Alm. 1. Kuppel (f) 2. Gewölbe (n), Fr. Coupole (f), İng. Dome, cupola. Binâların üzerlerini örtmek için kullanılan mimarî bir sistem. Dâire veya dörtgen binaların üzerini örtmekte kullanılan kubbe, genellikle dînî mimârîde kullanılmakla beraber, sivil ve askerî binalarda da yer almaktadır.
Kubbe inşâsında başlıca iki metod vardır. Birincisi, kubbeyi ağırlıksız kabul edilerek yuvarlak plan şeması üstünde kürevî bir çatı olarak uygulamak. İkincisi, kubbeyi abanma ve destek hesaplarını da içine alarak gerçek mîmâri kâideleri içinde ele almaktır. Bu uygulamada önemli olan kareden dâireye geçişte meydana gelen boşlukların doldurulmasıdır. Bu boşluklar, “tromplar” (küçük yarımküre), “pandantifler” (konkavüçgen) veya “Türk üçgenleri” denilen geometrik elemanlarla doldurulur.
Kubbe mîmârîsi ilk olarak Mezopotamya’da görülür. M.Ö. 16 ve 13. asırlarda Ege bölgesindeki binâlarda yer almaya başlayan kubbe, M.Ö. 1. asırda Roma mîmârîsinde bir unsur olarak kullanılmaya başlandı. Ancak bu kubbeler mîmârîye yenilik getirmedi. Zamanla Bizans mîmarîsine kayan Roma sanatı, buna da daha rasyonel çözümler getiremedi.
Kubbe mîmarîsinde zirveyeOsmanlı mîmarları ulaşmıştır ve neoklasik dönem mîmarîsinde bile bu zirvenin üzerine çıkılamamıştır. Kubbenin yapılmasındaki ideal olan mekan bütünlüğünü temin etmekle, mîmarîdeki son şeklini Osmanlı mîmarları vermiştir. Abanma ve taşımadaki problemlere rasyonel çözümleri de Osmanlı mîmarîsi getirmiştir. Türk mîmarîsi, ana mekânda geometrik ve köşeli, üst yapıda kubbeye uygun olarak dairevî ve kürevî biçimleri anlayış içinde tatbik etmiş mekân içindeki dayanakları görünür hâle getirdiği gibi dış payanda sistemi ile kubbe ağırlığını toprağa kadar götüren kademeli teşkilâtı gerçekleştirmiştir. Osmanlı medeniyetinin merkeziyetçi dünya görüşüne uygun olarak, bu düşünce tarzı mîmarî karakterde de hâkim hâle getirilmiştir.
Mîmarîmizde en üst noktayı teşkil eden Mîmar Sinan, kubbe inşâsında da bâzı yenilikler getirmiştir. Erken devirdeki Türk üçgenleri ve bunu tâkib eden sarkıtlarla süslü pandiflerin yerine, kubbeye geçişte daha yumuşak olan trompları kullanmıştır. Klâsik devir mimarisinin bir sentezi olan Mimar Sinan, mîmarimizde mekânların simetrik olmasına yarayan kubbeyi aşılamaz bir unsur olarak Edirne Selimiye Camiinde başarıyla tatbik etmiştir. Selimiye’de, kubbe için en mühim problem olan abanma ve taşıma münâsebeti ve bu münasebete dayanmayan ana mekânın yuvarlak unsurlarını tekrarlayan kubbe problemleri aynı anda halledilmiştir.
Avrupa Ortaçağ mîmârîsinde mühim bir mîmârî unsur olarak görülmeyen kubbe, rönesansla birlikte ehemmiyet kazanmaya başlamıştır. Fakat bu yine de Avrupa mîmarîsinde mîmarî fonksiyonların simetri ekseni olacak tarzda hiç bir devirde binalarda kullanılmamıştır. Floransa’daki Santa Maria del Fiore kilisesinin kubbesi Avrupa mîmârîsinin kubbe anlayışına yeni bir şekil getirmiş ve bunun gelişmiş bir örneği olan Roma San Pietro Kilisesinin kubbesi, batı için nümûne olmuştur.
Neo-klasik mîmarîde kubbe sivil mîmarîye de tatbik edilmeye başlanmış, fakat kubbe inşâ tekniğine bir yenilik getirememiştir. Daha sonra betonarme tekniği kubbe çatıyı düz çatıya çevirmiştir. Son zamanlarda yeni metodlar geniş boşlukların üzerini kapatmada kullanılmaya başlanmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.