rengârenk çinileriyle, Türkiye’nin çini atölyesi olarak bilinen, şifalı kaplıcaları ile meşhur, millî târihimizde müstesnâ bir yeri bulunan, Ege bölgesinin İçbatı Anadolu bölümünde yer alan şirin bir ilimiz. 38o 70’ ve 39o 80’ kuzey enlemleri ile 29o 00’ ve 30o 30’ doğu boylamları arasında yer alır. Kuzey ve kuzeybatıdan Bursa, kuzeydoğudan Bilecek, doğudan Eskişehir, güneydoğudan Afyonkarahisar, güneyden Uşak, güneybatıdan Manisa, batıdan ise Balıkesir illeri ile çevrilidir. Ege, İç Anadolu ve Marmara bölgeleri arasında tarih ve kültür merkezi olarak köprü vazifesi görmüştür. Trafik numarsı 43’tür.
İsminin Menşei
Kütahya ilk kurulduğunda adı seramik kenti mânâsına gelen “seramorum” idi. M.Ö. 11. asırda Frigler şehre “Kotiyum” ismini verdiler. Eski kaynaklarda şehrin ismi Kotiaetion, Katiaion, Cotyaeium, Cotyaeum ve Cotyaium şeklinde geçmektedir. Bütün bunlar “Totys’in şehri” mânâsına gelmektedir.
Selçuklu Türkleri bu şehri fethedince şehre “Kütâhiye” ismini vermişlerdir. Zamanla bu isim “Kütahya” hâlini almıştır.
Bir rivâyete göre, dul bir kadının pazara getirdiği testi, tabak, vazo, sürahi, çanak ve çömlekler sağlam hem de zariftir. Müşteriler tarafından kapışılır. Diğer satıcılar bu kadının hüneri yaptığı topraktan olmalı diyerek kadını takip ederler. Kadın bugünkü Kütahya’nın bulunduğu yere gelip heybesini toprakla doldurur. Diğer esnaf bu bölgede atölyeler açarak şehir kurulur ve seramik şehri manasına“Seramorum” denir.
Târihi
Kütahya ve çevresinin târihi Hititlerle başlar. Hititlerin iç savaş ile bölünüp yıkılmasından sonra Kütahya ve çevresiFrikya, sonra da Lidya devletlerinin hâkimiyeti altına girmiştir. Antik kaynaklar Kütahya’dan Yunan masal yazarıEsop’un doğduğu memleket diye bahsederler. Fakat bu bölge hiçbir zaman eski Yunanlıların olmamıştır. Esop M.Ö. 6. asırda yaşamıştır. Bu târihte Kütahya ve çevresi Lidya Devletinin elindeydi. Persler, M.Ö. 6. asırda Lidya’yı yenince Anadolu gibi bu bölgeler de Perslerin istilâsına uğradı. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Anadolu ve İran’ı istilâ etti. Pers Devletini ortadan kaldırdı. Bu bölge Anadolu gibi Makedonya Krallığının hâkimiyetine geçti. İskender’in ölümünden sonra Bergama ve Bitinya krallıkları Kütahya bölgesini paylaştılar.
M.Ö. ikinci asırda Roma bütün Anadolu’yu imparatorluğuna kattı. M.S. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. (Bugünkü Yunanistan’ın Bizans’la hiçbir ilgisi yoktur). Bizans devrinde Kütahya piskoposluk merkezi hâline getirildi. İstanbul-Konya yolu üzerinde bir konak merkezi idi. Bizanslılar. Kütahya’yı iki kat sur içine almış ve 2,5 km2 alan kaplayan kale yapmıştır.
İslâm orduları bu bölgeden birkaç defa geçtiler. Fakat Kütahya’yı Selçuklu Türkleri fethettiler. 1071’de Malazgirt’te Alparslan’a yenilen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes tahtını geri almak için yaptığı mücâdelede yenilip esir düşünce, Kütahya’ya getirilip gözleri kör edilmiştir. Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1079-1080’de Kütahya’yı fethetmiştir.
Anadolu’da Türk hâkimiyetine son vermek için Roma kilisesi ve Bizans’ın teşviki ile başlayan Haçlı seferleri esnasında Selçuklu Türkleri bazı bölgelerden geri çekilmiştir. Eskişehir civarında Selçuklu Türkleri ile Haçlılar arasında yapılan Eskişehir (Borylaion) Savaşına kadar Kütahya, Selçuklu Türklerinin elinde kalmıştır. 1097’de Haçlı ordusu Kütahya’yı istilâ etti. Kütahya çevresinde Selçuklu Türkleri ile Bizanslılar arasında çok çetin savaşlar oldu. Kütahya, taraflar arasında birkaç defa el değiştirdi. 1158 senesinde Bizans İmparatoru Manuel Kommenos’un emrindeki Bizans ordusu, Kütahya civârında Selçuklu Türkleri tarafından hezimete uğratıldı. Selçuklu Devleti ile Bizans arasında sınır bölgesi üzerinde bulunan Kütahya’ya, Selçuklu Devletine bağlı Türkmen kuvvetleri sık sık saldırarak, Bizanslıları tâciz etmişlerdir.
Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan 1182 yılında yeni bir fetih hareketine girişerek Uluborlu ve Kütahya’yı fethetti. Böylece Kütahya birinci fetihten bir asır sonra ikinci defa fethedilmiş ve Türklerin hâkimiyetine girmiş oluyordu. Selçukluların taht kavgaları sırasında zayıflayınca Bizanslılar Kütahya’yı yeniden istila etmişlerdir. Selçuklu Sultanı Büyük Alâeddin Keykubat’ın Kütahya’yı fethetmesinden sonra şehir, kesin olarak Türk hâkimiyeti altına girmiştir.
Anadolu Selçuklu Devletinin son zamanlarında Kütahya bölgesine 300 bin kişilik Türkmen Germiyan Aşireti yerleşti. Germiyanlılar, Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde Baba İshak isyanını bastırmaya memur edilmeleri ile tarih sahnesine çıkmışlardır. Germiyanoğlu Birinci Yakup Bey, 1300-1302 yılında Anadolu Selçuklu Sultanlığından ayrılarak bağımsızlığını ilân etmiş, merkez Kütahya olmak üzere Germiyanoğulları Beyliğini kurmuştur. Germiyanoğulları 1260-1390 ve 1402-1429 arasında 157 sene saltanat sürmüşlerdir.
Germiyanoğulları, 1260-1308 arasında Anadolu Selçuklu Devletinin ve 1308-1335 arasında da İlhanlı hâkimiyetini tanımıştır. 1390’dan 28 temmuz 1402’ye kadar Osmanlı Devletine katılmıştır. 1414-1429 arasında Osmanlılara tâbi olmuştur. 1325 senesine kadar Aydınoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliğine bağlı idi. Anadolu’daki beylikler içinde Osmanlı ve Karamanoğullarından sonra en güçlü beylik Germiyanoğulları Beyliği idi. Bu beylik Karamanoğulları tehlikesi karşısında Osmanlılarla iyi münasebetler kurmuştur. Germiyanoğulları Oğuzların Avşar (Afşar) boyundandır.
Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah önceUmur Beyin kızı, sonra da hazret-i Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hâtun ile evlendi. Bu evlilikten doğan kızı Devlet Hatun, Sultan Yıldırım Bâyezid ile evlendi. Bu evlilikte Kütahya, Simav, Eğrigöz (Emet) ve Tavşanlı çeyiz olarak Osmanlılaraverildi (1381). Bu tarihten itibaren 1389’a kadar Yıldırım Bâyezid Kütahya’da vâli olarak kaldı. Süleyman Şahın oğlu İkinci Yâkup Bey, Kosova Meydan Savaşından sonra Osmanlılara verilen yerleri geri almak istemişse de yenilmiş veİpsala Kalesine hapsedilmiştir. Buradan kaçan İkinci Yâkup Bey, Şam’a giderek Timur’a sığındı. 1402 Ankara Savaşından sonra Timur, Kütahya’ya gelerek bir ay burada kalmış veOsmanlılara verilen bölgeleri Germiyanoğullarına iâde etmiştir. Timur çekilince KaramanoğullarıGermiyanoğullarının topraklarını istila etmiştir.
Osmanlılardan Çelebi Sultan Mehmed Han, Germiyanoğulları topraklarını Karamanoğullarından geri alarak İkinci Yâkup Beye vermiştir. İkinci Yakup Bey, Bursa ve Edirne’ye giderek Sultan İkinci Murad Hanı 1428’de ziyaret etmiştir. İkinci Yakup Bey, Anadolu’da Türk Devletinin birliğini ancak Osmanlı Devletinin gerçekleştireceğine samimî olarak inanmış ve ölümünden sonra Germiyanoğulları Beyliğinin Osmanlı Devletine katılmasını vasiyet etmiştir. 1429 Şubatında çok yaşlı olarak vefat edince bu vasiyeti yerine getirilmiş ve Türk birliğine ileri bir adım atılmıştır. Germiyanoğulları Kütahya’da pekçok eser bırakmışlardır. Germiyanoğullarının “İnançoğulları” denilen bir kolu da Denizli’de saltanat sürmüştür. Germiyanoğullarına Ali Şir Bey (1260-1264), Birinci Yakup Bey (1264-1320), Mehmed Bey (1325-1360), Süleyman Şah (1360-1387) ve İkinci Yâkub Bey (1387-1390 ile 1402-1429) beylik etmişlerdir.
Germiyanoğulları Osmanlı Devletine katılınca, beylik sınırları dâhilinde kurulan sancağa Kütahya merkez ve ilk sancakbeyi de Kara Tîmûrtaş Paşanın torunu Umur Bey oğlu Osman Çelebi oldu. Sultan İkinci Murâd Hanın oğlu Alâeddîn Ali Çelebi de Kütahya’da sancakbeyliği yaptı. 1542-1566 arasında Kânûnî Sultan Süleymân Hanın oğulları Bâyezid ve İkinci Selim de Kütahya Sancakbeyliği yapmışlardır. Bilâhare Anadolu eyâletinin merkezi Ankara’dan Kütahya’ya taşınmıştır. Kütahya Yavuz Sultan Selim Han ve Kânûnî Sultan Süleymân Han devrinde Anadolu istikâmetinde yapılan seferlerde toplanma yeri ve önemli bir yol kavşağı idi. Kânûnî Rodos Seferine Kütahya’da hazırlanarak, Aydın-Marmaris yolunu tâkip etmiştir. Kânûnî Zigetvar Seferinde vefât ettiğinde oğlu İkinci Selim, Kütahya’da sancakbeyi idi. İstanbul’a gelerek tahta oturdu. “Germiyan tahtı” ismi verilen Kütahya şehrinden ve bilhassa Germiyanoğulları Hânedânından tanınmış şahsiyetler; Osmanlı Devleti hizmetinde mühim vazîfeler îfâ ettiler. Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın meşhur adliye Nâzırı Sadrâzam Nûreddîn Abdurrahmân Paşa ile oğlu ve Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın dâmâdı ve Adliye Nâzırı Vezir Ârif Hikmet Paşa, Sultan Altıncı Mehmed Hanın dâmâdı Ali Haydar Bey bunlardan birkaçıdır.
On yedinci asırda Celâli isyanlarına sahne olan Kütahya, 19. asırda, Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrâhim Paşa tarafından kısa bir müddet işgâl edildi. Mustafa Reşîd Paşanın işgâli ile Kütahya’nın Anadolu eyâleti 1841’de kurulan Hüdâvendigar Eyâletinin merkezi ve 1842’de eyâlet merkezi Bursa’ya nakledilince de Bursa’ya bağlı 5 sancaktan biri oldu. On dokuzuncu asırda şehir çok geriledi. Halıcılık, dericilik ve çinicilik sanâyileri söndü. Anadolu demiryolunun Kütahya’dan geçmeyişi o zamana kadar ticâret yollarının düğüm noktasında bulunan şehri felce uğrattı.
Kütahya’nın merkez olduğu Anadolu eyâletinin kapladığı saha üzerinde bugün Türkiye’nin şu illeri vardır: Afyon, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çankırı, Denizli, Eskişehir, Isparta, İzmir, Kastamonu, Manisa, Muğla, Sakarya, Uşak ve Zonguldak.
Kütahya, 17 Temmuz 1921’den 30 Ağustos 1922’ye kadar 1 yıl 1 ay 14 gün Yunan işgâlinde kalmıştır. Büyük taarruzda geri alınan şehir, yakılıp yıkılmıştı. Kütahya, İstiklâl harbinde mühim yer işgâl etmiş ve bu harbin neticeye ulaşması topraklarında kazanılan zaferle sağlanmıştır. Nitekim İstiklal Harbinin en çetin çarpışmaları Kütahya topraklarında olmuş, 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşı burada yapılmış ve Yunan ordusu Dumlupınar bucağında hezimete uğratılmıştır.
Millî Mücâdelede Kütahya: İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini ve düşman kuvvetlerinin Anadolu içlerine ilerlemesiyle 20 Eylül 1919 târihinde Kuvay-i Milliye Teşkilatı kurularak faaliyete geçti. Kütahya’daki Kuva-yı Milliye Teşkilâtı, halktan büyük maddî ve mânevî destek gördü. 21 Temmuz 1920 târihinde “Kütahya Millî Taburlarının” teşkiline başlandı. Yunan taarruzu 10 Temmuz 1921’de başladı. Eskişehir ve Kütahya Muharebeleri adı ile bilinen bu çarpışmalarda Türk ordusu daha ziyâde müdâfaa taktiği uyguluyordu. Kâfi derecede hazırlık yapılamadığı ve mühimmat temin edilemediği için Yunanlıların ilerlemesine mâni olunamıyordu. 13 Temmuzda Afyon, 17 Temmuzda Kütahya ve 19 Temmuzda Eskişehir Yunanlılar tarafından işgâl edildi. Yunanlıların bu ilerleyişi Sakarya’da durduruldu. Kütahya, Yunan işgâlinde bir sene kadar kaldı. Düşman kuvvetlerinin Anadolu içlerine doğru ilerleyişi Sakarya Meydan Muhârebesi ile durdurulduktan sonra, sıra Yunanlıların Anadolu’dan atılmasına gelmişti. Uzun bir hazırlık devresinden sonra Türk ordusu 26 Ağustos 1922 târihinde taarruza geçti. Düşman kuvvetleri karmakarışık, Dumlupınar’a doğru kaçmaya başlamış, fakat Türk ordusu tarafından Çalköy yakınlarındaki Adatepe’de çember içine alınmıştı. 30 Ağustos 1922’de burada büyük imhâ savaşı devam ederken, müretteb süvari tümeninden bir müfreze, 30 Ağustos Çarşamba sabahı saat 10.00 sıralarında Kütahya’ya geldi. Aynı gün akşamı Akif Bey komutasındaki birlikler şehre girerek, halkın coşkun tezahüratı ve sevinç gözyaşları ile karşılandılar. Hükümet konağı ve Belediye binalarına Türk bayraklarının çekilmesi sırasında yüzlerce kurban kesilerek askere yemek verilmiştir. Halk ertesi gün, Küçük Asım Efendiyi mutasarrıf vekili seçmiştir.
30 Ağustos Zafer Bayramı Kütahya’nın düşman işgâlinden kurtulduğu gündür. Kütahya’da, Dumlupınar, Çalköy ve Zafertepe’de her sene törenler yapılmaktadır.
Cumhûriyet devrinde il olan Kütahya, 1931’de demiryolu ile Balıkesir’e bağlanmıştır. Fakat Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar gibi gelişemedi. 1953’te Uşak, Kütahya’dan ayrılınca küçüldü.
Son senelerde Kütahya hızla sanayileşmekte ve gelişmekte olup, geçmişteki parlak devrine doğru ilerlemektedir.
Fizikî Yapı
Kütahya ili genel olarak bir yayla durumundadır. Arazinin dörtte üçü 1000-1500 m arasındadır. Coğrafî olarak bu bölgeye “Kütahya Yaylası” denir. İç Anadolu’dan Ege ovalarına ve Marmara havzalarına geçişte bu bölge eşik vazifesi görür. Topraklarının % 57’si dağlardan, % 32’si yaylalardan ve % 11’i ovalardan ibârettir. Ortalama yükseklik 1000-1200 m arasındadır. Volkanik toprakları çok verimlidir.
Dağları: Kütahya yaylaları üzerinde yükselen dağlar aralıklı sıralar hâlinde uzanırlar. Başlıca dağlar: Akdağ (2089 m), Eğrigöz dağlarının en yüksek yeri (2181 m), Vellice Dağı (1764 m), Gümüşdağ (1901 m), Yeşildağ (1953 m) ve Şaphâne Dağı (2121 m)dır. Murad Dağı (2312 m) ilin en yüksek dağıdır.
Ovaları: Ovalar dağ sıraları ve akarsu vâdilerinde yer alırlar. Simav ovası 100 km2, Kütahya ovası 93 km2, Altıntaş-Aslanapa, Örencik, Tavşanlı, Köprüören ve Yoncalı ovalarıdır. Hepsi verimli ve alüvyonla kaplıdır.
Akarsuları: Kütahya akarsular bakımından zengin sayılır. Bu akarsuların bir kısmı Ege, Marmara ve Karadeniz’e dökülür. Bölgenin en büyük akarsuyu Porsuk Çayıdır. Porsuk Çayı Murad Dağından çıkar, Eskişehir’e gelip Sakarya’ya karışır ve Karadeniz’e dökülür. Kirmasti Çayı, Simav (Susurluk) Çayı, Emet Çayı ve Kocaçay birleşerek Marmara Denizine dökülür.
Gediz Çayı, Murat Dağlarından iner, Uşak’tan sonra İzmir’e gidip İzmir Körfezinin yukarısında Ege Denizine dökülür. Bunlardan başka Karasu ve Felent Çayı vardır.
Gölleri: Kütahya ilinde bir tabiî (Simav Gölü) ve bir sun’î (baraj gölü) Enne Gölü vardır. Simav Gölü; Simav Ovasının ortasında 4 km2lik bir alanı kaplar. Bir kısmı bataklık ve sazlıktır. Denizden yüksekliği 724 m’dir. Yazın suları azdır. Porsuk Baraj Gölü; Porsuk Çayı üzerine kurulmuştur. Bir kısmı Eskişehir sınırları içinde kalır su hacmi 525 milyon m3 ve yüksekliği 49,70 m’dir. Enne Baraj Gölü; Porsuk Çayının bir kolu olan Felent Çayı üzerindedir. Su hacmi 7 milyon m3tür. İçme suyu olarak kullanılır. Barajın temelden yüksekliği 24,50 m’dir.
İklim ve Bitki Örtüsü
İklimi: Kütahya, İç Anadolu’nun soğuk iklimi ile Marmara ve Ege’nin ılık iklimi arasında bir geçiş özelliği gösterir. Üç bölgenin özelliklerini taşır. Son 30 yılda yapılan günlük rasatlara göre çok şiddetli rüzgar esmez. Kışın hâkim rüzgar güneyden, yazın hâkim olan rüzgar kuzeyden eser.
Yıllık yağış miktarı ortalama 600-1100 mm’dir. Kar kalınlığı 50 cm’yi geçmez. En soğuk aylar ocak ve şubat ve en sıcak aylar temmuz ve ağustostur. Genel olarak yazın sıcaklık + 20°C’yi geçmez. Sıcaklık -27,4°C ile +36,8°C arasında seyreder. Ovalar ılık, yayla ve dağlar soğuktur. Fakat İç Anadolu’da hâkim olan step ikliminin dışında kalır. +30°C’nin üstünde sıcak günler bir ayı geçmez. Sıfırın altında gün sayısı 100 güne yakındır.
Bitki Örtüsü: Bitki örtüsü bakımından Kütahya ve çevresi İç Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerinin özelliğini taşır. Bölgenin hâkim bitki topluluğu kara ikliminin bitkileri olmasına rağmen, vâdi içlerinde, Karadeniz’in nemli tesirlerine açık kesimlerinde, bilhassa dağlık bölgelerinin kuzey meyillerinde deniz bitki topluluğu, Ege ve Marmara yoluyla Akdeniz tesirinin görüldüğü kesimlerde Akdeniz bitki örtüsü yer alır.
İl topraklarının yarısı orman ve fundalıklarla, % 12’si çayır ve mer’alarla, % 35’i ekili alanlarla kaplıdır. Ormanlar çok yüksek platolardadır. Ormanlarda karaçam, ardıç ve meşe ağaçları çoğunluktadır.
Ekonomi: İlin ekonomisi tarım ve sanâyiye dayanır. Faal nüfûsun % 70’i tarım, hayvancılık, ormancılık, avcılık ve balıkçılıkla uğraşır. Gayri sâfî hâsılanın % 30’u tarımdan elde edilir. Verimli ovalarda çeşitli ürünler yetişir. Faal nüfûsun % 20’ye yakını mâdencilik, îmâlât ve inşâat sanâyii ile uğraşır. Mâdencilik, enerji üretimi ve îmâlât sanayiinde önemli gelişmeler olmuştur.
Tarım: Verimli ovalarında en çok tahıl ekilir. Sebzecilik ve meyvecilik de oldukça gelişmiştir. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, mısır, baklagiller (nohut, fasulye ve burçak), şekerpancarı, kenevir lifi, kenevir tohumu, sakız ve tohum olarak haşhaş, patates ve soğandır. Ayçiçeği de ekilir. Sebze olarak domates, patlıcan, biber, lahana gibi sebzeler yetiştirilir.
Meyvecilik de ileridir. Kiraz ve vişnesi meşhurdur. Elma, armut, şeftali, ceviz, kestane, çilek, kavun ve karpuz yetişir. Vişne ağaç sayısı Türkiye’de üçüncü sıradadır. Modern tarım araçları ve sun’î gübre kullanımı yaygındır. Ekilen toprakların 50 bin hektara yakını sulanabilmektedir. Ekim alanlarının % 90’ı tahıl ekimine ayrılır. Bağcılık yapılan saha iki bin hektardır.
Hayvancılık: Kütahya’da tarla tarımından sonra en mühim tarım kolu hayvancılıktır. Dağlık bölgelerde ise halk geçimini hayvancılıkla sağlar. En çok küçükbaş hayvan beslenir. Fakat, çayır ve mer’alar azaldığı için hayvan sayısı azalmaktadır. Halkın büyük kısmının çiftçi olması sebebiyle hayvancılık gelişmiştir. Hayvancılık zirâatin önemli dayanağı, çiftçinin desteği, bâzı bölgelerde ise yegâne geçim kaynağıdır. Koyun sayısı çoğunluktadır. Koyunların çoğu Karaman cinsidir. Koyunu, tiftik keçisi, kıl keçisi ve sığır takip eder. 20 bine yakın arı kovanı vardır. Fennî tavukçuluk ve tavşan yetiştirilmesi gelişmektedir.
Ormancılık: Kütahya orman bakımından zengindir. Ormanlar 500 bin hektarlık bir alanı kaplar. Ayrıca 40 bin hektarlık fundalık vardır. 25 bin hektarlık bir alan ağaçlandırılmıştır. 135 köy orman içinde ve 262 köy orman kenarındadır.
Mâdenleri: Kütahya mâden potansiyeli bakımından çok zengindir. Faal nüfûsun % 5’i mâdencilikte çalışmaktadır. Başlıca maden yatakları linyit, krom, gümüş, baryum, borasit, manyezit, antimuan, kobalt, cıva, asbest, bor tozu, demir, kurşun, mangenez ve mermerdir.
Seyitömer, Tavşanlı, Tunçbilek havzasında bulunan kömürler Garp Linyitleri Müessesesinde, manyezit ise Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş. tarafından çıkarılır. Demir, Emet ve Simav’da; manyezit Kütahya merkez ilçe, Domaniç ve Tavşanlı’da işletilir. Kobalt Karamancık’ta, cıva Tavşanlı’da, asbet ise Sivaslı’da çıkarılmaktadır. Kütahya çeşit ve rezerv bakımından çok zengin maden yataklarına sâhip nâdir illerimizden biridir.
Enerji: Tunçbilek ve Seyitömer Termik Santralları ile Kayaköy Hidroelektrik Santrali enerji üreten önemli tesislerdir. Bu tesisler Kütahya sanâyiini de enerji bakımından besler. Köylerinin % 90’ında elektrik vardır.
Sanâyi: Kütahya zirâî husûsiyetini kaybetmekle beraber, sanâyileşme yolunda hızla gelişmektedir. 10 kişiden fazla işçi çalıştıran işyeri sayısı 100’e yakındır: 10 kişiden az işçi çalıştıran iş yeri ise 1200 civârındadır. Kütahya’nın ilk büyük sanayi kuruluşu 700 dekarlık bir saha üzerinde kurulan ve 5 Eylül 1954’te hizmete giren şeker fabrikasıdır. Türkiye’nin en büyük kimyâ sanâyii tesislerinden olan Azot İşletmeleri Fabrikaları, 1961 senesinde faaliyete geçmiştir. 500 bin ton azotlu amonyum sülfat istihsal etmektedir. Ayrıca savunma sanayii için patlayıcı madde ile soğutma tesislerinde kullanılan mâyi amonyak istihsal etmektedir.
Sümerbank Tuğla ve Kiremit Fabrikası, Kütahya Porselen Fabrikası, Emet Kolemanit İşletmesi Fabrikası, Gediz İplik ve Mensucat Fabrikası A.Ş. (GIMAŞ), Simav Sunta ve Kontraplak Fabrikası(SUNTAŞ), Tavşanlı’da yonga levha ve kaplama üreten fabrikalar, 11 tuğla ve kiremit fabrikası (biri devlete, on’u özel sektöre ait), çini fabrikası ve atölyeleri, çini çamuru üreten büyük bir fabrika, un fabrikaları, konserve fabrikaları, gıdâ ve dokuma fabrikaları, Simav Halı ve Halı İpliği Fabrikası önemli sanâyi kuruluşlarıdır. Kütahya çiniciliği ve Simav halı dokumacılığı, bölgenin sanâyi özelliğidir. Kütahya’dan yurt dışına önemli miktarda ateşe dayanıklı tuğla ihraç edilmektedir.
İngilizler ilk toplu sözleşmenin 1851’de İngiltere’de yapıldığını ifâde ederek övünürler. Halbuki bu tarihten 51 sene önce 1764’te Osmanlı Devletinin Kütahya şehrinde dünyânın ilk toplu sözleşmesi imzâlanmıştır. O târihte Kütahya’da 24 adet çini atölyesi vardı. Bütün çini atölye işverenleri ile bütün işçiler adına imzalanan toplu sözleşmenin bazı maddeleri şunlardır:
–Kalfalar 40 akçeye 100 adet has çini fincan îmâl edeceklerdir.
–Ustabaşı olanlar 150 fincan işleyince, 160 akçe alacaklardır.
–Ustalar 100 has fincan işleyince 60 akçe alacaklardı.
–Usta, kalfa ve diğer işçiler bir hastalığa düçar olunca (hastalanınca), masraflar çini işverenleri tarafından tazmin olunacak (karşılanacak).
–Bu sözleşmenin aksine hareket edenler ve nizamları bozanlara para ve hapis cezası verilecektir.
–Bu maddeler işçi, usta, kalfa ve işverenlerin yüzlerine karşı okundu. Kabul edildi ve imza altına alındı.
Bu sözleşme Kütahya Arkeolojik Müzesi’ndeki eski eserler tasnif edilirken tesadüfen bulunmuştur. Başta İstanbul olmak üzere Osmanlı ve Selçuklu arşivleri tasnif ve tetkik edildiğinde, dünya tarihini sarsacak kıymetli belgeler ortaya çıkacağı muhakkaktır.
Ulaşım: Kütahya kara ve demiryollarının kavşak noktalarından biridir. Karayolu: Eskişehir üzerinden İç Anadolu’ya uzanan karayolu ve Kütahya-Afyon-Konya: Kütahya-Afyon-İzmir: Kütahya-Balıkesir-Çanakkale karayolları ile yurdun dört bir yanına bağlanır. Bu yollar nitelikli asfalt yollardır.
Kütahya, demiryolu ile üç ayrı istikamete bağlanır: Haydarpaşa-Eskişehir-Ankara demiryoluEskişehir’den ayrılan bir kolla Kütahya’ya varır. Kütahya’dan Afyonkarahisar ve Konya’ya ulaşılır. Kütahya’dan çıkan bir hatla Tavşanlı-Balıkesir-Manisa-İzmir’e gidilir ve Bandırma’ya bağlanarak Marmara’ya ulaşılır.
Nüfus ve Sosyal Hayat
1990 sayımına göre; toplam nüfûsu 578.020 olup, 241.999’u il merkezi ve ilçelerde; 336.021’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 11.875 km2, nüfus yoğunluğu 50’dir.
Örf ve adetleri: Kütahya çok eski bir yerleşim merkezidir. Tarih boyunca Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Makedonya, Bergama, Bitinya, Roma, Doğu Roma(Bizans), Anadolu Selçuklu, Germiyanoğulları ve Osmanlı Devleti bu bölgeye hâkim olmuşlardır.
1079’da Selçuklu Türklerinin Kütahya ve çevresini fethinden sonra, Türk-İslâm kültürü yayılmaya başlamış ve eski kültürler unutulmuştur. Kütahya millî ve mânevî değerlerin, târihî an’anesine sıkı sıkıya bağlı, buram buram târih kokan bir ilimizdir.
Kiraz şenliği, ılıca sefaları, kış eğlenceleri, dinî bayramlardaki hususî havasıyla, mesire yerlerine yapılan hususî gezileriyle, kendisine has düğün âdetleri, zengin folklorü ile Anadolu’daki Türk boylarının özelliklerini taşır.
Mahallî kıyafetleri: Düğün, bayram ve hususî günlerde mahallî kıyafetlere rastlanır. Kadınlar, “Tefebaşı” denilen ince çuhadan yapılmış al veya mavi renkli, motifleri altın suyuna batırılmış gümüş sırma ile gergefte işlenmiştir. “Çintiyan” denilen şalvar ile “fermene” ismi verilen cepken veya yâlık ile uzun bir entariden ibarettir.
Erkek giyimi Ege’nin “Zeybek” kıyafetine benzer. Başta keçe, külah veya fes; içte “kazeke” yakasız gömlek, parçalı sallama cepken; altta şalvar ve “serpuşu” denilen kuşak; ayakta yün çorap, kalçın, mest, papuç veya potin bulunur.
Müzik ve halk oyunları: Ege, Marmara ve Orta Anadolu müzik ve halk oyunları karışmıştır. Ege bölgesinin tesiri daha ağır basar. Zeybek türü oyunlar oynanır.
Mahallî yemekleri: Kütahya’nın mahallî yemekleri zengindir. Meşhur yemekleri şunlardır: Şibit (ıspanaklı börek), mantı, kızılcık tarhanası, cimcik (Mantıya benzer hamur işidir) Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür ve kızgın tereyağ gezdirilir.), labada dolması(ılıbıda dolması veya yalancı dolma da denir. Bulgur pilavını haşlanmış labada yapraklarına sararak pişirirler ve üstüne taze soğan, nâne, hıyar ve süzme yoğurt dökerler.), gözleme, höşmerim, kaygana, kapama, yufka tatlısı, pelüze, dolamber böreği, göveç, küp kebabı, çevirme kebabı ve kuyu kebabı.
Halk ve divan edebiyatı: Kütahya’da çok sayıda halk ve divan şairi yetişmiştir. Halk şairlerinden bazıları şunlardır: Âşık Deli Şükrü, Âşık Sırrı, Arifî, Âşık Ömer, Pesendî ve Kâmilî’dir.
Başlıca divan şairleri ise; Ahmedî, Şeyhoğlu Mustafa, Şeyhî, Ahmed-i Dâî ve Gaybî Sunullah’tır. Evliya Çelebi’nin Ceddi ve lügat yazarı Ahterî Mustafa, Cemalî, Rahimî, Firakî veÜnsî Kütahya’nın yetiştirdiği meşhurlardır.
El sanatları: Kütahya denilince akla çinicilik gelir. Çinicilik on beşinci asırda başlamış, on altıncı asırda çok gelişmiştir. Son asırlarda gerileyen çinicilik son senelerde hızla gelişmektedir. Çok sayıda insan çinicilikle uğraşmaktadır. Kütahya çinileri yurt içi ve dışında meşhurdur. Çinicilikten sonra halıcılık meşhurdur. Binlerce evde halı dokunur. Kütahya halıları aranan halılardır. Kütahya’da oymacılık da isim yapan bir el sanatıdır.
M.Ö. 1500 sene önce Frigler tarafından başlatılan çinicilik, Kütahya’nın sembolü olmuştur. Dünyanın birçok ünlü binasını Kütahya çinileri süslemektedir. Kütahya ve çevresinde bulunan katı maddeler buradaki çini atölyelerine getirilir, değirmende su ile öğütülüp elenir. Ayrı bir havuzda hepsi karıştırılır. Suyu süzüldükten sonra 25 gün dinlendirilir. Dinlenmeden sonra hamuru öğütülerek çakmak taşı konur. Hamurun içine bir miktar tebeşir de eklenir. Hamurun içinde, kilosunda % 40 su bulunan bu karışık, çarka götürülmeye hazırdır. Çarkın başında çalışan ustalar çok küçük yaşlarda bu işi öğrenmeye başlarlar. Mârifetli elleri ile işledikleri hamura istedikleri şekli veren bu kişiler en az 30-40 sene bu işi yaparlar. Hazırlanan eşyalar, vazolar bakır kazanların içine doldurularak sırlanır. Bu işler sırasında desenlerin üzeri kapanır ve tekrar fırına gönderilerek 950°C’de pişirilir, boyanır. Çiniler kalıplardan çıkarıldıktan sonra düzenli bir şekilde itinayla ustalar tarafından fırınlara yerleştirilir. Daha sonra yakılan fırında ısı 800°C’ye kadar yükseltilir. İçine bin parça çini eşya alabilen bu fırınlardan eşyalar ancak 5 gün geçtikten sonra çıkarılır.
Eğitim: Kütahya târih boyunca “kültür şehri” olarak isimlendirilmiş, çağların kültür hazinelerini sinesinde taşımıştır. Tarihi gibi kültürü köklü, sağlam ve zengindir. Okuma-yazma oranı yüzde 87’ye yükselmiştir. İlde 52 anaokulu, 705 ilkokul, 80 ortaokul, 11 meslekî ve teknik ortaokul, 17 lise ve 19 meslekî ve teknik lise vardır. Bütün ilçelerinde lise bulunur.
Eskişehir’deki AnadoluÜniversitesine bağlı iki yüksek okul vardır. Bunlar Kütahya İdarî Bilimler Yüksek Okulu ile Kütahya Meslek Yüksek Okuludur. Merkez ilçe Vahit Paşa Kütüphanesi ile Tavşanlı Halk Kütüphanesi çok kıymetli ve zengin eserlerle doludur. Kütahya Mevlevîhânesi ve Molla Bey kütüphânelerindeki kitaplar, Vahit Paşa Kütüphânesine getirilmiştir.
İlçeleri
Kütahya’nın biri merkez olmak üzere on üç ilçesi vardır.
Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 176.184 olup, 130.944’ü ilçe merkezinde, 45.240’ı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 83, Sabuncu bucağına bağlı 24 köyü vardır. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. İlçe topraklarını Porsuk Çayı sular. Porsuk Çayı Vâdisinde Kütahya Ovası yer alır.
Ekonomisi, tarım ve sanâyiye dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı, haşhaş, baklagiller, mısır, patates ve kirazdır. Kütahya Seramik Fabrikası, Azot Sanâyii, Şeker Fabrikası, kiremit ve tuğla fabrikaları, ağaç ürünleri fabrikaları başlıca sanâyi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi geniş bir ovanın güney kenarında birden bire yükselen Yellice (Acem) Dağının (1773 m) eteklerinde kurulmuştur. Demiryolu istasyonunun denizden yüksekliği 935 metredir. Bu yükseklik çarşıya doğru artarak 970 metreyi bulur. Kütahya Kalesinin bulunduğu Hisar Tepesi ile doğusundaki Yeterlik Tepesi denizden 1000 m yüksekliktedir. Bu iki tepe arasındaki vâdiden geçen dere Porsuk Çayının kolu olan Feleut Çayına karışır. Şehrin asıl merkezi Hisartepe önünde yer alır. Eski Kütahya ve târihî eserler ile çarşısı burada bulunur. İlçe kara ve demiryolu ağının kavşak noktalarından biridir. Ankara-İzmir, Ankara-Afyon demiryolu, İstanbul-Afyon karayolu ilçeden geçer.
Altıntaş: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 25.152 olup, 5604’ü ilçe merkezinde, 19.548’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 35 köyü vardır. İlçe toprakları 500-1000 m yükseklikte bir platodan meydana gelir. Güneyinde Murat Dağı yer alır. Bu dağdan kaynaklanan Porsuk Çayı, Altıntaş Ovasını sular.
Ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı ve vişnedir. Sulanabilen yerlerde baklagiller yetiştirilir. Hayvancılık gelişmiş olup, ençok tiftik keçisi beslenir. İlçe topraklarındaki ekonomik değeri yüksek mermer yatakları işletilmektedir.
İlçe merkezi, Kütahya-Uşak karayolu üzerinde kurulmuştur. Gelişmemiş, büyükçe, bir köy görünümünde bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 49 km mesâfededir. Evliyâ Çelebi’ye göre bir kayadan altın çıktığı için bu isim verilmiştir. Frigyalılara dayanan eski bir târihi vardır. Altıntaş 1947’de ilçe olmuş ve belediyesi aynı sene kurulmuştur.
Aslanapa: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 15.420 olup 2235’i ilçe merkezinde, 13.185’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 23 köyü vardır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Başlıca akarsuyu Porsuk Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri tahıl, şekerpancarı, haşhaş ve patatestir. İlçe merkezi Porsuk Çayının batısında kurulmuştur. Kütahya-Gediz karayolu ilçe topraklarından geçer. Merkez ilçeye bağlı bir bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1967’de kurulmuştur.
Çavdarhisar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 12.280 olup, 4035’i ilçe merkezinde, 8245’i köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Örencik Ovasının kuzeydoğu kesiminde yer alır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, şekerpancarı, patates, elma, armut, soğan ve vişnedir. Dağlık kesimlerinde küçükbaş, ovada büyükbaş hayvan besiciliği yapılır. İlçe merkezi Kütahya-Gediz karayolunun kıyısında yer alır. Emet’in Örencik bucağına bağlı belediyelik bir köyken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1967’de kurulmuştur.
Domaniç: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 21.949 olup, 3966’sı ilçe merkezinde, 17.983’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 32 köyü vardır. Yüzölçümü 619 km2 olup, nüfus yoğunluğu 35’tir. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Kuzeydoğusunda Yirce Dağı, kuzeybatısında Uludağ’ın uzantıları, güneyinde Kaylacık Dağı yer alır. Başlıca akarsuyu Orhaneli (Kocasu) Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Ekime müsâit alan az olduğundan akarsu boylarında yetiştirilen başlıca ürünler buğday, arpa, şekerpancarı ve patatestir. Hayvancılık ikinci derecede geçim kaynağıdır. Son senelerde tavukçuluk gelişmiştir. İlçe topraklarında linyit yatakları vardır.
İlçe merkezi, gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. Tavşanlı’yı Bursa-Eskişehir karayoluna bağlıyan yol üzerindedir. İl merkezine 87 km mesâfededir. Ilıman iklimi, soğuk suları ve geniş ormanları ile bir yayla kasabasıdır. 1960’ta ilçe olan Domaniç’in belediyesi aynı sene kurulmuştur.
Dumlupınar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 6840 olup, 3559’u ilçe merkezinde, 3281’i köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları orta yükseklikte engebeli arâziden meydana gelmiştir.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, tahıl ve vişnedir. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok tiftik keçisi beslenir. İlçe merkezi Kütahya-Uşak karayolu ve Afyon-Uşak demiryolu üzerinde kurulmuştur. Altıntaşa bağlı bucak merkeziyken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1956’da kuruldu.
Emet: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 38.859 olup, 12.246’sı ilçe merkezinde, 26.613’ü köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dağlık ve dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Batısında Eğrigöz Dağı yer alır. Başlıca akarsuyu, Emet Çayıdır. Dağlık kesimler ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, şekerpancarı, patates, soğan, elma, armut, vişne, kiraz, dut ve üzümdür. Dağlık kesimlerde küçükbaş, düz yerlerde ise büyük baş hayvancılık yapılır. Hayvancılığa bağlı olarak iplik ve dokuma tesisleri vardır. Mâden yatakları bakımından zengindir. Linyit, manganez, bakır, kurşun, çinko, demir, asbest ve kadit yatakları vardır. Emet kolemanit işletmesinde elde edilen cevher, Bandırma boraks ve asit fabrikalarına gönderilir.
İlçe merkezi Eğrigöz Dağı ve Emet Çayının doğusunda eğimli bir alanda kurulmuştur. SelçukluUçbeyi Yâkup Bey zamânında “Eğrigöz” ismi ile altın çağını yaşamıştır. 28 Mart 1970 Gediz zelzelesinde büyük zarar görmüştür. İl merkezine 93 km mesafededir. Balıkesir-Kütahya demiryolu ilçe topraklarının kuzeyinden geçer. İlçe belediyesi 1923’te kurulmuştur.
Gediz: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 66.790 olup, 14.492’si ilçe merkezinde, 52.298’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 69 köyü vardır. İlçe toprakları dağlarla çevrili bir ovadan meydana gelir. Batısında Şaphane Dağı, güneydoğusunda Murat Dağı yer alır. Gediz ve Susurluk ırmaklarını besleyen kollar ilçe topraklarından doğar. Dağlar ormanlarla kaplıdır.
Ekonomisi tarım ve mâdenciliğe dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, arpa, soğan, nohut, kenevir ve patatesdir. Sulanabilen yerlerde meyve ve sebze yetiştirilir. Elma, armut, erik ve üzüm balıca yetiştirilen meyvelerdir. İlçe topraklarında linyit ve antimon yatakları vardır. Metal eşyâ, konserve, iplik, ham bez ve halı, orman ürünleri, kimyasal fabrikalar başlıca sanayi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi Gediz Çayının suladığı ovada kurulmuştur. 28 Mart 1970’te zelzele ve yangınlarda büyük zarar gören ilçe, eski Gediz’e 7 km mesâfede Gediz-Uşak-Simav yolu üzerinde yeniden kurulmuştur. Hâlen eski ve yeni Gediz olarak iki Gediz vardır. Bu ise belediye ve devlet hizmetlerini zorlaştırmaktadır. İl merkezine 88 km mesâfededir. Firigya devrine dayanan eski bir târihe sâhiptir. Belediyesi 1866’da kurulmuştur.
Hisarcık: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 16.120 olup, 4144’ü ilçe merkezinde, 11.976’sı köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir ve Emet Ovasında yer alır. Başlıca akarsuyu Emet Çayıdır.
Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, şekerpancarı, patates, soğan, armut, vişne, kiraz ve üzümdür. Dağlık kesimlerde küçükbaş, düz yerlerde ise büyükbaş hayvan besiciliği yapılır. İlçe merkezi Gediz-Emet karayolu üzerinde, Emet Çayı kenarında kurulmuştur. Emet ilçesine bağlı bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1967’de kurulmuştur.
Pazarlar: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 13.079 olup, 3846’sı ilçe merkezinde, 9233’ü köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, erik, patates, mercimek ve nohuttur. Halı dokumacılığı yaygın olarak yapılır. Simav’a bağlı belediyelik köyken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1958’de kurulmuştur.
Simav: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 78.823 olup, 15.460’ı ilçe merkezinde, 63.363’ü köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dağlık alanlarla çevrilidir. Kuzey ve doğusunda Eğrigöz Dağı, güneydoğusunda Şaphane Dağı, güneybatısında Simav Dağı, batısında Akdağ yer alır. Dağların yüksek kesimleri karaçam ormanları ile kaplıdır. Dağların orta kesiminde Simav Ovası yer alır. Başlıca akarsuları, Simav Çayı ile Kocaçay’dır.
Ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, erik, patates, elma, mercimek ve nohut olup, ayrıca az miktarda fasulye, soğan, armut, arpa ve kenevir yetiştirilir. Halı dokumacılığı yaygın olarak yapılır. Yün ipliği, dokuma, halı fabrikaları ile orman ürünleri işleyen fabrikalar başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında antimon, demir, feldispat, magnezit ve krom yatakları vardır.
İlçe merkezi Simav Ovasının orta kesiminde kurulmuştur. İl merkezine 141 km mesâfededir. Selçuklu Uçbeyi Yâkub Bey Bizanslılardan alarak Türk Sancağı hâline getirmiştir. 1921’de ilçe olan Simav’ın belediyesi 1867’de kurulmuştur.
Şaphane: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 10.247 olup, 3845’i ilçe merkezinde, 6402’si köylerde yaşamaktadır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelmiştir. Kuzeybatısında Şaphane Dağı yer alır.
Ekonomisi tarım ve mâdenciliğe dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, şekerpancarı ve patatesdir. Sulanabilen yerlerde sebze ve meyva yetiştirilir. Ev tezgahlarında yaygın şekilde halı dokumacılığı yapılır. Şap rezervlerini işleyen fabrika, başlıca sanâyi kuruluşudur. İlçe merkezi, Şaphane Dağı eteklerinde kurulmuştur. Simav-Uşak karayolu ilçe topraklarından geçer. Gediz’e bağlı bucakken 19 Haziran 1987’de 3392 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi Cumhûriyetten önce kurulmuştur.
Tavşanlı: 1990 sayımına göre toplam nüfûsu 96.277 olup, 37.623’ü ilçe merkezinde, 58.654’ü köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 105 köyü vardır. Yüzölçümü 1804 km2 olup, nüfus yoğunluğu 54’tür. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Başlıca akarsuları Andırnaz ve Emet Çayıdır. Yüksek kesimleri karaçam ve kızılçam ormanları ile kaplıdır.
Ekonomisi tarıma ve mâdenciliğe dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, buğday, arpa, patates ve elma olup, az miktarda baklagiller soğan, erik ve armut yetiştirilir. Tavukçuluk gelişmiştir. Ormancılık önemli gelir kaynağıdır. Un fabrikaları ve orman ürünleri işleyen atölyeler başlıca sanâyi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında flüorit, magnezit ve linyit yatakları vardır. Linyit 1939’da kurulan garp linyitleri işletmesi tarafından çıkarılmaktadır. Çıkarılan linyitin bir bölümü Tunçbilek termik santralinde yakıt olarak kullanılır.
İlçe merkezi Kaylacık Dağının güneybatı eteklerinde ortalama yüksekliği 800 m olan küçük bir ovanın kenarında kurulmuştur. Kütahya-Balıkesir demiryolu ilçeden geçer. İl merkezine 55 km mesâfededir. Târihî kayıtlara göre Selçuklular zamânında kurulmuştur. Leblebicilik ve kaldırımcılık işlerinde Türkiye çapında isim yapmıştır.
Târihî Eserler ve Turistik Yerleri
Kütahya tarihi eserleri ve tabiî güzellikleri, kaplıcaları bakımından zengindir. Selçuklular veOsmanlılar zamanında çok sayıda tarihi eserlerin bulunduğu Kütahya’da önemli sayıda cami, mescit, türbe, medrese ve çeşitli tarihi eserler günümüze kadar gelebilmiştir.
Balıklı Câmii: 1236-1237 senesinde yapılmış olup, Selçuklu eseridir. Kütahya’da Türklere ait en eski eserdir. Selçuklu Sultânı Alâeddin Keykubat’ın oğlu İkinci Gıyâsüddin Keyhüsrev zamanında Serasker ve ümerâdan İmâmüddin Hezâr Dinârî tarafından 1236’da yaptırılmıştır. Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından tâmir edilmiştir. Hezâr Dinârî Savunma Bakanı (Emir Sipehsâlât) idi.
Hıdırlık Mescidi: Bir mesire yeri olan Hıdırlık Tepesindedir. İmâmüddîn Hezâr Dinâr 1243’te yaptırmıştır. Kare plânlıdır. Kubbesi tuğladandır. Kitabesi vardır. 1980’de tâmir edilmiştir.
(Meydan) Aslanbey Câmii: İl merkezindedir. 1413 yılında Aslan Bey tarafından yaptırılmıştır. Kare plânlı tek kubbelidir. 1954’te tâmir edilmiştir. Aslında kiremit olan üst kısmı kurşunla kaplanmıştır. Aslan Bey, Sultan İkinci Murâd Han ümerâsından, Kütahya ve Tavşanlı Muhafızı Bicâroğlu Aslan Beydir.
Ali Paşa Câmii: Şehreküstü Mahallesinde bulunan câmi ile on iki hücreli medrese, sıbyân mektebi, sebiller ve şadırvândan meydana gelen külliyeyi, Anadolueyalet Vâlisi, Seyyid Süleymân Ağanın oğlu Seyyid Ali Paşa yaptırmıştır. Hâlen, yalnızca câmi ayaktadır. Hiçbir ilmî izahı olmadığı ve kitâbelerde Seyyid Ali Paşa geçtiği hâlde, caminin adı, çok farklı ve mânâsız bir şekilde Alopaşa telaffuz edilmektedir. Bu telaffuz hatâsının giderilmesi yolunda, câminin adının aslına uygun olarak düzeltilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. 1797’de tâmir görmüştür.
Câmi-i Kebir (Ulu Câmi): Şehir merkezinde, Vâcidiyye Medresesi ile İkinci Yâkub Çelebi İmâret Külliyesi arasındadır. Ortalama 45x25 m’lik bir sahayı kaplamaktadır. Kütahya’nın en geniş iç hacmine sâhip câmidir. Kuzeydoğu dış köşesinde bir minaresi vardır. Bugünkü şekli, iki kubbe ve yarım kubbeden müteşekkil olup, dikdörtgen mekânı bu kubbeler örtmektedir. Kuzeyinde beş bölümlü son cemaat yeri vardır. Sultan Yıldırım Bâyezid Han (1381-1389) bu câmiyi yaptırmaya başlamıştır. Ankara Muharebesi ile, yarıda kalan câminin yapımını 1410’da oğlu Mehmed Çelebi tamamlamış, Fâtih Sultan Mehmed Han zamanında tâmir edilmiş, Rodos Seferine çıkan Kânûnî Sultan Süleyman Han Kütahya’da konaklamış ve câminin tâmirini Mîmar Sinan’a emretmiştir. IrakSeferinde (1534) Kütahya’da dört gün kalan Kânûnî Sultan Süleyman Han, namazlarını bu câmide kılmıştır. Kubbe kapısına yakın orta yerde, dört mermer sütun üzerinde müezzin mahfili ve altında şadırvanı bulunmaktadır. Tamâmen kesme taş olan yapının kubbe saçakları altında tuğlalar görülmektedir. Minarenin de kaidesi kesme taş, gövdesi tuğladandır. Çeşitli zamanlarda tamir edilmiştir. Câmi Sultan Abdulmecid Han ve Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın tâmir ettirdiği kitâbede ifâde edilmektedir. İlk yapıldığında ahşaptı.
Kurşunlu Câmi (Kasımpaşa Câmii): Germiyanoğulları zamanında 1377’de yapılmıştır. Mihrâbı bezemeli ve minaresi orijinaldir. Kurşunlu mahallesindedir. Şeyh Mehmed tamir ettirmiştir. Son tamiri 1975’te olup, üzeri kurşunla kaplanmıştır.
Dönenler Câmii (Mevlevîhâne Dergâhı): Şehrin merkezinde Câmi-i Kebir civârındadır. Özel bir mîmârî tarzı vardır. Hâlen câmi olarak kullanılmakta olup, içi daire şeklindedir. Kubbeyi çeviren bir balkonu vardır.
İshak Fakih Külliyesi: 1433’te Germiyanoğulları ulemasından Cemâleddin İshak Fakih yaptırmıştır. Külliye câmi, zâviye, türbe ve medreseden meydana gelmiştir. Aynı ismi taşıyan mahallededir.
Süleymanşah, Kal’a-i Bâlâ (Yukarı Kale) Câmii: Hisarda bulunan câminin Germiyan Beyi Süleyman Şah tarafından tamir ettirildiği bilinmekte, kimin tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir.
Takkeciler (Demirtaş Paşa) Câmii: Kavaflar çarşısında bulunan câmi mîmârî bakımından dikkati çekmektedir. Fil ayakları ve silindir kubbeler altında bir takım hücreler ve ortada bulunan büyükçe kubbesi orijinaldir. Anadolu Eyâleti Vâlisi ve Kütahya Muhâfızı Demirtaş Paşa yaptırmıştır.
Hisar Bey Câmii: Saray Mahallesindeki eski hükümet konağı arkasındadır. Hisar Bey oğlu Mustafa Bey 1749’da yaptırmıştır.
Karagöz Ahmed Paşa Câmii: Küçük Çarşıda, ahşap dükkanların arasında iken bu dükkanlar yıktırılmış, câmi ortaya çıkmış ve restore edilmiştir. Câmi, medrese, sıbyân okulu ve imâretten meydana gelen bu külliyenin yapımına, Anadolu Eyalet Vâlisi Karagöz Ahmed Paşa tarafından 1509 yılında başlattırılmış, hanımı tarafından inşaatı bitirilmiştir. Mîmar Sinan’dan öncekiOsmanlı mîmârî tarzının tipik örneklerinden biri ve en güzelidir. On iki köşeli üç kasnak üzerine oturtulmuş şahane ve orijinal kubbesi vardır.
Lala Hüseyin Paşa Câmii: Aynı isimle anılan mahallede, Sultan İkinci Selim Hanın Lalası Hüseyin Paşa tarafından (1566-1568) yıllarında yaptırılmıştır.
Hâtûniye Câmii: Hâtûniye Mahallesinde olup, hangi târihte, kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, Râbi’a Hâtûn isimli hayırsever bir hanım tarafından minâresinin yaptırıldığı ve esaslı bir şekilde tâmir ettirildiği bilinmektedir.
Özbek Câmii: Tahminen 1699’da ormanlık ve otlak hâlinde bulunan Müderris Yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek Aşiretinden İbrahim Ağa tarafından câmi ve çeşme yaptırılmıştır.
Kadîdler Câmii: Samanpazarı (Hasır Pazarı) mevkiinde bulunan câmi, Halil Kâmil Ağa tarafından başlatılmış, Hafız Mehmed Paşa tarafından bitirilmiştir.
Molla Bey Câmii ve Külliyesi: Balıklı Mahallesindedir. Bu külliye, İbrâhim Edhem tarafından 1845 yılında yaptırılmıştır. Câmi, kütüphâne, medrese, sıbyan mektebi, şadırvan ve sebillerden meydana gelen külliyenin her birini, bir akrabası adına inşâ ettirmiştir.
Seâdeddîn Câmii: Câmi, Selçuklu Devletinin serasker ve ümerâsından İmâdüddîn Hezâr Dinâr tarafından ahşap olarak yaptırılmış, Anadolu VâlisiÖmer Paşa, 1238 yılında da yine Anadolu Vâlisi Derviş Mehmed Paşa tarafından tekrar ele alınarak bugünkü hâle getirilmiştir.
Yeşil Câmi: Hükümet Caddesinde bulunan câmi, Kütahya Mutasarrıfı Ahmed Fuad Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mîmârisi Arap tarzıdır. Nakışları ve çinileri ile meşhurdur. Dört mermer direk üzerine oturtulmuş tek kubbeden meydana gelmiştir.
Çinili Câmi: Kütahya’nın en yüksek semtlerinden Maltepe’de yapılan bu câminin dışı tamâmen çinilerle kaplıdır. 30 bin çini plaka kullanılmış olup, 500 kişiliktir. Son senelerin en güzel câmilerindendir. Dünyâda dışı tamâmen çini ile kaplı ilk câmidir.
Paşam Sultan Türbesi (Seyyid Nûreddin Zâviyesi): Ulu Câmi Caddesinden İshak Fakih Câmii yönüne giderken, duvarı cadde üzerinde görülebilen, girişi Kurşunlu Câmi sokağından sağlanan türbe, çeşitli değişiklik ve tâmirler görmüştür.
Karagöz Ahmed Paşa Türbesi: Ahırardı Mezarlığındadır. 6 yuvarlak sütun üzerinde, kademeli ve taşkın başlıklara oturtulmuş yuvarlak tuğladan kubbe bindirilmiştir. 6 kenarlı açık bir türbe şeklindedir.
Şeyhî (Hakim Sinan) Türbesi: Germiyanoğulları zamanında yaşayan devrin tıbbî imkanları ile 182 adet katarakt (göz perdesi) ameliyatı yapacak kadar mâhir bir cerrah olan “Şeyhî” mahlâsı ile şiirler yazan meşhur “Harnâme” şiirinin sâhibi, âlim, fâzıl Hakim Sinan, Kütahya-Tavşanlı yolu üzerindeki Dumlupınar Köyü’nde medfundur.
Hayme Hâtûn Türbesi: Osman Gazinin annesi Hayme Hâtûn Türbesi, Domaniç ilçesinin Çarşamba köyündedir. Domaniç 1281’de Ertuğrul Beye yayla olarak verilmiştir.
Vâcidiye Medresesi: 1314’te yaptırılan Vâcidiye Medresesi, kültür yuvalarının başında gelmektedir. Kapalı avlulu, tek katlı, iki eyvânlı ve kesme taştan mâmûl bir medresedir. Restore edilmiş ve hâlen Kütahya Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Hamamlar: Kütahya’da tarihî kıymeti haiz 9 hamam vardır. Başlıcaları: Saray Hamamı (14. yüzyıl), Küçük Hamam (14. yüzyıl başı), Eydemir (Elvan Bey) Hamamı(15. yüzyıl), Balıklı (Rüstem Paşa) Hamamı (15. yüzyıl), Lala Hüseyin Paşa Hamamı (16. yüzyıl), Kemer Hamamı(16. yüzyıl), Şengül Hamamı (16. yüzyıl), Yenimahalle Hamamı (19. yüzyıl). Küçük Hamam: Eski Hükümet Konağı Caddesi başlangıcı ile, Cumhuriyet Caddesi köşesindedir. Bu tarihî hamamda, Ankara Savaşından sonra, Timur Hanın yıkandığı rivayet edilmektedir. Hamam hâlen faal bir vaziyettedir. Balıklı Hamamı: Vezir-i âzam Damad Rüstem Paşa 1550’de yaptırmıştır.
Müzeler: Müzelik eserler önceleri Vâhid Paşa Kütüphanesinde ve bahçesinde toplanmaya başlanmıştır. Böylelikle müzenin ilk nüvesi teşkil edilmiştir.
Kütahya Müzesi: Hâlen, Germiyanoğullarından kalma Vâcadiyye Medresesindedir. Müzede tarih öncesi devirlere âit bakır, bronz ve demir çağları eselerinden, seramik eşyalar, taş âletler, kolye parçaları bulunmaktadır. Hellenistik, Bizans ve Roma eserleri yönünden zengin bir müzedir. Osmanlı devrine ait pekçok eserler de müzede korunmaktadır. Medrese, astronomide gök gözlemevi olarak kullanılmıştır. Bu medresede müderrislik yapan Molla Vâcid’in çinili sandukası vardır.
Çavdarhisar Açık Hava Müzesi: Kütahya’ya 60 km uzaklıktaki Çavdarhisar kasabasında bulunan açık bir müzedir. Burada Frigyalılara âit eski eserler sergilenmektedir. Bu müzede bir de açık hava tiyatrosu mevcuttur. Takriben 20.000 kişilik olan tiyatronun oturma sıralarının bir kısmı yerinde durur vaziyettedir. Bunun önünde güney tarafında tiyatroya bitişik olan stadyum ise oldukça haraptır. Burada şeref locasının kalıntılarını görmek mümkündür.
Macar (Lajos Kossuth) Evi: (1848-1849) Macar İstiklâl Savaşını yöneten Macar Cumhurbaşkanı Lajos Kossuth’un Kütahya’ya sığınması adına yapılan “Macar Evi” hâlen müze olarak kullanılmaktadır.
Dumlupınar Anıtı: 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan savaşının kazanıldığı Dumlupınar’da bulunur. Çalköy’ün Zafertepe adı verilen sırtındadır. 1924 yılında “Meçhul Asker Âbidesi” adı altında yapılmış, daha sonra görünüşü değiştirilmiştir. Önceki figür Adatepe mevkiine yakın bir yere yerleştirilmiştir. Ayrıca Gediz ilçesinde, ilçenin kurtuluşunun sembolü olan bir âbide vardır.
Hükümet Konağı: 1907’de Kütahya Mutasarrıfı Ahmed Paşa yaptırmıştır. Çinilerle süslü güzel bir binâdır.
Büyük ve Küçük Bedesten: Osmanlı devrinden kalma binalardır.
Eski eserler: Tarihî devirlerin beşiği olan Kütahya, kuruluş tarihinin çok eski çağlara dayanması sebebiyle, antik eserler bakımından da oldukça zengin sayılır.
Kütahya Kalesi: Antik devirden başlamak üzere yerleşmenin yer aldığı sanılan tepe üzerinde, bir iç kale, hisar ve Osmanlı devrinde, aşağıdaki suyu da içine almak üzere eklenen, üçüncü bir kısımdan meydana gelmektedir. Evliya Çelebi’ye göre 70 burca sahip olup, şehrin su ihtiyâcı buradan karşılanmakta idi. Kalenin çevresi 3500 m’dir. Selçuklular ve Osmanlılar tâmir etmiştir.
Aizani (Çavdarhisar) Harâbeleri: Kütahya’ya 60 km’lik asfalt bir yol ile bağlı olan Aizani ören yeri, eski Anadolu’da, Frigya bölgesinde (Rhydakos) Bedir Deresinin üst kıyısında Pankalos denilen yerde bir şehirdi. Dikkate değer tarihi bir âbidedir. Frigya Aizani şehrinin M.S. ikinci yüzyılda, Anadolu’daki birçok şehirler gibi zenginleştiğini gösteren Zeus Tapınağı, Stadion, tiyatro ve Agora, Romalılar tarafından Bedir Deresi kıyısında yapılmış olan iki rıhtım döküntüsü dikkati çekmektedir. Anadolu’daki en sağlam Roma tapınağı Çavdarhisar’daki Zeus Tapınağıdır. İçinde 124 sütun vardır.
Aesami (Aizani) kentinde kralların yıkandığı “Kral Hamamı”nı Alman Prof. Rudolf Navman ortaya çıkarmıştır. Çavdarhisar, Çandarlı Türk Boyları bu bölgeye yerleşmiştir. Çavdarhisar kazılarında Çandarlılara ait eserler de ortaya çıkmıştır. Bedir Deresi üstünde Karabulut Değirmeni arkasındaki mağara Anadolu’nun ilk mabedlerindendir.
Taş Köprü: Kütahya-Uşak karayolu üzerinde ve Bedir Çayı (o zamanki ismi Rinadakos Çayı) üstünde Romaİmparatoru Hadrianus zamanında (2 bin yıl önce) yapılmıştır. Kemerli olan bu köprü üstünden halen en ağır tonajlı araçlar geçmekte ve köprü hizmet görmektedir. Köprü Romalıların önemli yerleşim ve ticaret merkezi olan “Aizani” kenti (Çavdarhisar) yanındadır. Domaniç Elmalı köyünde Frigyalılara ait eserler, Bayat köyünde 8 milyon sene önceye ait hayvan fosilleri bulunmuştur.
Ansir ve Sieaus: Eski Simav şehrinin kalıntıları arasında tepede bir kale vardır. Simav, Frigyalılara ait Ansir ve Sieaus şehir kalıntılarının üzerine kurulmuştur.
Mesîre yerleri:
Kütahya ormanları, yayları, mesire yerleri ve kaplıcaları ile meşhurdur.
Murat Dağı: Anadolu’nun en güzel çam ormanları buradadır. Soğuk suları yanında sıcak sular fışkıran bir yerdir. Gediz ilçesine 23 km mesâfededir. 1400 m’yi aşan yükseltisiyle bir yayla özelliği taşır. Şifâlı sıcak suların fışkırdığı yerde Koca Hamam, Hacettepe Hamamı ile üç yüzme havuzu, yeterli ve modern tesisleri vardır.
Çamlıca: Merkez ilçeye 5 km uzaklıkta asırlık sık ağaçları, bol ve tatlı suları, geniş çimenlik sahası, temiz havası ile güzel bir piknik yeridir. Turistik tesisleri de vardır. Yolu iyidir.
Hisarlıktepe: Emet ilçesine 3 km mesafede 1000 (bin) kişinin istifade ettiği bir dinlenme yeridir.
Porsuk kıyıları: Kütahya’nın 6-7 km uzağında Porsuk Çayı kıyıları güzel dinlenme ve piknik yeridir.
Nafia Pınarı: Simav ilçesine 35 km uzaklıkta orman içi dinlenme yeridir. Soğuk suları çok güzeldir.
Gölcük Yaylası: Simav ilçesine 19 km uzaklıkta orman içi dinlenme yeridir. Serin su kaynakları ve güzel manzaraları ile meşhurdur.
Döner Gazino: Belediye tarafından Hisar’da yaptırılmış olan, Türkiye’nin ilk döner gazinosu 1972’de açılmıştır. Gazinodan YeşilKütahya Ovası seyredilir.
Kaplıcaları:
Kütahya şifalı içme suları ve kaplıcaları ile çok zengindir. Başlıcaları şunlardır:
Ilıca: Kütahya-Eskişehir asfalt yolunun 23. km’de, turistik motel ve benzin istasyonundan ayrılan 4 km’lik bir asfalt yolla gidilir. Husulsas, ılıcada bulunan açık yüzme havuzu olup, suyu sıcaktır. İçme suyu olarak karaciğer, safra yolları ve böbrek rahatsızlıklarına faydalıdır. Banyo kürleri ise ağrı dindirici özelliklere sahiptir.
Erkekler Hamamı: Kayaların içine oyulmuş tabiî bir hamamdır. 43°C sıcaklıktaki tabiî su arslan ağzındaki bir oluktan hamamın içine dökülür.
Yoncalı: Kaplıcanın efsanesi şöyledir: Selçuklu Sultânı Alâeddin Keykûbâd’ın perdedârı Ramazan Beyin kızı Gülümser Hâtûn bir cild hastalığına yakalanır. Devrin hekimleri bütün gayretlerine rağmen çare bulamazlar. Gülümser Hâtûn’u maiyyeti ile birlikte, Yoncalı’nın bulunduğu yere çadır kurarak bırakırlar. Cildindeki yaralardan büyük üzüntü duyan Gülümser Hâtûn ve çevresindekiler, birgün oralarda dolaşan tüyleri dökük, etleri yara içinde bir tilki görürler. İlgilenirler ve hasta tilkinin hergün o çevrede bulunan bir batağa girdiğini müşahade ederler. Gün geçtikçe tilkinin yaralarının kapandığını, tüylerinin yeniden çıktığını gören Gülümser Hâtûnun mâiyeti, Hâtûn’un çamur banyosu yapmasını teklif ederler. Neticede çamur banyosu yapan Gülümser Hâtûn, eski sağlığına ve güzelliğine kavuşarak oradan ayrılır. Şükrânının bir ifâdesi olarak da hamamları ve câmiyi yaptırır (1233).
Yoncalı’da erkekler hamamı, kadınlar hamamı, kükürt banyosu, radyoaktiviteli çamur banyoları, çelik banyosu, dübecik havuzu ve banyosu mevcuttur. Erkekler hamamı ile hemen yanındaki câmi, Selçuklu eserlerindendir.
Emet Kaplıcaları: Kütahya’ya 102 km uzaklıktadır. Emet, başlıbaşına bir kaplıca bölgesidir. İlçenin içinde asırlık ağaçlar arasında “Yeni Hamam, Kaynarca ve Dâvûdlar Hamamı” gibi kaplıcalar meşhurdur.
Yeni Hamam, geniş yüzme havuzu, hususî banyoları ve oteli ile dışarıdan gelen turistlerin her türlü ihtiyaçlarına cevap verebilir. Şifâlı suları, sükûneti ile herkese elverişli bir dinlenme yeridir. Radyoaktivite nisbeti 21,8 eman’dır.
Kaynarca Kaplıcası: 40°C-50°C sıcaklıkta olup, radyoaktivitesi 26° sıcaklıktadır. Zelzeleden büyük zarar görmüştür. Yeniden tanzim edilmiştir. Bunlara ilaveten, Dâvûdlar ve Yeniceköy Hamamı ile, Emet-Tavşanlı arasında yer alan Dereli Kaplıcaları, romatizma, cilt hastalıkları ve her türlü ağrı ve sızılara şifâ olan kaplıcalardır.
Gediz Kaplıcaları: Gediz’in 30 km güneydoğusunda bulunan Murad Dağının kuzey yamaçlarında 2000 m yükseklikte kaplıcalar bulunmaktadır. Temmuz-eylül ayları arasında halka açık bulunan kaplıcalar şifâlı sıcak suları ve hemen yanında, insana zindelik veren soğuk su kaynakları, tabiat güzellikleri ile dünyada nâdir bulunan özelliklere sâhiptir. Arapoğlu yaylasındaki soğuk mâden suyu, böbrek ve idrar yollarındaki kumları temizler.
Gediz Ilıcası: Gediz-Simav yolu üzerinde, Gediz’e 25 km mesâfededir. Çamlıklar arasında, bir vâdi içindedir. Buğuldak, Kara Hasan ve Traverten adı verilen menbalarından çıkan suyun sıcaklığı 60°C’dir. Her türlü adale ve spazm ağrılarına iyi geldiği müşâhade edilmiştir. Kaplıca mevsiminde, çevre illerden pekçok ziyâretçi gelmektedir.
Simav-Eynal Kaplıcası: Yeşil Simav’ın 5 km kuzeyindedir. Gölcük Dağının eteklerinde kurulmuştur. Simav-Eynal Kaplıcası büyük hamam, okul, motel, yirmi adet müstakil banyo, dört kademeli yüzme havuzu, çamaşırlık ve câmiden müteşekkildir. Suyun sıcaklığı 90°C olup, radyoaktivite, kükürt ve çelik ihtivâ etmektedir. Kaplıcada romatizma, siyatik ve böbrek hastalıklarının tedavisinde müsbet neticeler alınmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.