Ortadoğu’da Arap ülkeleriyle çevrili ve dünyânın tek Yahûdî devleti. Kuzeyinde Lübnan, doğusunda Sûriye ve Ürdün, güneybatısında Mısır, batısında Akdeniz yer alır.
Târihi
İsrâil’in târihi çok eskilere dayanır. Hazret-i Dâvûd ve hazret-i Süleymân zamanlarında doğru yolda olan ve peygamberlere inanan Yahûdîler devlet kurmuşlardı. Fakat daha sonra hak yoldan ayrıldılar. Allahü teâlâ onlara Îsâ aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi. Yahûdîler hazret-i Îsâ’ya inanmadılar ve çok eziyet ettiler. Öldürülmesi için çeşitli yollara başvurdular. Nihâyet havârilerden Yuda, hazret-i Îsâ’nın yerini öğrenip Romalılara ihbâr etti. Allahü teâlâ tarafından hazret-i Îsâ’nın göğe çıkarılmasından sonra Romalılar Kudüs üzerine hücum ederek Yahûdîleri dağıttılar. Bir kısmını esir edip, bir kısmını da öldürdüler. Kudüs’ü yağma ve tahrip ettiler. Bu sûretle dağılan Yahûdîler bir yerde toplanıp bir daha devlet kuramadılar. Her yerde hor ve zelil oldular, perişan bir hâlde yaşadılar.
Bu durumda yaşayan Yahûdîler 19. asrın sonlarına doğru devlet kurma çalışmalarına başladılar. (Bkz. Filistin)
Arz-ı mev’ut (vâdedilmiş topraklar) üzerine devlet kurma çalışmaları ilk önce İngiltere’de görülür. 1848’de İngiliz hükûmeti bir tamimle Filistin’deki konsoloslarını, Yahûdîleri himâyeye memur etti. 1870’te Yahûdî faaliyetlerinin merkezi İngiltere’den Rusya’ya geçti. Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin’de bir Yahûdî devletinin kurulması için birçok çalışmalarda bulundu. Bunun gâyesi bir Yahûdî şirketi kurup, vâdedilmiş topraklar üzerine müstakil ve üç dört milyon Yahûdîye yetecek genişlikte toprak satın almaktı. Herzl, İngiltere gibi güçlü bir devleti arkasına alarak, gâyesine ulaşma çabasındaydı. Herzl, Yahûdî devletinin ancak, kutsal topraklar üzerinde kurulmasını istediğinden, 1870 yılından îtibâren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri teşkil etmeye başladılar. 1870-1896 yılları arasında Filistin’de on yedi tarım kolonisi kuruldu.
Herzl, devrin Osmanlı Sultanıİkinci Abdülhamîd Han ile görüşerek, ondan Filistin’de bir Aristokratik Cumhuriyet kurmak için izin istedi ve bâzı tekliflerde bulundu. Bu teklifler ise şunlardı:
1. Yahûdîler, Osmanlılara bir harp üssü inşâ edecekler.
2. Osmanlı Devletine büyük mâlî yardımda bulunacaklar.
4. Filistin’de kuracakları büyük üniversitede aynı zamanda Türk talebeleri de okuyacak. Tahsil için Avrupa’ya gitmeye lüzum kalmayacaktı.
İkinci Abdülhamîd Han, devletin mâlî durumunun kötü olmasına rağmen bu teklifleri kabul etmedi ve târih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken şu cevâbı verdi:
“Newlinsky Efendi! Eğer Mr. Herzl, senin, benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zîrâ bu vatan bana değil milletime âittir. Milletim bu Devleti kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldâr kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efrâdı birer birer Plevne’de şehid düşmüşlerdir. Bir tânesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muhârebe meydanlarında kalmışlardır. Türk Devleti bana âit değildir. Türk milletinindir ve ben onun hiçbir parçasını veremem.”
Bu cevâba karşılık Herzl, gene Sultana birçok mektuplar yazmıştır. Fakat Sultan Herzl’in talep ve israrlarını kabul etmemiş, hattâ kat’î bir lisanla haberleşmeyi kesmiştir. 1908 Meşrûtiyetinden sonra İttihat ve Terakkî Partisine Yahûdîler geniş bir şekilde nüfuz ettiler. 1909’da bu parti tarafından kurulan hükûmette üç Yahûdî nâzır (bakan) bulunuyordu. 1914’te çıkartılan bir kânunla ekalliyet zümreleri toprak satın alabilecekti. Bu kânuna dayanarak; Yahûdîler Filistin’de geniş arâziler satın alıp, üzerlerine tapuladılar. Hattâ Yahûdî nazırlarının tesirleriyle Sultan İkinci Abdülhamîd’in Filistin’deki şahsına âit münbit arâziler Yahûdîlere satıldı.
Birinci Dünyâ Harbi Yahûdîlerin işine çok yaradı. İngiliz ve Fransızlar gizli bir anlaşma yaparak, Yahûdîlere teminât verdiler. Osmanlı Devleti elbirliğiyle yıkılacak ve Filistin’de bir Yahûdî Dev leti kurulacaktı. Bu vaadi alan Yahûdîler, Filistin’de Türkler aleyhine büyük bir casusluk faaliyetine giriştiler.
Birinci Dünyâ Harbi sonunda, Ortadoğu’da İngiltere’ye dost bir devlet kalmamıştı. İngiliz menfaatleri, bu bölgede bir dost devletin bulunmasını îcâb ettiriyordu. Filistin’de kurulacak bir Yahûdî devleti bu boşluğu doldurabilecekti. Bundan dolayı 2 Kasım 1917’de İngiltere meşhur Belfor vaadini açıkladı. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahûdî bürosu İngiltere nezdinde Yahûdî haklarını temsil etmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın kabul etmediği şartlar arasında bulunan bir üniversite 1925 yılında Skopus Dağında kurulmaya başlandı.
İngiltere’nin Belfor plânını tatbike başlaması ile Araplar, sömürgecilerin Filistin topraklarını çalıp siyonistlere teslim ettiklerini anladılar ve bunu müthiş şekilde protesto ettiler. 1929’da Kudüslü Araplar ile Yahûdîler arasında on beş gün süren kanlı çarpışmalar oldu.
Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanya’sının Yahûdîlere karşı soykırımına girişmeye başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahûdî göçü başladı. Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahûdî göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askerî Yahûdî Teşkilâtı Hagahan, Filistin’e göç konusunda İngiltere’nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silâhlı terör eylemlerine girişti. Filistin’e de gizli Yahûdî göçleri düzenlemeye başladı.
İkinci Dünyâ Harbinin müttefiklerin gâlibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaşmıştı. İngiltere daha sonra Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletlere götürüp, meselenin çözülmesini istedi. Birleşmiş Milletler 1947 Kasımında Filistin’in biri Yahûdî öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Kudüs şehrine ise Birleşmiş Milletler denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Bu çözüm Arapları tatmin etmedi. Filistin iç savaşı başladı. 1948 yılı 14 Mayısında İngiliz mandasının sona ermesi üzerine David Ben Gurion, bağımsız İsrail Devletinin kurulduğunu açıkladı.
İsrâil Devleti kurulur kurulmaz; Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları İsrâil üzerine saldırıya başladılar. Böylece Birinci Arap-İsrâil savaşı başlamıştı. Bu savaş bir yıl kadar sürdü. İsrâil’in yetmiş beş bin kişilik bir ordusu olmasına rağmen beş Arap devletini yendi. Birleşmiş Milletlerin çabasıyla yapılan anlaşma sonunda, İsrâil toprakları çok genişlemişti.
Araplarla İsrail arasındaki gerginlik 1964 yılında tekrar yoğunlaştı. Bu yılda bir Filistin Kurtuluş Teşkilâtı ve bu teşkilâta bağlı bir ordu kuruldu. Teşkilât gerilla faaliyetlerine başladı. 1967 Nisanında Suriye ve İsrâil arasında sınır bölgesinde sabotaj hareketlerinin artması ve Birleşmiş Milletler askerlerinin denetimlerinde bulunan Sina Yarımadasını terk etmeleri ve burada üslenen Mısır birliklerinin Şarmel Şeyhi işgal etmeleri üzerine 5 Haziran 1967’de savaş başladı. Çok kısa süren savaş, Arap ülkelerinin mağlûbiyeti ile sonuçlandı. İsrâil Kudüs’ün tamâmını, Sina Yarımadasının ve Suriye’nin güneybatı kesimini ele geçirdi. Çatışmalar sürekli devâm etti. Ekim 1973’te Mısır birlikleri Süveyş Kanalındaki İsrâil birliklerine sürpriz bir saldırı düzenleyerek yendi. Bu başarı, askerî dengenin Arap ülkeleri lehine değiştiğinin bir işâreti olarak yorumlandı. 1978 ve 1979 yılları arasında ABD’nin öncülüğüyle önemli bir derecede uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşma, Arap ülkelerinin büyük tepkilerine sebeb oldu. Bu gün ise genelde, Arap ülkeleri ile İsrâil arasındaki gerginlik hâlâ devâm etmektedir. 6 Aralık 1987’den bu yana hergün Filistinliler işgalci İsrâil askerlerine karşı taş ve sopalarla mücâdele vermekte ve işgale direnmektedirler. 1991’de meydana gelen Körfez Savaşı sırasında Irak, İsrâil’e çeşitli zamanlarda füze saldırısında bulundu ise de İsrâil buna cevap vermedi. Bu savaş İsrâil’in Ortadoğu’da ABD’nin liderliğinde meydana gelen yeni düzende kilit bir rol üstlendi. Rusya Federasyonu bu yeni durum üzerine 24 yıl sonra İsrâil’le yeniden diplomatik ilişki kurdu. İsrâil 1992’de 400 kadar Müslüman Filistinliyi sınırdışı etmesi üzerine ABD-İsrâil ilişkileri bozuldu. ABD’nin baskısı ile buların bir kısmını geri almaya râzı oldu.
Fizikî Yapı
İsrâil, Ortadoğu’da Doğu Akdeniz kıyısındadır. Batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Ürdün, güneybatısında Sina Yarımadası ve Gazze vardır.
Ülkenin güney bölgesi, Necef Çölünden meydana gelir. Kuzeydoğu kesimi ise Şeria Hendeğine açılır. Güneydoğuda dik yükseltiler vardır. Lut Gölü bu bölgededir. Akdeniz kıyı bölgesinin kuzey bölümü Yafa’dan Karmel Dağına kadar uzanarak, Şaran Ovası adını alır. Karmel Dağının doğusunda Kişon Irmağı vâdisi boyunca uzanan Esdradelon Ovası yer alır. Ova, Taberiye Gölüne kadar uzanır. Ürdün Nehri buradan geçerek deniz yüzeyinden 394 m aşağıdaki Lut Gölüne dökülür. Lut Gölünün sâdece güneybatı sâhili İsrâil’indir.
İsrâil’in doğu bölgeleri dağlıktır. Buralar Şamiriye ve Yahudiye tepelerinden Necef Dağına kadar uzanır. İsrâil’in en yüksek noktası 1208 m’lik Nyron Dağı, TaberiyeGölünün kuzeybatısındadır. Golan Tepeleri de kuzey-doğudadır. Şamiriye ve Yahudiye tepeleri üzerinde Kudüs’ün bulunduğu yaylanın bir kısmı yer alır.
İklim
İsrâil’de yazlar kurak ve sıcak geçer. Yağmur ancak aralık, ocak ve şubat aylarında yağar. Yıllık ortalama yağış miktarı 1000 mm civârındadır. Yıllık sıcaklık ortalaması yazın 24-32°C arasında, kışın ise 7 ilâ 16°C arasındadır. Bu ortalama Necef çölünde 38°C’yi aşar.
Tabiî Kaynaklar
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülke topraklarının yarıdan fazlasını meydana getiren Necef Çölü, çorak volkanik engebelerle sınırlanmış, geniş bir bozkır ovasıdır. Batı kesiminde kuru yaylalar bulunur. Galilea ve Carmel’in yüksek tepeleri Halep çamları ve meşe ağaçları ile kaplıdır. En tipik bitki örtüsü Akdeniz makileridir. Akdeniz kıyı bölgesi verimli ve yeşilliktir. İsrâil’de hızlı bir ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır. Yabâni hayvanlarının soyu gittikçe azalmıştır. Çok çeşitli kuş türleri vardır.
Mâdenler: İsrâil’in en verimli ve değerli mâden yatakları, Lut Gölü bölgesinde bulunan potasyum, sodyum, mağnezyum ve tuz kaynaklarıdır. Bakır, kaya fosfatları, manganez, cam toprağı, kaolin, demir cevheri, petrol ve tabiî gaz Necef’te bulunur.
Nüfus ve Sosyal Hayat
İsrâil’in nüfûsu 5.239.000’dir. Halk iki ana gruptan meydana gelir. Bunlar Yahûdî çoğunluk ve Arap azınlıktır. İsrâil’in nüfûsu 1948’den beri çeşitli dünyâ ülkelerinden İsrâil’e göçeden göçmenlerle büyük hızla artmıştır.
Halkın büyük kesimi en önemli üç büyük şehir olan Tel-Aviv, Kudüs ve Hayfa’da toplanmıştır. İsrâil’de askerlik halk için büyük önem taşır. erkekler 18-28 yaşları arasında, kadınlar ise 18-26 yaş arasında askerlik yaparlar.
İsrâil’in resmî dili İbrânice’dir. Fakat Arap toplulukları açısından Arapça kabul edilmektedir.
İsrâil halkının Arap azınlıklar hâriç hepsi Yahûdîdir ve hayatlarında dînin özel bir yeri vardır. Fakat halkın ancak üçte biri dînî görevlerini yerine getirmektedir. Halkın % 90’ı Yahûdî, % 7’si Müslüman ve % 3’ü Hıristiyandır.
Eğitim: İsrâil’de 5-14 yaşları arasında eğitim parasız ve mecbûridir. Ülkede 7 üniversite kuruluşu vardır. Bunların başlıcaları; Kudüs İbrâni Üniversitesi, Hayfa Teknik Enstitüsü ve Basilan İlâhiyât Üniversitesidir.
Siyâsî Hayat
İsrâil bir Cumhûriyettir. Knesset adı verilen İsrâil Parlamentosu 120 üyeden meydana gelir. Parlamento üyeleri 4 yılda bir yapılan seçimlerle belirlenir. Cumhurbaşkanı parlamento içinden ve parlamento tarafından 5 yıl süreyle seçilir. Başbakanlığa Cumhurbaşkanı tarafından çoğunluğu kazanan partinin lideri seçilir. Hükûmete parlamento dışından bakan tâyin edilebilmektedir.
Ekonomi
İsrâil ekonomisi, tarım, sanâyi ve turizme dayalıdır. Başka ülkelerde yaşayan Yahûdîlerin ve ABD’nin yardımı, ekonomisinin gelişmesine çok büyük katkıda bulunmuştur.
Tarım: İsrâil tarımının temel birimini kibbutz’lar teşkil eder. Kibbutz, bir kollektif üretim teşkilâtıdır. Necef Çölü uzun çalışmalardan sonra ekilebilir duruma getirilmiş ve tarımsal üretim artmıştır. Kibbutz, kollektif çiftlikleri biçiminde teşkilâtlanmış olmasına rağmen kooperatif şeklinde birimler de vardır. Bu birimlere moşavim denir. Tarım bu teşkilâtlar tarafından yapılır. İsrâil toplam işgücünün % 6,5’u tarım sektöründe çalışmaktadır. İsrâil’de sulama şebekesi çok gelişmiştir. 400.000 hektardan büyük bir alan sulanabilmektedir. Ana tarım bölgesi Eşdraelon’dur. Sâhil ovaları da vâdiler kadar verimlidir. Yetiştirilen başlıca tarım ürünleri; tahıllar, turunçgiller, şekerpancarı ve üzümdür.
Hayvancılık: Otlakların az olması sebebiyle hayvancılık gelişmemiştir. İsrâil’de sığır ve koyun yetiştirilir. Son yıllara kadar yasak olan domuz besleme önemli değildir. Zîrâ Yahûdîler domuz yemezler. Bunun yanında kümes hayvanları çoktur. Hayvanlardan elde ettiği ürünler kendi ihtiyacını karşılar.
Balıkçılık çok gelişmiş olup, Hint ve Atlas Okyanusuna çıkardığı gemilerle yapılan avcılık ile yılda 25.000 tondan fazla balık avlanır.
Sanâyi: İsrâil’de sanâyi giderek gelişmektedir. Sanâyi gelişmesi 1958-1965 yılları arasında gerçekleşti.Sanâyi % 142 oranında artış gösterdi. Potas ve bakır sanâyii bunların başlıcalarıdır. Toplam işgücünün % 33.4’ü sanâyii alanında çalışmaktadır. Sanâyi bölgeleri Tel-Aviv ve Hayfa’da toplanmıştır. Gelişen sanâyi sektörlerinin başlıcaları; ilaç, optik, elektrik malzemesi, elmas işletmeciliği, silâh sanâyiidir.
Ticâret: Dış satımının üçte birinden fazlasını elmas sanâyii sağlamaktadır. İhraç ettiği malların başında şu turunçgiller gelmektedir: Portakal, muz, nârenciye ve üzüm. Bugün dışarıya uçak ve silâh satmakta, fakat ticâret dengesi devamlı açık vermektedir. İthâlat özellikle mâmül eşyâ ve sanâyide kullanılan hammaddeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Ticâretinin büyük bir kısmını ABD, İngiltere ve Almanya ile yapar.
Ulaşım: İsrâil’in toplam karayolu uzunluğu 10.000 km, demiryollarının uzunluğu ise 767 kilometredir. Hava ulaşımını İsrâil Hava Yolları El-Al ile sağlamaktadır. Önemli limanları Ashot, Hayfa ve Eilat limanıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.