Alm. Kontinentalscokel, Schelf (m), Fr. Plateau (m) (veya) banc (m) continental, İng. Continental shelf. Denizin, sâhilden açıklara doğru uzanırken belli bir derinlikten sonra, birdenbire keskin bir yamaç hâlinde derinleştiği yer ile sâhil arasında kalan kısım.
Denizin dibi farklı bir yapıya sâhib olduğu kabul edilen kayalıklardan meydana gelmektedir. Kıta sahanlığı, okyanus altında uzanan kayalık bölge ile beraber yeryüzü kabuğunun bir parçasıdır. Dünyânın en derindeki kabuğu, hemen onun üstündeki “sima” adı verilen bir tabaka sûretiyle ayrılmıştır. Simanın altında olan kayalık bölgenin karakteri, simanın üstündeki tabakadan değişik özeliğe sâhiptir. Simanın üstündeki kayalık bölgenin genel karakteristiğinin, değişik yerlerde değişik özellikler gösterdiğine birçok jeolog inanmıştır. Bunun bâzı bölgeleri, hâlâ çok ağır, ağdalı ve büyük ölçüde demir ve mağnezyum mâdeni ihtivâ etmektedir. Bu kısım, bâzan öylesine geniş bir yer tutar ki, sima bu çeşit kayalık tabaka tarafına daha fazla uzanmıştır. Bu esnâda bâzı yerlerde, değişik özelliğe sâhip kara kütleler başka bir tabaka meydana getirmektedir. İşte fazla olan bu tabaka kıta sahanlığını hâsıl eder. Ayrıca başka bir teoriye göre, bu platformlar hafif olan yoğunluklar yüzünden sima tabakasının üzerinde yüzmektedir.
Milletlerarası münâsebetlerde ve deniz hukukunda kıta sahanlığı ve anlaşmazlıkları sık sık görülmektedir. İlk defa İkinci Dünyâ Savaşından sonra, ABD Başkanı Truman tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre, ülkelerin karasularından sonra da deniz bölgesinin altında bâzı kaynakları kullanma hakkı vardır. Denizin dibindeki bu arâzi “kıta sahanlığı” olarak isimlendirilmiştir.
1958 senesinde Cenevre’de toplanan Birinci Deniz Hukuku Konferansında imzaâlanan sözleşmeye göre ülkelerin karasularının bitim sınırından başlayan 100-200 metrelik derinliğe kadar olan deniz altındaki arâzi kıta sahanlığı sayılmıştır. Bu arâzide işletilecek bölge 200 m derinlikten öteye doğru uzanıyorsa buralar da kıta sahanlığı sayılacaktır. Yine bu sözleşmeye göre kıta sahanlığı alanı iki devlet arasında kalıyorsa aralarında yapacakları anlaşmalara göre pay yapılacaktır. Anlaşma yapılmamışsa iki ülke arasındaki denizin tam ortasından geçen çizgi sınır olacaktır. Yine bu sözleşmeye göre adaların da kıta sahanlığı kabul ediliyordu.
Her geçen gün kıta sahanlığının önem kazanması askerî ve siyasî faktörlerin yanında ekonomik menfaatlere dayanmaktadır. Deniz altında petrolün yanında pekçok zengin ve önemli mâden damarlarının bulunması, karalarda görülen kaynak fakirleşmesi insanları kıta sahanlığına yöneltmiştir. Bunun neticesi olarak devletler arasında anlaşmazlıklar, kendi menfaatlerine göre hareket etme, yeni görüşlerin ortaya çıkması yoğun bir şekilde görülmektedir. Karakas Konferasında ileri sürülen “ekonomik bölge” esâsına göre denizdeki derinliğe bakılmaksızın 200 millik kuşak ekonomik hak çıkar sahası olmalıdır. Bu ve diğer yapılan konferanslarda pekçok konu açıklığa kavuşamamış, çözümlenmeden yapılacak başka konferanslara bırakılmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.