Kasıde-i Emalı - Bilgiler
21/12/2013 10:00
Ehl-i sünnet îtikâdını nazım olarak anlatan meşhur kaside. Bu kasideyi, Türkistân’da, Fergâna şehrinin müftüsü Siraceddin Ali Ûşî (ö. 1180) yazmıştır. Kaside, altmış yedi beyitten meydana gelmiştir. Asıl ismi Bed’ül-Emâli’dir. Emâlî, lügatte “imlâ” kelimesinin çoğulu olup, o da yazmak mânâsınadır. Kaside ise, edebiyatta nazım şekillerinden biridir. (Bkz. Nazım Şekilleri)

Sevgili Peygamberimiz, Müslümanların yetmiş üç fırkaya ayrılacaklarını, bunlardan yalnız birinin inançlarının doğru olacağını söylemiş, bu fırkanın ismini de bildirmiştir. Emâlî Kasidesi, “Ehl-i Sünnet vel-Cemâat” denilen bu doğru fırkanın inançlarını açık ve güzel bildirmektedir. Bu kasidenin çeşitli dillerde şerhleri (açıklamaları) vardır. Nuhbet-ül-Leâli şerhi bunların en kıymetlisi, en faydalısıdır. (Bu şerh Arapça olup, İstanbul’da İhlas A.Ş. tarafından ofset baskısı yapılmıştır.) Eskiden her din âlimi, bu kasideyi ezbere bilirdi.

Emâlî Hakkında

Emâlî kelimesi, cem hâlidir imlânın,
Kalbden yazmak demektir, kitâba bakmaksızın.
Ali bin Osmân Ûşî, tevhîd bilgilerini,
Altıncı asr sonunda, nazm üzere yazmıştır.
Altmış yedi beyt ile, îmânı, îtikâdı,
Ehl-i sünnete göre, bizlere anlatmıştır.
Dokuz asırdan beri, bu kıymetli kasîde,
Okunmuş, ezberlenmiş, şerhleri yapılmıştır.
Kasîdenin Türkçe tercümesi şöyledir:

Ehl-i Sünnet Îtikâdı

1. Doğru îtikâd yazar, Emâlîn’in başında,
İnciler gibi olan nazmın, tevhîd hakkında.

2. Mevlâmız, mahlûkların ilâhıdır biliniz,
Kemâl sıfatlar ile muttasıftır Rabbimiz.

3. O hayydır, hayattadır, her işte tedbîr eder.
O vardır, zülcelâldır, her şeyi takdîr eder.

4. Hayrı ve şerri ister, irâde sıfatıyla,
Ancak şerden, kötüden râzı değildir aslâ.

5. Allah’ın sıfatları, değil zâtının aynı,
Aynı zamanda bil ki, olamaz zât’tan ayrı.

6. Zâta ve fi’le âit, Allah’ın sıfatları,
Öncesi yok, kadîmdir, yok zevâl bulmaları.

7. Ona “Şey” deriz, ancak hiçbir şeye benzemez;
“Zât” da denilir, ancak altı yön düşünülmez.

8. Başka değildir ismi, O’nun müsemmâsından,
Bildirildi bu mânâ, İslâm ulemâsından.

9. Rabbim cevher değildir ve hiç olamaz cisim,
Ne şümûllü bir bütün, ne de ondan bir kısım.

10. Cüz’i lâ yetecezzâ var, şeksiz inanmalı,
Ey Müslümanlar, bunu inkârdan sakınmalı.

11. Mahlûk ve hâdis değil, aslâ Kurân-ı kerîm,
Rabbin kelâm sıfatı vardır, zâtıyla kâim.

12. Allah Arş üstündedir, buyuruyor rabbimiz.
Lâkin keyfiyyetini anlayamaz aklımız.

13. Zât, sıfat ve fi’liyle, benzemez mahlûklara,
Ey Ehl-i sünnet kanma, böyle inananlara.

14. Allahü teâlânın, üstünden vakit geçmez,
Zamandan münezzehtir, hâlden hâle de girmez.

15. Münezzehtir Rabbimiz, hanımdan, hizmetçiden,
Oğlu ve kızı yoktur, berîdir herbirinden.

16. Kezâ yok ihtiyâcı, yardımcıya mu’îne,
Her şeyin sâhibidir, vardır kendi kendine.

17. Öldürür her canlıyı, sonra diriltecektir.
Amellerine göre, karşılık verecektir.

18. Hayır ehli içindir, Cennetlerle nîmetler,
Kâfir olanlar ise, Cehennem’e giderler.

19. Cennet ile Cehennem, hiç yok olmayacaktır.
İçlerinde olanlar, devâmlı kalacaktır.

20. Mü’minler Rab’lerini, görecekler Cennet’te,
Ancak nasıl olduğu, bilinemez elbette.

21. O’nu gören mü’minler, nîmetleri unutur,
Yazık Mutezile’ye, inkâr eden mahrûmdur.

22. Hak teâlâ üstüne, kula en yarar fi’li,
Yaratmak vâcib değil, vâcib der Mutezilî.

23. Bütün peygamberleri, tasdîk etmek lâzımdır.
Meleklerin hepsine, imân etmek de farzdır.

24. Hâşimî ve zü’l-cemâl, Nebîmiz en sondadır.
Ancak sadr-ı muallâ, şerefi de O’ndadır.

25. İhtilâfsız olarak, İmâmü’l-enbiyâ’dır.
Şek şüphe olmaksızın, O, Tâc-ül asfiyâdır.

26. O’nun dîni her vakit, bâkîdir, devâmdadır,
Getirdiği hükümler, Kıyâmet’e kadardır.

27. Mütâvâtir ve meşhûr, haberlerle mensûstur.
Mi’râc-ı Resûlullah, yalnız O’na mahsûstur.

28. Peygamberlerin hepsi, elbet emândadırlar,
Aslâ isyân etmezler ve azil olunmazlar.

29. Kadından ve köleden, kötü iş sâhibinden,
Peygamber gelmemiştir, bunların hiçbirinden.

30. Zülkarneyn ve Lokmân’ın, Peygamber veya velî,
Oldukları hakkında, cidâli terk etmeli.

31. Îsâ aleyhisselâm muhakkak gelecektir.
Şakî, fesat Deccâlî elbet öldürecektir.

32. Evliyânın dünyâda kerâmetleri vardır.
Bunlar Rabb’in veliye ikrâmı, ihsânıdır.

33. Bir velî, hiçbir zaman, Nebîden ve Resûl’den,
Şerefte üstünlüğü, olamaz hiçbir yönden.

34. Ebû Bekr-i Sıddîk’ın, Eshâbın tamâmından,
Üstünlüğü açıktır, bir ihtimâl olmadan.

35. Ömer ibni’l Hattâb’ın, Osmân ibni Affân’dan,
Rüchânı, fadlı vardır, bir şüphe bulunmadan.

36. Osmân-ı Zinnûreyn de, doğrusunu istersen,
Üstündür muhârebe safındaki Alî’den.

37. Üçünden sonra üstün, bu ümmetin içinde,
Kerrâr olan Alî’dir, bu da mühimdir dinde.

38. Âişe-i Sıddîka, bâzı hasletleriyle,
Fâtıma-i Zehrâ’dan, üstündür, inan böyle.

39. Birkaç fırkadan başka, haddi tecâvüz eden,
Olmadı Eshâba ve Yezid’e lânet eden.

40. Mukallidin îmânı, kıymetli, mu’teberdir.
Çok çeşitli ve kesin, delille müdelleldir.

41. Âlemleri yaratan, Rabb’ini kim tanımaz,
Eğer akıllı ise, cehli ma’zûr sayılmaz.

42. Daha önce îmânı, olmayan bir kimsenin,
Son nefeste imânı, kabul olmaz bilesin.

43. Îmândan sayılmazlar, bütün hayırlı işler.
İbadetler îmânın, parçası değildirler.

44. Asla hüküm verilmez, kâfir ve mürted, diye
Zinâ eden, katleden, mal gasb eden kimseye.

45. Bir kimse irtidâda, ne zaman niyyet eder,
Hak dîninden sıyrılıp, dışarı çıkar gider.

46. Küfür olacak sözü, gafletle ve bilmeden,
Zor görmeden söyleyen, denildi, çıkar dinden.

47. Sarhoş haldeki insan, düşünmeden hezeyân
Ve lagiv söyler ise, kâfir olmaz o zaman.

48. “Mer’i” ve “Şey” denilmez. “Ma’dûma” yok olana,
Hilâli görmek kadar, açık delil var buna.

49. Tekvin ile mükevven bil farklı iki şeydir.
Böyle inananların görüşü kuvvetlidir.

50. Helâl gibi rızıktır, harâm olarak gelen,
Kötü görünse bile, doğrudur böyle bilen.

51. Kabirde suâl vardır, tevhîdden îtikâddan,
Her şahsa sorulacak, kaçış yok imtihândan.

52. Fâsıkların bir kısmı, kâfirlerin tamâmı,
Kötü işleri için, görür kabir azâbı.

53. İnsanlar ameliyle, Cennet’e giremezler.
Ancak Hak teâlânın fadlı ile girerler.

54. Öldükten sonra tekrar, insanlar dirilecek,
Sakınmalı günahtan hesâbı verilecek.

55. Defterler verilecek, bir kısmına sağ yandan,
Bir kısmına da soldan, veyahut da arkadan.

56. Ameller tartılacak, geçilecek Sırât’tan,
Şüphesiz olacaktır, değildir bunlar yalan.

57. Müminlerin günâhı, dağlar gibi olsa da,
Şefâat edecektir, hayır ehli orada.

58. Sapık yolda olanlar, inkâr etseler bile,
İnanmamız lâzımdır, duânın tesîrine.

59. Sonra yaratıldığı için, dünyâ hâdistir,
Heyûlânın aslı yok, bu söz felsefededir.

60. Çok zamanlar ve hâller, geçse de üzerinden,
Şimdi vardır muhakkak, Cennet ile Cehennem.

61. Günahı fazla, fakat îmân sâhibi olan,
Cehennem’de ebedî kalmaz, böylece inan.

62. Ehl-i sünnet üzere, tevhîd hakkında yazdım,
Fevkalâde hâl gibi, tesirli oldu nazmım.

63. Bu nazm mü’min kalplere, râhatlık, neş’e verir,
Âb-ı zülâl gibidir, rûhlara hayat verir.

64. İnanıp, ezberleyip anlamaya çalışın,
Nîmet içinde olup, ihsânlara kavuşun.

65. Tazarrû hâlinizde, yâd ederek hayr ile,
Duâda bulununuz, zaman zaman bu kula.

66. Umulur ki fadlıyla, Rabb’im beni affetsin,
Âhirette ebedî, seâdet ihsân etsin.

67. Hayır duâ ederse biri, bir vakit bana,
Ben de bütün gücümle, duâ ederim ona.

Önceki
Önceki Konu:
Laktasyon
Sonraki
Sonraki Konu:
Triatlon

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu