İşyerinde, ruh sağlığını olumsuz etkileyecek birçok faktör vardır. Bu tür sorunların en azından bir bölümü kolaylıkla önlenebilir ve düzeltilebilir. İşyerinde; "Ruh Sağlığına Olumsuz Katkıda Bulunan Etkenler", birçok araştırmacı tarafından ele alınmıştır.
İşyerindeki değişiklikler, kişinin yaşı ve yaşam dönemine göre farklı biçimde etkiler. Yaşam dönemleri teorisine göre, iş yaşamında yeni ihtiyaçlar ve beklentiler ortaya çıkaran meslek seçimi, terfi çabaları, daha yüksek olgunluk ve tecrübe düzeyine ulaşma gibi gelişimle ilgili değişimler altındaki kişi, stres altında kalır. Ve bu stres altında kalma, kişinin altta yatan kişilik örgütlenmesine bağlıdır. Çok farklı iş görevlerine transfer, yeni ustalık kazanan bir işçi için daha az stres olabilir.
Stres verici yaşam olaylarının hastalıklara yol açtığı görüşü çok eskilere dayanır. Yüzyılımızın başında, dinamik psikiyatrinin gelişmesi ve bilimsel araştırma yöntemlerinin psikiyatriye uygulanması ile, çevresel faktörlerin, ruhsal bozuklukların ana nedenleri arasında yer aldığı objektif olarak gösterilmiştir. Yeni psikiyatrik tanı koyma sürecinde, kişinin maruz kaldığı yaşam olayları ya da streslerinin şiddeti de dikkate alınmaktadır. Ruh-. sal bozukluğun gidişi dikkate alındığında, eğer ruhsal bozukluk bir stres etkeni sonucu, ortaya çıktıysa, daha kolay iyileşeceği kabul edilmektedir.
Diğer yandan stres, sübjektif bir olgudur. Bir kişi için stres olan bir olay, başkası için görece önemsiz olabilir. Ya da bir toplum için stres olmayan bir olay, başka bir toplum için çok önemli bir olay olarak görülebilir. İnsan yaşamının erken döneminde önemli bir stres, sonraki bir yaşam döneminde önemsiz görülebilir.
Stres, genellikle olumsuz sonuçları olmakla birlikte, bazen kişinin olumlu davranışlara yönelmesine de yol açabilir. Söz gelimi, bir yarışmaya katılan sanatçı, başarısız olursa depresyona girer; diğer ise, daha gayretle çalışarak kendisini yeni bir ödüle hazırlayabilir.
Bu açılardan yaklaşıldığında, stresin olumsuz etkileri koşullara bağlıdır. Eğer kişi hastalık göstermeye yatkınsa, stres tetiği çeken bir neden olarak hastalığı başlatabilir. Ya da, o anda hastalık ortaya çıkarmamakla birlikte, sonra ortaya çıkacak bir hastalığa katkıda bulunabilir .
Genel anlamıyla stres, psikolojik, sosyal, kültürel ya da fiziksel ajanların kişide oluşturduğu değişiklik durumudur. Aynı zamanda stres, organizmanın stres verici faktörlere gösterdiği, fizyolojik ve/veya psikolojik tepki anlamına da gelmektedir. Ağır bir stresin kişide ortaya çıkardığı klinik tabloya "akut stres bozukluğu", "strese tepki sendromu" gibi adlar verilmiştir. Şimdilerde ağır strese maruz kalındıktan bir ay sonra da sürmekte olan ruhsal bozukluğa ise "posttravmatik stres bozukluğu" adı verilmektedir. Bu konular ileride ayrıca ele alınacaktır. Stresin süresi ve şiddeti ya da büyüklüğü de etkisini artıracaktır. Kişi, stres verici yaşam olaylarına dayandığı sürece "uyum"dan sözedilir. Bu durumda uyum, kişinin değişikliğe alışma düzeyidir. Distress ise, kişinin hoşa gitmeyen durumlar karşısında duyduğu sübjektif rahatsızlık hissidir. Eğer kişide distress yaratıyorsa, o yaşam olayının bir stres olduğundan söz edilebilir.
İşyerindeki stres, gerçek olabildiği gibi, sanal-imajiner- bir biçimde de olabilir. Her iki durumda da mesleki yetiyitimi iddialarının %-15'i stresle ilgilidir. Gerçek stresler, şirket sahibinin değişmesi, iki şirketin birleşmesi, şirketin el değiştirmesi gibi olaylardır. İşgücünde azalma, zorunlu fazla mesai, hızlı tempolu çalışma, gürültü, yüksek sıcaklık vb, bu stresler arasındadır. ABD resmi rakamlarına göre, en stresli işler olarak, şehir içinde lise öğretmenliği, polislik, maden işçiliği, hava trafik kontrolörlüğü ve hekimlik görülmüştür.
Humphrey (1998), kendi çalışmalarına dayanarak, en stresli meslek sahipleri olarak sağlık profesyonelleri (özellikle hekim, hemşire, hastabakıcı ve dişhekimleri), öğretmen ve hukukçuları göstermiştir.
İşe uyum gösterememe, psikodinamik çatışmalardan kaynaklanabilir. Bu çatışmalar, kişilerin denetleyicilerinin otoritelerini kabul edememesinde ya da ihtiyaçlarının karşılanmasında, alternatif olarak otorite figürlerine aşın bağımlı olma şeklinde ortaya çıkar. Rekabet ve saldırganlık dürtüleri konusunda çatışmalarını çözememiş kişiler, iş dünyasında büyük güçlükler çekebilirler. Bu kişiler, kendileri yoğun stres içinde olmaları yanında, agresyonları nedeniyle çevreleri için de stres oluştururlar. Diğerlerinin yanısıra, işyerinde aşırı ölçüde, patolojik kıskançlık duyulabilir ya da kendileri başkalarının kıskançlığına tahammül edemediği için kendi başarısından korkabilir. Bu çatışmalar, kişinin hayatının diğer alanlarında da ortaya çıkar ve uyumsuzluk kişinin sadece mesleki hayatı ile sınırlı kalmaz.
Durao (1987), çalışan tüm bireylerin biyolojik, kimyasal, psikososyal ve biyoteknolojik risk faktörlerine duyarlı olduğunu, bu faktörlerin iş bağlantılı kazalar ve hastalıklara neden olduğunu belirtmiştir. Bunlardan konumuzu ilgilendiren pos-tür ile ilgili riskler, fizik çaba, yorgunluk ve stres, sağlıklı kişinin sağlığını bozabilir; engelli ve yatkın kişilerde de var olan bozukluğu ağırlaştırabilir. Sonuç olarak, iş yapma bazı patolojik durumların insidensini (insidens: bir yılda ortaya çıkan yeni hastalık sayısı, ortaya çıkış hızı) artırmaktadır. Şu halde, bu faktörleri incelemek, sonuçlarını bilmek ortadan kaldırmak veya kontrol altında tutmak, olası zararlı etkilerinden korunmak için önem taşımaktadır. O halde niçin korunmanın fonksiyonel dinamik bir çerçevece araştırılması gerektiği açıkça ortaya çıkar. Ve de sosyolog ve psikologları da içine alan korunma alanındaki profesyoneller, işçileri uygun eğitim teknolojisi ile eğitmelidir. İşçiler, işveren ve onları temsil eden organizasyon ile beraber çalışma programlarına aktif olarak katılmalıdır. Bu demektir ki, işçi, üretim sürecinin her kademesinde verilecek kararlara katılmalıdır. Aynı biçimde, iş sağlığı korunma programlarına da katılmalıdır; söz sahibi olmalıdır. Sağlığının daha iyiye gitmesi ve kişinin mutluluğu, tüm çalışma durumlarındaki koşulların gözetimi, yasa ve yönetmelikler danışma ve araştırma servisleri, özetle eğitim sorumlulukları dikkate alınmalıdır.
el Batawi (1987), işle ilgili hastalıkları, ortaya çıkışında iş çevresinin kısmen rol oynadığı, mültifaktoriyel (çok nedenli) hastalıklar olarak tanımlamıştır. Bu hastalıklara çalışan popülasyonu etkileyen birçok hastalık da dahildir. Kas-iskelet hastalıkları, hipertansiyon, kronik bronşit, ve birçok psikosomatik bozukluklar gibi çalışanı etkileyen hastalıklar, işyerlerindekiler dahil çeşitli risk faktörlerine bağlanabileceği konusunda kanıtlar vardır. Bu faktörler arasında, işyerlerindeki psikososyal faktörlere, ergonomi'ye ve işçilerin katılımına özellikle önem verilmelidir. Çok etkenli oküpasyonel epidemiyolojik çalışmalar yapılması yasa ve yönetmeliklerin gözden geçirilmesi gerekir.
Luthans (1995), oküpasyonel stresi etkileyen stres kategorilerini, organizasyon dışı, organizasyonel, grup ve bireysel stresörler olarak açıklamıştır. Yazar, iş dışı stressörler olarak, toplumsal / teknolojik değişmeler, aile sorunları, taşınma sorunları, ekonomik koşullar, etnisite, azınlık olma, sınıf ve toplum koşullarından söz etmiştir. Organizasyonel stresörler olarak, yönetimsel politikalar ve stratejiler, organizasyon yapısı ve modeli, organizasyonel süreçler ve çalışma koşullarını göstermiştir. Grup stresörleri, başlıca 1- grup bütünlük eksikliği ya da yokluğu, 2- sosyal destek eksikliği ya da yokluğu, b- Bireyin içsel sorunları, kişilerarası ve gruplararası çatışma ile ilgilidir. Bireysel stresörler ise rol çatışması, rol belirsizliği ve mesela Tip A kişilik özelliklerine sahip olma gibi durumları içerir. Yazar, iş stresi doğuran stresörleri aşağıdaki şema ile açıklamaya çalışmıştır:
Extraorganizational Stressors
Organizatlona) Stressors
Group Stressors
Individual Stressors
Luthan'ın (1995) iş stresini açıklama modeli.
Araştırmacılar, iş yaşamındaki stresler konusunda, bakış açılarına ve ayrıntıya girme derecelerine göre değişik şemalar ortaya koymuşlardır. Aşağıda, sözü edilen stres kaynaklarının uzunca bir listesi verilmiştir.
Organizasyonel işlev ve ortam Yetersiz sorun çözücü çevre Yetersiz iletişim Destekleyici olmayan ortam
Organizasyonel sorunlar
Değişiklik
Kişilerarası çatışma
Organizasyonel amaçlarla çatışma Kişinin Organizasyondaki rolü
Rol belirsizliği
Rol çatışması
Kişiler için aşırı sorumluluk
İş yapmak için imkanların yetersizliği
İş yapmak için otoritenin yetersizliği İşyerinde kişilerarası ilişkiler
Sosyal veya fiziksel izolasyon
Üstlerle yetersiz ilişkiler
Kişilerarası çatışma veya şiddet
Sosyal destek eksikliği Meslek gelişimi
Kariyer belirsizliği
Kariyer gelişmesi olmaması
Yetersiz ödeme
İşten çıkarılma korkusu
Terfi imkanının sınırlılığı
Gücünün ötesinde yeni sorumluluklar alma
Emeklilik, erken emeklilik ve hazırlıksız emeklilik
İşten atılma
İşsizlik
Karar özgürlüğü / kontrolü
Karar verme eksikliği
İşi kontrol edebilme yetersizliği Ev/iş ilişkisi
Ev ve işin çatışan talepleri
Evde yetersiz sosyal veya pratik destek
Meslek ve ev - meslek sorunları jörev modeli
Uygunsuz iş
İşin belirsizliği
İşin monotonluğu veya kısa iş döngüleri
Sürekli müşterilerle ve diğer kişilerle muhatap olma m
Aşırı iş veya az iş
Çalışma temposunu kontrol edememe
Zaman baskısı, sıkı zaman sınırlaması
Kalitatif ve kantitatif iş fazlalığı
Kâlitatif ve kantitatif iş azlığı
Başkalarının yaşam ve iyiliği için sorumluluk
Karar verme özgürlüğünün yeterli olmayışı [İş programı
Nöbet
Vardiya
Uzun ve sosyal yaşama uygun olmayan iş saatleri
İş çevresi ve koşullan
Kötü estetik
Maddelere maruz kalma
Ergonomik sorunlar
Sosyal çevre
Gürültü
Koku
Güvenlik tehlikeleri
Fiziksel nedenler - Sıcak Diğerleri
Güvenlik etkenleri
Aydınlatma
Diğer
Yemek sorunu Tıbbi Bakıma Ulaşım Eksikliği
İşyerinde, hemşire, hekim istihdamı olmayışı
Revir bulunmaması
İş stresi, önemi giderek artan çalışan bireyin sağlığı, iş sağlığı ve önemli ekonomik kayıp sorunudur. Bir anlamda hastalık tanımlı bir kavram olarak önemini koruması yanında, ortaya çıkardığı sorunlar ve sonuçlarını daha iyi anlamak için sayısız çalışmalar yapılmaktadır. İş stresi, belirgin psikolojik ve fizyolojik (bedensel) yetiyitimine neden olabilir. Bununla birlikte, kişinin iyilik halini ve üretimi etkileyen çözüm çok zor bir hastalık belirtilerine neden olabilir.
İşyerlerinde, stres yaratan faktörlerin pek çoğu araştırılmış olmasına rağmen, bir kişide ortaya çıkacak stres yanıtını öngörme imkanı, halen çok zor görünmektedir. İş stresinin kontrolü, özel klinik veya davranışla ilgili belirtiler kadar stres durumlarını tanıma ile koruyucu bir yolla en iyi biçimde başarılmış olur. Kişisel durumlardaki stresi tedavi etmek, klinik belirtilere bağlıdır ve rehabilitasyon mutlaka yapılmalıdır. Rehabilitasyonda, kişinin başa çıkma mekanizmaları ve iş çevresi birlikte değerlendirilerek yapılmalıdır.
Pflanz (1999), psikiyatrist ve diğer ruh sağlığı profesyonellerinin emosyonel distres'ten yakman hastalarının bu şikayetlerini genellikle oküpasyonel strese atfettiklerini belirtmiştir. Yazar, rutin askeri iş ortamının ruh sağlığı üzerine olan etkilerini incelemiş; iş ortamı ile işçilerin ruh sağlığı arasındaki bağıntı üzerinde durmuştur. İşyerinden kaynaklanan stresin ruhsal hastalığı provoke edebileceğini göstermiştir.
Bu vesileyle şunu da belirtmeliyim. İster dostlarımla, tanıdıklarımda olsun, ister muayene kayıtlarımda olsun, diyebilirim ki işini stressiz bulan kimse görmedim.
İş yaşamının değişik pek çok özelliği, iş stresine katkıda bulunabilir. Bunlar gruplar halinde ele alınacaktır: Bu nitelikler, zaman zaman örtüşmekle birlikte beş genel kategoride gruplandırıiır.
Değişik ülkelerde yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar vermektedir. Kawakami ve Haratani (1999), Japonya'da iş stresi epidemiyolojisi ve sağlık başlıklı araştırmalarında, iş stresi konusunda artan bir ilgi bulunduğunu belirterek son 15 yılın iş stresi ile ilgili ve iş stresinin ruhsal ve bedensel sağlıkla olan bağıntısını inceleyen çalışmaları gözden geçirmişlerdir. İşyerindeki ruhsal sağlığı belirleyen, işyeri stres azaltma aktivitelerinin etkilerini olan bağıntısını ve işyerlerindeki stres azaltıcı aktivitelerin sonuçlarını inceleyen çalışmaları gözden geçirmişlerdir. İncelenen prospektif çalışmalarda, günlük çalışma süresi ve işyü-kü mental sağlığı ılımlı olarak etkilerken, iş kontrolü, ustalık kullanımı ve işyeri desteği, psikososyal distres ve alkollü içki kullanma sorunları üzerine daha büyük etkiye sahiptir. Aynı zamanda, bu iş stressörleri ile majör depresyon dahil, psikiyatrik bozukluklar arasında güçlü bir bağlantı bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Uzun çalışma süreleri, yüksek miyokard enfarktüsü, diabetes mellitus ve hipertansiyon gibi psikosomatik hastalık riskini artırmaktadır. Benzer yeni teknolojinin kullanımı ile Japon çalışanlarında kan basıncı, ve serum lipidleri düzeyinin yüksekliği arasında bağıntı vardır. Japon çalışanları ile ABD çalışanları karşılaştırıldığında, Japonlar aleyhine yüksek psikososyal distres ve iş tatmini azlığı söz konusudur.
Çetin ve arkadaşları (1991), ülkemizde, GATA (Gülhane Tıp Akademisi) Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Psikiyatri kliniğinde, pilot eşlerinin ruhsal durumlarını araştırmışlardır. Yazarlar, uçuş ve uçuculuğun getirdiği risklerin pilot için olduğu kadar ailesi için de kronik bir stres kaynağı olduğunu belirtmişlerdir. Pilot eşlerinin ruhsal durumlarını belirlemek amacıyla, 127 pilot subay eşi ile pilot eşi olmayan 62 kişilik subay eşini, anksiyete ve depresyon testleri uygulayarak karşılaştırmışlardır. Araştırmanın sonucunda, pilot subay eşlerinde psikosomatik tepkiler, anksiyete ve depresyon puanları kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.