kalıntılarına rastlanır. Taşucu yakınındaki bir yerleşimde düzensiz, planlı, üst katına dıştan çıkan merdivenli, mazgal pencereli, yalnız üst katlarında güneye açılan pencereleri olan evler vardır. Kesme taştın düzenli planlanmış evler ise, Gökkale, Karabaklı, Devli'de görülür. Silifke'nin doğusundaki kıyıdaki Akkale, cephesi denize bakan, içinde tonozlu büyük salonlar olan iki belki de üç katlı bir yapıdır. Deniz tarafına açılan çok yüksek tonozlu giriş holleri bunun kale olamayacağını gösterir. Yukarı katla bağlantılı geniş çaplı bir helozonlu merdiven veya rampayla sağlanmıştır. Bu büyük bina, büyük bir olasılıkla Roma Çağı'nda Kapadokya Kralı Archelaos'un yaptırdığı sarayı olmalıdır. Bizans Dönemi'nde de kullanılmıştır. Görülüyor ki bölgemizdeki yer alan ören yerlerindeki yapılar özellikleriyle de kendine özgü bir uygarlığın günümüze ulaşmış son özellikleridir.
Mersin tarihini incelediğimizde Türkiye'deki ilk planlı kentle karşılaştığımızı görürüz. Daha 1920'de Paris'te çizilen "ızgara planlı" yerleşim ne yazık ki daha sonra yozlaşıp, çarpık çarpık yerleşmeye örnek hale getirilmiştir. ( Yalın, 1990 : 84)
5.2. SAĞLIK TURİZMİ
İçel şifalı su kaynakları bakımından zengin bir il olmasına karşın, buralarda tesis ve konaklama imkanı azdır.
Mersin Güneysu-Güneyyolu İçmesi: Eski Gözne yolu üzerinde ve 12 km. uzaklıktadır. 3 çeşmeden akan 380 sıcaklığındaki su, müshil etkilidir.
Tarsus Akçakoca İçmesi: Tarsus'un 10 km. kuzeyinden çıkan 160 sıcaklığındaki su, müshil etkilidir.
Tarsus Keşbükü İçmesi: Ulaş köyü Kesbükü mevkiindeki içme, Tarsus'a 20 km. uzaklıktadır. Çam ormanı içinde kaynayan suyun sıcaklığı 160 olup, acı ve iyotludur. Mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir.
Silifke Saparca Ilıcası: Silifke'ye 27 km., Mut yoluna 1 km. uzaklıkta Göksu ırmağı kıyısındadır. Granit kayalar arasından çıkan su 370 sıcaklıktadır ve romatizma, mide, deri hastalıklarına iyi gelmektedir.
Mut Hocantı Kaplıcası: Mut'un 15 km. batısındaki Hocantı köyünün 1 km. güneyindedir. Deniz seviyesinin 360 m. üzerinde iki noktadan çıkmakta olan su, deri hastalıklarına ve romatizmaya iyi gelmektedir.
5.3. İNANÇ TURİZMİ
Havarilerden St. Paul'un Tarsus'taki evi ve kuyusu Vatikan tarafından hac yeri ilan edilmiş, St Paul Anıt Müze'si (St. Paul Kilisesi)nin restorasyonuna ise yakında başlanacaktır. Ayrıca Tarsus Eshab-ı Kehf Mağarası, Müslüman ve Hıristiyan alemince ve Silifke Meryemlikte yer alan erken Hıristiyan devrinde hac yeri olarak kabul edilen Azize Ayatekla önemli dini ziyaret merkezleridir. "Hıristiyanlığın kuruluşunun 2000 yılı" etkinlikleri İçel'de Din Turizmini etkileyecektir.
5.4. YAT TURİZM
İçel'de henüz işletme belgesine sahip bir yat limanı bulunmamaktadır. Son yapılan Uluslar arası oteller zincirinin Mersin'de kurulan halkaları ile birlikte Uluslar arası standartlara uygun Yat limanı projeleri uygulamaya konularak "Yat Turizmi"nin Doğu Akdeniz'e kaydırılmasına çalışılmaktadır. Bu nedenle 1994 yılında ihale edilmiş olan 500 yat kapasiteli Mersin Ana Yat Limanı inşaatı sürmektedir. 1140 m. uzunlukta ana, 265m. tali mendirek, 2780 m. yat yanaşma rıhtımı ve diğer altyapı tesislerini içeren Ana yat Limanı'nın %22'si tamamlanmıştır. Ayrıca 250 yat kapasiteli Erdemli/Kumkuyu Yat Limanı ile Bozyazı/Yoğunduvar ve Hacıishaklı balıkçı Barınakları inşaatları da devam etmektedir.
Halen Mersin/Çamlıbel mevkiinde faaliyet gösteren Yat Baseni ise 300-350 yat kapasiteli olup yatlara içme suyu, 220 Volt 16 Amp. Elektrik ve 20 saat temizlik ve güvenlik hizmetleri vermektedir.
"Yat Turizmi"ni Doğu Akdeniz'e kaydırılmasına öncülük etmek amacıyla sekiz yıldan beri geleneksel olarak düzenlenen Doğu Akdeniz yat rallisi önceleri Antalya / Kemer - Alanya Bozyazı Mağosa etabına son iki yıldan beri Silifke Taşucu limanı ile Mersin yat baseni güzergah olarak alınmıştır.
Doğu Akdeniz Yat Rallisinde İstanbul/Ataköy Marina'dan start alan yatlar, Mersin Yat Baseni'nden sonra bir grup yatlar Antakya / Çevrik, Lattakin (Suriye), Jounieh (Lübnan), Port said (Mısır), diğer bir grup yatlar ise Magosa, haifa (İsrail), Herzelia Aschkelon, Jerusalam, Port said'e uğrayıp Süveyş Kanalı'ndaki İsmail Gölü'nde bu yarışmaya son verirler.
Ayrıca yat Baseninde Mavi Tur, günlük tur ve mehtap turları yapılmaktadır. Her akşam 21.30 başlayan 23.30'da sona eren canlı müzik eşliğinde Mehtap Turları yapılmakta olup bu tur esnasında Akdeniz'in nefis balıklarından yiyebilir, içkinizi yudumlayabilirsiniz.
5.5. YAYLA TURİZMİ
İçel'de yaz aylarında sıcaklık 35-45 derece, nem oranı ise kıyı kesiminde %80-95 arasında değişmektedir. Bu sıcaklıkta ve nem özellikle Haziran-Temmuz-Ağustos, hatta Eylül aylarında kıyı kesiminde yaşamayı güçleştirmektedir. Hep deniz kıyılarının kalabalıklığı, deniz kirliliği tatil yörelerimizdeki gürültü ve betonlaşma insanları itip doğa ile iç içe bir yaşam olan yayla turizmini cazipleştirmektedir. Bu nedenle yaz aylarında insanlar Toros'lardaki çeşitli yaylalara göç etmektedir.
Tarsus'ta Gülek, Namrun (Çamlı Yayla) ve Sebil; Mersin'de Gözne, Ayvagediği, Kızılbağ, Soğucak, Fındıkpınarı, Mihrican, Erdemli'de Sorgun, Güzeloluk, Küçük fındık; Silifke'de Balandız, Gökbelen, Kırobası; Gülnar'da Bardat, Tersakan ve Kozağaç yaylaları ildeki nüfusun büyük bir bölümünü yaz sıcaklığından kurtarır.
5.6. AV TURİZMİ
İlimizdeki Yaban Hayatı Koruma Sahalarında yalnız Çamlı Yayla/Cocak-Cehennemderesi Dağ Keçisi Koruma Sahası av turizmine açılmıştır.
Burada 1 Ağustos 1997-31 Aralık 1997 ve 1 Mart 1998-31 Mart 1998 tarihleri arasında dağ keçisi avı yapılmaktadır.
Avlanma zamanına göre diğer av hayvanlarının avlanması:
Her zaman vurulabilen hayvanlar: Yaban domuzu, kurt, çakal.
Belirli zamanlarda avlanabilen hayvanlar: Keklik, tavşan, bıldırcın (1 Kasım -28 Aralık). Ördek, kaz, çulluk 81Kasım-28 Şubat).
İlimizdeki avcılık kulübü, faaliyetini Mesudiye mahallesi 44 sk. Özhan işhanı (Devlet hastahanesi karışsı), kat 4. Mersin adresinde sürdürmektedir. Tlf: 336 6967.
5.7. DAĞ TURİZMİ
Mersin ve çevresinde kış turizmi ve kış sporlarına uygun yer olarak Bolkar Dağı belirlenmiştir. Orta Toros Dağlarının bir bölümünü oluşturan Bolkar Dağı, Niğde ve İçel arasında yer alır. Bolkar Dağının en yüksek noktası 3524 m. yüksekliği ile Medetsiz doruğudur. Yaz mevsiminde yer yer karlarla kaplı bulunan dağlar, arızalı bir topografyaya sahiptir. Genellikle kalker kayalardan meydana gelen bu kıvrım sıradağları, İç Anadolu karasal iklim kuşağı ile Akdeniz iklim kuşağı arasında sınır teşkil eder. Bu nedenle değişik türden orman örtülerine, dağ çayırlarına ve değişik bitki topluluklarına sahiptir. Bolkar Dağının ne yüksek tepesi olan Medetsiz tepesi ve çevresine ulaşmak için en uygun yer Adana-Ankara (E5) karayolunun Ulukışla, Çiftehan, Pozantı, Gülek kesimleridir. Çiftehan Medetsiz doruğunun kuzeyinde, Gülek ise güneyindedir. Medetsiz doruğuna gezi ve tırmanış yapacak dağcılar Çiftkehan üzerinden Maden köyüne; Gülek-Çamalanı üzerinden Elmapınarına araba ile ulaşarak bu noktalardan tırmanış başlatabilirler. Her dağcı gezi ve tırmanış programına göre çıkış yolunu seçer.
Bolkar Dağı'nın kuzey yamaçları, kayak yapmaya uygun olduğu gibi yüksek zirvelerine tırmanışlar için kulvarları bulunmaktadır. Bu zirvelerde buz tutar, yazın ise etrafı çiçeklerle donan Keva ve Çinili göl (2500) güzel doğa manzaralarıdır.
Pozantı'dan doğuya doğru 50 km. uzaklıkta Aladağlar (Çamardı) grubuna ulaşılır. Demirkazık, Alaca, Güveller ve Cebel Gölü 3700 m., zirveler ise dağcılık için birer cennettir.
Bolkar Dağı'nın üzerinde yapılacak gezi ve tırmanışlar için en uygun zaman 15 Mayıs-15Ağustos tarihleri arasındadır. 15 Ağustos'dan sonra dağlar kuraklaşır ve doğanın güzel görünümü bozulur.
İçel il sınırının Gülek Boğazı kesiminden Anamur yaylalarına kadar uzanan dağlık yörede bahar ayları ile başlayan uyanış bu dağlarda 3-4 ay canlı renkli ve çeşitli bir bitki örtüsü güzelliği ile dolar. Bu büyüleyici güzellikler ne yazık ki fazla ziyaretçi bulunamaz. Hala keşfedilmeyi beklen bu dağlarda son zamanlarda amatör sporcu grupları zevkli gezi ve tırmanışlara başlamışlardır.
5.8. GENÇLİK TURİZMİ
İçel, Gençlik Turizmi bakımından yoğun potansiyele sahip olun ancak gençlere hitap edecek tesisler yeterli değildir.
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne bağlı Mersin-Silifke yolunun 65 km. de Akkum mevkiinde Akkum Gençlik Kampı bulunmaktadır. Gençlik ve İzcilik kampı olarak faaliyette bulunan bu tesis, 192 yataklı olup, 1 Haziran-30Eylül tarihleri arasında hizmet vermektedir. Burada okullarca seçilerek görevlendirilen öğrenciler tatil yapma imkanı bulmaktadır.
Ayrıca, gençler uygun fiyatlarla Erdemli Çamlığı, Limonlu Çay Deltası, Kızkalesi, Susanoğlu, Akkum, Boğsak, Anamur/Pullu ve Anamur/İskele gibi plaj-kamp yerlerinde kamp yapma imkanı bulabilirler.
5.9. KONGRE TURİZMİ
İçel Turizm bakımından yoğun bir potansiyele sahip olduğu halde bir ticaret şehri görümündedir.
İlimizde 2 tane 5 yıldızlı otel ile Mersin Üniversitesi'nin ve Kültür Bakanlığına bağlı bir Kültür Merkezi'nin bulunması ilimizde Kongre Turizmin gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Liman, sanayi tesisleri ve serbest bölge, Ortadoğu ve Akdeniz ülkeleriyle iş hayatını canlandırmıştır Transit taşımacılık ve dışalım-satımlar için işadamları daha sık gelerek iş turizmini yaratmaktadır.
5.11. TURLAR
İçel'de sürekli ve gelişmiş tur programları yoktur. Ancak seyahat acentaları tarafından talep oldukça aşağıdaki turlar yapılmaktadır.
Mersin-Tarsus Turu: Günübirlik turdur. Tarsus'ta St. Paul Kuyusu, Donuktaş, Kleopatra Kapısı, Gözlükule, Eshab-ı Kehyf görülmekte, Tarsus Şelalesinde mola ve öğle yemeğinden sonra Mersin'e dönülerek Viranşehir (Pompeipolis) harabelerine gidilmektedir.
Uzuncaburç-Silifke-Narlıkuyu Turu: Günübirlik turdur. Sabah Silifke Uzuncaburç harabelerine gidilir. Buradaki kalıntılar görüldükten sonra Silifke'ye dönülür. Silike Kalesi gezilir. Öğle yemeği için Narlıkuyu'da mola verilir. Öğleden sonra Narlıkuyu Mozaik Müzesi, Cennet-Cehennem ve Dilek Mağaraları Kanlıdivane görüldükten sonra Mersin'e dönülür.
Taşucu-Boğsak Turu (Tekne ile mini mavi yolculuk): Günübirlik turdur. Sabah Mersin'den Taşucu'na hareket edilerek, Taşucu'nda Ayatekla Öreni ve Yer altı Kilisesi gezildikten sonra Taşucu'nda alış-veriş molası verilir. Boğsak'a geçilir. Burada öğle yemeğinden sonra, koylarda yüzme ve güneşleme imkanı verilir. Akşam Mersin'e dönülmektedir.
Antakya Turu: 2 günlük turdur.
gün yolda Karatepe gezilmekte, İskenderun'da öğle yemeği molası verilmektedir. Antakya'da Mozaik Müzesi gezilmekte, şehir turu ve akşam yemeğinden sonra bir otelde gecelenmektedir.
Gün; kahvaltıdan sonra Samandağ'ında antik şehir Selencia de Pera, Titus Tüneli'nin ziyareti, deniz kenarında öğle yemeğinden sonra Mersin'e dönerken Yılanlı Kale gezilmektedir.
Kapadokya Turu: İki günlüktür.
gün; kahvaltıdan sonra Kaymaklı Yer altı Şehrini ziyaret, Avanos ve Zelve Vadisinin gezilmesi, akşam yemeği ve geceleme,
gün; kahvaltıdan sonra Ürgüp, Göreme ve Üçhisar gezilmekte, öğle yemeği için serbest zamandan sonra Ortahisar ve Güvercin Vadisine gidilmekte ve Mersin'e dönülmektedir.
Nemrut Dağı (Adıyaman) Turu: Şafak vaktinden önce Nemrut Dağına çıkış. Güneşin doğuşu izlendikten sonra sabah kahvaltısı, Arsenia, Cendere, Karakuş'un gezilmesi, Adıyaman'da öğle yemeği. Pirin Mağaralarının gezilmesinden sonra Mersin'e dönüş. (Yalın, 1990 : 47)
5.12. TRACKING İÇİN KULVARLAR
Mersin/Gözne yaylası üzerinden Ayvagediği'ne ulaşılmaktadır. Sonra doğuya doğru 5 km. yürüyüşle Çandır Kalesi mevkiinde doğal güzelliklere bezenmiş Kulvarlara ulaşılır. Burada görkemli bir kaya kütlesinin doğu tarafındaki antik oyma merdivenlerden tepeye çıkılır.
Ayvagediği'nden kıyıya doğru gidilince Değirmendere ve amaiye yoluyla Cehennemdere'ye doğru yürünür. (İki günlük yürüyüş.)
Fındık Pınarı-Suntras arası (15-20 km.) güzel bir parkurdur.
Lamas Deresi Kanyonu (Kayacı Vadisi) boyunca Kızıl Geçide kadar iki günlük yapılacak bir terkking de unutulamayacak bir macera yaşanır. (iki günlük yürüyüş)
Pozantı'dan itibaren demiryolu güneye doğru 20-30 km. lik doğal güzelliklerle bezenmiş Çakıt Vadisi takip edilerek Çukurova'ya inilir.
Çiftehandan batıya doğru 1 km. den sonra E5'den ayrılarak Torosların hemen yamacından 20 km. yürüyerek Meydan mevkiine varılır. Meydan mevkii, 2200 m. yükseklikte olup burası buz gibi kaynak su ve gölleri ile ünlü bir yerdir. Kamp yaylaya oldukça elverişlidir. Darboğaz İlçesi ise Meydan mevkiine 5 km. uzaklıktadır. (Turizm il Envanteri, 1992 : 54)
5.13. SU SPORLARI VE YAMAŞ PARAŞÜTÜ
Bölgemiz dağcılık ve trekking sporlarının yanında rafting için akarsuları plajları ise yelken, sörf, uçan bot, paraşüt, banana, su kayağı, deniz motosikleti gibi su sporlarına oldukça elverişlidir.
Ayrıca T.H.K./ yamaç paraşütü ve yelken kanat eğitimi yapmaktadır. Usta atlayıcılar için Emirler köyünden 275 m. yükseklikteki Gelincik Tepesi, acemiler için ise Mersin Üniversitesi Çiftlik Köyü Kampüsü'nde 150 m. yüksekliğindeki tepe Tarsus'ta şelalenin kuzeyindeki Karatepe ve Çanaktepe elverişlidir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.