Karadeniz’in kuzeydoğusundaki Taman Yarımadasından, Hazar Denizinin batısındaki Apşeron Yarımadasına kadar uzanan dağlık bölgeye verilen ad. Yaklaşık 379.880 km2 alanı kaplayan bu bölge Kafkas dağlarıyla ikiye bölünmüştür. Kuzeyde kalan kısma Kuzey Kafkasya veya Sirkafkasiyen (Kafkasönü), güneyde kalan kısma ise Transkafkasya (Kafkasardı) adı verilmektedir. Kuzey kafkasya bölgesinde çoğu tahıl ekimi yapılan geniş düzlükler vardır. Transkafkasya ise benzer düzlükler ve Küçük Kafkaslarla kaplıdır. Kuzeybatı-Kuzeydoğu istikametinde iki sıra hâlinde uzanan Kafkas dağlarının kuzeyde olanlarına Büyük Kafkaslar, güneyde olanlarına ise Küçük Kafkaslar denilmektedir.
Kafkasya coğrafî olarak; sıradağlar, platolar, vâdiler, ovalar, ırmaklar ve göllerin yer aldığı muhtelif yüzey şekillerine sahiptir. Büyük Kafkasların uzunluğu yaklaşık 1200 km.dir. Bu dağlar üzerindeki belli başlı doruk noktalar Elburz (5642 m), Dihtau (5203 m), Koştantau (5144 m), Şhara (5068 m) ve Kazbek (5033 m) tir. Dağlarda geniş alanlar kaplayan iki binden fazla buzul bulunmaktadır. Kafkaslarda büyük su kaynakları vardır. En derin ve büyük ırmakları Rioni, Kura ve Aragvi’dir. En büyük göl ise Sevan gölüdür. Dağların yamaçları meşe, kestane, kayın, kızılağaç, çam, ıhlamur gibi ağaçlardan meydana gelen ormanlarla kaplıdır. Kafkas dağlarında, kömür, demir, kurşun, çinko, bakır, molibden, manganez gibi maden yatakları, zengin yeraltı kaynakları vardır. Azerbaycan, Krasnodor ve Stavrapol bölgelerinde petrol çıkarılır. Kafkas dağları şifâlı maden suları, yapı malzemesi olarak kullanılan taşlar ve diğer mineraller bakımından da zengindir.
Kafkasyanın değişik yerlerinde bir kaç yüz kişiden meydana gelen dil topluluklarından, sayıları milyonlara ulaşan büyük milli topluluklara kadar ellinin üzerinde insan topluluğu yaşamaktadır. Kafkasya’da yerleşmiş olan milletleri üç grupta toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi; Çerkezler, Abazalar, Lezgiler, Çeçenler ve Gürcülerden olan kafkas kavimleri, ikincisi; Ermeniler, Osnsetler, Svanlar, Ruslar ve İranlılarla bâzı Avrupa milletlerinden olan İndo-Avrupa kavimleri, Üçüncüsü ise; Azerî, Kumuk, Karaçay, Balkar, Nogay, Kafkasya Türkmeni ve Kundur Türkleridir.
Kafkasya’da 30-40 kadar çeşitli dil konuşulmaktadır. Bu diller dilbilimcileri tarafından çeşitli sınıflandırmalara tâbi tutulmuştur. Dilbilimcilerinin çoğunun kabûl ettiği tasnife göre Kafkas dilleri; Güney Kafkas dilleri, Kuzeybatı Kafkas dilleri ve Kuzeydoğu Kafkas dilleri diye kısımlara ayrılmıştır. Güney Kafkas dil ailesine; Gürcüce, Megrelce (Mingrelce), Lazca, Svanca dilleri, Kuzeybatı Kafkas dilleri ailesine; Abhaz, Abaza, Adige, Kabartay ve Ubuh (Vubih) dilleri Kuzeydoğu Kafkas dilleri ailesine ise; Nah ve Dağıstan dilleri girmektedir. Çeçen ve İnguş dillerini de içine alan Kuzeydoğu Kafkas dilleri ailesi üç kısma ayrılabilir. Birincisi; Dağıstanın iç ve batı kesimleriyle Azerbaycan, BDT’nin bir bölümünde konuşulan Avar-Andi-Dido dilleri, ikincisi; Dağıstanın iç kesimlerinde konuşulan Lak-Dargva dilleri, üçüncüsü ise; Dağıstan’ın güneyinde konuşulan Lezgi dilleridir. Kafkasya’daki yazılı diller resmî dillerdir. Basın, radyo ve televizyon mahalli dillerde yayın yapmaktadır. İlköğrenimde öğrenciler anadillerinde öğrenim görürler. Alfabe olarak ise Kiril alfabesi benimsenmiştir.
Dünyânın en eski yerleşim merkezlerinden ve batı ile doğu arasındaki önemli kavşak noktalarından olan Kafkasya’da birçok milletler yerleştiler. Kimmerler, İskitler, Sarmatlar, Hunlar, Avarlar ve Hazarlardan sonra Romalıların hakimiyeti altında kalan Kafkasya, İran’da hüküm süren Sâsâniler tarafından istilâ edildi. İslâm orduları hazret-i Ömer’in halîfeliği sırasında Derbent’e kadar geldilerse de Hazarlar onların ilerlemesine izin vermediler. Emevî halîfelerinden Hişâm bin Abdülmelik devrinde Kafkasya İslâm devletinin sınırları içine alındı. El-Cezîre valiliği ile Kafkasya’dan feth olunan yerler idârî olarak birleştirildi. Kuzey ve Güney Kafkasya bölgeleri tamâmen fethedildikten sonra Arran’ın merkezi Bazza’da bir ordugâh kuruldu. Azerbaycan, Arran, Şirvan, Ermenistan ve Gürcistan’ı da içine alan büyük bir vilâyet teşkil edildi. Abbâsiler zamanında bu vilâyet parçalanıp ayrı ayrı, Azerbaycan, Ermenistan ve Şirvan eyâleti ile Tifliste bir Müslüman Gürcistan emirliği kuruldu.
Onbirinci yüzyılın ikinci yarısından îtibâren Kafkasya’ya Selçuklu Türklerinin akınları başladı. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, Hazar Denizinin batı ve güneybatı sahillerine ve Kafkasya’nın diğer yerlerine Müslüman-Türk kabilelerini yerleştirdi. İki yüz sene kadar Selçuklu hâkimiyetinde kalan kafkasya Moğol istilasına maruz kaldı. Menuçehr Şah Dağıstan’ın güneyinde bir devlet kurdu. Daha sonra Selçukluların bir şubesi olan Şirvanşâhlar hânedanı bu bölgede hâkimiyet kurdu. Şirvanşahlar Timur Han’ın Kafkasya seferine kadar hâkimiyetlerini sürdürdüler. Bu sırada Şirvan Şahı olan Şeyh İbrâhim bin Sultan Mehmet birçok muharebelerde Timur Han’la birlikte bulundu. Bu devlet Dağıstan yöresinde 1535 senesine kadar hüküm sürdükten sonra, Safevîler tarafından yıkıldı. Onaltıncı yüzyıldan îtibâren Osmanlı devleti de Kafkasya’da nüfuz tesis etmeye başladı. Bunda Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra halifeliği bizzat kendi üzerinde bulundurmasının önemli yeri vardır. Çünkü dinî yönden bütün Kafkasya Müslümanları halifeye bağlanmış oluyorlardı.
Kırım’ı sınırları içine alarak Kafkasya’ya kuzeyden nüfûz etmeye çalışan Osmanlı devleti, Güney Kafkasya’da etkili olan İran üzerine sefer düzenledi. Çaldıran Savaşında İran hükümdârı Şah İsmail’in Yavuz Sultan Selim Han tarafından yenilmesi üzerine Osmanlı ordusu Kafkasyaya fiilen girmiş oldu.
Osmanlı Devleti 1568 yılında Don-Volga kanal projesini gerçekleştirmek üzere harekete geçti. Bu projenin gayesi Osmanlı Devletinin Orta Asya Türk Devletleriyle irtibatını sağlamak ve Rusya’nın Orta-Asya ile Kafkaslardaki yayılmasına mâni olmaktı. Hatta İran bile hâkimiyet altına alınabilecekti. Ancak Rus Çarının bu büyük projeye mani olmak yolunda giriştiği faaliyetler yanında Kırım Hanı Gazi Girayında aleyhte çalışmaları sebebiyle başarı sağlanamadı.
24 Ağustos 1578’de Gürcistan zaptedildi. Gürcistan’dan sonra Azerbaycan Osmanlı ülkesine katıldı. Bir müddet Osmanlı hakimiyetinde kalan Kafkasya, Anadoluda başgösteren Celâlî isyanları sebebiyle İran idâresi altına girdi. Kafkaslarda meydana gelen bâzı karışıklıkları fırsat bilen Rusya 1722’de Agrahan’ı ve Derbend’i işgâl etti ve İran üzerine hücum etti. İran kuvvetlerini yenerek 1724 senesinde anlaşma imzalandı. Bu andlaşmaya göre; Derbend kalesi, Bakü, Geylan, Mazenderan ve Esterabad Rusyaya bırakıldı. Rusya böylece Kafkasların güneyine kadar inerek Kafkasyadaki İran topraklarını Osmanlılarla paylaştı. 1727’de Osmanlılar İran üzerine Sefer düzenleyerek Tiflis’i aldılar. Revan, Nahçıvan, Lesi ve Gence alındı. Osmanlılar, Ruslar ve İranlılar arasındaKafkasya’da çeşitli zamanlarda harpler oldu. Uzun süren savaşlar sonunda Osmanlılar yenilerek Küçük Kaynarca andlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar. Bu andlaşmaya göre OrtaKafkasya’nın kuzeyinde bulunan küçük ve büyük Kabartaylar Ruslara bırakıldı. Ruslar tarafından alınan Gürcistan taraflarındaki Kutayis ve Şehriban Osmanlılara, diğer yerler ise Gürcülere verildi. 1774’te Kırım elden çıkınca Osmanlı devleti 1787’de Rusya’ya karşı savaş ilân etti. Fakat yenilerek 1791’de yaş andlaşması imzâlandı. Bu andlaşmaya göre Kafkaslarda sınırın Kuban ırmağı olması kararlaştırıldı. Ondokuzuncu yüzyılın başında Gürcistan Rusya’nın bir eyâleti haline geldi. Ruslar Kafkasya’ya asker göndererek Dağıstan’ın ve Kafkasya’nın büyük bir kısmını aldılar ve Doğu Anadoluya kadar ilerlediler. Daha sonraki yıllarda da Kafkasya’da Rus nüfûzu etkili olmaya devâm etti.
Rusların baskıcı ve sömürgeci siyâseti karşısında dayanamayan Kafkasyalı Müslümanlar Rusya’ya karşı genel harb ilân ettiler. Bu karşı hareketin çekirdeğini Kafkas Avarları teşkil ettiler. Hareketi 1829 tarihinden itibaren İmam Gâzi Muhammed başlattı. Gâzi Molla lakabıyla da tanınan bu zât tesirli vâaz ve nasîhatleriyle Müslümanları Ruslara karşı cihâda teşvik etti. Nihâyet bir beyannâme neşrederek Ruslara karşı fiili mücâdeleye girişti. Gâzi Molla’dan sonra Hamzat (Gamzet) Bey, Şeyh Şâmil ve Hacı Murat gibi mücâhidler bu mücâdeleyi devam ettirdiler. Bilhassa Şeyh Şâmil Ruslara karşı Kafkasyayı korumak için savaşan kahramanlardan biri oldu. 25 yıl Ruslara karşı savaştı. Hâkim olduğu bölgede islâmî cumhuriyet teşkilatı kurdu. Talebeleriyle birlikte Rusların ilerleyişini durdurmağa çalıştı. Kuvvetlerinin azalması, silah ve techizatının kalmaması sebebiyle 1859’da Ruslara teslim olmak zorunda kaldı. Nihâyet Ruslar 1864’te bütün Kafkasya’daki millî mücâdele hareketlerini kanlı bir şekilde bastırarak Kafkasya’yı tahakkümleri altına aldılar. Onbinlerce Türk Anadolu’ya hicret etti. Rus çarları bütün Kafkasya’da sömürgeleştirme ve Ruslaştırma siyâseti uyguladılar. Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Rus idâresine karşı milliyetçi hareketler genişledi, Çar hükümetlerine karşı muhâlefet şiddetlendi. Bu muhalefet hareketleri netîcesinde 1905 ve 1917 Rus devrimleri ortaya çıktı.
Batılı ülkelerin teşvik ve tahrikleri netîcesinde, başta bulunan Talat, Enver ve Cemâl paşalar oldu-bittiye getirerek Osmanlı devletini Birinci Dünya savaşına soktular. Enver paşa idâresindeki bir orduyla Kafkasya üzerine sefer düzenledi, ordunun kış şartlarına uygun donatılmaması ve Enver paşanın harp tecrübesine sahib olmaması sebebiyle Osmanlı ordusu Ruslara yenik düştü. Kafkasya’nın alınması bir tarafa, Rus orduları Doğu Anadolu’da ilerleyerek Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis’i işgâl ettiler. Karadeniz kıyısında da ilerleyen Ruslar Trabzonu işgâl ettiler. Ekim 1917’de Rusya’da Bolşevik ihtilâli olunca Rus orduları Kafkasya cephesinden geri çekildi. Brest-Litovsk andlaşması imzalanarak Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı Devletine bırakıldı.
Kafkasyada yaşayan milletler de Rusya’dan ayrılarak bir federasyon kurdular. Fakat bu federasyon kısa sürede parçalandı. Mayıs 1918’de Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan bağımsızlıklarını îlân ederek sosyalist idâreyi benimsemiş birer cumhûriyet oldular. Kuzey Kafkasya da bağımsızlığını îlân etmek istediyse de başarılı olamadı. 15 Aralık 1922’de Kafkasardı Sovyet Federasyonu ve SSCB’ye katıldı.
İkinci Dünya Savaşında, Bakü petrol kuyularını ele geçirmek için Kafkasyayı stratejik bir hedef olarak seçen Almanlar 1942 yazında Elburz dağı ve Terek nehri kıyısına kadar ilerlediler. Ancak Stalingradda bozguna uğrayınca ele geçirdikleri tüm topraklardan geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu savaş sırasında Almanlarla işbirliği yapan Kafkas milletleri (Çeçenler, İnguşlar, Karaçaylar) vatanlarından sürüldüler. Daha sonra tekrar yurtlarına döndürüldüler. Kafkasya’da yaşayan milletlere karşı komünist idare zamanında çeşitli baskı ve zulümler uygulandı. Bu milletler yıllarca devam eden kültür emperyalizmi sonunda kendi kültür ve dînî inançlarından uzaklaştırıldılar.
Bugün Kafkasya’da Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan olmak üzere üç bağımsız devlet bulunmaktadır. Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk kavimleriyle irtibatını sağlayabileceği tek geçiş yeri olan Nahcivan Özerk Cumhuriyeti 13 Ekim 1921 Kars antlaşmasıyla Azerbaycan’ın himâyesine verilmişti. 1990’da SSCB’nin dağılmasından sonra Ermenistan Azerbaycan’ı hedef alan saldırılarını başlattı. Rusya ve batılı ülkelerinde desteklediği Ermeni saldırılarının gayesi Türkiye’nin Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle münasebetlerini kesmeye yöneliktir.
Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ın dışında Kafkaslarda Dağıstan, Kuzey Osetya, Çeçen-İnguş ve Kabartay-Balkar Özerk Cumhûriyetleri Rusya federasyonuna bağlıdırlar. Rusya’ya bağlı Adigey ve Karaçay-Çerkez Özerk bölgeleri, Azerbaycana bağlı Nahçıvan ve Yukarı Karabağ özerk bölgeleri, Gürcistan’a bağlı Ahazya (Abhazistan), Acaristan ve Güney Osetya özerk bölgeleri Kafkasyada yer almaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.