Kaynağını eski bir Japon dövüş sanatı olan "jiujitsu"dan alan bir doğu sporudur. Jiujitsu, samuray denen Japon dövüşçülerin silâhsız rakiplerine karşı uyguladıkları bir dövüş tekniğidir. Samurayların, rakiplerine karşı silâhsız kaldıklarında da aynı tekniği uyguladığı bilinmektedir. Judo'nun temelini oluşturan bu teknikte amaç, rakibin hareketlerini kendi çıkarına kullanarak onu alt etmektir.
Judo sporu, yumrukla, tekmeyle, dizle vuruşları, kemik ve eklemlerle uygulanan kilitleme ve tutuşları içerir. Güreşten farkı, rakibin hareketlerine doğrudan karşı konulmaması, bunun yerine hareketin kendi yararına kullanılmasıdır.
Judo ilk olarak Japonya'nın başkenti Tokyo'da kurulan bir okulda spor olarak uygulanmaya başlandı. 19. yüzyıl boyunca bu okullarda geliştirildi ve daha sonra tüm dünyaya yayıldı. İlk kez 1964 olimpiyatlarında yer alarak uluslar arası bir spor olarak kabul edildi.
Judo karşılaşmaları, "judogi" denen bir giysi giyen, "judoka" adı verilen sporcular arasında kare bir minder üstünde yapılır. Sporculardan biri pes ettiğinde ya da biri diğerinin sırtını yere getirdiğinde (ippon durumu) karşılaşma sona erer. Eğer sporculardan biri diğerine üstünlük sağlayamamışsa, sonucu hakemlerin verdiği puanlar belirler. Judo sporcuları bellerine ustalıklarını belirten bir kuşak takarlar. Yeni başlayanlar beyaz kuşak, usta judokalar ise siyah kuşak takar. Beyaz ve siyah kuşak arasında, sarı, turuncu, yeşil, mavi ve kahverengi kuşaklar vardır. Siyah kuşağın üzerindeki ustalık derecesineyse "dan" adı verilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.