Kadı Burhaneddın Ahmed Vedevleti - Bilgiler
on dördüncü yüzyılda yaşamış Türk âlimi ve onun 1381-1398 yılları arasında Kayseri ve Sivas bölgesine hâkim olan devleti. Burhâneddîn Ahmed 1345 (H. 745) yılında Kayseri’de dünyâya geldi. Babası Kayseri Kâdısı Şemseddîn Mehmed olup, Oğuzların Salur boyuna mensuptur. Küçük yaşta tahsiline başlayan Burhâneddîn Ahmed, Farsça, Arapça, mantık, fıkıh, usûl, ferâiz, hadis, tefsir, hey’et ve tıp ilimlerini öğrendi. Yirmi bir yaşındayken Kayseri kâdılığına tâyin oldu (1364).

Kâdı Burhâneddîn’in Kayseri kâdılığı Eratna Devletinin çöküş hâlinde bulunduğu zamâna rastlar. Eratna Hükümdârı Ali Bey zayıf irâdeli ve kâbiliyetsiz bir kimseydi. Devlet içerisinde anarşi ve emirler arasında rekâbet bütün hızıyla devâm ediyordu. Eratna Devletinin içinde bulunduğu bu krizi değerlendirmek isteyen Karamanoğulları, Kayseri’ye hücum ederek zaptettiler. Ali Beyi esir olmaktan Kâdı Burhâneddîn kurtardı. Ali Bey bu yardımı üzerine, onu vezirlik makâmına getirdi. 1380 yılında Ali Beyin ölmesi ile yerine geçen yedi yaşındaki oğlu Mehmed Çelebi’ye nâib tâyin edildi. Bölgenin kuvvetli emirlerinden Amasya Emîri Hacı Şadgeldi Paşayı Dânişmendiye köyü önünde yaptığı muhârebede bozguna uğrattı. Şadgeldi Paşa yapılan muhârebede öldü. Böylece devlet için nüfûzunu pekiştiren Kâdı Burhâneddîn Ahmed, Eratna Hükümdârı Mehmed Çelebi’yi bertaraf ederek saltanatını îlân etti (1381). Adına hutbe okutup para bastırarak bundan böyle kendi adıyla anılacak devletini tek başına idâre etmeye başladı.

Kâdı Burhâneddîn, on sekiz sene süren hükümdârlığında, Amasya Emirliği, Erzincan Emirliği, Candaroğulları Beyliği, Karamanoğulları Beyliği veTâceddînoğulları Beyliği ile mücâdele ederek bu beylikler üzerine hâkimiyetini kabul ettirmeye muvaffak oldu. Memluk sultânına isyân eden Malatya Nâibi Mintaş’ın teklifi üzerine adı geçen şehri almak istemesi, Kâdı Burhâneddîn ile Memlûk Sultânı Berkok’un arasını açı. Memlûklerin Haleb Vâlisi Yılboğa, Sivas önlerine gelerek şehri muhâsara etti. Fakat Kâdı Burhâneddîn’in başarılı müdâfaası karşısında kırk günlük bir muhâsaradan sonra 1388’de çekilmek mecbûriyetinde kaldı. Sultan Berkok ile Kâdı Burhâneddîn arasında dostluk, ancak Tîmûr Hanın batı seferleri sebebiyle tekrar kuruldu. Kâdı Burhâneddîn’in Akkoyunlular ile önceleri kötü olan münâsebetleri de 1388 senesinden sonra düzeldi. Daha sonralarıAkkoyunlu Devletini kuracak olan Karayülük Osman Bey de, onun yanına rehin bırakılmıştı. 1389 senesinde Karakoyunlu Türkmenleri ile Erzincan Emîri Mutahharten karşısında yenilen Akkoyunlu Ahmed Bey, Kâdı Burhâneddîn’e sığınmak mecbûriyetinde kaldı.

Kâdı Burhâneddîn, 1389 Kosova Muhârebesine kadar Osmanlılarla dostâne münâsebetler içindeydi. Bu târihten sonra onun batıya yönelerek, Osmanlı nüfuz sâhasını tehdide başlaması ve Tâceddînoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin tahrikleri iki devlet arasındaki dostluğun bozulmasına sebeb oldu. Netîcede Kâdı Burhâneddîn’in kuvvetleri, Osmanlı öncülerini 1392 yılında Çorumlu sahrasında ağır bir yenilgiye uğrattı. İki taraf arasındaki mücâdele, Tîmûr Hanın Anadolu’ya gelme ihtimâli üzerine tekrar dostluğa döndü. Kâdı Burhâneddîn, Tîmûr’un Anadolu’ya geleceğini haber aldığı zaman, Sivas’ı tahkim ederek savaşa hazırlandı. Fakat Tîmûr Han, Anadolu’ya girmeden geri dönerek 1394 yılında Altınordu Hanı Toktamış’la savaşa girdi. Akkoyunlular, 1395 Erzincan Seferi sırasında Kâdı Burhâneddîn’in yanında yer aldılar. 1396 senesinde Karamanoğullarına tâbi olan Kayseri Vâlisi Şeyh Müeyyed’i cezâlandırmak için yapılan sefere Karayülük Osman Bey de katılmıştı. Şeyh Müeyyed’e onun aracılığıyla aman verilmişse de, Kâdı Burhâneddîn bir süre sonra Şeyh Müeyyed’i öldürdü. Bu yüzden bir müddet sonra Kâdı Burhâneddîn ile Karayülük Osman Beyin arası açıldı. 1398 yılında Sivas önlerinde yapılan muhârebede Karayülük Osman Bey, Kâdı Burhâneddîn’i mağlub ederek, öldürdü.

Öldürüldüğünde 54 yaşında bulunan Kâdı Burhâneddîn’in kabri Sivas’taki türbesindedir. Saltanatı boyunca savaştan savaşa koşmuş, bu sebeple kendisine Ebü’l-Feth lâkabı verilmiştir. Allah yolunda tehlikelere bizzat atılır, bu uğurda yorulmak nedir bilmez ve bu yolda varını yoğunu harcardı. Memleketin çeşitli yerlerinde faaliyet gösteren Moğol artıklarını ve fitne çıkarmak için uğraşan Eshâb-ı kirâm veEhl-i sünnet düşmanı sapıkları ortadan kaldırmak ve ülke dışına sürmek için gayret etti. Kendisinden önceki âdil İslâm hükümdârları gibi dost ve düşmanlarına merhâmetli davranırdı. Asker ve kumandanlarına nasîhatlerinde savaşa iştirâk etmeyen ve savaşacak kudreti olmayan kadın, ihtiyar, çocuk ve din adamlarının mal ve can emniyetinin sağlanmasını emrederdi. Halkına adâletle muâmele eder, suçu sâbit olmayanı cezâlandırmazdı. İlmi ve ilme düşkünlüğü çok fazlaydı. Savaş esnâsında bile kitap yazar ve ilimle meşgul olurdu. Sa’deddîn Teftâzânî hazretlerinin Telvih adlı eserine yazdığı Tercîh-i Tavzîh adlı usul-i fıkha dâir hâşiyeyi, Kayseri Vâlisi Müeyyed’in isyânını bastırmak için savaşırken yazmıştı. İstanbul’da Râgıb Paşa Kütüphânesinde 831 numarada kayıtlı bir nüshası bulunan bu eserin bir nüshası da Millet Kütüphânesi Feyzullah Efendi kısmı 588 numaradadır.

Ulemâ ile sohbet etmekten büyük bir haz ve mutluluk duyardı. Pazartesi, Perşembe ve Cumâ günleri olmak üzere haftada üç gün ilmî sohbetler düzenlerdi. Bütün tebeasına karşı adâlet ve şefkat gösteren Kâdı Burhâneddîn; cesûr, cömert ve iyi huyluydu.

Kâdı Burhâneddîn Ahmed’in ölümü üzerine Sivas halkı, onun yerine Kayseri vâlisi olan oğlu Alâeddîn, o sırada yaklaşık on dört yaşındaydı. Karayölük Osman Bey, Sivas’ın kendisine teslimini istedi, fakat şehir halkı tarafından yardıma çağrılan Moğol kuvvetleri karşısında çekilmeye mecbur kaldı. Tîmûr Hanın Anadolu’ya gelme ihtimâli üzerine, devleti idâre edecek kuvvetli bir şahsiyet bulunamadığından, Sivaslılar şehri Osmanlı Sultânı Yıldırım Bâyezîd Hana teslim ettiler. Bâyezîd, oğlu Mehmed Çelebi’yi Sivas’a vâli tâyin etti. Alâeddîn Ali Bey ise eniştesi Dulkadiroğlu Nâsıreddîn Mehmed Beyin yanına gönderildi. Daha sonra Osmanlı Devleti içerisinde hizmet gören Kâdı Burhâneddîn Devleti tahtının bu tek ve son vârisi 1442 yılında öldü.

Kâdı Burhâneddîn Ahmed devletinin ömrü, kurucusunun hayâtı ile sınırlı kalmıştır. Merkeziyetçi bir idâre kurmak gâyesini güden Kâdı Burhâneddîn, devlet idâresinde eski âilelerin nüfûzlarını kırdı ve kendi emir ve arzusundan dışarı çıkmayacak kimseleri yüksek mevkilere tâyin etti. Devletin askerî ve mülkî bütün kuvvet ve selâhiyetlerini elinde topladı. Emri altında mükemmel bir hassa (kapıkulu) ordusu meydana getirdi. Savaşlarda bu hassa ordusundan başka, ıktalardan gelen asker ve göçebe (Türkmen-Moğol) ücretli askerlerinden faydalanırdı.

Hayâtı savaş içinde geçmekle berâber, Kâdı Burhâneddîn memlekette bir îmâr seferberliği de başlattı. Fethettiği şehirleri mescit, medrese, çeşme, zâviye, imâret, köprü vb. eserlerle süsledi. Turhal, Amasya, Tokat, Erzincan, Niksar ve Kırşehir hudut bölgelerinde yaptırdığı kaleler ile memleketinin güvenliğini ve yolların emniyetini sağladı. Ticâreti ve ticâret erbâbını himâye ederek ülkedeki iktisâdî hayâtı dâimâ canlı tuttu. Kayseri Şeyh Müeyyed Çeşmesi, Zile Medresesi, Turhal, Tokat ve Amasya kaleleri bu devletten günümüze kadar gelen başlıca eserlerdir.

Önceki
Önceki Konu:
Zerkali

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu