Ramazan ayına mahsus olmak üzere, çifte minâreli câmilerde, iki minâre arasına gerilen iplere kandiller veya elektrik ampulleri asılması sûretiyle yazılan yazı veya çeşitli motifler. Mahya, Farsça bir kelimedir. Lügatte, yalnız Ramazan ayına mahsus olmak îtibâriyle buna “aylık” mânâsına “mahya” denilmiştir. Aslı “mâhiye” dir. Beşik örtüsü gibi çatılarda, damın iki meyilli yüzlerinin birleştiği yere de yanlış olarak “mahya” denilmektedir. Dam sularını iki tarafa akıtan bu oluklara, “su” mânâsına gelen “mâiye” denilir.
Târihî bilgilere göre; Çifte minâreli câmilere mahya kurulması Sultan Üçüncü Ahmed Han devrinde (1673-1736) ortaya çıktı. Bu devirde on iki sene kadar sadrâzamlık yapmış olan Dâmâd İbrâhim Paşa, 1719 senesinde çifte minâreli câmilere mahya konulmasını sağladı. İslâm dîninde bildirilmeyen ve yeri olmayan bu iş sonraları bir sanat dalı hâline getirildi ve yaygınlaştı.
Mahyalar her ramazan ayında büyük câmilerin karşılıklı iki minâresi arasına kandillerle “Lâ ilâhe İllallah” gibi bâzı dînî ve ahlâkî cümleler yazılarak kurulur. Bu mahyaları kurmak için evvelâ büyükçe bir kâğıt üstüne iki minâre arasındaki mesâfeye göre bir ölçek dâhilinde paralel bir çizgi çizilip, bunun alt tarafına yazı yazılır. Sonra bu yazının harfleri üzerine uygun ve eşit aralıklarla noktalar konur. Bu noktalar kandillerin asılacakları yerlerdir. Bundan sonra belirtilen noktalardan yukarıki paralel çizgiye birer dik hat çekilir. Îtibâr edilen ölçeğe göre bu çizgilerin boyları ölçülür. Her biri için, o boyda bir ip hazırlanır. Sonra bu iplerin bir ucuna bir makara ve diğer ucuna bir kandil kutusu bağlanır.
İpler bu sûretle hazırlandıktan sonra resimde her kandil ipinin yazıdaki vaziyetine göre birbiri arasındaki mesâfesi ölçülerek, o mesâfelere eşit uzunlukta iplerle makaralar birbirine bağlanır. Artık mahya hazırlanmış demektir. Bunu iki minâre arasına asmak için evvelâ karşılıklı iki minâre şerefesi arasında kalın bir ip gerilir. Diğer bir ipin bir ucu da yazının ilk kandili makarasına bağlandıktan sonra, karşı şerefeye bağlı bir makaradan geçirilerek mahyacının bulunduğu şerefeye uzatılır ki, bu da gerilmiş olan diğer ipin alt tarafında bolca olarak durur. Gündüzleri iki minâre arasında biri paralel ve gergin, diğeri altta kavisli ve bol olarak görülen ipler bunlardır. Her akşam değiştirilen yazılara âit ipler, gündüzden takımıyle alınarak şerefeye çıkarılır. Sırasiyle mahya ipinin makaralarına takılacak o yazıya mahsus olan ara ipleri de bağlanır. Gece mahya kurulacağı zaman (ki umûmiyetle akşam namazından sonradır) şerefenin kenarında duran bu ipler, sırasiyle birer birer alınarak uçlarına birer kandil takılıp yakılır ve aşağıya salıverilir. Kandiller yandıkça karşıya giden ve oradaki makaradan geçip gelen ip çekilmek sûretiyle makaralar tahrik edilerek öbür minâreye doğru gönderilir.
Bu sûretle evvelâ yazının baş harfleri ve sonra ortadaki ve nihâyettekiler teşekkül ederek, yazı meydana gelir. Mahyalarda gösterilen yazılar umûmiyetle şunlardır:
“Safâ geldin ey Ramazan”, “Merhabâ yâ şehr-i Ramazan”.
Eskiden Ramazanın on beşinden sonra da gemi, top, kayık, köşk, ağaç, çiçek ve sâire gibi resimler göstermek âdetti.
Mahya iplerini tertib etmek ve mahya kurmak, bilgi ve tecrübeye muhtaç bir iş olduğundan, eskiden her büyük câminin bir mahyacısı olurdu. Bunlar ekseriya birbiriyle yarış edercesine en güç terkipleri yaparak, sanatlarını göstermek isterlerdi.
Eskiden mahyalar, kandillerle kurulurdu. Kandillerde zeytinyağı, fitil tükeninceye kadar yanar, sonra sönerdi. Şimdi mahyalar elektrik ampulleriyle kurulmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.