Alm. feine Stickerei, Handarbeit (f), Fr. Trawail (m), fait à la main, broderie (f), İng. Handwork, embroidery. Bez, kumaş veya ince deri üzerine iğneye geçirilmiş beyaz veya renkli iplik, ipek, sırma, sim, kırma ile düz veya kabartılı olarak süsleme yapılan iş.
Dikiş dikmek kadar eski bir iş olan işlemeciliğin ilk misâllerine Orta Asya Türklerinde rastlanır. İşleme sanatını Türkler bulmuş ve geliştirmiştir. Sağlam bir aile yapısı Türklerin belli başlı millî hususiyetlerindendir. İslâmiyetin kabûlünden sonra bu âile yapısı çok daha mükemmel bir hâle gelmiş, bozulmadan varlığını bu güne kadar devam ettirmiştir. Târih boyunca Türk annesi, ev işlerinin yanında en ince el işlerine göz nuru dökmüş, sanki oraya iç dünyâsını işlemişti.
Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra, Müslüman Türk hanımının kazandığı yeni ve yüce mânevî duyguların Türk işlemeciliğinin gelişmesinde tesiri büyüktür. İslâmiyet, boşa vakit geçirmeyi ve lüzumsuz işleri yasaklamış ve faydalı şeylerle meşguliyeti, çalışmayı ibâdet saymış; Müslüman kadınların çocuklarından ve ev işlerinde arta kalan zamanlarını örgü, dikiş, işleme gibi el emeği, göz nuru dökülen faydalı işlerle değerlendirmesini teşvik etmiştir. Türk hanımları işlemelerle hem boş vakitlerini değerlendirmişler, hem eğlenmişler, hem de işlemecilik sanatını en yüksek mevkiye yükseltmişlerdir.
Böylece herbiri başlıbaşına bir sanat ve üstün zevk eseri olan örnekler, 16 ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da büyük bir hayranlık uyandırmış; en meşhur ressamların eserleri ile yanyana ve hattâ onlardan daha kıymetli tutulmuştur. Osmanlıların yüzyıllar boyu süren doğu ve balkan ülkeleri üstündeki hâkimiyeti, buralarda da işlemeciliğin yerleşmesi, yaygınlaşması ve gelişmesini sağlamış, oradaki insanlar üzerinde derin izler bırakmıştır.
Türkiye’de her bölgenin kendine has işleme çeşitleri vardır. Bu işlemelerin adları da bölgelere göre değişir. Türk işlemeciliği, işleme tarzı ve iğnesine göre muhtelif adlar almıştır: “Örme, muşabak, kesme, sarma, hesap işi, sıra hasır iğnesi, balık sırtı, karma tel, civan kaşı, susma, sıçan dişi (antika), suzeni kasnak, benaluka, tahrirli, ebruli, sırma” gibi.
Sırma işleme: Pirinç, bakır, kalay gibi madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş, saç kadar ince ipeklere sarılmış tellere (sim, klabdan); gümüş tellerin haddeden geçirilmesine (sırma) denilir. İşte bu sırma ve klabdanla yapılan işlemeye “sırma işleme” adı verilir. Bunun da kaytan, şerit ve tırtıl biçiminde işlenenleri vardır.
Kakma: İçinde iplik olmayan sırma veya gelin telini saplayıp tutturarak yapılan işlemeye denir.
Kırma: Sim ve sırma dövülerek çok ince yassı şeritler hâline getirilmiştir. Bu incecik şeritler kırılarak işlenip koparıldığı için “kırma” adını almıştır. Telin özelliği îtibârıyla seyrek kumaşlara işlenebilir. Kırma tel işinin başlı başına özel bir tekniği vardır.
Suzeni: Gergefte yapılan ince kasnak işlerine denir.
Muşabak (Müşebbek): Göz, göz aralıklı kafes şeklindeki işlemeye denir.
Sıçan dişi (Antika): Kumaşın iplikleri çekilerek yapılır. Bir baskı dikişi olarak da kullanılır.
Hasır iğne: Hasır gibi örülen işlemeye denir.
Hesap işi: Kumaşın telleri hesaplanarak yapılan işlemeye denir. Muhtelif Türk işleri: Antep işi, goblen işleri, kanaviçe bu bölüme girer. Kumaş üzerinde sonradan sökülmek üzere yardımcı bir karava üstünden yapılan işlemeye “kanaviçe” denir.
Ebruli: Sırma, pamuk ipliğine beyazı görülecek şekilde sarılıp işlenir.
Sarma: Pamuk veya ipek iğnenin batıp çıktığı yerde kendi etrafında sarılan işlemedir.
Örme: Atkıları aynı noktaya dönecek şekilde yapılan işlemeye denir.
Kesme: İşlenen kısımların arasındaki boşlukların kesilip çıkarılmasına denir.
Civan kaş: Enli sarma işine bu ad verilmiştir.
Oya (Dantel): İğne, tığ veya mekikle elde örülerek ortaya çıkarılan tül gibi tel tel, kafes şeklindeki işlemelere “oya” denir. Fransızcadaki ismi ise “dantel”dir.
Türk işlemelerinde motifler umûmiyetle tabiattan alınmıştır. Müslüman-Türk hanımı, çevresinde gördüğü, beğendiği herşeyi kendine göre renklendirmiştir. En fazla çiçek, yaprak, ağaç ve meyva motifleri kullanılmıştır. Ayrıca çadır, şadırvan, köşk, saray, kuyu, çıkrık işlemeleri de işlenilmiştir. Çiçeklerden lâle, gül, yâsemin, karanfil, şeftâli, narçiçeği, sümbül daha ziyade ve başarıyla kullanılmıştır. Her devirde renklendirme en başarılı bir şekilde yapılmıştır.
Eskiden elbiseler, mendiller, kemerler, yorganlar, bohçalar, yağlıklar, makramalar, yastık yüzleri hep elle işlenirdi.
Elbiselik kumaş: On sekizinci yüzyılda elbise yapılacak kumaşlar önce işlenip sonra biçilerek dikilmiş, bu dikiş yerleri parlak su taşları ile kapatılmıştır. El ile işlenen bu kumaşlar 19. yüzyılda makina ile işlenmiştir. Daha çok çiçek, kıvrık dal motifleri hâkimdir.
Mendil: Kare görünümündedir. Keten pamuk ve keten ipek karışımı olarak el tezgâhlarında dokunur. Beyaz, siyah, tarçın, lâcivert renklerde olurdu. İşleme, mendilin kenarını çeviren 4,5 santimetrelik bölümde görülür. Umumî olarak hesap işi tekniğindedir. Erkek ve kadın mendilleri ayrıdır. Bir de kullanışlarına göre; hediye mendilleri, enfiye mendilleri, burun mendilleri, merâsim mendilleri olarak adlandırılır.
Çevre: Hediye olarak verilen mendillerdir. Günlük kullanılan mendillerden biraz daha büyüktür. Renkleri beyaz ve kremdir. İşleme, mendilin ince olarak kenarlarında ve köşelerinde mevcuttur.
Kaşbastı: 4-8 cm arasında değişik enlerde ve başı çevreleyecek uzunluktaki baş bağıdır. Bu işlemeli kurdela, çeşitli kumaşlardan ve altın, gümüş, sim, ipek, pamuk ipliklerle bezenmiştir. Kadınlar tarafından kullanılır.
Uçkur: İç kuşağı mânâsına gelen içkur, uçkur olmuştur. Şalvarbend de denir. Motif olarak çiçek, yaprak ve meyve işlenir.
Bohça: Kare şeklindedir. Çeşitli kumaşlardan yapılan bohçalar, pesend, muşabak, mürver, aplike, suzeni kosnak, sarma gibi tekniklerle işlenmiştir. Umûmiyetle her motif bohçalarda kullanılmıştır.
Makrama: Dikdörtgen şeklinde, iki uçlarında işlemesi olan keten veya pamuklu örtülerdir. Güney illerimizde makrama kelimesi mahrama olarak kullanılır. Her ikisi de aynı mânâyı taşırlar. Uzun örtü demektir.
Kullanıldıkları yerlere göre adlandırılır: Şerbet makraması, yemek makraması, abdest makraması gibi. Makramaların üç veya dört metre olanlarına Dolama adı verilir. Yerde yemek yenirken sini etrafını çevreleyen kişilerin önünü örter. Makramaların her iki ucu işlenir. Her türlü teknik, motif ve renk tatbik edilir.
Kese: Saten, kadife, atlas, kutni, pamuklu gibi kumaşlardan yapılan irili ufaklı torbalara denir. Ölçüleri değişiktir. Üzerlerine altın, gümüş, sırma ve ipek ipliklerle işleme yapılır. Motif olarak çiçek, yaprak, yazı ve tuğra çok kullanılır. Saat kesesi, anahtar kesesi, tütün kesesi, çüz kesesi, para kesesi gibi çeşitleri vardır.
Havlu: El yüz kurulamaya yarayan havlu, suyu emme vasfı olan kumaştan yapılmıştır. El havlusu, yüz havlusu, ayak havlusu, silecek, hamam havlusu gibi havluların her iki uçlarında, işleme vardır. Bunların ölçüleri değişiktir. Renkli iş ve sırma iş olarak iki çeşit işleme görülür.
Seccâde: Çeşitli kumaşlardan yapılan, namaz kılınacak yere serilen örtüdür. Üzerlerini süsleyen motifler çeşitlidir.
Sedir örtüsü: Osmanlı saray ve evlerinin baş eşyası olan sedirleri örten işlemeli örtülerdir. Oturulan kısmında süs yoktur. Etek kısımları bezenmiştir. Sedirlerde bulunan yastıklar ve örtülerinde işlemede bilinen bütün teknikler kullanılmıştır.
Nihali: Örtü demektir. Kullanıldığı yere göre adlandırılır. Yemek nihalisi, tabak nihalisi, taht nihalisi gibi. Yemek ve tabak nihalileri yuvarlak şekildedir. Taht nihalileri dikdörtgen şeklindedir. Tahtların altına serilir. Altın, gümüş tel ve renkli ipek iplik işlemelidirler. Suzeni kasnak, sarma, çeşitli hesap işi, aplike olarak işlenirler. Tabak nihalileri sıcak tabakların altına konur.
Yorgan yüzü: Ağaç, kıvrıkdallar, yaprak ve çiçek motifleri ile işlenmiştir.
Yastık yüzü: İşleme, yastık yüzünün tam yüzeyini kaplar. Aplike, benaluka, çift sarma, pesend, muşabak, mürver, hesap işleri, suzeni kasnak gibi işlemeler yastık yüzünü süslemiştir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.