Anadolu’da yüzyıllardır söylenen oldukça yaygın bir halk hikâyesi. Türk Folklorunun önde gelen örneklerindendir. İlk önce el yazması olan kopyalardan okundu. Daha sonra taş baskısı kitaplarla köylere yayıldı. Hikâyede, kökünü tasavvuftan alan insanın kaderini değiştiremeyeceği fikri ve gerçek güzelliğin Allah’ta olduğu, insanın emellerine bu dünyâda ulaşamayacağı inancı vardır.
Hikâyede, Şiraz şehrinde Surûrî Şahın oğlu Ahmed Mirza ile musâhibi (hazine nâzırı) KeşişYahud’un kızı Kara Sultan’ın başından geçenler anlatılır.
Surûrî Şah ile musâhibi Keşiş Yahud’un çocukları olmadığından ikisi de dertlidir. Birgün birlikte seyâhate çıkarlar. Yolda eğer çocukları olursa birbirleri ile evlendirmeye söz verirler. Önlerine çıkan bir dervişe dertlerini açarlar. Dervişin verdiği elmaları hanımları ile yedikten sonra, Hatice Sultan bir oğlan, Keşiş’in hanımı da bir kız doğurur.
Çocuklar büyür, Ahmed Mirza on beş yaşına gelir. Birgün Mirza, candan arkadaşı Sofu ile avdan dönerken bir bahçede rastladığı gergef işleyen bir kıza tutulur. Bu kız ise Kara Sultan’dır. Ahmed Mirza kızla konuşup isimlerini değiştirirler. Mirza, Kerem Kara; Sultan da Aslı Han ismini alır.
Daha sonra Kerem bu aşktan dolayı yemeden içmeden kesilir. Bu durumu babası duyar. Surûrî Şah verdikleri sözü hatırlatarak kızı Keşiş’ten ister.
Keşiş’in kardeşi olan Manuk sihirbazdır. Güzel olan Aslı’nın kendisine bir belâ getireceğini söyleyip Âzerbaycan’dan Anadolu’ya kaçmalarını söyler. Aslı’yı din ayrılığından Kerem’e vermeyi kabul etmeyen Keşiş Aslı’yı alarak kaçar.
Kerem de vefalı arkadaşı Sofu ile birlikte Aslı’yı aramaya çıkar. Kerem ile Sofu köy köy, şehir şehir onların peşinden giderler. Bir keresinde Kerem bâzı Beylerin yardımıyla Aslı ile birleşeceği sırada Manuk ve Yahud türlü hîlelerle Aslı’yı kaçırır.
Kerem onların Kayseri’de yerleştiklerini öğrenir. Keşiş’in vazife yaptığı manastırı bularak orada kıyâfet değiştirip hizmetçilik yapar. Ama gerçek kimliği anlaşılınca kovulur. Buna çok üzülen Kerem’in dişleri ağrımaya başlar. Bir çocuğun yardımıyla bulduğu dişçi Aslı’nın anasıdır. Kerem diş çektirmek bahanesiyle, Aslı ile konuşur. Kerem bu esnâda başı Aslı’nın dizinde otuz iki dişini çektirir. Ağzını silerken evvelce verilen nişan çevresinden onu tanır, Kerem’i oradan kovarlar. Kerem buna çok üzülür. Dört kitabın hürmetine Allah’tan çektiği sevdânın bir kısmını Aslı’ya verip hak dîne dönmesi ve kendisine yâr etmesi için duâ eder; duâsı kabul olur. Aslı’ya gaflet gelir uyur. Pirler aşk dolu su verir, hak dîni kabul eder. Kerem elini yüzüne sürünce otuz iki dişi tekrar bitip yerine gelir.
Daha sonra kendisine, mürâcaatı sebebiyle evde pusu kuran beyin adamları Kerem ile Sofu’yu yakalarlar. Beyin kız kardeşi bu işi çözmek için, Aslı’yı da aralarına katıp kırk tâne güzel kızı süsleyerek gül bahçesine salar. Bahçeye getirilen Kerem gözlerini Aslı’dan ayırmaz. Keşiş kızını tekrar kaçırır. Bu defa Kerem ile Sofu onları Halep’te bulurlar. Halep Paşasının arzusu üzerine Keşiş düğüne râzı olur. Keşiş bu sefer de, gerdek gecesi kızına sihirli bir elbise giydirir.
Gerdek gecesi düğmeleri çözüldükçe iliklenen bu elbiseyi sabaha kadar çıkaramaz. Sevgilisine kavuşamayan Kerem, tan yeri ağarırken yürekten bir âh çeker. Ağzından çıkan alev Kerem’i yakıp kül eder. Aslı, Kerem’in külleri başında kırk gün bekler. Küller dağıldıkça saçını süpürge yaparak dağılan külleri toplar. Kırkıncı gün külleri toplarken saçı tutuşur, o da yanar. Aslı’nın külleri de Kerem’in küllerine karışır.
Âzerbaycan’ı içine alan sâhada doğan ve Doğu Anadolu’da yayılan Kerem ile Aslı Hikâyesi, şekil yönünden Dede Korkut Hikâyeleri’nde görülen “nazım-nesir” geleneğine bağlıdır. Hikâyede duygular nazımla, olaylar ise nesirle anlatılmaktadır. Hikâyedeki dil, yaşayan Türkçedir. Hikâyenin içinde geçen şiirlerin büyük bölümü 11 ve az bir kısmı 8’lik hece ile yazılmıştır.
Hikâyenin kahramanı Kerem, bir saz şâiri tipidir. Kerem elinde sazı, Aslı ve sıla hasreti içinde, arkadaşı Sofu ile Aslı’yı bulmak için şehir şehir, köy köy Anadolu’yu dolaşırlar.
Eserin motifleri olarak şunları görüyoruz: Çocuğu olmayan padişah; velûdiyet unsuru olan elma; aşk bâdesi ve rüyâsı; Hızır; acuze; diş çektirme, kuru kafa ve en önemlisi yanmadır.
Kerem “yanma” motifi ile kendi bildiği teknik ve şiirleri ile hikâyeyi süsleyerek meşhur eseri tasnif etmiştir.
Sonraki hikâye ve tasniflere girmiş şiirlerin, sâhiplerini tâyin etmek oldukça zor bir iştir. Kerem ile Aslı’nın hikâyesinin etkisi uzun zaman dillerde dolaşmıştır.
Ayrıca hikâyeye Türk divan ve halk şiirlerinde yer verilmiş veya telmih yapılmıştır.
Kaç bahardır gülüsün bu karlı Erzurum’un Bakışın efsâneler anlatır uzun uzun Kerem ile Aslı var üstünde yolumuzun Karanlığa karışıp geceye sırdaş ol sen
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.