Kıraat İlmi - Bilgiler
30/01/2014 23:00
Allahü teâlânın kelâmı olan Kur’ân-ı kerîm’in nasıl okunacağını bildiren ilim. Kırâat ilmi, Kur’ân-ı kerîm’in nazım şekillerinden (yazıldığı gibi okunmasından) ve tevâtür (sağlam ve güvenilir haber) hâlindeki ihtilaf şekillerinden bahseder.

Kırâatın başlangıcı ve esâsı tevâtüre dayanır. Yâni nakil esâsına göredir. Kur’ân-ı kerîm’i ilk okuyan Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Kur’ân-ı kerîm, Arapçanın yedi lehçesi üzerine nâzil olmuştur. Cebrâil aleyhisselâm her sene bir kere gelip, o âna kadar inmiş olan Kur’ân-ı kerîm’i levh-i mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Vefât edeceği sene iki kere gelip tamâmını okudular. Hazret-i Ebû Bekr halîfeliği zamanında Kur’ân-ı kerîm’i kâğıt üzerine yazdırdı. Buna “mushaf” veya “mıshaf” denildi. Otuz üç bin sahâbî, bu mushafın her harfinin tam yerinde olduğuna sözbirliği ile karar verdiler. Hazret-iOsman, hilâfeti zamânında bu mushaftan Eshâb-ı kirâmın sözbirliği ile Peygamber efendimizin vefât ettiği sene okuduğu kırâat şekli olan “Kureyş” lehçesi üzerine altı tâne daha yazdırıldı ve sûreler birbirinden ayrıldı. Bu Kur’ân-ı kerîm’e “Kırâat-i Mütevâtir” denir. Mütevâtir kırâatin, bugüne kadar hiç değişmeden sağlam ve güvenilir bir şekilde okunmasını sağlayan ve hattâ kitaplara yazan yedi veya on imâm (âlim) olmuştur. Artık bugün, Kur’ân-ı kerîm bunların bildirdiği şekilde okunmaktadır. Yedi kırâat âliminin bildirdiği kasdedildiğinde “Kırâat-i Seb’a” on âlimin bildirdiği için de “Kırâat-i Aşere” adı verilmiştir.

Eshâb-ı kirâmdan okuduğu bildirilen fakat sözbirliği bulunmayan kırâate de “Kırâat-i Şâzze” denilmiş ve bu şekilde okumak yasaklanmıştır.

Kur’ân-ı kerîm, Peygamberimizden nasıl bildirildi ise öyle okunur. Eshâb-ı kirâmın sözbirliği yaptığı okuyuş Kırâat-i mütevâtir olup, böylece okumak lâzımdır. Kırâat-i Şâzze ile okumak câiz değildir, günahtır. Hiçbir din âliminin bildirmediği bir şekilde okumak ise kesin olarak yasak olup, böyle okuyan dinden çıkar.

Kur’ân-ı kerîm’i okumada ve bunu öğretmekte bütün insanlara imâmlık-önderlik eden, Eshâb-ı kirâm olmuştur. Eshâb-ı kirâmdan birincisi de hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’tır. Sonra hazret-i Ömer, hazret-i Osmân, hazret-i Ali, Übeyy bin Ka’b, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mes’ûd, Ebü’d-Derdâ, Ebû Mûsel-Eş’arî, bizzat Resûlullah’tan kırâat eden sağlam vesîkalardır. Diğer Eshâbın çoğu, bunlardan okuyup ezberlemişlerdir. Abdullah İbni Abbas, Ebû Hüreyre, Abdullah bin Sa’d da kırâat (okuma) ezber okuma ve okutma ile meşhur olan sahâbelerdendir.

Eshâb-ı kirâmın, kırâati ile meşhur olanlarından, Kur’ân-ı kerîm’i okuyan ve ezberleyen ve kırâat ilminde imâmlık derecesine yükselen Tâbiîn-i izâm, beş ayrı beldede meşhur olmuşlardır. Bunlardan: Saîd bin Müseyyib, Sâlim bin Utbe, Ömer bin Abdülazîz, Atâ bin Yesâr, Muâz bin Hâris, Abdurrahmân bin Hürmüz el-A’rec, Muhammed bin Müslim, Müslim bin Cündeb ve Zeyd bin Eslem Medîne-i münevverede; Ubey bin Umeyr, Atâ bin Ebi Rebâh, Tâvus bin Keysân, İkrime, Mücâhid bin Cebr Mekke’de; Alkame bin Kays, Esved bin Yezîd, Abîde bin Amr, Amr bin Şurahbil, Hâris bin Kays, Said bin Cübeyr, Rebî bin Heysem, Amr bin Meymûn, Ebû Abdurrahmân Sülemî, İbrâhim Nehâî, Zirr bin Hubeyş Kûfe’de; Muâz, Câbir bin Zeyd Ebü’l-Âliyye, Nasr bin Âsım-ı Leysi, Yahyâ bin Ya’mer, Hasan-ı Basrî, Muhammed bin Sîrîn ve Katâde bin Diâme Basra’da; Mugîre bin Ebû Şihâb, Huleyd bin Sa’d Şam’da meşhurdular.

Bunlardan başka, bütün meşguliyetlerden sıyrılıp, kendilerini tamâmen Kur’ân-ı kerîm kırâatinin zabtına vermiş, bu yolda büyük îtinâ ve ihtimâm göstermiş, her biri insanlara rehber ve imâm olup, uzak ve yakından nice insanların, binbir zorluklarla kendilerinden kırâat öğrenmek için geldikleri bir âlimler topluluğu (cemâati) daha vardır. Onlardan biri Medîne’de Ebû Ca’fer Yezid bin Ka’ka, sonra Şeybete ibni Nessâh, sonra Nâfi Ebû Naîm idi. Mekke’de Abdullah bin Kesîr, Hâmid bin Kays-ı A’rac ve Muhammed bin Muhaysan’dı. Kûfe’de Yahyâ bin Vesâb, Âsım bin Ebi’n-Nücûd ve Süleymân-ı A’meş, sonra Hamza, sonra Kisâî idi. Basra’da Abdullah bin İshâk, Îsâ bin Ömer, Ebû Amr bin A’lâ ve Âsım-ı Hacderî, sonra Yâkub-ı Hadremî idi. Şam’da Abdullah bin Âmir, Atıyye bin Kays-ı Kitâbi, İsmâil bin Abdullah bin Hâcîr, sonra Yahyâ bin Hâris-i Dimârî, sonra Şüreyh bin Yezîd-i Hadremî idi.

Bunlardan sonra, dünyâya yedi nurlu ay doğmuş ve bunlar vâsıtasıyla, Kur’ân-ı kerîm’in kırâati bütün dünyâya yayılmıştır. Kırâatteki ilimlerinin üstünlüğünü bütün âlimlerin sözbirliği ile, kabul ettikleri bu yedi veya on imâma (âlime) “Kırâat-i Seb’a” veya“Kırâat-i aşere” adı verilmiştir. Mütevâtir kırâatin bugüne kadar hiç değişmeden sağlam ve güvenilir bir şekilde okunmasını sağlayan ve hattâ kitaplara yazan işte bu yedi hattâ on kırâat âlimidir. Bu kırâat imâmları Eshâb-ı kirâmın yolunu devâm ettirdiler. Kendileri ve yetiştirdikleri talebeleri çeşitli İslâm beldelerine dağılıp selâhiyet sâhibi olmayan kimseleri mütevâtir olmayan şekillerde okumaktan men edip, Müslümanları ihtilâfa düşürmekten korudular. Bu kırâat imâmlarından her birinin ikişer râvisi (rivâyet eden talebesi) vardır. Kırâati meşhur olan bu imâmlar ve râvileri şunlardır.

1. İmâm-ı Nâfi: Adı Nâfi bin Abdurrahmân’dır. Râvileri Verş Osman bin Saîd ve Kâlûn Ebû Mûsâ’dır.

2. İmâm-ı ibni Kesîr: Adı Abdullah bin Kesîr’dir. Râvileri Kunbul ve Bezzî’dir.

3. İmâm-ı Ebû Amr: Adı Ebû Amr bin Alâ’dır. Râvileri Hafs bin Ömer ve Sûsî’dir.

4. İmâm-ı ibni Âmir: Adı Abdullah bin Âmir’dir. Râvileri Hişâm bin Ammâr ve İbn-i Zekvân’dır.

5. İmâm-ı Âsım: Adı Âsım bin Behd Ebin Nücûd. Râvileri Hafs bin Süleymân ve Şu’be’dir.

6. İmâm-ı Hamza: Adı Hamza bin Habîb’dir. Râvileri Hallâd bin Hâlid ve Halef bin Hişâm’dır.

7. İmâm-ı Kisâî: Adı Ali bin Hamza’dır. Râvileri Hafs bin Ömer ve Leys bin Hâlid’dir.

Bunlar “Kırâat-i Seb’a” adı ile meşhur olmuşlardır. Bu yedi imâmdan sonra, kırâattaki yüksek âlimler, üç imâm daha seçmişler ve bildirmişlerdir. Onların kırâatı ile de, adı geçen yedi büyük kırâat imâmının kırâati gibi namaz kılmayı uygun görmüşlerdir. Bunlardan başkasının kırâatına izin vermemişlerdir. On imâm “Kırâat-i aşere” adı ile şöhret bulmuşlardır. Diğer üçü de şunlardır:

1. İmâm-ı Yâkub: Adı Ebû Muhammed Yâkûb bin İshak’tır. Râvîleri Ruveys ve Ravh’dır.

2. İmâm-ı Ebû Ca’fer: Adı Ebû Ca’fer Yezîd bin Ka’ka’dır. Râvileri İbn-i Verdân ve İbn-i Cemmâz’dır.

3. İmâm-ı Halef-ül-Âşir: Adı Ebû Muhammed Halef bin Hişâm’dır. Râvileri İshak-el Verrak ve İdris-el-Haddâd’dır.

Dünyâ Müslümanlarının dörtte üçü (memleketimiz de dâhil olmak üzere), Kur’ân-ı kerîm’i İmâm-ı Âsım kırâatinin Hafs rivâyetine göre okumaktadır. Kuzeybatı Afrika’da (Fas, Tunus, Cezâyir) ve Mısır’ın bir bölümünde İmâm-ı Nâfî kırâatinin Verş rivâyetiyle okumak yaygındır. Afrika’nın bir bölümünde (meselâ Sudan’da) iseİmâm-ı Ebû Amr kırâati ile Kur’ân-ı kerîm okunmaktadır.

Önceki
Önceki Konu:
Kaplama
Sonraki
Sonraki Konu:
Ekmek

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu