bir yere kapanıp ibâdetle meşgul olma. Lügatte, hapis etmek ve men etmek, bir şeye yönelmek, bir işe devamlı ve sımsıkı bağlanmak mânâlarına gelir. İslâm dîninde, bir Müslümanın başkalarıyla olan münâsebetlerinden ve dünyâ işlerinden bir müddet uzaklaşarak, cemâatle namaz kılınan bir câmide ibâdetle meşgul olmasına ve sevap kazanmak niyetiyle bir müddet mescitte kalmasına “îtikâf” denir. Îtikâf yapana “mu’tekif” veya “âkif” adı verilir.
Îtikâfın yapılması, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir. Peygamber efendimiz, orucun Allah tarafından emredilmesinden sonra Ramazanın son on gününde devamlı yaptığı bir ibâdettir. Eshâb-ı kirâmına da; “Îtikâf etmek isteyen ramazân-ı şerîfin son on gününde îtikâf etsin!” buyurdu. Böylece îtikâf, sünnet-i müekkede oldu.
Îtikâf; erkeğin cemâatle namaz kılınan bir mescitte (câmide), kadının ise evinin bir köşesinde îtikâf niyetiyle oturması sûretiyle yapılır. İtikâf esnâsında boş oturulmaz. Namaz kılmak, Kur’ân-ı kerîm okumak, zikir, tesbih ve tehlil okumak, Allahü teâlânın büyüklüğünü tefekkür etmek... gibi kendisini Allahü teâlânın rızâsına kavuşturan ve sevap kazanmasına sebep olan ibâdetlerle meşgul olur. Dînî kitapları, Peygamberimizin ve evliyâların menkıbelerini okuyarak vaktini değerlendirir. Başkalarına faydalı olmak, vaaz ve nasihat vermek, Kur’ân-ı kerîm öğretmek gibi ibâdetlerle meşgul olması da dînen yasak değildir. Lüzumsuz, boş söz ve işlerle meşgul olmak, hiçbir şey düşünmeden susmak ve her şeyden el çekip boş oturmak yasak edilmiştir.
Îtikâf, bir adak olarak yapılırsa vâcib, Ramazanın son on gününde yapılırsa sünnet, diğer zamanlarda yapılan da müstehab olur.
Îtikâf yapana lâzım olan şartlar şunlardır: 1) Îtikâfa niyet etmek, 2) Müslüman ve akıllı olmak (Büluğ çağına girmemiş çocuk da îtikâf yapabilir), 3) Erkekler cemâatle namaz kılınan bir câmide, kadınlar ise evinde namaz kılmak için ayırdığı yerde, îtikâf etmek, 4) Vâcib ve sünnet olan îtikâfta oruçlu olmak, 5) Cünüplükten ve kadınların hayız (âdet) ve nifastan (lohusalıktan) temiz olmak.
Îtikâf yapanın dînî ve bedenî zarûrî bir ihtiyacı olmadan dışarı çıkması îtikâfını bozar.
Fazîleti en çok olan îtikâf, Mekke’deki Mescid-i Haram’da, sonra Medîne’deki Mescid-i Nebevî’de, sonra da Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’da yapılandır. Bundan sonra, cemâati kalabalık câmilerdir. Câmideki bir anlık kalmak dahi, îtikâfa niyet etmek şartıyla îtikâf sevâbına kavuşturur. Îtikâf sevâbına kavuşmak için birçok câmilerin giriş kapısına, “Neveytül-i’tikâfe” (Îtikâfa niyet ettim) ibâreleri yazılmıştır.
Peygamberimiz’den (sallallahü aleyhi ve sellem) bu tarafa gelmiş geçmiş âlimler, velîler ve sâlih Müslümanlar hep îtikâf yapmışlardır ve yapmaktadırlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.