1254 yılında Venedik'te doğan Marko Polo; Macellan, Kristof Kolomb ve Vasco da Gama ile birlikte tarihte yaşamış en büyük kâşiflerden biridir.
Marko Polo'nun başarısının altında ailesi yatar. Uzun süre Orta Doğu ile ticaret yapan Marco Polo'nun babası ve amcası, büyük bir servet ve ün sahibiydiler. 1260'tan sonra Moğol İmparatorluğu'na yaptıkları yolculukta Kubilây Han ile dostça ilişkiler kurdular ve Han'ın elçisi olarak 1269'da Avrupa'ya döndüler. Papaya iletmek üzere yanlarında getirdikleri mektupta, Kubilây Han, papadan "Yedi Sanat"ı bilen 100 akıllı adam istiyordu. Çocukluğu ve gençliğine yönelik çok fazla bilgi bulunmayan Marko Polo'nun babasıyla tanışması bu sırada oldu.
1271'de, Marko Polo henüz 17 yaşındayken babası ve amcasıyla birlikte Filistin'e doğru yola çıktı. Akkâ'da bulunan ve o sıralarda 10. Gregorius (Gregoryus) olarak Papa seçilen Filistin papalık elçisinden Moğol hükümdarına iletilecek mektupları alarak yollarına devam ettiler. Akkâ, Kudüs ve müslin kumaşının vatanı Musul'dan geçtiler. Musul'da gördükleri elmaslardan çok, elmasların toplanma biçiminden etkilendiler. Marko, kitabında; hızla akan suların elmasları uçurum dibine taşıdığını, bunları almak isteyen insanların uçuruma et parçaları attıklarını ve ete yapışan elmasları kapan kartalları korkutarak ağızlarından elmasları topladıklarını yazdı.
Erzurum'dan Gürcistan'a geçtiklerinde burada sihirli bir kaynaktan garip bir yağın yanarak çıktığını öğrendiler. Tebriz'den geçerek İran'dan Horasan'a vardılar. Afganistan'da bir yıl kaldılar. Büyük olasılıkla yolculukları sırasında yakalandıkları sıtmadan burada iyileştiler. Zümrüt yeşili Pamir yaylasından zorlu Hindikuş Dağları'na tırmandılar. Bu sarp kayalıkları aşmak için atlarını Tatar mandalarıyla değiş tokuş ettiler. Buradan Kaşgar'a geçip İpek Yolu'na ulaştılar. Taklamakan çölünün insanı bıktıran tekdüze manzarasında ve sonra Gobi çölünün kavurucu sıcağında ilerleyerek Çin sınırına ancak üç yıl sonra varabildiler. Yol boyunca yeni yerler gören Polo'lar, bilmedikleri çeşitli dinlerden olan toplulukları tanıdılar. Çin'de de Avrupa'dan bütünüyle farklı bir uygarlıkla karşılaştılar.
1274'te Kubilây Han'ın sarayına ulaştılar ve yanlarında getirdikleri mektup ve hediyeleri ilettiler. On yedi yıl boyunca Çin'de yaşayan Marko Polo; Farsça, Moğolca ve Türkçenin de aralarında bulunduğu birçok dili konuşmayı öğrendi. Çin'in kuzeyini ve güneyini gezdi.
Polo'lar, 1292'de Venedik'e dönüş yolculuğuna çıktılar. Ancak bu yolculuklarının büyük bir bölümünde Argun Han ile evlenmek üzere İran'a gönderilen bir Moğol prensesine de eşlik edeceklerdi. Kafile tehlikeli bir deniz yolculuğundan sonra Afganistan'ın Hürmüz kentine ulaştı. Ne var ki Horasan'a geçtiklerinde Argun Han'ın öldüğünü öğrendiler. Bunun üzerine Moğol prensesini, Argun Han'ın oğlu Gazan Han'a teslim edip Trabzon'a gittiler. Kazandıkları serveti burada çaldıran Polo'lar İstanbul üzerinden 1295'te Venedik'e vardılar.
Marko Polo, döndükten üç yıl sonra Venedikliler ile Cenevizliler arasında çıkan bir savaşta tutsak düştü. Tutsak kaldığı dört yıl boyunca 25 yıl süren yolculuklarısırasında Çin, Moğol İmparatorluğu, Afrika ve Hindistan'a yönelik gözlemlerini, edindiği izlenimleri, yaşadığı deneyimleri ve öğrendiklerini "Dünyanın Görünümü" ya da "Marko Polo'nun Gezileri" adlı kitapta anlattı. Bu kitap kısa sürede onlarca baskı yaptı ve Orta Çağın en popüler kitaplarından biri oldu. Marko Polo serbest bırakıldığında 1324'te Venedik'te öldü.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.