İlhami Atalay - Bilgiler
08/12/2009 20:19
1948 Arhavi/Artvin doğumlu. 1972 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi. Duvar halıcılığı dalında ihtisas bursunu kazanarak Avrupa'ya gitti. 1973/78 Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Tatbiki Sanat Akademilerinde resim ve duvar halısı ihtisasını tamamladı. 1974/75 Fransa'da duvar halısı ve sanat araştırmalarında bulundu. 1975/76 İsviçre'de , İspanya'da Tekstil obje, Duvar halısı ve sanat çalışmaları. 1976 Londra'da sanat araştırma ve incelemelerinde bulundu. 1977/78 Tekstil obje Duvar halısı dalında tez hazırlıkları ve kitap çalışmalarını yaptı. 1981/83 Serbest desinatör olarak çalıştı. 1983 İstanbul'a döndü ve yeniden resim çalışmalarına başladı. 1984 İLHAMİ ATALAY SANAT GALERİSİ'ni açtı ve DİNAMİZM grubunun hazırlık çalışmalarını sürdürdü.

İLHAMİ ATALAY SANAT GALERİSİ

Hüdavendigar Caddesi No. 10 Sirkeci İstanbul Tel:0212-520 10 83

Divanyolu Cad. İnciliçavuş Sok.No.29, Sultanahmet, İstanbul Tel 0212 5120713

X

HAKKINDA YAZILANLAR

Ressam olmayan giremez!

Kürşad Okutmuş

Aksiyon 6 Mayıs 2002 / Sayı: 387

Eşi Mediha Atalay'la tanışmasını "Artvin Arhavi'de bir öğretmen var, iyi resim yapıyor dediler, gittim aldım" diye anlatıyor İlhami Atalay. Annesi ressam, çocukları ise atölyede doğmuş

Sanatçı hem resim yapıyor, hem sohbet ediyor. Tasarladığı tablo tualde belirirken kimi zaman seri tonlar hakim oluyor verdiği cevaplara, kimi zaman ağırdan almalar. Netice, vaka odur ki, İlhami Atalay tasvirlerine ve resim objelerine kırılmalarından ya da ürkmelerinden korkarmışçasına yaklaşır. Orta Asya'dan Artvin'e gelmiş bir ailenin çocuğu. Kendini bildiği günden beri de ressam. Resim Atalay'ın ailevi ilişkilerinde giderek daha girift bir hal almış. Anne ressam, eşi ressam, iki oğlu ve kızı da ressam!.. Öyle ki, çevresindeki dostları dahi resim yapmaya başlamış.

Yediden yetmişe, 23 ülkeye...

Akademi mezunu olan Atalay 1972 sonrası imtihanla kazandığı burs sayesinde Berlin'de eğitim görür. Türkiye'ye döndüğünde Gülhane Parkı girişinde açtığı sanat galerisini tam 18 yıl işletir. Sultanahmet'teki yerine taşınmışlığının ise 3 yıllık mazisi bulunuyor. 50'ye yakın karmakişisel sergiye imzasını atan Atalay, bir o kadar sayıda dergi kapaklarına taşımış eserlerini. Babasının her zaman karşı olduğu ressamlığı yıllar önce seçen Atalay, halktan kopuk olan eğitimden ve sanatımız içerisinde bulunan dışa dönükçülüğümüzden şikayetçi. Bütün hayatını resimle kazanan Atalay'ın tablolarının alıcıları daha çok Fransa, Amerika, Yeni Zelanda ve İskandinav ülkelerinden. 23 ülkeye resim gönderen ve eh çok şükür artık buralarda da bilinen bir ressam olan İlhami Atalay, ailesinin tümüyle ressam olmasının kendisinden kaynaklanmadığını, çocukların atölyede doğduğunu ve kendisinin onlar üzerinde herhangi bir dayatmasının olmadığını söylüyor. Eşi Mediha Atalay'la tanışmasını, "Artvin Arhavi'de öğretmenlik yapıyormuş, dediler iyi resim yapıyor, ben de gidip aldım" diyerek anlatıyor.

Mum dibine ışık vermiş...

Büyük oğlu Muhammed Bilgehan 27 yaşında, boya içinde doğduğunu, fırça ve resimleri birbirine karıştırmaktan ötürü çok dayak yediğini, babasının talebelerine gösterdiği anlayışı kendilerine göstermediğini söylüyor. Güzel sanatlar mezunu Bilgehan'ın bugüne kadar açmış olduğu 4 kişisel sergisi ve beraberinde 30 karma sergiye katılmışlığı bulunuyor. Sürrealizme yakın ve daha çok postmodern çalışan Bilgehan; ismi ve tarzıyla anılır bir ressam olmak istiyor. Bilgehan'ın resim dalında bir çok ödülü var. Ömer Atilla ise 25 yaşında. Diğer kardeşleriyle tarz ve renklerinin farklı olduğunu söyleyen tekstil mezunu Ömer Atilla, kendi bakışını ortaya nasıl koyacağının derdine düşmüş. En küçük ressam Atalay olan Elif Nurşad ise ailede en farklı olarak kendisini gösteriyor. Resim bölümü mezunu olan Elif Nurşad'ın çok asi olduğunu söyleyen baba Atalay, Elif Nurşad'ın resminden pek bir şey anlamadığını, biraz da ona takılarak ekliyor. Elif Nurşad kendisini savaşçı gibi gördüğünü, bir çok şeye kin ve öfke duyduğunu, bunu da tablolarına yansıttığını söylüyor. Tarzını 60'lı yıllarda ayyuka çıkan Hippi akımına yakın bulan Elif Nurşad, ailesinin konularını ve tiplerini beğenmemesinden şikayetçi değil; hatta bunu eğlenceli buluyor. "Ballı Ekmek Üzerindeki Sinekler" ve "İki" adında iki kişisel sergisi bulunan Elif Nurşad, stilini belirleyen etkenler arasında en büyük payın ülkenin ve toplumun yaşadığı problemler olduğunu düşünüyor.

Estetik anlayışımızda problem var

İlhami Atalay'a göre akımlara çok fazla takılıyor Türk sanatçısı. Oysa sanatçı akımın kendisini belirlemesine izin veren değil bizzat kendisi akım belirleyen olmalı. Türkiye'de resim konusunda her şeyin yanlış başladığını ve yanlış gittiğini düşünen İlhami Atalay; kendi disiplin ve çalışma ahlakımızı geliştirip, kendi inancımızın ve kültürümüzün öncülüğünü yaparak, temel eserler vermeye çalışmamız gerektiğini söylüyor. İnancımızın bize, diğer sanatçılar ve akımlardan farklı bir kimlik sağlaması, düşüncelerimizin estetik ve teknik alt yapımıza sirayet etmesi gerektiğini ifade ediyor. Her "farklı oluş"un bir bedeli olduğunu kabul eden İlhami Atalay, bizim sanatımızın sürekli gevşemeye, vazgeçmeye ve yok olmaya itildiğine inanıyor. Yani diğer sahalarda olduğu gibi, sanatta da, denemeleri ve araştırmaları terketmişiz.

İlhami Atalay özellikle popüler diye niteleyebileceğimiz, kokteylli resim sergilerine getiriyor sözü. Ona göre küçük bir azınlığın yüceltmesiyle ayakta duran bu sanatçı türü unutulmaya mahkum; "Tarih içeriksiz ve anlamsız çalışmalarını karanlığa gömecek". Yaptıkları içeriksiz ve anlamsız Atalay'a göre çünkü onlar buhran, kompleks ve tatminsizliklerini sanatla gidermeye, örtmeye çalışıyorlar, "Oysa deniz suyu içenin susuzluğu geçmez".

"Nü"den başka bir şey bilmiyorlar mı?

Resim ve fotoğraf konusunda 'nü' çılgınlığına, en yeni yetme akademi öğrencisinden eski paşa– yeni ressam adaylarına kadar hakim olan "çıplaklık" vurgusuna getiriyoruz sözü. Atalay bunun sanatla açıklanamayacağını, olsa olsa "insan zaaflarından yararlanma" olacağını ifade ediyor. Şöhret ancak sansasyon yaratmakla mümkün günümüzde. Ne yazık ki zaaftan yararlanan sanatçı zaafa düşüyor; sanatın yönünü ve anlamını kendisi için yozlaştıran bir ressam artık büyük bir psikolojik baskı altındadır. Sanatın bataklık olmadığı bir ortam arzuluyor ressam.

Önceki
Önceki Konu:
Nuri Koyuncu
Sonraki
Sonraki Konu:
Coşkun Çokyiğit

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar: