evliyânın meşhurlarından. 1858 (H.1274)de Erzurum’da doğdu. 1922 (H. 1340)de Harput’ta vefât etti. Türbesi, Harput’ta Meteris Kabristanındadır. Kars’ta üçüncü tabur imamlığı yapması sebebiyle İmam Efendi lakabıyla tanındı. Asıl ismi, Osmân Bedreddîn’dir. Babası Seyyid Selman Sukûtî’dir. Küçüklüğünde babasının eğitimi ve terbiyesi altında kıymetli bir cevher ve edep timsâli olarak yetişti. Dokuz yaşında Kur’ân-ı kerîm’i ezberlemekle şereflendi. Sonra Erzurum medreselerinde; sarf, nahiv dersleri alarak Arabî öğrenmeye başladı. Kısa zamanda akrânı arasında seçkin ve sevilen bir talebe oldu. Arabîde âlet ilimlerini öğrendikten sonra; tefsir, hadis ve fıkıh gibi ilimlerde temel metinleri okudu.
Mehmed Tâhir Efendiden sonra, Buhârâ’dan Erzurum’un Hasankale ilçesine bağlı Bevalkâsım köyüne gelen Seyyid Ahmed Merâmî’nin ders ve sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda ilerledi. 1877 senesinde meydana gelen ve Doksanüç Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus Harbinde Erzurum halkını Ayaz Paşa Câmii minâresinden sabah namazında okuduğu ezânla harbe dâvet etti. Azîziye Tabyalarını işgâl etmiş olan Ruslar üzerine şehâdete koşarcasına hücûm eden Erzurum halkı, bir çırpıda Azîziye Tabyalarını Ruslardan temizledi. İmâm Efendi bu harpte büyük kahramanlıklar ve kerâmetler gösterdi. Düşmana taş atarken ikinci bir taşı atmak için yere eğilip almasına lüzum kalmıyor, taş kendiliğinden eline yükselerek gelen taşı düşmana atıyordu. Her bir taşta bir düşmanı yere yıkıyordu. İmâm Efendinin kahramanlıklarını ve üstünlüklerini işiten Dördüncü Ordu Kumandanı Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, onu Yirmisekizinci Alayın Üçüncü Taburu İmâmlığına tâyin etti. Bundan sonra Osmân Bedreddîn Efendi, İmâm Efendi diye tanındı.
Bu vazîfedeyken, evliyânın büyüklerinden Seyyid Tahâ-yı Hakkârî hazretlerinin oğlu ve halîfesi Seyyid Ubeydullah, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerinden Küfrevî şeyh Muhammed ve Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddîn ve Erzincanlı Terzi Baba diye meşhur olan Şeyh Hayyât’ın talebelerinden Hacı Fehmi Efendiler ile sohbet etti. 1882 senesinde vazîfeli olduğu tabur, Palu’ya taşınınca, oraya gitti ve büyük velî Mahmûd Sâminî hazretlerinin sohbetlerine kavuştu. Kısa zamanda tasavvufta yetişip kemâle erdi. On sekiz günde icâzet aldı. Vazîfesi sebebiyle üç-dört sene Palu’da kaldı. Bu arada hocasının sohbetlerine devâm etti.
Daha sonra vazifesi icâbı askerî taburla birlikte Dersim’e gitti. Tabur Dersim’den Çemişgezek’e gönderilince, senelerce orada hizmet etti. 1909 senesinde emekliye ayrılıp Harput’a yerleşti. Bundan sonra tamâmen ilimle meşgul oldu. Derslerinde ve sohbetlerinde bulunan pekçok zâtı tasavvufta yetiştirdi. Pekçok insanı cehâletten kurtarıp, sâlih kimseler hâline getirdi. İlme, mârifete ve feyze susamış iki yüz bine yakın kimse onun feyz pınarından kana kana içti. Rüşd, hidâyet ve mârifete kavuştu.
Sohbetlerinde siyâsî ve boş şeyler aslâ konuşulmazdı. 1911 senesinde Harput’un ileri gelenlerinden pekçok zâtla birlikte hacca gitti. Bu Hicaz seferinde, Şam, Mekke ve Medîne âlimleri kendisine çok hürmet ve ikrâmda bulundular. Hayâtı boyunca dâimâ insanları saâdete kavuşturmak için çalıştı. Vâz ve nasîhat etti. Vefâtından birkaç gün evvel vasiyetini yazdı. Vefât ettiğinde, halk arasında çok sevildiğinden, cenâzesinde büyük bir kalabalık toplandı. Harput’ta Meteris Kabristanına defnedildi. Bilâhare kabri üzerine türbe yapıldı. Ziyâret edilmektedir. Gülzâr-ı Sâminî adındaki mektûbâtı ve Gülbün-i İrşâd ve Mecâlis-i Sâminiyye adındaki beş cilt kasîdeleri vardır. Sohbetleri üç kitap hâlinde basılmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.