on beşinci asır halk şâirlerinden. Doğum ve ölüm yılı kesin olarak bilinmemekle birlikte, 14. yüzyılın ikinci yarısında doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Alâeddin Gaybi’dir ve Alâiye (Alanya) beyinin oğludur. Abdal Mûsâ’nın yanında bir müddet kalıp ve onun isteği üzerine yanına kırk dervişi alıp Mısır’a gittiği, orada bir tekke kurduğu, Mısır’da dervişleriyle birlikte tarikatını yaymaya çalıştığı söylenirse de ölümüne kadar burada kalıp kalmadığı bilinememektedir. Fakat şiirlerden Edirne’ye Sofya’ya, Filibe ve Hicaz’a gittiği anlaşılmaktadır. 1444 yılında öldüğü zaman Mısır’daydı ve vasiyeti üzerine tekkesinin yanındaki bir mağaraya gömüldü.
Kaygusuz’un coşkun, içten ve bâzan da alaycı bir dili vardır. Şiirlerinde samîmî bir anlatımdan birden bire alaycı bir dile veya tekerlemeye geçmekte, normal hayatta olağan görebileceğimiz bâzı hareketleri alaya almakta, hicvetmektedir. Bâzı şiirleri ise ilâhî ve nutuk tarzındadır. Akıl, gönül, nefs, mürşid gibi tasavvufun çeşitli meselelerini heyecanlı bir üslupla anlatır. Fakat daha çok didaktik bir muhteva hâkimdir. Kaygusuz’un nesirleri, nazmına göre daha ağır basar. Mesnevîlerinde lirizmin zirvesine ulaşır. Canlı ve daha çok masal şeklinde olan bu nesirlerinde, anlatımda zorlamaya gidilmeden tatlı secîler görülür.
Ayrıca anlatıma renk katan tekerlemeleri de göz önüne almak gerekir. Kısa ve sâde cümlelerle hayal âleminde gördüklerini, bir masal şeklinde anlatmıştır.
Eserleri: Başlıca eserleri, manzum, mensur ve manzum-mensur karışık olmak üzere başlıca üç grupta toplanır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.