kelâm, usûl, nahiv, fen ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Abdurrahmân bin Ahmed bin Abdülgaffâr olup, künyesi Ebü’l-Fadl’dır. 1300 (H. 700) senesinde Şîrâz’da Îc kasabasında doğdu. 1355 (H.756) senesinde vefât etti.
Devrin meşhur ve seçkin âlimlerinden ilim öğrendi. En çok hizmetinde bulunup istifâde ettiği hocası, Kâdı Beydâvî hazretlerinin talebelerinden Zeyneddîn Hinkî idi. Daha çok Sultâniye şehrinde tahsil gördü. Arabî ilimlerde çok yüksek bir dereceye ulaştı. Din ve fen bilgilerinde yükseldi. Dört mezhebin fıkıh bilgilerinin inceliklerine vâkıf oldu. İlhanlı Sultânı Ebû Sa’îd Bahadır Han’la yakınlıkları sebebiyle Tasavvufta ise Safiyyüddîn Erdebîlî’nin sohbetinde kemâle geldi. İlhanlı Devletine kâdılkudât oldu. Diğer tarafta talebelerinden târihçi Reşîdüddîn Fadlullah’ın oğlu Gıyâseddîn Muhammed de, Ebû Sa’îd Hana vezir oldu. Ebû Sa’îd Han da, Safiyyüddîn Erdebîlî’nin sevenlerindendi.
Kâdı Adûdüddîn Îcî, ilmi ve ahlâkı ile, memleket içinde büyük nüfûz sâhibi ve Şâfiî mezhebinin zamânındaki reislerindendi. Müslümanların huzur içinde yaşamalarında, dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmalarında yardımcı oldu. Vezir Gıyâseddîn Muhammed’in vefâtı yıllarında Şîrâz’a giderek kâdılık ve müderrislik yaptı. Bu sırada meşhur eseri Mevâkıf’ı yazıp, Şîrâz Sultânı Şah Ebû İshâk İncûî’ye ithâf etti. Muzafferîler Devletinin kurucusu Mübârizeddîn Muhammed bin Muzaffer, Şîrâz’ı almak için harekete geçince, arabulucu olarak gitti. Büyük hürmet ve iltifât görmesine rağmen, iki hükümdârın anlaşmalarını temin edemedi. Tekrar tekrar yaptığı barış teklifleri kabul görmeyince Şîrâz’a geri döndü. Şîrâz, uzun zaman muhâsara edildi. Kâdı Adûdüddîn, bir süre sonra bir fırsatını bulup Şîrâz Kalesinden çıktı. Mübârizeddîn’den büyük hürmet gördü. Ancak onun yanında kalmayıp Şebenkâre’ye gitti. Şebenkâre meliki tarafından Direymiyân Kalesine hapsedildi. Bir rivâyette hapisteyken vefât etti. Bir başka rivâyette ise, hapisten çıkıp Şâh Şücâ ile görüştüğü bildirilmektedir.
Pek hareketli geçen hayâtında, birçok talebe yetiştiren Kâdı Adûdüddîn Îcî; Sa’deddîn Teftâzânî, Şemseddîn Kirmânî ve Ziyâeddîn Afifî gibi âlimlerin hocasıydı.
Adûdüddîn Îcî, asırlar boyu en seçkin âlimlerce okutulup şerhleri yapılan pek kıymetli eserler de yazdı. Bunlardan bâzıları, İslâm âleminin her tarafında medreselerin ihtisas sınıflarında okutuldu. Eserlerinden başlıcaları şunlardır:
1. Tahkîk-üt-Tefsîr fî Teksîr-it-Tenvîr: Tefsire dâirdir. Kâdı Beydâvî’nin Envâr-üt-Tenzîl adlı eserinin tâdil ve ikmâl edilerek yeniden tertib edilmiş şeklidir.
2. Er-Risâlet-ül-Vad’iyyet-il-Adûdiyye.
3. Eşref-it-Tevârîh: Bu eserde peygamberler aleyhimüsselâm ve peygamberlikle ilgili meseleler, Aşere-i mübeşşere, Sahâbe-i kirâm (radıyallahü anhüm), mezhep imâmları ve İmâm-ı Gazâlî’ye kadar hadis âlimlerinden bahsetmektedir. Osmanlı müverrihlerinden Âlî, bu eseri genişleterek Zübdet-üt-Tevârîh adını vermiştir.
4. Risâle-i Ahlâk: Ahlâka dâirdir.
5. El-Mevâkıf fi İlm-il-Kelâm: Adûdüddîn Îcî’nin en kıymetli ve meşhur eseridir. Bu kıymetli eser, asırlarca İslâm üniversitelerinde (medreselerinde) ihtisâs sınıfı talebelerine okutulan bir kitaptır. Galileo’dan üç yüz sene önce yazdığı bu kıymetli eserinde, yer küresinin yuvarlaklığını ve batıdan doğuya doğru döndüğünü, kendisinden önceki İslâm âlimlerinin eserlerinden alarak ispat etmekte, atom, maddenin çeşitli hâlleri, kuvvetler ve psikolojik olaylar üzerinde kıymetli bilgiler vermektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.