Çıldır vâlisiİshak Paşa tarafından 18. yüzyıl sonlarında yaptırılan meşhur saray. Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinin yaklaşık 8 km güneydoğusunda eski Doğubeyazıt kasabasının bulunduğu yerde ovaya hâkim bir yamaçtadır. Saray, yamacın eğimi yüksek dayanak duvarlarıyla düzeltilerek elde edilen yaklaşık 50 x 150 metre boyutlarındaki düzlüğün üzerinde kurulmuştur. Saraya âdetâ bir kale görüntüsünü veren yüksek çevre duvarlarıyla içindeki yapıların bir bölümü, Birinci Dünyâ Savaşında bölgeyi işgâl eden Rusların yaptıkları hasarlar sebebiyle yıkık durumdadır.
Saray, birbirini tâkib eden iki avlunun çevresinde toplanmış çeşitli yapı gruplarından meydana gelir. Saraya, doğu cephesinin ortasındaki görkemli taç kapıdan girilir. Girişin arkasındaki birinci avluda servis binâları yer alır. Bütün saraya yayılmış olan bir tür merkezî ısıtma (bugünkü kalorifer sistemi) donanımının ocağı da birinci avludadır. Bu ısıtma sisteminin duvarlarda bırakılmış kanallardan geçen pişmiş topraktan boruları bugün de yer yer görülmektedir. Bölgenin sert geçen soğuk iklimi sebebiyle büyük odalarda ayrıca bir ocak vardır. Birinci avlunun batı duvarında bulunan ikinci bir taç kapıdan ikinci avluya geçilir. Bu avlunun girişte solunda, bir koridor üzerinde bulunduğu tahmin edilen odaların yalnız temelleri kalmıştır. Bu avlunun sağ tarafındaki bir kapıdan sarayın selâmlık kısmına geçilir. Kapının arkasındaki bir geçitten ulaşılan holün bir tarafında dîvanhâne, öbür tarafında kütüphâne yer alır. Holden, batı taraftaki bir koridorla bitişikteki câmiye geçilir. Kare plânlı câminin kubbesi yarım küreden oldukça fazladır ve bu şekliyle Türkistan kubbelerini andırır. Câminin minberine ise duvarın içindeki merdivenle çıkılır.
Minber duvardan dışarı taşan yarım dâire bir balkon şeklindedir. Câminin kuzeybatısında köşesinde bulunan minâre koyu ve açık renkli taş sıralarla örülmüş olup tek şerefelidir. Avluda câminin kıble duvarına bitişik sekizgen plânlı ve külahlı türbe Selçuklu dönemi kümbetlerine benzer.
İkinci avlunun batı duvarının ortasındaki üçüncü bir taç kapıyla harem bölümüne geçilir. Zamânında iki katlı olduğu anlaşılan bu bölümün, bugün yalnız alt kat duvarları kalmıştır. Taçkapının arkasında uzanan koridorun sağında büyük yemek salonu, sonra da ovaya bakan pencereleriyle harem odaları yer alır.
İshak Paşa Sarayı yalnız mîmarlık değil bezemeleriyle de oldukça dikkat çekicidir. Sarayın hiç çini kullanılmamış olan bezemesinde taş oymacılığı ağır basar. Her üç taçkapının üstü, câminin kıble duvarı, türbenin cepheleri ve külahı, haremdeki salonlar, kapı ve pencere söveleri kemerler vb. yerler yüksek kabartma taş işlemelerle doludur. Genellikle bitkisel öğelerin ağır bastığı ve Anadolu Selçukluları, Gürcistan ve Kafkasya gibi çok değişik yörelerin taş işçiliği üsluplarının birbiri içine geçtiği bu bezemeler de Rus işgali sırasında büyük zarar görmüştür. Bazı önemli parçalar ise yine bu işgal sırasında Rusya’ya götürülmüştür. Arvas’tan Doğubeyazıt’a hicret eden Seyyid Abdürrahîm, onun oğlu Hâcı İbrâhim ve onun oğlu Abdülazîz efendiler İshak Paşa Sarayının yakınında bulunan Ahmed Hâni türbesinde yatmaktadırlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.